TATANGALAR Tarihçesi
1989 senesinde maçlara gidip gelen Sakaryaspor Altyapısı
oyuncuları, yine bir İstanbul deplasmanı sonrası kendi
maçlarından sonra, A takımdaki ağabeylerini izlemek için
tribünde yerlerini alırlar. İstanbul’dur, "yedi tepe"dir,
yakın bir deplasmandır derken "yedi tepe"den Sakarya Nehri her
defasında fazlasıyla kalabalıkla akar o zamanlarda Yeşil Siyah’a
destek için. Kalabalık ki uzun konvoylar halinde, kalabalık ki
binlercesi, delicesine...
O sezon, tribün adına çok fazlasıyla terslik yaşanmaktadır.
Altyapı oyuncuları kaderin onları nereye götüreceğini
bilmeden tanıklık ederler olanlara. Öylesine bir sezondur ki;
rakiplerin Beşiktaş, Trabzon, Galatasaray, Fenerbahçe gibi
takımlar olduğu maçlarda, Sakarya ****** Stadı’nda
4/3’ü rakip takım taraftarları olmak üzere
maçlar oynanmaktadır. 4/1’lik bir alanda içleri
günden güne kemirilen Altyapı oyuncuları...Aslında bardağın
son damlası oluyor gittikleri İstanbul deplasmanı onlara.
“Birşeyler yapma zamanı geldi” diyorlar.
Vilayetin önünden kalkan otobüslere doğru gidiyor yakın
dostlar Uzun Murat ve Atilla. Arabada para konusu oluyor
otobüsleri kaldıranlar tarafında, o zaman gencecik
yürekleriyle Sakaryaspor’u desteklemek isteyen
gençlerden zorla fazla para almaya çalışıyor otobüs
kaldıranlar. Uzun Murat ve Atilla verdikleri paradan daha fazlasını
vermek istemeyerek karşı çıkıyorlar zorbalara. Kabul
ettiriyorlar en sonunda, baskın çıkıyorlar, çıkarcılara
karşı. Bununla bitmiyor bardağı taşıran damlalar. İstanbul’da
maçın oynanacağı stadın oraya geliniyor. Sakarya’dan
gelenler davullar ve zurnalarla eğlenirken bir yanda ufak bir grup
arasında arbede yaşanıyor. Fakat ne hikmettir ki davullarla, zurnalarla
eğlenenler orada arbedede Sakarya’dan gelen gençleri
umursamıyorlar. Uzun Murat ve Atilla bu görmezlikten gelme
karşısında davul-zurnalı gruba müdahale ediyorlar sonrasında da
arbede yaşanan yere yardım ediyorlar. Gördüklerine inanamıyor
ve haksızlıklar karşısında dimdik durabilecek bir grup oluşturmaya
karar veriyorlar.
Sakaryaspor İbrahim Müftüoğlu başkanlığında o sezon küme
düşüyor ve altyapı oyuncuları kendilerini kapı
önünde buluyorlardı. Sakaryaspor altyapısı başarısızlıklardan
sorumluymuş gibi dağıtılıyor ve iç kemirilen vakitler daha da
artıyordu onlar adına. Her şey belki de o zamanlarda dediğimiz gibi
altyapıdan başlıyor. Küllerden yeniden doğmak gibi.
O dönemlerde yeni bir film girmiştir vizyona. Başrollerinde Kevin
Costner ve Mary McDonnell’ın oynadığı Dances With Wolves yani
türkçesiyle “Kurtlarla Dans”. Kırıntı Fuat
vardır bir de o zamanlar. Hep vizyonda olan başrollerini Sakaryaspor
Altyapısı’nın oynadığı filmde. Kırıntı Fuat “Kurtlarla
Dans” etmeye gider. Filmden çok etkilenir. Hemen
arkadaşlarının yanına gelip, zaten kurulma aşamasında olan tribün
grubundaki arkadaşlarına “Buldum!” der. "Evreka!" yani.
“İsmimiz Tatanka olmalı!” diye biraz da heyecanla
söylenir durur. İçleri Sakaryaspor gidişatıyla taş olmuş ve
ellerini taşın altına koymaya karar vermiş gençler,
“Tatanka nedir?” diye sorar Kırıntı Fuat’a. Fuat
anlatır uzun uzun.
Tatanka isminin, Kurtlarla Dans filminde, savaşçı kızılderili
kabilesi Sioux topluluğunun (Hunkpapa bölgesinde yaşadıklarından
Hunkpapa Sioux kabilesi de denir), en değer verdiği, yaşayışında
mânâ, duruşunda berklik olan bizonlara verdiği addır
Tatanka. Güçlüdür, korkusuzdur, kutsaldır,
değerlerine inançlıdır, haksızlıklara karşı savaşçıdır,
yaşadığı yere tamamıyla sahiplenen bir varlıktır Tatanka. Derin
anlamları vardır Sioux kabilesi için Tatanka’nın. Sioux
kabilesinin reisi Iyotanka’nın (Iyotake de denir) önüne
takıdır Tatanka. Her kızılderili gibi de derindir Tatanka Iyotanka.
Aynen altyapı sonrası büyük bir kent sahipleniş savaşı
başlatan geleceğin yıldızları gibi..
Tatanka adının anlamını benimseyip, yapmak istediklerine en uygun
olduğunu düşündüklerinden fikir birliğine vardı altyapı
gençleri, tribün grubu ismi konusunda. Tatankalar dediler
kendilerine, Nevada eyaletinin bizonları Sakarya Nehri’ne geldi.
Nehrin çocukları, bizon olup koşmaya başladı. İlk pankartları
Tatankalar adı ile maçlarda boy gösteriyor, sonrasında
söyleniş zorluğu bakımından Tatanka adını Tatanga yapıyordu grubu
kuranlar. Pankartlarını değiştiriyorlar, Tatangalar olup Sakarya
****** Stadı’na renk, heyecan, kulüp olmaktan
ötelik getiriyorlardı.
Sakaryaspor taraftarının bittiği, Sakaryaspor
Kulübü’nün bitmek üzere olduğu öylesine
bir dönemde 15-16 tane gencin var ettikleri isimdir aslında
Tatanga. İLk kurulduğu dönemlerde civardan “Sizler
örgüt müsünüz?”, “Amacınız
nedir?” sorgulamalarıyla karşılaşsalar da misyonları, vizyonları
ve tribünden aldıkları şehir sevgileriyle yollarına koyuluyorlardı.
6-1’lik Eyüp maçı sonrası, Sakaryaspor kadrosunun
Savaşlar, Gökhanlar, Sancarlar, Atillalar, Muratlar'dan oluştuğu
dönemde Sakaryaspor play-off finallerine kalıyordu. İşte tam o
sıralarda Tatangalar ilk maçları olan Antalya maçına
hazırlanıyorlardı.
Nasıl tezahürat edeceklerini, maçta neler yapacaklarına
dair kararlar alıp, uygulamak için kolları sıvıyorlardı. Antalya
taraftarı da o sene kalabalık gelmiştir ve maç başlar. Takımı
ateşleyen güçlü bir koro olmayı o maçta
aralarında konuşan Tatangalar 50 civarı kişi olmayı beklerken 500
kişilik bir kalabalığın onlara eşlik ettiğini görünce
şaşırırlar. Şehirde sessizliğe bürünmüş potansiyel,
Tatangalar’ın “sefa gelmiş hoş gelmiş” pankartıyla
tribünlere yeşil-siyah koro halinde “Merhaba” der..
..ve Sakarya ****** Stadı o gün kulakları sağır eder...
"Altyapı"dan "Numaralı"ya
Kızılderili
topraklarından binlerce kilometre ötede,bir Anadolu kentinin
taraftarlarının, kendilerine Kızılderili’lerin en sadık
dostlarından birini ad olarak seçmeleri tesadüf değildi
elbette…
topraklarından binlerce kilometre ötede,bir Anadolu kentinin
taraftarlarının, kendilerine Kızılderili’lerin en sadık
dostlarından birini ad olarak seçmeleri tesadüf değildi
elbette…
Gençler,Kızılderililer
için kutsal olan bu hayvanın taşıdığı anlama leke
sürmeyeceklerine dair birbirlerine söz verdiler…
Tatanka’nın anlamı, Kızılderili topraklarında ne ise; bu topraklarda da o olacaktı…
Sakaryalı Tatankalar’ın,
dünyanın en ünlü kızılderili şefi, çoğumuzun
Yürüyen Buffalo adıyla bildiği Tatanka Mani’nin
‘’Siz beyazlar bizim vahşi olduğumuzu sandınız, bizim
dostlarımızı anlamadınız, anlamaya çalışmadınız. Doğaya ve
doğanın yöneticisine yakın yaşayan Kızılderililer karanlıkta
değildir.’’ sözleriyle süren konuşmasında
özetlediği, barışa, dostluğa, dayanışmaya, kardeşliğe, eşitliğe,
ezmemeye, ezdirmemeye açılan penceresini kim görmezden
gelebilirdi? Ya da karanlıkta olan kimlerdi?
Yenilemek gerekirse,
Tatankalar’ın yüzü, barışa, dostluğa, eşitliğe,
ezmemeye, ezdirmemeye dönük olacaktı.
7 senedir Ekrem (Karaberber)
Hocaları’ndan öğrendikleri ile, Tatanka’nın taşıdığı
anlam, birbiriyle örtüşüyordu. Ezmemek, ezdirmemek,
şerefli mağlubiyeti, onursuz galibiyetlere tercih etmek…
Dayanışma, eşitlik, kardeşlik…
Bu yaklaşımı,
Sakarya’dan tüm Türkiye’ye yaymaya söz
verdiler. Yaklaşımlarını kimse küçümsememeliydi. Çünkü;
taraftarlık, taraftarı olunan takımın başarısıyla taçlanacak bir
şey değildi. Taraftarlık, vahşi kapitalizmin,’her ne şekilde
olursa olsun kazan, kazanmak için her yol mubahtır’
yaklaşımına karşı onurlu mağlubiyetleri, kardeşçe kazanılan
zaferleri tercih etmekti.
Tatanka kavramını, taşıdığı
anlamı, kendi aralarında tartıştılar ve karşılıklı fikir alışverişleri
neticesinde, kavramın, kendilerini ifade etme açısından en uygun
figür olduğuna karar verdiler.
Kendilerini ifade edecek isim
konusunda görüş birliğine vardıktan sonra,hareketin uzun
soluklu olabilmesi amacıyla,genel ilkelerini de belirlediler:
- O günden başlamak
üzere; artık hepsi, “Sadece Sakaryaspor’’
taraftarıydı. Geçmişten gelen G.S., F.B., B.J.K. vs.
sempatizanlıkları, artık mazide kalmıştı.
- Konuşacaklardı...
Arkadaşlarıyla, dostlarıyla, esnafla, iş adamıyla, akrabalarıyla,
öğrencilerle, herkesle konuşacaklardı. Fikirlerini herkesle
paylaşacak, halkayı genişletmek için çaba harcayacaklardı.
- Hepsi dünya
görüşlerini, ideolojilerini, partilerini, mezheplerini bir
kenara bırakarak, “Sakaryaspor Çatısı” altında
birleşeceklerdi. Hareketlerine, siyaseti asla bulaştırmayacaklarına
dair görüş birliğine vardılar.
- Hiç kimsenin, Sakaryaspor ve Sakaryaspor sevgisi üzerinden, kişisel menfaat sağlamasına fırsat vermeyeceklerdi.
- Büyüklerine karşı saygıyı, küçüklerine karşı sevgiyi asla ihmal etmeyeceklerdi.
- Tribünlerine şiddeti asla bulaştırmayacaklar, tezahüratlarında küfüre yer vermeyeceklerdi.
- Sakaryaspor
Yönetimi’nin her olumlu icraatında destekçisi
olacaklar, yapılan yanlış uygulamalar karşısında ise düzeyli
muhalefet görevi üstleneceklerdi.
- TATANGALAR pankartını, Sakaryaspor’un mücadele ettiği her yerde dalgalandıracaklardı.
- Sakaryasporlu futbolcular ve
aileleri ile sıcak ilişkiler kuracak, özellikle şehir dışından
transfer edilen futbolcuların, şehre ve takıma en kısa sürede
adapte olmaları için çaba harcayacaklardı.
- Altyapıda oynayan futbolcu
kardeşleri ile birebir diyalog kurarak, yetişmelerine katkıda
bulunacak, geçmişten gelen tecrübelerini genç
kardeşlerine aktararak, Sakaryaspor’un “futbolcu
üretme fabrikası” özelliğinin devamına katkı
sağlayacaklardı.
- Çalışmalarını sadece tribünle sınırlı tutmayacak, hayatın her alanında aktif olmaya gayret edeceklerdi.
- Diğer takımların tribün
gruplarıyla temasa geçerek, Adapazarı’na gelen rakip takım
taraftarlarının en iyi şekilde ağırlanmasına çalışılacaktı.
- Deplasman organizasyonlarını disipline edecek, Sakaryaspor deplasman seyircilerinin, olumsuz imajını (1990 öncesi olumsuz imaj kast edilmiştir) ortadan kaldıracaklardı.
O gün orada olanların
şahit olacağı, Numaralı’daki bu “Başkanım bu
çocuklar deli mi?” dedirten gençlerin, Sakarya
halkına bir de sürprizleri vardı. Harçlıklarıyla ve
Çark Caddesi esnafının yardımlarıyla temin ettikleri meşaleler
ceplerindeydi. İlginç bir taraftar profili çizmekte ve
numaralı müdavimlerinin tepkilerini üstlerine
çekmekteydiler. Yıllarca, gişe önünden aldığı
çekirdek ile maça giren, yanında getirdiği minderi altına
koyarak koltuğuna gömülen, bir tiyatro edasıyla
müsabakayı izleyen, etliye sütlüye karışmayan, hatalı
bir pas veya kaçan bir gol sonrası, kendi futbolcusuna ağzına
geleni söyleyen numaralı eşrafı; yanında ve önünde
şarkılar, türküler söyleyen, yaptıkları besteleri koro
halinde seslendiren bu gençlerden rahatsız olmuştu. Rahatsız
olan bir başka grup daha vardı: “Adapazarı’na gelen konuk
Antalyaspor seyircisi.”
Sakaryaspor seyircisinin,
maç başlamadan önce Çarli’nin
çektirdiği üçlü ile yaşadığı 30 saniyelik coşku
sonrası koltuklarına oturmasına alışık olan herkes, etkilenir bu
gençlerden. Maçın
başlamasına 15 dakika kala başlattıkları tezahüratları, 90 dakika
devam ettiren, yaptıkları bilinçli tezahüratlar ile
maçın temposunu belirleyen, rakip üzerinde baskı kurulurken
bir anda meşaleleri yakarak, sahadaki rakibi boğan Tatangalar
karşısında, Adapazarı’na gelen Antalya taraftarı sönük
kalmış, bir noktadan sonra pes ederek Tatangalar’ı seyretme
yoluna gitmişti.
Tatangalar 17-20, numaralının
daimi konukları 45-50 yaşlarındadır. Tatangalar, aldıkları terbiye
sebebiyle, kendilerine hakaret eden, zaman zaman küfreden,
kendilerini aşağılayan hemşehrilerine saygıda kusur etmemiş, onlara
kendilerini ifade etmeye çalışmış, ağızlarından kötü
söz çıkmamış, ancak karşılıksız olarak verdikleri desteğin,
kendi takımdaşları tarafından aşağılanması sebebiyle
gönülleri kırık bir şekilde, tribünden ayrılmışlardı.
Ertesi gün, yerel
gazetelerde, kahvelerde, şehrin sokaklarında bu grup konuşulmaya
başlanmıştı. Bunlar kimdi? Tatanka ne demekti? Bu gençlerin
amacı ne idi?
İlk 90 dakika sonunda, şehrin
ilgisini çekmek, varolan yanlışlığa ayna tutabilmek
Tatangalar’ı memnun etmişti ve zaman içinde, kendilerini
gerek Adapazarı halkına, gerekse tüm Türkiye’ye
anlatabileceklerini düşünerek, yeni projeler, yeni
tezahüratlar üretmeye hız vermişlerdi.
Antalya maçında,
kendilerini üzen diğer bir görüntü,
tribünlerde gördükleri renk bolluğuydu.
Sakaryaspor’u desteklemek için stada gelen insanların
birçoğunun üstünde, İstanbul takımlarının atkısı,
forması vardı. Bu durum, birçok
insan açısından, önemsiz bir ayrıntı gibi görünse
de, “Tatangalar”ın bakış açısına göre, mutlaka
aşılması gereken önemli bir görevdi.
Sakarya’da hakim renk
mutlaka ‘yeşil ve siyah’ olmalıydı. Tribündeki renk
cümbüşünü, kısa sürede ortadan kaldırmak
için mücadele etme kararı aldılar. Bunu, insanlarla diyalog
kurarak, ikna etmeye çalışarak, kırıp dökmeden başarmaları
gerektiğinde hemfikir oldular. O dönem jetonla giriliyordu stada
ve onlar bu manzara karşısında, artan jetonları avuçlarında
sıktılar ve “Avuçlarımızdaki bu acı geçene
kadar...” diyerek, birbirlerine söz verdiler...
En son sakaryalı54 tarafından Perş. Ocak 08, 2009 3:04 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi