.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    Duanız Olmasa Ne Ehemmiyetiniz Var? -forumnetten

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Duanız Olmasa Ne Ehemmiyetiniz Var? -forumnetten Empty Duanız Olmasa Ne Ehemmiyetiniz Var? -forumnetten

    Mesaj  AsiRuH Paz Ocak 18, 2009 1:59 pm

    Duanız Olmasa Ne Ehemmiyetiniz Var? -forumnetten B985
    Yani, "Ey insalar! Duânız olmazsa ne ehemmiyetiniz var?" meâlindeki âyetin beş nüktesini dinle.

    BİRİNCİ NÜKTE

    Dua bir sırr-ı azîm-i ubudiyettir. Belki ubudiyetin ruhu
    hükmündedir. Çok yerlerde zikrettiğimiz gibi, dua
    üç nevidir.

    Birinci nevi dua: İstidat lisanıyladır ki, bütün hububat,
    tohumlar, lisan-ı istidatla Fâtır-ı Hakîme dua ederler ki,
    "Senin nukuş-u esmânı mufassal göstermek için bize
    neşvünemâ ver. Küçük hakikatimizi
    sümbülle ve ağacın büyük hakikatine çevir."



    Hem şu istidat lisanıyla dua nevinden birisi de şudur ki: Esbabın
    içtimaı, müsebbebin icadına bir duadır. Yani, esbab bir
    vaziyet alır ki, o vaziyet bir lisan-ı hal hükmüne
    geçer; ve müsebbebi, Kadîr-i Zülcelâlden
    dua eder, isterler. Meselâ su, hararet, toprak, ziya, bir
    çekirdek etrafında bir vaziyet alarak, o vaziyet bir lisan-ı
    duadır ki, "Bu çekirdeği ağaç yap, yâ
    Hâlıkımız" derler. Çünkü, o mucize-i harika-i
    kudret olan ağaç, o şuursuz, câmid, basit maddelere havale
    edilmez, havalesi muhaldir. Demek, içtima-ı esbab bir nevi
    duadır.

    İkinci nevi dua: İhtiyac-ı fıtrî lisanıyladır ki, bütün
    zîhayatların iktidar ve ihtiyarları dahilinde olmayan
    hâcetlerini ve matlaplarını ummadıkları yerden, vakt-i
    münasipte onlara vermek için, Hâlık-ı Rahîmden
    bir nevi duadır. Çünkü, iktidar ve ihtiyarları
    haricinde, bilmedikleri yerden, vakt-i münasipte onlara bir
    Hakîm-i Rahîm gönderiyor. Elleri yetişmiyor; demek o
    ihsan, dua neticesidir.

    Elhasıl, bütün kâinattan dergâh-ı İlâhiyeye
    çıkan, bir duadır. Esbab olanlar, müsebbebâtı
    Allah'tan isterler.

    Üçüncü nevi dua: İhtiyaç dairesinde zîşuurların duasıdır ki, bu da iki kısımdır.

    Eğer ıztırar derecesine gelse veya ihtiyac-ı fıtrîye tam
    münasebettar ise veya lisan-ı istidada yakınlaşmışsa veya
    sâfi, hâlis kalbin lisanıyla ise, ekseriyet-i mutlaka ile
    makbuldür. Terakkiyât-ı beşeriyenin kısm-ı âzamı ve
    keşfiyatları, bir nevi dua neticesidir. Havârık-ı medeniyet
    dedikleri şeyler ve keşfiyatlarına medar-ı iftihar zannettikleri
    emirler, mânevî bir dua neticesidir. Hâlis bir
    lisan-ı istidatla istenilmiş, onlara verilmiştir. Lisan-ı istidatla ve
    lisan-ı ihtiyac-ı fıtrî ile olan dualar dahi, bir mâni
    olmazsa ve şerâit dahilinde ise, daima makbuldürler.

    İkinci kısım: Meşhur duadır. O da iki nevidir: biri fiilî, biri
    kavlî. Meselâ çift sürmek fiilî bir
    duadır. Rızkı topraktan değil; belki toprak, hazine-i rahmetin bir
    kapısıdır ki, rahmetin kapısı olan toprağı sabanla çalar.

    Sair kısımların tafsilâtını tayyedip, yalnız kavlî duanın
    bir iki sırlarını, gelecek iki üç nüktede
    söyleyeceğiz.

    İKİNCİ NÜKTE

    Duanın tesiri azîmdir. Hususan dua külliyet kesb ederek
    devam etse, netice vermesi galiptir, belki daimîdir. Hattâ
    denilebilir ki, sebeb-i hilkat-i âlemin birisi de duadır. Yani,
    kâinatın hilkatinden sonra, başta nev-i beşer ve onun başında
    âlem-i İslâm ve onun başında Muhammed-i Arabî
    Aleyhissalâtü Vesselâmın muazzam olan duası, bir
    sebeb-i hilkat-i âlemdir. Yani, Hâlık-ı Âlem,
    istikbalde o zâtı, nev-i beşer namına, belki mevcudat hesabına
    bir saadet-i ebediye, bir mazhariyet-i esmâ-i İlâhiye
    isteyecek bilmiş, o gelecek duayı kabul etmiş, kâinatı halk etmiş.

    Madem duanın bu derece azîm ehemmiyeti ve vüs'ati vardır.
    Hiç mümkün müdür ki, bin üç
    yüz elli senede, her vakitte, nev-i beşerden üç
    yüz milyon, cin ve ins ve melek ve ruhaniyattan had ve hesaba
    gelmez mübarek zatlar, bil'ittifak zât-ı Muhammedî
    Aleyhissalâtü Vesselâm hakkında rahmet-i uzmâ-i
    İlâhiye ve saadet-i ebediye ve husul-ü maksud için
    duaları nasıl kabul olmasın? Hiçbir cihetle mümkün
    müdür ki, o duaları reddedilsin?

    Madem bu kadar külliyet ve vüs'at ve devam kesb edip lisan-ı
    istidat ve ihtiyac-ı fıtrî derecesine gelmiş. Elbette o
    zât-ı Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü
    Vesselâm, dua neticesi olarak öyle bir makam ve mertebededir
    ki, bütün ukul toplansa, bir akıl olsalar, o makamın
    hakikatini tamamıyla ihata edemezler.

    İşte, ey Müslüman, senin rûz-i mahşerde böyle bir
    şefîin var. Bu şefîin şefaatini kendine celb etmek
    için, sünnetine ittibâ et.

    Eğer desen: Madem o Habîbullahtır. Bu kadar salâvat ve duaya ne ihtiyacı var?

    Elcevap: O zat (a.s.m.) umum ümmetinin saadetiyle alâkadar
    ve bütün efrad-ı ümmetinin her nevi saadetleriyle
    hissedardır ve her nevi musibetleriyle endişedardır. İşte, kendi
    hakkında merâtib-i saadet ve kemâlât hadsiz olmakla
    beraber, hadsiz efrad-ı ümmetinin, hadsiz bir zamanda, hadsiz
    envâ-ı saadetlerini hararetle arzu eden ve hadsiz envâ-ı
    şekavetlerinden müteessir olan bir zat, elbette hadsiz
    salâvat ve dua ve rahmete lâyıktır ve muhtaçtır.

    Eğer desen: Bazen kati olacak işler için dua edilir:
    meselâ husuf ve küsuf namazındaki dua gibi. Hem Bazen
    hiç olmayacak şeyler için dua edilir.

    Elcevap: Başka Sözlerde izah edildiği gibi, dua bir ibadettir.
    Abd, kendi aczini ve fakrını dua ile ilân eder.
    Zâhirî maksatlar ise, o duanın ve o ibadet-i duaiyenin
    vakitleridir; hakikî faydaları değil. İbadetin faydası
    âhirete bakar. Dünyevî maksatlar hâsıl olmazsa,
    "O dua kabul olmadı" denilmez. Belki "Daha duanın vakti bitmedi"
    denilir.

    Hem hiç mümkün müdür ki, bütün
    ehl-i imanın bütün zamanlarda mütemadiyen kemâl-i
    hulûs ve iştiyak ve dua ile istedikleri saadet-i ebediye onlara
    verilmesin ve bütün kâinatın şehadetiyle hadsiz rahmeti
    bulunan o Kerîm-i Mutlak, o Rahîm-i Mutlak, bütün
    onların o duasını kabul etmesin ve saadet-i ebediye vücut bulmasın?

    ÜÇÜNCÜ NÜKTE

    Duâ-i kavlî-i ihtiyarînin makbuliyeti, iki
    cihetledir: Ya ayn-ı matlubu ile makbul olur; veyahut daha evlâsı
    verilir.

    Meselâ, birisi kendine bir erkek evlât ister. Cenâb-ı
    Hak, Hazret-i Meryem gibi bir kız evlâdını veriyor. "Duası kabul
    olunmadı" denilmez. "Daha evlâ bir surette kabul edildi" denilir.
    Hem Bazen kendi dünyasının saadeti için dua eder. Duası
    âhiret için kabul olunur. "Duası reddedildi" denilmez.
    Belki, "Daha evlâ bir surette kabul edildi" denilir, ve
    hâkezâ...

    Madem Cenâb-ı Hak Hakîmdir. Biz Ondan isteriz, O da bize
    cevap verir. Fakat hikmetine göre bizimle muamele eder. Hasta,
    tabibin hikmetini itham etmemeli. Hasta bal ister; tabib-i hâzık,
    sıtması için sulfato verir. "Tabip beni dinlemedi" denilmez.
    Belki âh ü fizârını dinledi, işitti, cevap da verdi,
    maksudun iyisini yerine getirdi.

    DÖRDÜNCÜ NÜKTE

    Duanın en güzel, en lâtîf, en leziz, en hazır meyvesi, neticesi şudur ki:
    Dua eden adam bilir ki, birisi var ki onun sesini dinler, derdine
    derman yetiştirir, ona merhamet eder. Onun kudret eli herşeye yetişir.
    Bu büyük dünya hanında o yalnız değil; bir Kerîm
    Zat var, ona bakar, ünsiyet verir. Hem onun hadsiz
    ihtiyâcâtını yerine getirebilir ve onun hadsiz
    düşmanlarını def edebilir bir Zâtın huzurunda kendini
    tasavvur ederek bir ferah, bir inşirah duyup, dünya kadar ağır bir
    yükü üzerinden atıp Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd
    olsun. (Fatiha Sûresi: 2.) der.

    BEŞİNCİ NÜKTE

    Dua ubudiyetin ruhudur ve hâlis bir imanın neticesidir.
    Çünkü dua eden adam duasıyla gösteriyor ki:
    "Bütün kâinata hükmeden birisi var ki, en
    küçük işlerime ıttılâı var ve bilir. En uzak
    maksudlarımı yapabilir. Benim her halimi görür, sesimi
    işitir. Öyleyse, bütün mevcudatın bütün
    seslerini işitiyor ki, benim sesimi de işitiyor. Bütün o
    şeyleri O yapıyor ki, en küçük işlerimi de Ondan
    bekliyorum, Ondan istiyorum."

      Forum Saati Perş. Mayıs 09, 2024 8:02 pm