.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    Bilali Habeşi

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Bilali Habeşi Empty Bilali Habeşi

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 26, 2008 11:43 pm

    BILÂL-I HABESÎ


    --------------------------------------------------------------------------------

    Hz. Peygamber'e ilk iman edenlerden biri ve sonradan ona müezzin olan
    sahabî. Islâm tarihinde unutulmaz yeri olan Bilâl-î Habesî, aslen
    Habeslidir. Anasinin adi Hamâme, babasinin adi Rebah, künyesi
    Abdullah'tir.

    Bilâl, Islâm'in ilk teblig yillarinda Ümeyye b. Halef'in kölesiydi.
    Islâm'in ortaya çiktigi yillarda bir çok kimse, soy ve soplarinin
    yüksekligine, sirk toplumu içindeki nüfuzlarina bakarak kavim ve kabîle
    taassubuna düsmüs, Islâm'a cephe almis ve sapiklikta kalmislardi. Bilâl
    b. Rebah gibi kimseler de zayif ve acizliklerine ragmen hak davete uyup
    sirkten kurtulmuslardi. Iste Bilâl b. Rebah (r.a.) Islâm davetine ilk
    icabet edenlerden biriydi.

    Ümeyye b. Halef, kölesi Bilâl'in müslüman oldugunu anladiktan sonra,
    onu Islâm'dan çevirmek için yapmadigi eziyet ve iskence kalmamisti.
    Ümeyye, öglen vakti günesinin bir yanardag kesildigi anda, Bilâl'i
    alir, kizgin kumlarin üzerine yatirir, sirtina kocaman bir tas koyar ve
    söyle derdi: "Muhammed'e küfret; Lat ve Uzza'ya iman et. Yoksa onlara
    iman edinceye kadar böylece kalacaksin."

    Bilâl'in kizgin kumlar üzerinde sirti yanar, gögsü yanar, nefesi
    tikanir, bu müthis iskence altinda saatlerce kivranirdi. Fakat
    dudaklarinda daima su sözler dökülürdü: "Allahu Ahad, Allahu Ahad",
    Onun bu durumu, müsrikleri bile hayrete düsürürdü (Ibn Sa'd, Tabakat,
    III, 232).

    O, geçim için, makam ve mevki için baska ilâhlara siginmazdi. O
    biliyordu ki hüküm Allah'a aittir, rizik Allah'a aittir. Öldürmek ve
    yasatmak Allah'in elindedir. Geçici dünyanin çikarlari için put ve
    tagutlari tasdik etmek ve bu arada imandan bir cüz de Allah'a ayirmak
    iman için yeterli degildir. Tam ve kâmil anlamda hükmün, öldürmek ve
    diriltmenin Allah'a ait oldugunu rizik verenin yalniz Allah oldugunu,
    Allah'i bütün sifatlariyla taniyip ona göre iman etmedikçe ve bu ugurda
    gelecek sIkinti ve ezalara katlanmadikça imanda kemâle ulasmanin mümkün
    olmadigini biliyordu. Bilâl, rizik ve ölüm korkusu tasimiyordu. Yalniz
    Allah'tan korkuyor ve yalniz ondan ümid ediyordu.

    Iskence altinda kivranan Bilâl (r.a.)'a rastgelen Varaka b. Nevfel,

    "Vallahi ey Bilâl, Allah birdir, Allah birdir. " der, sonra da
    müsriklere dönerek: "Siz onu bu yüzden öldürürseniz, biz onu, kendimize
    örnek aliriz." derdi (Ibnü'l-Esir, el-Kâmil Fi't-Târih, II, 66).

    Bilâl'in efendileri olan Mekkeli müsrikler onu, çoluk çocugun oyuncagi
    yapmislardi, ona iskence edenlerden biri de Ebu Cehil'di. Ama Bilâl'e
    yapilan iskenceler sirasinda gösterdigi sabir ve tahammül hepsini
    saskina çevirirdi. Nasil oluyor da bu derece agir iskencelere
    katlanabiliyordu.

    Ümeyye b. Halef'in Bilâl'e yaptigi iskencelere çok üzülen Hz. Ebû Bekir
    (r.a.) ona bu iskenceden vazgeçmesini söylemis o da; "Onun ahlâkini
    bozan sensin, onu bizden uzaklastiran senden baskasi degildir" demisti.
    Bunun üzerine Ebû Bekir es-Siddik (r.a.) ona su cevabi vermisti: "Benim
    yanimda senin su kölenden daha güçlü ve kuvvetlisi var. Hem de senin
    dinindendir. Istersen onu al ve bunu bana ver." Ümeyye bu teklifi kabul
    edip öteki köleyi aldi ve Hz. Bilâl'i Hz. Ebû Bekir'e verdi. Baska bir
    rivayette Hz. Ebu Bekr'in onu yedi ukiyeye satin alip azat ettigi
    kaydedilir. (Ibn Sa'd, Tabakat, III, 232).

    Bilâl'i Resulullah'in yanina götürüp azat etmis ve Bilâl iskenceden
    kurtulmustu. Elbette bu Allah'in bir takdiridir. Bilâl Hz. Ebû Bekir'e
    bu sebeple borçlu degildir. Iki mümin de görevlerini yapmislar. Allah
    da onlara ecrini vermistir. Hz. Ömer söyle der:

    "Efendimiz Ebu Bekir, yine efendimiz Bilâl'i azad etti. "(Ibnü'l-Esîr, Üsdü'l- Gabe, I, 209).

    Bilâl daha sonra diger ashab ile birlikte Medine'ye hicret etti. Orada
    Sa'd b. Hayseme'ye mIsafir oldu. Ensar ile Muhacirler arasinda
    kardeslik olusturulunca Bilâl'e de Abdullah b. Abdurrahman el-Has'amî
    kardes ilân edildiler. Bu kardeslik köklü bir sekilde sürüp gitti. Öyle
    ki Bilâl, Hz. Ömer devrinde Sam'da bulundugu sirada maas olarak
    divandan ona ayrilan hissesinden kardesine de bir hisse veriyordu. (Ibn
    Sa'd, Tabakat, III, 234).

    Bilâl, Resulullah (s.a.s.)'in müezzini olarak taninmaktadir. Ve xxx sik
    ezani Bilâl'e okuttururdu. Hatta sabah ezanindaki " " (Namaz uykudan
    hayirlidir) ibaresini Bilâl ezana eklemis Resulullah "Bilâl, bu ne
    güzel söz!" diye onu tasvip etmisti. (Avnu'l-Ma'bud, Serh Ebû Dâvud,
    III,185; Ibn Mâce, Ezan, 1, 3,). Hz. Bilâl, Resulullah'in bütün
    gazalarina katildi. Bedir gazasinda Hz. Bilâl, Mekke'de kendisine her
    türlü eza ve iskenceyi reva gören Ümeyye'yi görmüs ve söyle bagirmisti:
    "Iste küfrün basi!.." Bunun üzerine dikkatleri ona çevrIlmis ve
    müslümanlar derhal onun ve oglunun etrafini sararak Ikisini de
    öldürmüslerdi. Resul-u Ekrem Mekke'nin fethi ardindan Kâbe'ye girerken
    has müezzini Hz. Bilâl'i yanlarinda bulundurmuslardi. Ibn Ömer, bu
    vakayi söyle nakleder ve der ki:

    "Resul-u Ekrem, Mekke'nin fethi gününde, Mekke'nin yüksek tarafindan
    bir deve üzerinde geldi. Üsame b. Zeyd, Bilâl ve Osman b. Talha da
    yanlarindaydilar. Resul-u Ekrem Kâbe içinde uzun bir müddet kaldilar,
    sonra çiktilar. Arkasinda müminler içeri girmek için birbiriyle yaris
    etti. ilk giren bendim. Bilâl, kapinin arkasindaydi. Bilâl'e
    Resulullah'in nerede namaz kildiklarini sordum, yerini gösterdi. Ne var
    ki Bilâl'e, Allah Resulunun kaç rekat namaz kildiklarini sormayi
    unuttum." (Buhârî, Megâzî, 49).

    Resulullah, Kâbe'yi putlardan temizledikten sonra müezzini Bilâl,
    burada ezan okuyarak, ortaligi tevhîd nameleriyle costurmustu. (Ibn
    Sa'd, Tabakat, III, 234). Resul-u Ekrem'in vefati üzerine, ona karsi
    büyük bir sevgi duyan Hz. Bilâl, Medine'de kalmaya dayanamayip,
    ayrIlmak zorunda kaldi. Hz. Ebu Bekir, Bilâl'e yaninda kalmasi için
    israr ettigi halde, Hz. Bilâl ona söyle demisti: "Eger sen beni Allah
    için azat ettinse birak Istedigim yere gideyim; yok kendi nefsin için
    azat ettinse beni yaninda alikoy!" Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir söyle
    demisti: "Istedigin yere git!..." Resulullah'in vefatindan sonra
    cihadi, ezana tercih eden Hz. Bilâl, Sam'a gitti ve Hz. Ebû Bekir
    devrinde Suriye'de meydana gelen gazalara katildi (Ibn Sa'd, Tabakat
    III,238).

    Hz. Ebû Bekir'in vefatindan sonra, Hz. Ömer devrinde cihat devam etti.
    Hz. Bilâl bu cihatlara da katildi. Hz. Ömer, hicrî onaltinci yilda
    Suriye ve Filistin'e gittigi zaman, Bilâl onu karsilamaya çikarak
    Câbiye'ye gelmisti. Sonra halifenin maiyetinde Kudüs'e giderek, bu
    kutsal sehrin teslimi sirasinda bulunmus ve Hz. Ömer ile birlikte
    Kudüs'e girmisti. Hz. Ömer, burada, Resulullah'in vefatindan beri ezan
    okumayan Bilâl'den ezan okumasini rica etmis, Hz. Bilâl de halifenin
    israrina dayanamayarak ezan okumustu. Bilâl Tevhîd'in bu üstün yani
    olan ezani okumaya baslar baslamaz, Hz. Ömer ve diger ashab Resulullah
    (s.a.s.) dönemini hatirlayarak, gözlerinin önüne, geçmis günleri
    getirip hüngür hüngür aglamaya basladilar. Bilâl'in ezanini
    dinleyenlerin hepsi, kendilerinden geçmislerdi. Kudüs'ü teslim alma
    sirasinda Hz. Ömer'den baska Ebu Ubeyde b. el-Cerrâh, Muaz b. Cebel,
    Amr b. el-Âs gibi ashabin ileri gelenlerinden bir çok kimse bulunuyordu.

    Hz. Peygamber (s.a.s.)'in irtihâlinden sonra Suriye'ye giden Bilâl,

    "Havlan" kasabasina yerlesti. O burada huzur içinde yasiyordu. Hz.
    Bilâl, Suriye'de bir müddet kaldiktan sonra bir gece rüyasinda Hz.
    Peygamber (s.a.s.)'i gördü. Resulullah ona, söyle demisti: "Beni
    ziyaret etmeyecek misin?" Hz. Bilâl, uyanir uyanmaz, hazirligini
    tamamlayip Medine yolunu tuttu. Medine'ye gece ulasti. Oraya varinca
    Ravza-i Mutahhara'ya yüzünü sürerek, burada Resul-u Ekrem'le birlikte
    geçirdigi günlerin hatirasini düsünerek agladi. Bu sirada Hz. Hasan ile
    Hz. Hüseyin Bilâl'i görmüs, fecir vaktinde ondan ezan okumasini rica et
    mislerdi. Bilâl, (r.a.) onlarin arzusunu yerine getirerek, Peygamber
    Mescid'inde ezan okumustu. Bilâl'in sesini duyan Medineliler, Israfil
    suruyla uyandir Ilmis gibi yerlerinden firlamis ve ezani dinlemeye
    baslamislardi. Birinci sehadetten sonra Resulullah'in risâletini ikrar
    eden sehadet tekrar okunurken, Hz. Peygamber'in kabrinden kalktigini
    tasavvur ederek evlerinden dIsari firlamislardi. Bu sabah, bütün
    Medine'ye, rIsalet devrini bütün canliligi ile yasatan, herkesin
    hIsleri ni costuran, bütün müslümanlarin Resul-u Ekrem'e karsi
    duyduklari sevgiyi canlandiran Bilâl'in sesi idi.

    Hz. Bilâl, hicretin yirminci yilinda altmis yaslarinda iken vefat etti.
    Dimask'in Bâbü's-Sagîr tarafina defnolundu. (Ibn Sa'd, Tabakat, III,
    238; Ibnü'l-Esir, Üsdü'l-Gabe, I, 209).

    Hz. Bilâl (r.a.), vefati yaklasinca, ölümün izdirabini, sevgililerine
    kavusmasindaki zevk ile mezcetmis; ömrünün son anlarinda onun
    hastaligini gören zevcesi, teessüründen "ah ne aci" dedikçe, Bilâl:
    "Oh! ne tatli!." diyor ve ekliyordu: "Yarin sevgililerle, Muhammed ve
    arkadaslariyla bulusacagim." diyordu.

    Bilâl-i Habesî, Islâm'in ahlâkiyla ahlâklanmis, fazîlet ve kemâl sahibi
    bir sahabî idi. Hz. Bilâl'in, ilk müslümanlardan oldugunu ve Islâm
    akîdesi ugrunda en büyük çileyi çekenlerden oldugunu, herkes bilir ve
    ona son derece sevgi ve hürmet beslerdi. Hz. Bilâl, bütün vaktini,
    Resul-u Ekrem'e hizmetle geçirdi. O, Resulullah'in meclIsleri nde daima
    hazir bulunurdu. Her namazda, her durum ve Iste Resulullah'dan
    ayrIlmazdi. Hz. Peygamber'in hazinedarligini, Bilâl yapardi. Çarsi ve
    pazardan alinacak her seyi o tedarik eder, icabinda ödünç para alir,
    Resulullah'in evinin ihtiyaçlarini saglar, sonra da müsait zamanlarda o
    borçlari öderdi.

    Hz. Bilâl'in dogruluk ve ahlâki, Islâm'a bagliligi bütün çagdaslari
    tarafindan ayni derecede takdir edilmekte ve övülmekteydi. Artik o,
    siyahî bir köle degil, ashab'in ileri gelenlerinden ve Islâm devletinin
    yönetiminde söz sahibi olan müminlerden biriydi.

    Hz. Bilâl, uzun boylu, zayif, ince ve koyu esmerdi. Ömrünün sonlarina
    dogru saçlarinin çogu beyazlasmisti. (Ibn Sa'd, Tabakat, III, 238-239).

      Forum Saati Ptsi Mayıs 20, 2024 11:55 am