.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    düğün gecesi korku hikayesi

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    düğün gecesi korku hikayesi Empty düğün gecesi korku hikayesi

    Mesaj  AsiRuH Ptsi Ocak 12, 2009 6:23 pm

    başlık :düğün gecesi
    ekrem güneşli


    Ahmet, elinde valizi şosede otobüsten inmişti,

    bundan sonra köyüne yayan gidecekti...Gökte

    yıldızlar, sanki gülüyordu delikanlıya, ne çok yıldız

    vardı, "askerlik bitti Dudu, çok şükür az sonra

    sana kavuşacağım !"diye geçirdi içinden. Yürüyordu

    yolu... Ekim ayının serin bir gecesiydi, bozkır ucu

    bucağı belli olmayan boz kır,önünde uzayıp gidi-

    yordu. Çocukluğu aklına geldi birden, yaz geceleri

    anası ile babası odalarında yatarken, o kız

    kardeşleri ile damda yatardı. Yer yataklarında

    gece yarılarına kadar kikir kikir gülerek, kendi ara-

    larında şakalaşırlardı...En ilginci de gökteki, yıldızı

    aralarında paylaşırlardı...Ahmet, sabaha karşı

    görünen en parlak yıldız olan demir kazık

    "çoban yıldızını severdi" ...

    Yolun kenarında, biçilen ekin tarlaları görünü

    yordu...Harman sonu, düğün gününü kararlaştırmış-

    lardı, Dudu'nun babası ile kendi babası.

    Babası, "Sağılacakla teskereni al gel, düğününü

    yapalım oğlum!"diye mektup yazmıştı. Trene biner-

    ken, kuracağı yuvanın düşünü kuruyordu..Konpart

    manda, yaşlı bir adamla, genç bir kadın vardı..

    "Oğul, pek dalgınsın, dikkat ettim, yüzün hiç

    gülmüyor, bir sıkıntın mı var ?"diye sormuştu yaşlı

    adam. Gülümsemişti, " teskeremi aldım, vatan bor-

    cunu yapıp köyüme sevdiklerime dönüyorum

    amca !" diye cevap vermişti..Adam, "nerelisin ?"

    diye sormuştu. Köyünün adını söylemişti...

    Tren birkaç istasyonda durmuş, inenler, binenler

    olmuştu...Yol yorgunluğunun üstüne uyku da

    bastırmıştı. Trenin sarsıntılı sesi, arada bir çalan

    düdüğü, askere giderken, kendisi gibi son tertip

    olan asker adaylarının, kiminin neşeli kiminin yakın

    larının gelmemesi nedeniyle buruk olmasını anım-

    sadı, gülümsedi, "Ahmet efendi ! askerlik bitti

    köyündesin işte..!"diye söylendi kendi kendine...

    Annesi ile babası, bacıları kim bilir nasıl şaşıracak-

    lardı...Tezkere gününü , yazmamıştı babasına

    Süpriz yapacaktı ! Dudu, yeşil gözlü, yay kaşlı

    yavuklusu karşısında görünce kimbilir nasıl sevi-

    necekti...Yanıklar köyünde, şimdiye kadar böyle

    düğün ne gördük ne de yaşadık !Aşkolsun

    Ahmet'lere diyeceklerdi...

    Köyün mezarlığına gelmişti. Taşlarla çevrili

    mezarlığın yanından geçerken içi ürpermişti

    nedense...Oysa, askerlikte, nöbet tutarken, karşıda

    mezarlık vardı, her gün, bu mezarlığa cenaze

    arabasıyla, erkek ,kadın, çocuk, yaşllı her dinden

    her mezhepten cenaze geliyordu. Müslüman mezarı

    hemen belli oluyordu.. Mezar taşının üstünde ay

    ve yıldız, ölenin adı soyadı, cinsiyeti , doğum

    ve ölüm tarihi, baba adı, memleketi yazılıydı...

    Mezarlığı geçmişti ki, arkadan sinsice yaklaşan

    bir tilki bacağını ıssırdı. " Vay namussuz hayvan !"

    diye tilkiye yerden bir taş alıp attı, tilki çoktan

    karşıya geçip mezarlığa girmişti...

    Köye, girdiğinde, gecenin bi yarısı olmuştu.

    Köy derin uykudaydı...Işıklar sönmüş, gök yüzünde

    testekerlek bir ay vardı, hava açıktı. Ayak sesine

    köyden birkaç köpek havladı...

    * * * *

    Avlu kapısından girdi, dut ağacına zincirle

    bağlı, kara kıllı, kulakları kesik bir köpek, sahibini

    tanımadığından , zinciri koparmak için yırtınırken

    Osman efendi, ayak yoluna çıkmak için, taş merdi

    venden iniyordı ki karşısında valizli, uzun boylu

    sırtında goçuk, Ahmet'i birden karşısında görünce

    tanıyamadı, "hayırdır inşallah ! Bu eli valizli kim

    bu gece vakti gelen !" diye söylendi...Ahmet,

    gülümseyerek, ay ışığında, balmumu gibi sarı yüzlü

    babasına baktı." Baba!beni tanımadın mı ?"dedi.

    " Ben Ahmet !" Adam, " Amet, oğlum !" diye sesi

    titredi.."Hayır mı oğlum ? Gece vakti insan gelir mi?

    Gündüz gelir insan, haydi yukarı çık, ben de

    su döküyüm geliyom "

    Ahmet , babasının açık bıraktığı kapıdan girdi..

    Osman efendi, etrafı taşla çevrili yüz numaraya

    oturarak büyük aptestini yaptı, sonra, naylon

    ıbrıktan su dökerek k.... yıkadı, sonra yerden

    sabunluktan el sabununu alarak, ellerini yıkadı

    şalvarını yukarı çekerek, merdivenden eve çıktı.

    Ahmet, elindeki valizi, kapı girişine koydu.

    Sonra babasının eline geldi, yaşı adam, oğlunun

    yüzünü öptü. Delikanlı, "Anamla,bacılarımı uyandır

    ma baba !"dedi.."Sabah olsun, görüşürüm..."

    Yaşlı adam, "yol yorgunusun oğul, yatağını

    yapsınlar da yat !" dedi..

    "Baba sen rahatına bak ! Ben şu sedire

    uzanırım...!" dedi..

    Osman Efendi, bir battaniye getirdi.

    "Uyuyanın üstüne kar yağarmış, şunu üstüne ört

    Ahmet, yastığa başını koyar koymaz uyudu

    * * * *

    O sabah, erkenden uyanan Ahmet, ocakta

    süt kaynatan annesinin elini öptü..Yaşlı kadın,

    sevinçten gözleri doldu geldi..Sarıldı oğluna.

    "Ana...Anacığım nasılsın ? Hastalığın nasıl oldu ?"

    dedi . Yaşlı kadın, "yaşlandık gayri oğul...! Baban

    şeere götürdü, doktura gösterdi, şu kırmızı hapları

    verdi, kullanalı dizimin ağrısı azaldı !"dedi..

    Sabah namazını kılan Osman efendi, karısına

    " süt piştiyse, Amet'e koy da içisin !" dedi..

    Delikanlı, "Eee...siz de ne var ne yok ?"dedi..

    Yaşlı adam, " Biz iyiyiz oğul, maşallah eskerlik

    sana yaramış...! Ne o ? Çorabı niye çıkardın ?"

    "Evde kolanya var mı ? Namussuz tiki ıssırdı.."

    dedi..Yaşlı adam, "durup dururken tilki ıssırmaz

    oğul...Doktora gitsen iyi olur...!"

    Ahmet, güldü, "tilkinin ısırığından ne olacak

    baba! Alt tarafı bir sıyrık ..."

    Keziban, ağabeyisine sarıldı, öptü. Ahmet

    gülerek, "kız büyümüşsün , hem de güzelleşmişsin

    dedi..Kızın yüzü kızarmıştı. Sonra, "Dudunun haberi

    yok ! Git geldiğimi haber ver, ben de yarın

    giderim !"dedi..

    * * * *


    Dudu, Ahmet'in askerden teskeresini alıp gel-

    mesine çok sevinmişti. Çeyizini düzmüş, kaynanası

    kayınbabası ve Ahmet!le şehire giderek, gelinliğini

    almışlar, sonra , kız eviyle anlaşarak, gelin için

    gerekli ev eşyalarını almışlar, düğün gününü karar

    laştırmışlardı. Ekimin, ikinci haftası, Cumartesi günü

    başlayacak düğün, Pazar günü gelinin baba evinden

    alınıp oğlan evine götürülmesi ile son bulacaktı.


    Osman Efendi, düğün sofrasını üst kata

    kurdurmuştu...Kadınlar da alt kattaydı..Üst

    kat yetmediği için, bahçenin içine de masalar

    atılmıştı. Evin çatısına bir bayrak, bayrak direğine

    de elma takılmıştı. Komşu Köylerden, şehirden

    gelen misafirler üst kata alınıyordu. Davul ile

    zurna, oğlan evinin kapısında, okuntuya gelenleri

    selamlarken, okuntucular davulcu ile zurnacıya

    gönlünden ne koparsa veriyordu. Osman Efendi,

    silah atılmasını istemediği halde, delikanlılar, erkek

    ler halay çekerken, tabancanın namlusuna kurşun

    sürüp tetiğe basıyorlardı...

    Ahmet rakının verdiği mahmurlukla başı

    dönüyordu...Ama, hareketleri, bir garipti, onu

    tanıyan delikanlılar, "Ahmet'i rakı çarptı galiba

    diye gülüyorlardı..

    Dudu, eline kına yakılırken, kızın biri "Yüksek

    Yüksek tepelere ev kurmasınlar , aşırı aşırı memle

    kete kız vermesinler !" diye türkü söylüyor, adet

    olduğu üzere, gelin ağlatılıordu...Dudu ağla sa da

    "hem ağlarım hem giderim misali içi heyecandan

    titriyordu...

    * * *

    Ahmet, Duduyu kuaföre götürerek saçlarını

    yaptırmış, kendisi, lacivert bir elbise, ve beyaz bir

    gömlek, ayaklarına da siyah bir makosen ayakkabı

    almıştı.


    * * *
    Gerdek odasına girdiklerinde ikisi de heyacanlıy-

    dı...Ahmet'ın bakışları bir garipti, kızı öperken ca-

    nını acıtıyordu...Ama Dudu, heyecandan sanarak

    katlanıyordu buna...Giderek, delikanlının hareket-

    leri daha da dengesizleşmişti...Kızın neresi gelirse

    ısırıyor, göz bebekleri büyüyor, ağzından beyaz

    köpükler geliyordu. "İmdaaaat!" diye bağıdı.

    Çığlığı, kapının dışında, kanlı çarşaf bekleyen

    yengelerden biri duydu. Kızın çığlığına, utanmayı

    neyi bir tarafa bırakarak, odaya girdi..Manzara

    korkunçtu, kızın her tarafı diş izi ve kandı..

    " Aman Allah 'ım ! Ahmet kudurmuş !" diye

    avazı çıktığı kadar bağırdı. Sesi duyan sağdıç

    Hüseyin, içeri daldı, belinden tabancasını çıkarıp

    kızın üstüne abanan, Ahmet'in tam kafasına nişan

    alıp tatiğe bastı, odanın içini önce şiddetli bir

    patlama aldı, sonra Ahmet arka üstü devrildi...

    Osman efendinin nutku tutulmuştu sanki. Ahmet'in

    annesi,kalb krizi geçirirken, iki kız kardeşi ,yerde

    cansız yatan, ağzının kenarında köpükler olan

    ve damat elbisesi ve beyaz gömleği kan içindeki

    talihsiz ağabeylerine ve murada eremeyen geline

    ağlayarak bakıyorlardı...

    Zavallı Dudu, eli yüzü kan ve diş izleri içinde

    korkudan tütriyordu. Yaşadığı korkunç olayın

    etkisinden hala kurtulamadığından şoka girmişti

    Sağdıç Hüseyin, karakolda alınan ifadesinden

    sonra serbest bırakılmıştı

    *******

    Dudu, nun ailesi, o olaydan sonra köyden

    göç etmişti...Dudu, kurtuldu mu yoksa kudurup

    feci şekilde öldü mü ? Aile nereye gitti, başlarına

    ne geldi bilen yok...

    Ama, her ekim ayında, Dudu kızın düğününün

    olduğu gün uğursuzluk sayıldığından, evlenen

    gençler, gerdek gecesini o güne denk getirmezler.

    Ve gelinlik kızlar, her ekim ayında, oturup ağlar

    Ahmet, in mezarı, köyün girişindeki, mezar

    lıkta, etrafı taş duvarla çevrili mezarlarlığın içinde

    en yeni mezar, Ahmet'in mezarı, mezarının başına

    konan mermerde, Ahmet'in adı soyadı, baba adı

    doğum tarihi ,doğum yeri, ve ölüm tarihi yazılı

      Forum Saati Perş. Mayıs 09, 2024 6:55 pm