.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    Azrail'n Güzelliği

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Azrail'n Güzelliği Empty Azrail'n Güzelliği

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Mart 18, 2009 3:26 pm

    Azrail'n Güzelliği
    -Onk. Dr. Haluk Nurbaki'den gerçek bir hatıra...

    Ben, 40 yıllık bir kanser uzmanı olarak maddeyi aşan sayısız olayla
    karşılaştım ve bunları, o olaya şahit olanlarla birlikte belgeleyerek
    özel bir arşiv yaptım. Bunlardan 1976 yılında yaşanmış bir olayı
    size nakletmek istiyorum.

    Kanser hastanesinde başhekimken Serap adında genç bir hanım
    hastam vardı. Bu hastam göğüs kanserine yakalanmış ve tedavi
    için yurt dışına gitmek istemesine rağmen, bazı formaliteler
    sebebiyle o imkanı bulamamıştı. Serap'ı özel bir ilgiyle bizzat
    ben tedavi altına aldım. Ve kısa bir süre sonra da iyileştiğini
    gördüm. Ancak Serap'ın da bütün diğer kanserliler
    gibi ilk 5 yıllık süreyi çok dikkatli geçirmesi
    gerekiyordu. Bir iş kadını olan Serap, 4 yıl kadar sonra 1 ihale
    için İzmir'e gitmek istedi. Kışaylarında olduğumuz için
    uçakla gitmesi şartıyla kabul ettim. Maalesef bilet bulamamış ve
    benden habersiz bindiği otobüsün kaza geçirmesi
    üzerine 6 saat kadar mahsur kalmış. Dönüşünden kısa
    1 süre sonra kanser, kemik ve akciğerine yayıldı. Serap bacak
    kemiklerindeki metastaz nedeniyle yürüyemez hale gelirken,
    hastalığın akciğerdeki tezahürü sebebiyle de devamlı olarak
    oksijen cihazı kullanıyor ve söylediği her kelimeden sonra ağzını
    o cihaza yapıştırarak nefes almak zorunda kalıyordu. Evine gittiğim
    gün, yine güçlükle konuşarak:


    -''Doktor bey,'' dedi. ''Ben size...dargınım.'' ''Niçin?" diye sordum.

    -"Siz...dindar bir insanmışsınız. Niçin bana da, ALLAH 'ı, ölümü, ahireti anlatmıyorsunuz?"

    Dini inançlarının çok zayıf olduğunu bildiğim için
    bu teklifi karşısında oldukça şaşırdım. O'nu üzmemeye
    çalışarak:
    --"Doktora ulaşmak kolaydır'' dedim. ''Parayı bastırdın mı istediğine
    tedavi olursun. Ancak iman tedavisi için gönülden
    istek duymalısın..."


    Konuşmaya mecali olmadığından "Ben o isteği duyuyorum" manasında başını
    salladı. Artık ümitsiz bir tıbbi tedavinin yanı sıra, ebedi
    hayatın ve saadetin reçetesi olan iman derslerimiz başlamış ve
    dersler "hızlandırılmalı öğretime" dönmüştü.
    Anlattığım iman hakikatlarını bütün ruhuyla meczediyor ve
    arada bir soru soruyordu.Vefatına bir hafta kala:


    -"Doktor bey,'' dedi. ''Ben ölürken ne söylemeliyim?"

    -"Senin durumun çok özel" dedim. ''Kelime-i Şehadet sana
    uzun gelir. O anı farkedince ''Muhammed'' (s.a.v) sana yeter."

    O, haliyle tebessüm ederek yine başını salladı. Çok
    ıstırabı olduğu için Serap'a sürekli morfin yapıyor ve O'nu
    uyutmaya çalışıyorduk. Ben, bir iş seyahati sebebiyle bir
    müddet ziyaretine gidemedim. Dönüşümde annesi
    telefon ederek:
    -"Serap, bir haftadır morfin yaptırmıyor." dedi. "Sabahlara kadar
    inliyor ve çok ıstırap çekiyor. Hemen eve gittim ve iğne
    yaptırmamasının sebebini sordum. Aldığım cevabı hala unutamıyor ve
    hatırladıkça ürperiyorum. "Ya morfinin tesiriyle
    ölüme uykuda yakalanır ve son nefeste "Muhammed" diyemezsem?.

    İşte Serap, böyle bir hanımdı. Bu arada benden istihareye yatmamı
    ve eğer bir kaç gün daha ömrü varsa , son
    günü uyanık kalacak şekilde morfin yaptırılmasını rica etti.
    Ben hiç adetim olmadığı halde cuma gününe rastlayan o
    gece istihareye yattım ve Serap'ın acizliği hürmetine sandığım
    salı gününe kadar yaşayacağına dair işaret sezdim.


    Ertesi gün O'na:

    -"Hiç korkma!" dedim. "İğneyi vurdurabilirsin

    Ve Serap bir veda niteliği taşıyan bu görüşmemizde son sorusunu da sordu:

    -"Doktor bey...Azrail bana nasıl görünecek?"

    -"Kızım," dedim. "O bir melek değil mi? Hiç merak etme, sana yakışıklı bir prens gibi gelecektir."


    Salı günü Serap'ın ağırlaştığı haberini alınca hemen eve
    gittim.Ancak vefatına yetişememiştim. Ailesi tam manasıyla perişandı.
    Sadece kendisine uzun müddet bakan dindar bir hanım akrabası
    ayaktaydı ve beni görünce yanıma gelerek:


    -"Doktor bey, biliyor musunuz, bu evde biraz önce bir mucize yaşandı!" dedi ve devam etti:


    -Serap, bir saat kadar önce oksijen cihazını attı ve "yataktan
    kalkması imkansız" denmesine rağmen kalkarak abdest aldı, iki rekat
    namaz kıldı.Bütün ev halkı hayretten donup kaldık. Ve
    kelime-i Şehadet getirerek vefat etmeden biraz önce de:


    -Doktor bey'e söyleyin, dedi. Azrail, O'nun söylediğinden de güzelmiş!..

      Forum Saati Perş. Mayıs 09, 2024 1:38 pm