.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    iMAN VE İSLAM'IN SARTLARI

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    iMAN VE İSLAM'IN SARTLARI Empty iMAN VE İSLAM'IN SARTLARI

    Mesaj  AsiRuH Paz Ocak 18, 2009 9:05 pm

    iMAN VE İSLAM'IN SARTLARI
    İslâm
    dininde Yüce Allah'a, meleklere, Allah'ın kitablarına,
    peygamberlere, ahiret gününe, kaza ve kadere iman etmek
    esastır. Bunları bilip kabullenmek imanın temel şartıdır. Onun
    için imanın şartları altıdır, denilir. Bu şartlar
    müslümanlıkla kesinlikle mevcut esaslardır. Bunlara,
    inanılması zorunlu din ilkeleri denir. Bunlara inanmak mecburiyeti
    vardır. Bunları doğrulamadıkça iman gerçekleşemez.
    Bunlardan herhangi birini inkâr etmek - Allah korusun- İnsanı
    hemen dinden çıkarır.
    Biz
    bu imanımızı <>
    sözlerini okumakla daima açıklıyor ve isbat ediyoruz. Bu
    sözleri okuyan şöyle demiş oluyor.
    "Ben
    Yüce Alllah'a, O'nun meleklerine, O'nun kitablarına, O'nun
    peygamberlerine, ahiret gününe, kaderin (iyi ve
    kötü her şeyin yaratılışı) Allah'dan olduğuna inandım.
    Öldükten sonra dirilip mahşerde (hesab yerinde) toplanmak
    hakdır ve gerçektir. Şahidlik ederim ki, Allah'dan başka
    İlâh yoktur ve yine şahidlik ederim ki, Hazret-i Muhammed
    (sallallahu aleyhi ve sellem) O'nun kulu ve peygamberidir."
    İslâmın
    şartları ise, beştir. Peygamber Efendimiz'in bir hadislerinin manası
    şudur: "İslam dini beş şey üzerine kurulmuştur. Şahadet
    sözünü getirmek (Eşhedü en lâ İlâhe
    İllallah ve Eşhedü enne Muhammeden Resûlüllah, demek),
    namaz kılmak, zekat vermek, ramazan ayı oruç tutmak ve hac
    etmek.
    İşte bu beş şey
    İslâm'ın şartıdır. Bu şartları gözetip onları yerine getiren
    insan İslâm şerefine ermiş, Müslüman rütbesini
    kazanmış olur.
    " Eşhedü
    en lâ İlâhe İllallah ve Eşhedü enne Muhammeden
    Abdühu ve Resûlühu = Allah'dan başka ilah olmadığına
    şahidlik ederim. Yine Muhammed'ın (a.s) Allah'ın kulu ve elçisi
    olduğuna şahidlik ederim."sözlerine "Kelime- i Şehadet" denir. "
    Lâ ilâhe illallah, Muhammed'ün Resülüllah "
    sözüne de "Kelime- i Tevhid" denir. Biz bu mübarek
    kelimeleri daima okuruz.

    İSLAM AHLAKI
    İslâm
    Dini kadar güzel ahlaka önem veren bir başka din veya
    düşünce sistemi göstermek mümkün değildir.
    Öyleki Peygamber Efendimiz "İslâm, güzel
    ahlâktır" buyurmuştur. Hz. Peygamberin güzel ahlâka
    teşvik eden bir çok güzel sözü vardır.
    "Mü'minlerin
    îmanca en kamil olanı, ahlâkI en güzel olanıdır"
    "İçinizden en çok sevdiklerim ve kıyamet
    gününde bana en yakın olanlarınız, ahlaki en güzel
    olanlarınızdır" hadisleri bunlardan sadece ikisidir. Kur'an-ı Kerim'de
    adalet, ahde vefa, affetme, alçak
    gönüllülük, ana-babaya itaat, sevgi, kardeşlik,
    barış, güvenirlilik, doğruluk, birlik, beraberlik, iyilik, ihsan,
    iffet, cömertlik, merhamet, müsamaha, tatlı dilli olma,
    güler yüzlülük, temiz kalplilik gibi güzel
    ahlâki hasletlere teşvik eden ve zulüm, haksizlik, riya,
    haset, gıybet, çirkin sözlülük, asık suratlılık,
    cimrilik, bencillik, kıskançlık, kibir, kin, kötü zan,
    israf, bozgunculuk... gibi kötü hasletlerden nehyeden pek
    çok âyetin yer alması, Kur'an'da ahlaka ne kadar önem
    verildiğinin bir göstergesidir. Peygamber
    Efendimizin güzel ahlaka teşvik eden ve kötü
    hasletlerden nehyeden hadisleri ise neredeyse bir kitap oluşturacak
    kadardır. O sadece bu sözleri söylemekle kalmamış, güzel
    ahlaki bizzat yasayarak insanlara örnek olmuş ve öğretmiştir.
    Bu
    yüzden O'nun ahlaki, İslâm ahlakinin en güzel
    tatbikatını oluşturmaktadır. İste bu sebeple burada peygamberimiz Hz.
    Muhammed'in güzel ahlakından az da olsa sözetmek
    istiyoruz(*). Çünkü O gerçekten en güzel
    örnektir: Peygamber
    Efendimiz güler yüzlü, nazik tabiatlı, ince ve hassas
    ruhlu idi. Kati yürekli, sert ve kırıcı değildi. Ağzından sert ve
    kaba hiçbir söz çıkmazdı. Başkalarını tenkit etmez,
    kimsenin ayıbını yüzüne vurmazdı. Yanlış ve hoşlanmadığı bir
    davranış görürse "içinizden bazı kimseler, söyle
    söyle yapıyorlar..." Şeklinde, bu davranışları yapanların kim
    olduklarını belli etmeden ve hiç kimseyi kırmadan yanlışı ve
    hataları düzeltirdi. Kimsenin sözünü kesmez,
    konuşması bitinceye kadar dinlerdi. Tartışmayı sevmez,
    sözügereğinden çok uzatmazdı. Kendini ilgilendirmeyen
    şeylerle meşgul olmaz, kimsenin gizli hallerini araştırmazdı. Allah'a
    hürmetsizlik olmadıkça, sahsına yapılan
    kötülükleri, ne kadar büyük olursa olsun,
    bağışlar, eline imkan geçince öç almayı
    düşünmezdi. Son
    derece iffet ve haya sahibiydi. Bütün insanları eşit tutar,
    zengin fakir, efendi-köle, büyük-küçük
    ayrımı yapmazdı. Her bakımdan kendisine güvenilirdi. Verdiği
    sözü mutlaka zamanında yerine getirirdi.
    Dürüstlükten ayrıldığı, saka bile olsa yalan
    söylediği hiç görülmemiştir. Bu yüzden O'na
    henüz peygamberlik verilmeden önce "Muhammed'ül-Emin"
    denilmişti. Nitekim Peygamberliğini haber verdiği zaman, iman
    etmeyenler bile O'na "yalancı, yalan söylüyor" diyememiştir.
    En yakın akrabalarını safa tepesinde toplayıp onlari İslâm'a
    davet için, "Size su dağın arkasında düşman atlılarının
    bulunduğunu söylesem, bana inanırmısınız?" dediği zaman: "Hepimiz
    inanırız. Çünkü sen yalan söylemezsin" diye cevap
    vermişlerdi. Kendisi böyle olduğu gibi, herkesin dürüst
    olmasını isterdi. "Doğruluktan ayrılmayınız, çünkü
    doğruluk, iyilik ve hayra götürür. İyilik ve hayır da,
    kişiyi Cennete ulaştırır. Kişi doğru söyleyip doğruluğu
    aradıkça, Allah katında sıddıklar zümresine yazılır. Yalan
    sözden ve yalancılıktan sakınınız; Çünkü yalan
    insani kötülüğe sevkeder. Kötülük de
    kişiyi Cehennem'e götürür. İnsan yalan söylemeğe ve
    yalan aramağa devam ede ede, Allah katında nihayet yalancılardan
    yazılır" buyurmuştur. Rasûlüllah
    (s.a.v.) insanların en cömerdi ve en kerimiydi. Eline gecen her
    şeyi muhtaçlara dağıtır, kimseyi eli boş çevirmezdi. (*) Peygamberimizin
    ahlakini özetleyen bu kısım. Kısmî tasarruflarla İrfan
    YÜCEL'in "Peygamberimizin Hayati" adli eserinden iktibas
    edilmiştir. Son derece mütevâzı ve alçak
    gönüllü idi. Bir topluluğa geldiğinde, kendisi
    için ayağa kalkılmasını istemez, nereyi bos bulursa, oraya
    otururdu. Arkadaşları arasında otururken ayaklarını uzatmazdı.
    Arkadaşları her işini yapmayı kendileri için şeref ve cana
    minnet saydıkları halde, bütün islerini kendi
    görür, ev islerinde hanımlarına yardim ederdi. Methedilmesini
    ve aşırı hürmet gösterilmesini istemezdi. Fakir kimselerle
    düşüp kalkmaktan, yoksulların, dulların, kimsesizlerin
    islerini görmekten zevk alırdı. Bulduğunu yer, bulduğunu giyer,
    hiç bir şeyi beğenmemezlik etmezdi. Yiyecek bir şey bulamayınca,
    aç yattığı da olurdu. Bütün
    islerini tam bir düzen ve nizam içinde yapardı. Namaz ve
    ibadet vakitleri, uyku ve istirahat için ayırdığı saatler,
    misafir ve ziyaretçilerini kabul edeceği hep belliydi. Vaktini
    boşa geçirmez, her ânini faydalı bir isle değerlendirirdi.
    "İnsanların çoğu, iki nimetin kıymetini takdirde aldanmışlardır:
    "Sıhhat ve boş vakit", buyurmuştur. İnsanı
    en yakından tanıyan, onun iç yüzünü ve
    bütün gizli hallerini en iyi bilen, şüphe yok ki eşidir.
    Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) ilk vahiyden sonra gördüklerini
    anlattığı zaman eşi Hz. Hatice: "Allah'a
    yemin ederim ki, Cenâb-ı Hak hiç bir vakit seni
    utandırmaz. Çünkü sen akrabanı gözetirsin, işini
    görmekten aciz kimselerin ağırlıklarını yüklenirsin, fakire
    verir, kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın. Müsafiri
    ağırlarsın, Hak yolunda herkese yardım edersin..." diyerek O'nun
    peygamberliğini hemen kabul etmiş, en küçük
    tereddüt göstermemiştir. Çocukluğundan
    itibaren Medine'de 10 yıl hizmetinde bulunan Hz. Enes:
    "Rasûlüllah (s.a.v)'e 10 yıl hizmet ettim. Bir kere bile
    canı sıkılıp, öf, niçin böyle yaptın, neden şunu
    yapmadın, diye beni azarlamadı" demiştir. Peygamber
    Efendimizin bizzat yaşayarak, uygulayarak çizdiği bu ahlaki
    tablo, hiç şüphesiz İslâm ahlâki hakkında bir
    fikir vermektedir. *Kendisi
    için istediğini başkası için de istemek, kendisi
    için arzulamadığını başkaları için de arzulamamak, *Olduğu gibi görünmek ya da göründüğü gibi olmak,
    *Küçüklere sevgi büyüklere saygı,
    *Affetmek, hoşgörülü davranmak, başkalarının kusurlarını araştırmamak,
    *Öfkeye hakim olmak,
    *Sözünde durmak, ahde vefa göstermek,
    *Doğruluk ve dürüstlükten zerrece taviz vermemek,
    *Güvenilir olmak,
    *Kibirden gururdan sakınmak mütevazî olmak,
    *Cimrilikten, tamahtan uzak durmak,cömert olmak,
    *Her hususta sabırlı olmak,
    *Asla adaletten ayrılmamak,
    *Maddi ve manevi temizliğe riayet etmek,
    *Allah'ın kendisine verdiği sağlığına ve sıhhatine çok dikkat etmek,
    *Boş vakitlerini hayırlı işlerde değerlendirmek,
    Ve
    benzeri yüzlerce muazzam ahlâkî prensibe özenle
    yer veren İslâm ahlakını her yönüyle tanımak
    için bu konuyu geniş olarak inceleyen eserlere müracaat
    etmek gerekmektedir.

      Forum Saati Cuma Mayıs 31, 2024 4:29 am