.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    Muharrem Ayı ve Aşure Günü -forumnetten-

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Muharrem Ayı ve Aşure Günü -forumnetten- Empty Muharrem Ayı ve Aşure Günü -forumnetten-

    Mesaj  AsiRuH Paz Ocak 18, 2009 1:56 pm

    "Şehrullahi'l-Muharrem" olarak meşhur olan, yani "Allah'ın ayı
    Muharrem" olarak bilinen Muharrem ayı, İlahi bereket ve feyzin, Rabbani
    ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı bir aydır.
    Allah'ın ayı, günü ve yılı olmaz, ancak Allah'ın rahmetine
    ermenin önemli bir fırsatı olduğu için Peygamberimiz
    tarafından bu şekilde ifade edilmiştir.
    Âşura Günü ise Muharrem'in 10. günüdür.
    Âşura Gününün Allah katında ayrı bir yeri vardır.
    Bugünde Cenâb-ı Hak on peygamberine on çeşit ikramda
    bulunmuş ve kudsiyetini arttırmıştır. Bu günlerde oruç
    tutmak çok faziletlidir.
    Hicrî Senenin ilk ayı olan Muharrem ayının 10. günü
    Âşura Günüdür. Muharrem ayının diğer aylar
    arasında ayrı bir yeri olduğu gibi, Âşura Gününün
    de diğer günler içinde daha mübarek ve bereketli bir
    konumu bulunmaktadır.
    Âşura Gününün Allah katında da çok
    seçkin bir yerinin olduğunu Fecr Sûresinin ikinci
    âyeti olan "On geceye yemin olsun" ifâdelerinin tefsirinden
    öğrenmekteyiz.
    Bazı tefsirlerimizde bu on gecenin Muharrem'in Âşurasine kadar geçen gece olduğu beyan edilmektedir.(1)

    Cenâb-ı Hak bu gecelere yemin ederek onların kudsiyet ve bereketini bildirmektedir.
    Bugüne "Âşura" denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu
    gününe denk geldiği içindir. Hadis kitaplarında
    geçtiğine göre ise, bu güne bu ismin verilmesinin
    hikmeti, o günde Cenâb-ı Hak on peygamberine on değişik
    ikram ve ihsan ettiği içindir. Bu ikramlar şöyle
    belirtilmektedir:
    1. Allah, Hz. Musa'ya (a.s.) Âşura Gününde bir mucize
    ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara
    gömmüştür.
    2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine Âşura Gününde demirlemiştir.
    3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Âşura Günü kurtulmuştur.
    4. Hz. Âdem'in (a.s.) tevbesi Âşura Günü kabul edilmiştir.
    5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşura Günü çıkarılmıştır.
    6. Hz. İsa (a-s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.
    7. Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir.
    8. Hz. İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur.
    9. Hz. Yakub'un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
    10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.(2)
    Hz. Âişe'nın belirttiğine göre, Kabe'nin
    örtüsü daha önceleri Âşura gününde
    değiştirilirdi.
    İşte böylesine mânalı ve kudsî hâdiselerin
    yıldönümü olan bu mübarek gün ve gece, Saadet
    Asrından beri Müslümanlarca hep kutlana gelmiştir.
    Bugünlerde ibadet için daha çok zaman ayırmışlar,
    başka günlere nisbetle daha fazla hayır hasenatta bulunmuşlardır.
    Çünkü, Cenab-ı Hakkın bugünlerde yapılan
    ibadetleri, edilen tevbeleri kabul edeceğine dair hadisler mevcuttur.
    Âşura Gününde ilk akla gelen ibadet ise, oruç
    tutmaktır. Muharrem ayı ve Âşura Günü, Ehl-i Kitap olan
    Hıristiyan ve Yahudiler tarafından da mukaddes sayılırdı. Nitekim,
    Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Medine'ye hicret
    buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını
    öğrendi.
    "Bu ne orucudur?" diye sordu.
    Yahudiler, "Bugün Allah'ın Musa'yı düşmanlarından kurtardığı
    Firavun'u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür
    olarak bugün oruç tutmuştur" dediler.
    Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam da,
    "Biz, Musa'nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve
    hak sahibiyiz" buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da
    emretti.(3)
    Aşûra günü yalnız ehl-i kitap arasında değil, Nuh
    Aleyhisselâmdan itibaren mukaddes olarak biliniyor, İslam
    öncesi Cahiliye dönemi Arapları arasında İbrahim
    Aleyhisselâmdan beri mukaddes bir gün olarak biliniyor ve
    oruç tutuluyordu.
    Bu hususta Hazret-i Âişe validemiz şöyle demektedir:
    "Âşûrâ, Kureyş kabilesinin Cahiliye döneminde
    oruç tuttuğu bir gündü. Resulullah da buna uygun
    hareket ediyordu. Medine'ye hicret edince bu orucu devam ettirmiş ve
    başkalarına da emretti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi
    Âşûrâ gününde oruç tutmayı bıraktı.
    Bundan sonra Müslümanlardan isteyen bugünde oruç
    tuttu, isteyen tutmadı." 'Buhari, Savm: 69.
    O zamanlar henüz Ramazan orucu farz kılınmadığı için
    Peygamberimiz ve Sahabileri vacip olarak o günde oruç
    tutuyorlardı. Ne zaman ki, Ramazan orucu farz kılındı, bundan sonra
    Peygamberimiz herkesi serbest bıraktı. "İsteyen tutar, isteyen terk
    edebilir" buyurdu.(4) Böylece Âşura orucu sünnet bir
    oruç olarak kalmış oldu.
    Âşura orucunun fazileti hakkında da şu mealde hadisler zikredilmektedir.
    Bir zat Peygamberimize geldi ve sordu:
    "Ramazan'dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?"
    Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, "Muharrem ayında
    oruç tut. Çünkü o, Allah'ın ayıdır. Onda
    öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin
    tevbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir"
    buyurdu.(5)
    Yine Tirmizi’de de geçen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:
    "Âşura Gününde tutulan orucun Allah katında, o
    günden önce bir senenin günahlarına keffaret olacağını
    kuvvetle ümit ediyorum."(6)
    "Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah'ın ayı olan
    Muharrem ayında tutulan oruçtur”(7) hadis-i şerifi ise, bu
    günlerde tutulan orucun faziletini ifade etmektedir.
    Bu hadisin açılamasında İmam-ı Gazali, "Muharrem ayı Hicrî
    senenin başlangıcıdır. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir
    temele dayamak daha güzel olur. Bereketinin devamı da daha fazla
    ümit edilir" demektedir.
    Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam Âşura
    Gününe denk getirmemek için, Muharrem'in dokuzuncu,
    onuncu ve on birinci günlerinde oruç tutulması tavsiye
    edilmiştir.
    Bu mânâdaki bir hadisi İbni Abbas rivayet etmektedir. Bunun
    için, müstehap olan, aşure Gününü
    ortalayarak, bir gün önce veya bir gün sonra oruç
    tutmaktır.
    Bu günde oruçtan başka hayır, hasenat ve sadaka gibi
    güzel âdetlerin de yaşatılması isabetli ve yerinde
    olacaktır. Herkes imkânı nisbetinde ailesine, akraba ve
    komşularına ikramda bulunur; bugünlerin faziletini bildiren
    hâdiseleri hatırlayarak ihsanda bulunursa şüphesiz sevabını
    kat kat alacaktır. Bilhassa, Peygamberimiz, mü'minin aile efradına
    Âşura Gününde her zamankinden daha çok ikramda
    bulunmasını tavsiye etmiştir.
    Bîr hadiste şöyle buyurular: "Her kim Aşura
    Gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenab-ı Hak
    da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder."(9)
    Bu aile mefhumunun içine akrabalar, yetimler, kimsesizler, konu
    komşular da girmektedir. Fakat, bunun İçin fazla külfete
    girmeye, aile bütçesini zorlamaya lüzum yoktur. Herkes
    imkânı ölçüsünde ikram eder.
    Âşura gününün manevi ve berraklığı üzerinde
    Kerbela karanlığının kesafeti de görülmektedir. 61. hicret
    yılının Muharrem'ine ait 10. gününde Hazret-i İmam
    Hüseyin (r.a.) 55 yaşında iken Sinan bin Enes isimli bir hain
    tarafından Kerbelâ'da hunharca şehit edilmiştir. Bu gadr ve
    zulmün arkasında Emevi Halifesi Yezid, onun Küfe valisi İbni
    Ziyad vardır. Yarım asır öncesinden Peygamberimizin bizzat haber
    verildiği bu ciğerleri yakan olay Hazret-i Hüseyin'i Cennet
    gençlerinin efendisi olma şanına yüceltmiştir.
    Şehitler mükâfatını almış en yüce mertebelere
    ulaşmıştır. Yüce Allah'ın da zalimlere hak ettikleri cezayı en
    âdil bir şekilde vereceğinden şüphemiz yoktur. Kader
    hükme boyun eğen her mü'min bu olaya üzülür,
    ancak itidalini ve soğukkanlılığını kaybetmez. Duyguları yanlışlara ve
    taşkınlıklara götürmez. Çünkü meydana gelen
    bütün olaylar ezelî takdirin bir
    hükmüdür. Bu açıdan bunu bir "yas merasimi"
    haline dönüştürmek ehli-i sünnetin itikat ve
    inancına aykırıdır.

    1) Hak Dini Kur ân Dili. 8 5793.
    2) Sahih-i Müslim Şerhi, 6:140.
    3) Ibtıı Mâce, Siyam: 31.
    4) Müslim. Siyam: 117.
    5) Tîrmizî. Savm: 40.
    6) A.g.e., Savın: 47.
    7) İbni Mâce. Siyam: 43.
    8) İhyâ, 1:238
    9) et-Tergîb ve'l-Terhİb, 2:116.

      Forum Saati Perş. Mayıs 09, 2024 8:42 pm