Nefsi, Rabbin emirleri karşısında ezmenin Hanzala'cası
Asr-ı
Saadet'te yaşananları okurken ya da dinlerken, hep günümüze uyarlamaya
çalışırım, bizlere, çağa hitabeden yönüne, mesajına odaklanırım..
Yani okuyup, "Evet ne kadar hoş.." vb demektense, yüreğe-hayata uyarlamaya çalışmak, en azından bunun gayretinde olmak..
Bakın en zoru başaran Hanzala'ya.. radıyallahu anh..
Bilir misiniz Hanzala'yı? Okumuşsunuzdur mutlaka..
Okumayan varsa lütfen okusun ne olur..
Hani
“Gasîlu’l-melâike = Meleklerin yıkadığı kimse”diye geçer..İsmini
asırlar sonrasına yazdıran kahraman..Şanlı Cennet Erlerinden.
Ne yapmış Hanzala peki?
"İlla sen ya Rabbi!" demiş..
"İlla sen ya Resulullah!" demiş!
Hem de ne zaman?
Nefsin en istekli olduğu, keyf edebileceği bir zaman..
Zifaf gecesinin sabahı, devamında keyfetmek, nefsini memnun etmek varken..
"Haydin cihada" çağrısına anında "lebbeyk" demek..
Hem de gusül dahi almadan Peygamber emrine itaat için fırlamak!
Ve belki de şehid olacağını, dönmeyeceğini bile bile can atmak!
SubhanAllah!
İşte nefsi, Rabbin emirleri karşısında ezmenin Hanzala'casıdır bu!
Kimin harcı? Tabii ki ER kişinin..
Her vazgeçiş bir tercihtir, yönümüzü belirler.
Sen mi? O mu?
Nefsin mi? Rabbin mi?
O ise tercih, her vazgeçişimiz bize döner ağırlığınca..
Dikkat
edin, “O” tercihli vazgeçişlerde beden ağlar, ruh güler hep.. Cennetin
etrafı, nefsin istemedikleriyle kuşatılmış çünkü.. Ve tüm
vazgeçişlerin-sabırların karşılığı da O’nca olacak ötelerde..
Ey nefsim! Sen Canından -nefsin- ve Canından -nefsinin sevdiği her ne ise- Allah için vazgeçersen, O sana CAN bağışlar..
"O'nun için vazgeçmeler"in karşılığı ebedidir..
O satın alır, nefsin tüm isteklerini CENNET karşılığında..
Karlı ticaret yapanlara ne mutlu..
Selam olsun, bin zevkten vazgeçip, "illa sen ya Rabbi!" diyenlere..
Sen de bir "lakab" alsana kendine!
-nefsime ilhamlar-
Hz.Ömer radıyallahu anh müslüman oldu ve hemen 1 dakika sonra dedi ki: -Biz hak üzere değil miyiz?
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem: -Evet deyince O hemen:
-O zaman yürüyün Kabe'ye gidiyoruz hep beraber!
Ve "Faruk" lakabını aldı..
Faruk: Hakk ile batılı ayıran demek
Sen de bir lakab alsana! Bir şeyler yap!
Baksana Ömer'e radıyallahu anh, İslam'a girmesinden 1 dakika sonra dertleniyor ve hemen diyor: -Ne yapabilirim davam için?
-Sonra hemen Ebu Cehil'e, ardından Ebu Sufyan'a gitti Ömer radıyallahu anh ve karşılarında şehadet getirdi! -
Sonra evine geldi Faruk ve çocuklarını toplayıp:
-Hemen müslüman olacaksınız yoksa sizlerle konuşmayacağım!
Müslüman olmadan önceki Ömer'i düşün ve müslüman oluşundan 1 saat sonra Ömer'e bak! Ve sana !
Sen de bir lakab al kendine hadi!
Uyan!
Dertlen!
Bir şeyler yap!
O'na benze ve O en Güzel'e sallallahu aleyhi ve sellem
Öyle Ol! O'nun gibi..
-nefsime ilhamlar-
“Sağ elime güneşi, sol elime ayı verseler, ben bu davadan vazgeçmem!”
Sen diyebilir misin bunu?
Ezberleme bu cümleyi! Öyle ol! O'nun gibi..
Sallallahu aleyhi ve sellem
Vahy'i Taşıyamamak
-nefsime ve çağa ilhamlar-
Ol Resul’un yıldızları, VAHYi dâim yüreklerinde taşıyanlardı..
Öyle ki
her biri Kur’an’ı açtığında, sanki o an kendisine
hitabediliyormuşçasına heyecanla: “Rabbim bana ne diyor?” diyerek okur
ve tatbik ederlerdi..
Şimdi
bizler ah! Vahyi ceplerimizde, çantalarımızda, hafızalarımızda,
dilimizde taşır olduk..Boğazımızdan inemedi vahy..Yüreklerimizi ve
dahası hayatımızı kuşatamadı..
Neden böyle peki?
Neden VAYH den uzağa düştük?..
Mesela içkiyi kesin yasaklayan emir geldiğinde, son kadehlerini dudaklarından çekip fırlatan,
Örtü
emrine muhatab oldukları zaman, anında elbiselerini yırtıp emri
hemeninde uygulayan, o âbide insanlar beni her zaman çok
duygulandırmıştır..
Neden böyle olduk biz?..
Bunu okuyan herkes, lütfen kendi adına bu sorunun cevabını arasın, sorgulasın sarssın kendini! BİR soruda BİN muhasebe olsun..
Asr-ı
Saadet'te yaşananları okurken ya da dinlerken, hep günümüze uyarlamaya
çalışırım, bizlere, çağa hitabeden yönüne, mesajına odaklanırım..
Yani okuyup, "Evet ne kadar hoş.." vb demektense, yüreğe-hayata uyarlamaya çalışmak, en azından bunun gayretinde olmak..
Bakın en zoru başaran Hanzala'ya.. radıyallahu anh..
Bilir misiniz Hanzala'yı? Okumuşsunuzdur mutlaka..
Okumayan varsa lütfen okusun ne olur..
Hani
“Gasîlu’l-melâike = Meleklerin yıkadığı kimse”diye geçer..İsmini
asırlar sonrasına yazdıran kahraman..Şanlı Cennet Erlerinden.
Ne yapmış Hanzala peki?
"İlla sen ya Rabbi!" demiş..
"İlla sen ya Resulullah!" demiş!
Hem de ne zaman?
Nefsin en istekli olduğu, keyf edebileceği bir zaman..
Zifaf gecesinin sabahı, devamında keyfetmek, nefsini memnun etmek varken..
"Haydin cihada" çağrısına anında "lebbeyk" demek..
Hem de gusül dahi almadan Peygamber emrine itaat için fırlamak!
Ve belki de şehid olacağını, dönmeyeceğini bile bile can atmak!
SubhanAllah!
İşte nefsi, Rabbin emirleri karşısında ezmenin Hanzala'casıdır bu!
Kimin harcı? Tabii ki ER kişinin..
Her vazgeçiş bir tercihtir, yönümüzü belirler.
Sen mi? O mu?
Nefsin mi? Rabbin mi?
O ise tercih, her vazgeçişimiz bize döner ağırlığınca..
Dikkat
edin, “O” tercihli vazgeçişlerde beden ağlar, ruh güler hep.. Cennetin
etrafı, nefsin istemedikleriyle kuşatılmış çünkü.. Ve tüm
vazgeçişlerin-sabırların karşılığı da O’nca olacak ötelerde..
Ey nefsim! Sen Canından -nefsin- ve Canından -nefsinin sevdiği her ne ise- Allah için vazgeçersen, O sana CAN bağışlar..
"O'nun için vazgeçmeler"in karşılığı ebedidir..
O satın alır, nefsin tüm isteklerini CENNET karşılığında..
Karlı ticaret yapanlara ne mutlu..
Selam olsun, bin zevkten vazgeçip, "illa sen ya Rabbi!" diyenlere..
Sen de bir "lakab" alsana kendine!
-nefsime ilhamlar-
Hz.Ömer radıyallahu anh müslüman oldu ve hemen 1 dakika sonra dedi ki: -Biz hak üzere değil miyiz?
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem: -Evet deyince O hemen:
-O zaman yürüyün Kabe'ye gidiyoruz hep beraber!
Ve "Faruk" lakabını aldı..
Faruk: Hakk ile batılı ayıran demek
Sen de bir lakab alsana! Bir şeyler yap!
Baksana Ömer'e radıyallahu anh, İslam'a girmesinden 1 dakika sonra dertleniyor ve hemen diyor: -Ne yapabilirim davam için?
-Sonra hemen Ebu Cehil'e, ardından Ebu Sufyan'a gitti Ömer radıyallahu anh ve karşılarında şehadet getirdi! -
Sonra evine geldi Faruk ve çocuklarını toplayıp:
-Hemen müslüman olacaksınız yoksa sizlerle konuşmayacağım!
Müslüman olmadan önceki Ömer'i düşün ve müslüman oluşundan 1 saat sonra Ömer'e bak! Ve sana !
Sen de bir lakab al kendine hadi!
Uyan!
Dertlen!
Bir şeyler yap!
O'na benze ve O en Güzel'e sallallahu aleyhi ve sellem
Öyle Ol! O'nun gibi..
-nefsime ilhamlar-
“Sağ elime güneşi, sol elime ayı verseler, ben bu davadan vazgeçmem!”
Sen diyebilir misin bunu?
Ezberleme bu cümleyi! Öyle ol! O'nun gibi..
Sallallahu aleyhi ve sellem
Vahy'i Taşıyamamak
-nefsime ve çağa ilhamlar-
Ol Resul’un yıldızları, VAHYi dâim yüreklerinde taşıyanlardı..
Öyle ki
her biri Kur’an’ı açtığında, sanki o an kendisine
hitabediliyormuşçasına heyecanla: “Rabbim bana ne diyor?” diyerek okur
ve tatbik ederlerdi..
Şimdi
bizler ah! Vahyi ceplerimizde, çantalarımızda, hafızalarımızda,
dilimizde taşır olduk..Boğazımızdan inemedi vahy..Yüreklerimizi ve
dahası hayatımızı kuşatamadı..
Neden böyle peki?
Neden VAYH den uzağa düştük?..
Mesela içkiyi kesin yasaklayan emir geldiğinde, son kadehlerini dudaklarından çekip fırlatan,
Örtü
emrine muhatab oldukları zaman, anında elbiselerini yırtıp emri
hemeninde uygulayan, o âbide insanlar beni her zaman çok
duygulandırmıştır..
Neden böyle olduk biz?..
Bunu okuyan herkes, lütfen kendi adına bu sorunun cevabını arasın, sorgulasın sarssın kendini! BİR soruda BİN muhasebe olsun..