.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    EVRİM TEORİSİNİN BAZI AÇMAZLARI

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    EVRİM TEORİSİNİN BAZI AÇMAZLARI Empty EVRİM TEORİSİNİN BAZI AÇMAZLARI

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 30, 2008 2:39 am

    (1) Canlılık tesadüfen meydana gelemez...
    Proteinler hem canlı hücrelerinin yapıtaşlarını
    oluşturan hem de hücre içinde çok çeşitli görevler üstlenen kompleks
    moleküllerdir. Ortalama bir protein molekülünün tesadüflerle ortaya
    çıkma ihtimali hesaplandığında “10 üzeri 950’de 1” gibi insanın hayal
    gücünün ötesinde bir rakam çıkmaktadır. Bu sayı matematiksel olarak
    pratikte “0 ihtimal” anlamına gelir.


    (2) Tek bir tane bile ara fosil yoktur…
    Bugüne kadar 250 bin ayrı türe ait yaklaşık 100
    milyon fosil çıkarılmasına rağmen bunlardan biri bile Darwinizm’i
    desteklememektedir. Bulunan fosillerin her biri tam ve eksiksiz
    canlılara aittir. Oysa evrimcilerin iddiaları gerçek olsaydı bu denli
    fazla fosilin çok büyük bir bölümü “ara canlılara” ait olmalıydı, oysa
    bir tane bile yoktur.


    (3) “Yaşayan fosiller” evrim masallarına cevaptır...
    Yaşayan fosiller, evrim teorisinin 'kademeli
    gelişim iddiası'nı son derece çarpıcı şekilde yalanlayan kanıtlardır.
    Bu fosillere “yaşayan fosil” ismi verilmesinin sebebi, yüz milyonlarca
    yıllık yaşlarına karşın, günümüzde yaşayan örnekleriyle tamamen aynı
    olmalarıdır. Karıncalardan ağaçlara, yarasalardan köpek balıklarına
    kadar çok çeşitli türlere ait yaşayan fosiller mevcuttur. Bu durum,
    doğa tarihi boyunca hiçbir evrimleşme yaşanmadığının kesin bir
    belgesidir.


    (4) DNA’daki akılalmaz bilgi…
    Bir insanın dış görünümünden iç organlarının
    yapılarına kadar bütün özelliklerinin bilgisi DNA'nın içinde özel bir
    şifre sistemiyle kayıtlıdır. Eğer DNA'daki bu genetik bilgiyi kağıda
    dökmeye kalksak, yaklaşık 500'er sayfalık 900 ciltten oluşan dev bir
    kütüphane oluşturmamız gerekir. Ama bu akılalmaz hacimdeki bilgi,
    DNA'nın "gen" adı verilen parçalarında şifrelenmiştir. DNA’nın
    tesadüflerle ortaya çıkamayacağı kesin bir gerçektir.


    (5) İndirgenemez kompleksliğe sahip organlar...
    İndirgenemez komplekslik, evrim teorisinin
    temelindeki kademeli gelişim iddiasını geçersiz kılan bir özelliktir.
    Örneğin göz ve kanatlarda indirgenemez komplekslik özelliği mevcuttur.
    Biraraya gelerek gözü oluşturan gözyaşı bezi, retina, iris gibi
    yapıların aşamalarla teker teker oluşmaları mümkün değildir. Çünkü gözü
    oluşturan tüm parçalar ancak eksiksiz olduğunda görme gerçekleşecektir.
    Aynı şey kanatlar için de geçerlidir.


    (6) Tüm canlı çeşitliliği 530 milyon yıl önce yeryüzünde aniden belirmiştir…
    Canlılardaki ana beden yapılarının (yumuşakçalar,
    kordalılar vb. kategoriler) neredeyse tamamı, günümüzden yaklaşık 530
    milyon yıl önce Kambriyen Dönemi’nde ortaya çıkmıştır. Kambriyen
    öncesinde sadece bir-iki ana kategori varken, Kambriyen’de 50’den fazla
    ana kategori, dünyanın çeşitli bölgelerinde aniden ortaya çıkmıştır.
    Kambriyen öncesi canlılar sade bir beden yapısındayken,
    Kambriyen’dekiler bunlarla kıyas edilemeyecek derecede komplekstir.
    Örneğin bu devirde ortaya çıkmış olan trilobitlerin sahip oldukları
    gözler ile bugünkü canlıların göz yapıları arasında hiçbir fark yoktur.


    (7) Sürüngenler kuşların atası değildir...
    Evrimciler artık Archaeopteryx’i sürüngenlerle
    kuşlar arasında ara form olarak gösterememektedirler. Bu fosil üzerinde
    yapılan incelemeler, bu canlının bir ara geçiş formu olmadığını, sadece
    günümüz kuşlarından biraz daha farklı özelliklere sahip, soyu tükenmiş
    bir kuş türü olduğunu göstermektedir. Güçlü uçuş kaslarının olduğunu
    kanıtlayan göğüs kemiğinin varlığı ve günümüz kuşlarınınkinden farksız
    olan asimetrik tüy yapısı, bu canlının mükemmel olarak uçabildiğini
    göstermektedir.


    (8) Balıklar karaya çıkmamışlardır...
    Evrimciler bir zamanlar sudan karaya geçiş
    hikayesine delil olarak Cœlecanth isimli balığın fosillerini delil
    gösterirlerdi. Coelecanth o dönemde balıklar ve amfibiyenler arasında
    yaşamış bir ara canlı zannedildi. Ancak 1938’de Hint Okyanusu’nda
    Coelecanth'ın "canlı" bir örneği bulundu. Ardından günümüze kadar
    200’den fazla örneği yakalandı. Canlı Coelecanth’lar üzerindeki
    incelemeler, bunun kusursuz yapıda bir balık olduğunu, daha önce
    fosilleri üzerinde yapılan yorumların tamamen hatalı olduğunu ortaya
    koydu.


    (9) Mutasyonlar yeni türler oluşturmaz...
    Mutasyonlar, canlı hücresinin çekirdeğinde bulunan
    ve genetik bilgiyi taşıyan DNA molekülünde, radyasyon veya kimyasal
    etkiler sonucunda meydana gelen kopmalar ve yer değiştirmelerdir. DNA
    çok kompleks bir düzene sahiptir. Dolayısıyla bu molekül üzerinde
    oluşan herhangi rastgele bir etki ona ancak zarar verir. Mutasyonlar
    çoğu zaman hücrenin tamir edemeyeceği boyutlarda birtakım hasarlara,
    sakatlıklara ve hatta ölümlere sebep olurlar. Hiroşima, Nagazaki veya
    Çernobil facialarına maruz kalmış insanlar bunun canlı göstergeleridir.
    Mutasyonların evrimsel bir mekanizma olduğunun iddia edilmesi evrim
    teorisinin içinde bulunduğu çıkmazın bir kanıtıdır.


    (10) Doğal seleksiyon evrime yol açmaz…
    Doğal seleksiyon, güçlü ve çevre şartlarına uygun
    yapıdaki canlıların hayatta kalışını ifade eder. Ancak bu durum yeni
    türler ortaya çıkarmaz. Örneğin yırtıcı hayvanların tehdidi altında
    olan bir zebra sürüsü içinde, hızlı kaçabilen zebralar hayatta kalacak,
    zebra sürüsü zamanla daha hızlı koşabilen zebralardan meydana
    gelecektir. Ancak bu süreç sınırlıdır ve zebraları bir başka canlı
    türüne dönüştürmeyecektir. Çünkü zebraların iskelet kas yapısı ve
    fizyolojisi DNA’larında kayıtlıdır ve yırtıcılarla olan mücadele bu
    bilgiyi değiştiremez, zebraya yeni genetik bilgi kazandıramaz.


    (11) İnsan evrim geçirmemiş, insan olarak yaratılmıştır...
    İnsanın soy ağacının sadece evrimcilerin hayalgücü
    doğrultusunda kurgulanan bir şema olduğu ortaya çıkmıştır. Evrimciler
    insanın, sırasıyla "Australopithecines > Homo habilis > Homo
    erectus> Homo sapiens" canlılarından kademeli olarak türediğini öne
    sürmüşlerdir. Bu sıralamadaki canlıların her birinin, bir sonrakinin
    atası olduğu izlenimini vermişlerdir. Oysa evrimcilerin birbirlerinin
    atası olarak gösterdikleri bu canlılar gerçekte yanyana bulunmakta, bu
    da insanın hayali soyağacını yıkmaktadır. Paleoantropologların son
    bulguları, Australopithecines, Homo habilis ve Homo Erectus'un dünyanın
    farklı bölgelerinde aynı dönemlerde yaşadıklarını göstermektedir.


    (12) İnsanın hayali evrimi için öne sürülen tüm kafatası fosilleri sahtedir...
    Sahte evrime delil olarak öne sürülen fosillerin
    tümü ya maymuna ya da insana aittir. Bu canlıların hiçbiri ara form
    özelliği göstermemektedir. Darwinistlerin fosiller üzerinde yaptıkları
    kategorilendirmeler, soyu tükenmiş maymun ya da insan fosillerini ve bu
    fosiller üzerinde yapılmış spekülasyonları temel alır. Gerçekte,
    Australopitecus ve Homo habilis olarak sınıflandırılan canlıların tümü
    soyu tükenmiş maymun, Homo erectus ve Homo Neandertalensis olarak
    sınıflandırılan canlıların tümü de soyu tükenmiş insandır.


    (13) Evrim tarihi sahtekarlıklarla doludur...
    Darwinistler, tek bir tane bile ara fosil olmadığı
    gerçeğini ilan etmek yerine, çözümü sahte fosiller üretmekte
    bulmuşlardır. Tüm insanlığı aldatabilmek için bu sahte fosilleri,
    dünyanın en büyük müzelerinde sergilemişlerdir. İnsan kafatasına
    orangutan çenesinin yapıştırılmasıyla oluşturulmuş ve British Museum’da
    40 yıl sergilenmiş Piltdown Adamı, tek bir domuz dişinden ailesi
    resmedilen Nebraska adamı, farklı canlıların kemiklerinin birbirine
    yapıştırılmasıyla oluşturulmuş olan ve National Geographic Müzesinde
    sergilenen sahte tüylü dinozor Archaeoraptor, Haeckel’in sahte embriyo
    çizimleri, ağaç kütüğüne tutkalla yapıştırılan sanayi devrimi
    kelebekleri, farklı dönemlerde farklı yerlerde yaşamış birbiriyle
    ilgisiz canlıların bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş olan ve hala
    İngiltere Doğa Tarihi müzesinde sergilenen sahte atın evrimi senaryosu
    bunlardan en ünlüleridir.


    (14) Darwinistler çözümü tek bir ara fosil elde edemedikleri fosil kayıtlarını saklamakta bulmuşlardır...
    Darwinistler fosilleri saklarlar. Bunun nedeni,
    milyonlarca örneğin bulunduğu fosil kayıtlarında evrimi destekleyen TEK
    BİR TANE BİLE fosil bulunmayışıdır. Tüm canlı çeşitliliğinin, hiçbir
    evrimsel ataları olmaksızın yaklaşık 530 milyon yıl önce aniden ortaya
    çıktığını ilan eden Kambriyen fosilleri, evrimci bir bilim adamı
    tarafından tam 70 yıl saklanmıştır. 65 yıllık en eski papağan fosili,
    günümüz papağanlarından farksız olduğu ve evrimi reddettiği için 40 yıl
    saklanmıştır. Şu an halen, yeraltından çıkarılmış bulunan ve canlıların
    mükemmel kompleks görünümleriyle yaratıldıklarını ve değişmediklerini
    gösteren 100 milyon fosil Darwinistler tarafından saklanmaktadır.


    (15) Hücrenin Kompleksliği Darwin’in Evrim Teorisine Büyük Bir Darbedir...
    Hücre, Darwin’in yaşadığı dönemde hayal edemeyeceği
    kadar kompleks ve mükemmel yapıda bir mucizedir. Hücrenin içinde enerji
    üreten santrallerden, protein üreten fabrikalara, hammaddeleri taşıyan
    kargo sisteminden DNA'yı tercüme eden şifre çözücülere, haberleşme
    sistemine kadar birçok yapı, kusursuz bir organizasyon içinde sürekli
    faaliyet halindedir ve henüz bunların çok az bir kısmı
    anlaşılabilmiştir. Tek bir hücreyi oluşturan yüzlerce proteinden tek
    bir tanesinin bile tesadüfen oluşamayacağı gerçeği dikkate alındığında,
    Darwinistlerin hayali ilk hücre iddialarının bir aldatmacadan oluştuğu
    daha iyi anlaşılmaktadır.


    (16) Darwinistlerin Körelmiş Organlar İddiası Bir Aldatmacadır...
    Darwinist kaynaklar, canlılardaki bazı organların
    işlevsiz olduğunu ileri sürmüşler ve bu organların o canlıların hayali
    atalarından miras kalmış olduğunu iddia etmişlerdir. Örneğin insan
    vücudundaki apendiks veya kuyruk sokumu gibi bölümler yıllarca
    Darwinistler tarafından körelmiş organ sayılmıştır. Fakat gelişen
    bilim, bu çürük Darwinist iddiayı tamamen ortadan kaldırmış durumdadır.
    Körelmiş organ olarak nitelendirilen yapıların tümünün bugün
    işlevlerinin olduğu ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde, evrimcilerin öne
    sürdükleri "hurda DNA" kavramı, yani DNA'nın büyük bölümünün işe
    yaramaz olduğu iddiası da yapılan yeni keşiflerle çürütülmüştür.
    DNA’nın söz konusu parçalarının vücutta önemli işlevlerinin olduğu
    ortaya çıkmıştır.


    (17) Maddenin yalnızca görüntüsü ile muhatap olduğumuz gerçeği Darwinist felsefeyi ortadan kaldırır...
    Yüzyılımızda bilimsel olarak da kanıtlanmış olan
    gerçek, maddenin dışarıdaki aslı ile hiçbir zaman muhatap olmadığımız
    gerçeğidir. Bize yalnızca duyularımız vesilesiyle elektrik sinyalleri
    ulaşır ve beynimizde bizim için oluşan görüntü bu elektrik
    sinyallerinden ibarettir. Fakat bizler, son derece renkli, hareketli,
    canlı, üç boyutlu ve kusursuz netlikte olan görüntüler görür, mükemmel
    netlikte sesler duyar, kusursuz bir dış dünya algılarız. Fakat bunlar
    yalnızca birer algıdan ibarettir. Bütün bunları algılayan, gören,
    düşünen, anlayan, idrak eden, sevinen, neşelenen, özleyen ise Allah’ın
    insana bahşettiği ruhtur. Bu büyük gerçek, her şeyin maddeden ibaret
    olduğu iddiasında olan materyalist ve Darwinist mantığı tümüyle ortadan
    kaldırmıştır.

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 7:59 am