Resulullah’ın (sav) dualarında
sık sık dile getirdiği “Allah’ım! Ahirzaman fitnelerinden,
Mesih-Deccal fitnesinden, kadın fitnesinden, kabir fitnesinden…
sana sığınırım” şeklindeki fitne tehlikesinin
büyüklüğü karşısında Allah’a sığınmışlık
mıydı yaptığı? Yoksa ümmetinin giriftar olacağı fitnelerin
tehlikesi karşısında onları uyarmak mıdır endişesi? Peygamber-i
Zişan’ı (sav) yalvara yakara Rabbi’nin koruyuculuğuna
iltica ettiren fitnelere karşı ne kadar teyakkuzdayız?
Fitnenin
mahiyetini ve mana olarak kullanımındaki genişliğini biliyor muyuz?
Fitnelerden Allah’a sığınma gibi, vird-i zeban dualarımız ve
gayretimiz var mı? Sahi, bizim fitne gibi bir derdimiz var mı? Yoksa
fitne tarihte mi kaldı?
İnsanların çoğunun gırtlağına
kadar battığı fitneler deryasında, fitneyi sadece nifak ehlinin
çirkin ameli olarak bilip bunu da 1400 yıl önceki varlığına
hapsetmek, İbn-i Selül’ün şahsiyetinde
mücessemleştirecek dar anlamlı fitne anlayışına sahip olmak, asıl
fitne olmasın mı?
İslam dünyası kanlar içinde
boğulurken duasız, dertsiz, kaygısız, lakayd bir hayat yaşamak,
deliksiz uykular çekmek fitne olmasın mı?
Zalimlerden
gelecek zararın korkusuyla iman ehline düşmanlık besleyip
aleyhlerinde yer almak veya zalimleri adalet ehli görüp dost
olmak fitne olmasın mı?
Dünyaya dalıp ahireti unutmak,
cenneti kadınların şehvetine satmak fitne olmasın mı? “İyilikte
ve takvada yarışın, günahta ve düşmanlıkta yarışmayın”
ilahi emrin zıddınca “günahlarda ve düşmanlıkta yarışıp
iyilikte ve takvada yarışmamak”, gelişen maddenin nimetlerini
elde etme yarışı içinde olmak fitne olmasın mı?
Hanımı ve
çocuklarına mutlu bir dünya hayatı yaşatmak
düşüncesi ve ticaretin kişiyi, Allah’a ibadetten ve
camilerden uzak bırakması fitne olmasın mı?
Bütün
servetini çocuklarının ve ailesinin dünyaya ait
geleceklerine yatırım yapıp ahiretlerine ait gelecekleri için
bir yatırımda bulunmamak fitne olmasın mı?
Allah’ın dini
için çekilen bu kadar çile, zulüm ve
zindandan sonra Ka’b bin Malik yanılgısıyla dünyanın
rehavetine kapılmak, davanın zorluklarından rahata/gölgeliklere
kaçmak, hurmalıklara, bağlara, bahçelere, dairelere,
arabalara gönül bağlayarak mücadeleden geri kalmak fitne
olmasın mı?
Çıkarları hakkın üzerinde tutmak, hak
dağıtımında akrabayı, dostu, yakını kayırmak fitne olmasın mı? Ala-yı
İlliyin’e çıkarcasına, Rabbin maddi ve manevi
lütuflarından nimetlenirken dünya ve içindekilere
göz dikip muvakkat dünyaya meftun (fitnelenmiş) bir şekilde
fani nimetleri tercih ederek esfel-i safiline doğru alçalmak
fitne olmasın mı?
Türlü türlü tutkuların
mahbusu olarak veya nefsanî basit sebeplerden dolayı akrabalarla
ilişkiyi kesmek, anne-babaların husumetini sürdürerek sıla-i
rahmi kesip akrabalara düşmanlık beslemek fitne olmasın mı?
İnsanlara
zahiren emin görünerek güvenlerini aldıktan sonra onları
ticarette, arkadaşlıkta, komşulukta, namuslarında aldatarak sukut-u
hayale uğratmak fitne olmasın mı?
Vatanlarını işgal eden kafir ve
zalimlere karşı ortak mücadele vermek gerekirken, küfrün
oyunlarına alet olup mezhebi/taassubi çatışmalara girmek veya
günümüz Filistin’inde olduğu gibi, işgalcilerle
işbirliğine girip ehl-i imana savaş açmak fitne olmasın mı?
Allah’ın
dini uğrunda malı-canı feda etmek konusunda ağırdan alıp yere
çakılırken; ırkçılık, milliyetçilik, batıl
ideolojiler ve ailevi kavgalar uğruna malı-canı telef etmek fitne
olmasın mı?
Kendilerine yaratıcılarını tanıtmamız ve
O’na kulluk için yaratılmış olduğumuz inancı doğrultusunda
yetiştirmemiz gereken yeni neslin, din düşmanlığı güden bir
zihniyet elinde namazı zayi edip, sapıtır şekilde yetişmesi fitne
olmasın mı?
Hayatın daha da kolaylaşması ve şükrün
edası için verilen Allah’ın nimetlerini,
fuhşiyatın/ahlaksızlığın yayılması için ve Allah’ın
dininin ortadan kaldırılıp, şeytani hayatın umumileştirilmesi
için kullanmak fitne olmasın mı?
Akrabaların, yetimlerin,
fakirlerin, muhtaçların haklarının içinde olduğu malın
zekâtını vermemek, malı yığın yığın biriktirerek infak etmemek,
Allah yolunda harcamamak fitne olmasın mı?
Gurbete gelmiş bir
akrabayı, arkadaşı, dostu, Müslüman kardeşi, külfet
olur, geçim darlığına sebep olur düşüncesi ve ev
halkının hoşnutsuzluğu kaygısıyla misafir etmemek, barındırmamak fitne
olmasın mı?
İşin ehli olduğu halde bir şey yapmadan oturmakla
beraber, Allah’ın dini için çalışıp
çırpınanları liyakat ehli görmeyerek, onlardaki bazı
kusurları dile dolayıp köstek olmak fitne olmasın mı?
Kur’an’da
pek çok ayetle sabit olmasına ve Resulullah (sav) kendi
örnek hayatında yaşamasına rağmen, vahiyden ve sünnetten
haberli/habersiz bir şekilde “benim dinimde bu yok,
İslam’da şu yok” deyip Müslümanların hidayet
üzerindeki hallerini taraftarlarına, avama nefret ettirmek fitne
olmasın mı? Başındaki örtüsüyle bir ablanın/teyzenin
veya cami cemaatinin müdavimlerinden bir amcanın banka kapısından
içeri girerek elindeki hesap cüzdanını memura uzatarak
kısık bir sesle “bu ayın faizini çekmek istiyorum”
talebindeki hali fitne olmasın mı?
Hayatı bu kadar
kolaylaştıran ulaşım, iletişim, üretim ve kullanım
araçlarının varlığına rağmen, Kur’an ve kitap okumaya veya
bir sohbete katılmaya davet edilen birinin “inan ki, hiç
zamanım yok” mazeretiyle beraber saatlerini, günlerini;
televizyona, gazetelere, oyuna, eğlenceye, gezmeye, boş konuşmalara
veren birinin mazuratı fitne olmasın mı?
Azizlerini her
gün kendi elleri ile toprağa gömdüğünü
gördüğü, cehennem insan için tutuşturulduğu ve
hesap günü yaklaştığı halde hazırlıksız bir şekilde kahkaha
ile gülmek fitne olmasın mı?
Kalbin katılığı,
günahların ağırlığı, gafletin kalınlığı, cehaletin karanlığı,
hayallerin aşırılığı, zihnin bulanıklığı, dertlerin dağınıklığı,
çoğunluğun sapıklığı, artan günahlar ve eksilen bir
ömür içinde yaşamayı kâr saymak fitne olmasın mı?
Her
şeyi biliyorum kibri ile hareket edip nasihatçinin
öğütlerini küçük görmek;
sözün amelle, dışın içle, ğaybın müşahede edilir
halle (gözden uzak halin görünür halle) uyuşmazlığı
fitne olmasın mı?
Tarihte yaşanmış Müslümanlar
arasındaki acı anlaşmazlıklardan ders almaktan ziyade, bu ihtilafları
sürekli canlı tutarak gündem konusu yapmak, yeni ayrılıklara
ve cepheleşmelere sebep olmak fitne olmasın mı?
Soruların
sonundaki ‘fitne olmasın mı?’ kısmı ‘fitnedir’
diye değiştirilip okunabilir, bu şekilde fitne kelimesinin geniş
anlamını ve bizleri kuşatan fitneleri daha iyi anlayabiliriz.
Fitnelerin idrakine varıp fitne ateşinden kurtulma duası ile
sık sık dile getirdiği “Allah’ım! Ahirzaman fitnelerinden,
Mesih-Deccal fitnesinden, kadın fitnesinden, kabir fitnesinden…
sana sığınırım” şeklindeki fitne tehlikesinin
büyüklüğü karşısında Allah’a sığınmışlık
mıydı yaptığı? Yoksa ümmetinin giriftar olacağı fitnelerin
tehlikesi karşısında onları uyarmak mıdır endişesi? Peygamber-i
Zişan’ı (sav) yalvara yakara Rabbi’nin koruyuculuğuna
iltica ettiren fitnelere karşı ne kadar teyakkuzdayız?
Fitnenin
mahiyetini ve mana olarak kullanımındaki genişliğini biliyor muyuz?
Fitnelerden Allah’a sığınma gibi, vird-i zeban dualarımız ve
gayretimiz var mı? Sahi, bizim fitne gibi bir derdimiz var mı? Yoksa
fitne tarihte mi kaldı?
İnsanların çoğunun gırtlağına
kadar battığı fitneler deryasında, fitneyi sadece nifak ehlinin
çirkin ameli olarak bilip bunu da 1400 yıl önceki varlığına
hapsetmek, İbn-i Selül’ün şahsiyetinde
mücessemleştirecek dar anlamlı fitne anlayışına sahip olmak, asıl
fitne olmasın mı?
İslam dünyası kanlar içinde
boğulurken duasız, dertsiz, kaygısız, lakayd bir hayat yaşamak,
deliksiz uykular çekmek fitne olmasın mı?
Zalimlerden
gelecek zararın korkusuyla iman ehline düşmanlık besleyip
aleyhlerinde yer almak veya zalimleri adalet ehli görüp dost
olmak fitne olmasın mı?
Dünyaya dalıp ahireti unutmak,
cenneti kadınların şehvetine satmak fitne olmasın mı? “İyilikte
ve takvada yarışın, günahta ve düşmanlıkta yarışmayın”
ilahi emrin zıddınca “günahlarda ve düşmanlıkta yarışıp
iyilikte ve takvada yarışmamak”, gelişen maddenin nimetlerini
elde etme yarışı içinde olmak fitne olmasın mı?
Hanımı ve
çocuklarına mutlu bir dünya hayatı yaşatmak
düşüncesi ve ticaretin kişiyi, Allah’a ibadetten ve
camilerden uzak bırakması fitne olmasın mı?
Bütün
servetini çocuklarının ve ailesinin dünyaya ait
geleceklerine yatırım yapıp ahiretlerine ait gelecekleri için
bir yatırımda bulunmamak fitne olmasın mı?
Allah’ın dini
için çekilen bu kadar çile, zulüm ve
zindandan sonra Ka’b bin Malik yanılgısıyla dünyanın
rehavetine kapılmak, davanın zorluklarından rahata/gölgeliklere
kaçmak, hurmalıklara, bağlara, bahçelere, dairelere,
arabalara gönül bağlayarak mücadeleden geri kalmak fitne
olmasın mı?
Çıkarları hakkın üzerinde tutmak, hak
dağıtımında akrabayı, dostu, yakını kayırmak fitne olmasın mı? Ala-yı
İlliyin’e çıkarcasına, Rabbin maddi ve manevi
lütuflarından nimetlenirken dünya ve içindekilere
göz dikip muvakkat dünyaya meftun (fitnelenmiş) bir şekilde
fani nimetleri tercih ederek esfel-i safiline doğru alçalmak
fitne olmasın mı?
Türlü türlü tutkuların
mahbusu olarak veya nefsanî basit sebeplerden dolayı akrabalarla
ilişkiyi kesmek, anne-babaların husumetini sürdürerek sıla-i
rahmi kesip akrabalara düşmanlık beslemek fitne olmasın mı?
İnsanlara
zahiren emin görünerek güvenlerini aldıktan sonra onları
ticarette, arkadaşlıkta, komşulukta, namuslarında aldatarak sukut-u
hayale uğratmak fitne olmasın mı?
Vatanlarını işgal eden kafir ve
zalimlere karşı ortak mücadele vermek gerekirken, küfrün
oyunlarına alet olup mezhebi/taassubi çatışmalara girmek veya
günümüz Filistin’inde olduğu gibi, işgalcilerle
işbirliğine girip ehl-i imana savaş açmak fitne olmasın mı?
Allah’ın
dini uğrunda malı-canı feda etmek konusunda ağırdan alıp yere
çakılırken; ırkçılık, milliyetçilik, batıl
ideolojiler ve ailevi kavgalar uğruna malı-canı telef etmek fitne
olmasın mı?
Kendilerine yaratıcılarını tanıtmamız ve
O’na kulluk için yaratılmış olduğumuz inancı doğrultusunda
yetiştirmemiz gereken yeni neslin, din düşmanlığı güden bir
zihniyet elinde namazı zayi edip, sapıtır şekilde yetişmesi fitne
olmasın mı?
Hayatın daha da kolaylaşması ve şükrün
edası için verilen Allah’ın nimetlerini,
fuhşiyatın/ahlaksızlığın yayılması için ve Allah’ın
dininin ortadan kaldırılıp, şeytani hayatın umumileştirilmesi
için kullanmak fitne olmasın mı?
Akrabaların, yetimlerin,
fakirlerin, muhtaçların haklarının içinde olduğu malın
zekâtını vermemek, malı yığın yığın biriktirerek infak etmemek,
Allah yolunda harcamamak fitne olmasın mı?
Gurbete gelmiş bir
akrabayı, arkadaşı, dostu, Müslüman kardeşi, külfet
olur, geçim darlığına sebep olur düşüncesi ve ev
halkının hoşnutsuzluğu kaygısıyla misafir etmemek, barındırmamak fitne
olmasın mı?
İşin ehli olduğu halde bir şey yapmadan oturmakla
beraber, Allah’ın dini için çalışıp
çırpınanları liyakat ehli görmeyerek, onlardaki bazı
kusurları dile dolayıp köstek olmak fitne olmasın mı?
Kur’an’da
pek çok ayetle sabit olmasına ve Resulullah (sav) kendi
örnek hayatında yaşamasına rağmen, vahiyden ve sünnetten
haberli/habersiz bir şekilde “benim dinimde bu yok,
İslam’da şu yok” deyip Müslümanların hidayet
üzerindeki hallerini taraftarlarına, avama nefret ettirmek fitne
olmasın mı? Başındaki örtüsüyle bir ablanın/teyzenin
veya cami cemaatinin müdavimlerinden bir amcanın banka kapısından
içeri girerek elindeki hesap cüzdanını memura uzatarak
kısık bir sesle “bu ayın faizini çekmek istiyorum”
talebindeki hali fitne olmasın mı?
Hayatı bu kadar
kolaylaştıran ulaşım, iletişim, üretim ve kullanım
araçlarının varlığına rağmen, Kur’an ve kitap okumaya veya
bir sohbete katılmaya davet edilen birinin “inan ki, hiç
zamanım yok” mazeretiyle beraber saatlerini, günlerini;
televizyona, gazetelere, oyuna, eğlenceye, gezmeye, boş konuşmalara
veren birinin mazuratı fitne olmasın mı?
Azizlerini her
gün kendi elleri ile toprağa gömdüğünü
gördüğü, cehennem insan için tutuşturulduğu ve
hesap günü yaklaştığı halde hazırlıksız bir şekilde kahkaha
ile gülmek fitne olmasın mı?
Kalbin katılığı,
günahların ağırlığı, gafletin kalınlığı, cehaletin karanlığı,
hayallerin aşırılığı, zihnin bulanıklığı, dertlerin dağınıklığı,
çoğunluğun sapıklığı, artan günahlar ve eksilen bir
ömür içinde yaşamayı kâr saymak fitne olmasın mı?
Her
şeyi biliyorum kibri ile hareket edip nasihatçinin
öğütlerini küçük görmek;
sözün amelle, dışın içle, ğaybın müşahede edilir
halle (gözden uzak halin görünür halle) uyuşmazlığı
fitne olmasın mı?
Tarihte yaşanmış Müslümanlar
arasındaki acı anlaşmazlıklardan ders almaktan ziyade, bu ihtilafları
sürekli canlı tutarak gündem konusu yapmak, yeni ayrılıklara
ve cepheleşmelere sebep olmak fitne olmasın mı?
Soruların
sonundaki ‘fitne olmasın mı?’ kısmı ‘fitnedir’
diye değiştirilip okunabilir, bu şekilde fitne kelimesinin geniş
anlamını ve bizleri kuşatan fitneleri daha iyi anlayabiliriz.
Fitnelerin idrakine varıp fitne ateşinden kurtulma duası ile