.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    hacı bektaş-ı veli

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    hacı bektaş-ı veli Empty hacı bektaş-ı veli

    Mesaj  AsiRuH Cuma Kas. 21, 2008 12:02 am

    hacı bektaş-ı veli

    Hacı Bektaş-ı Veli

    Osmanlı devletinin kurluş yıllarında yaşayan evliyânın büyüklerinden.
    İsmi, Seyyid Muhammed bin İbrâhim Atâ, lakabı Bektâş'tır. Horasan'ın
    Nişâbûr şehrinde 1281 (H. 680) senesinde doğdu. Hacı Bektâş-ı Velî'nin
    soyu hazret-i Ali'ye dayanır. 1338 (H.738) senesinde Kırşehir'e yakın
    bir yerde vefât etti. Vefâtı hakkında başka rivâyetler de vardır.
    Türbesinin bulunduğu kasabaya sonradan Hacıbektaş ismi verildi.

    Daha çocukken ilim öğrenmesi için âilesi tarafından Şeyh Lokmân-ı
    Perende'ye teslim edildi. Lokmân-ı Perende, Ahmed-i Yesevî
    hazretlerinin halîfelerinden olup, zâhir ve bâtın ilimlerinde çok
    derinleşmişti. Bektâş-ı Velî'nin daha çocukken birçok kerâmetleri
    görüldü. Bir gün Lokmân-ı Perende onun yanına girmiş ve odasını nur ile
    dolu görünce şaşırmıştır. Bu sırada; Bektâş-ı Velî'nin iki yanında,
    Kur'ân-ı kerîm okuyan iki nûrânî zât duruyordu. Lokmân-ı Perende onun
    yanına girince, bunlar kayboldu. Lokmân-ı Perende, Bektâş-ı Velî'ye
    onların kim olduğunu sordu. O da; "Birisi Server-i âlem efendimiz
    diğeri ise hazret-i Ali idi." cevâbını verdi.

    Yine bir gün hocasından ders dinlerken, namaz vakti geldi. Hocası
    hizmetçisinden abdest almak için su istedi. Bektâş-ı Velî hocasına;
    "Bir nazar etseniz de, su buradan aksa, dışarıya gitmeye gerek olmasa."
    dedi. Hocası; "Benim kudretim bunu yapmaya yetmez." cevabını verdi.
    Bunun üzerine o sırada Bekâş-ı Velî, Allahü teâlâya duâ etti. Hocası da
    "Âmin" dedi. O anda medresenin ortasında latîf bir su çıkıp, kapıya
    doğru akmaya başladı. Pınarın başında renk renk çiçekler açtı.

    Bu hâdiseden bir süre sonra, Lokmân-ı Perende hacca gitti. Arafât'ta
    kıbleye doğru döndükleri esnâda, talebelerine; "Yârenler! Bugün
    Arefedir. Şimdi bizim evde yemekler pişirlir." dedi. Bu söz, Allahü
    teâlânın kudretiyle, Bektâş-ı Velî'ye mâlum oldu. Tam o sırada
    hocasının evinde yemekler pişiyordu. Bektâş-ı Velî hemen bir tepsi
    yemeği aldığı gibi, bir anda hocasına sundu. Hocası Nişâbûr'a dönünce,
    onun bu kerâmetini herkese anlattı ve Hacı lakabını verdi. Bu esnâda
    Horasan'da bulunan âlimler, Lokmân-ı Perende'ye hac mübârekesine
    geldiklerinde, medresede akan suyu görünce şaşırdılar. Bunun sebebini
    sordular. Lokmân-ı Perende; "Bu kerâmet, Hacı Bektâş'ındır." dedi.
    Sonra onun gösterdiği kerâmetlerini gelen âlimlere anlattı. Onlar bütün
    bunların bir çocuktan zuhûr etmesine şaştılar. Bunun üzerine Hacı
    Bektâş-ı Velî, âlimlere; "Ben, Resûl-i ekremin soyundanım. Bana bunları
    çok görmeyiniz. Bunlar, Allahü teâlânın bana bir ihsânıdır." dedi.

    Hacı Bektâş-ı Velî, tahsilini tamamladıktansonra Anadolu'ya geldi.
    Halka doğru yolu göstermeye başlayan ve kıymetli taleeler yetşitiren
    Hacı Bektâş-ı Velî, kısa zamanda tanınarak büyük rağbet gördü. Bu
    sırada Anadolu'da dînî, iktisâdî, askerî ve sosyal teşekkül olan ve
    kendisinin de bağlı olduğu "Ahîlik teşkilâtı" ile büyük hizmetler yapan
    Hacı Bektâş-ı Velî ve talebeleri, Osmanlı sultanları tarafından da
    sevildi ve hürmet gördü. Bu sıralarda kuruluş devrinde olan Osmanlı
    devletinin sağlam temeller üzerine oturmasında büyük hizmetleri ve
    himmetleri oldu. Sultan Orhan zamânında teşkil edilen Yeniçeri ordusuna
    duâ ederek, askerlerin sırtlarını sıvazladı. Onlara İslâmiyetten
    ayrılmamalarını nasîhat etti. Böylece Hacı Bektâş-ı Velî'yi kendilerine
    mânevî pîr olarak kabul eden Yeniçeri ordusu, mânevî hayâtını ve
    disiplinini ona bağladı. Hacı Bektâş-ı Velî, asırlarca Yeniçeriliğin
    pîri, üstâdı ve mânevî hâmisi olarak bilindi. Bu bağlılık ve muhabbet,
    Yeniçerilerin sulh zamânındaki tâlimleri ve harplerdeki gayret ve
    kahramanlıklarında çok müsbet neticeler verdi. Bütün bunlar, halk ile
    Yeniçeriler arasındaki yakınlığı kuvvetlendirdi. Yeniçeriler, dervişler
    gibi cihâd azmiyle dolu ve görülmemiş derecede kahraman ve fedâkâr
    oluşlarında, bu hâdiseler müsbet tesirler gösterdi.
    Yeniçerilerin;"Allah, Allah! İllallah! Baş uryân, sîne püryân, kılıç al
    kan. Bu meydanda nice başlar kesilir. Kahrımız, kılıcımız düşmana
    ziyân! Kulluğumuz pâdişâha ayân! Üçler, yediler, kırklar! Gülbang-i
    Muhammedî, Nûr-i Nebî, Kerem-i Ali... Pîrimiz, sultânımız Hacı Bektâş-ı
    Velî..." diyerek savaşa başlamaları, bunun mânidâr bir ifâdesidir.Hacı
    Bektâş-ı Velî'nin Malâlât adlı Arapça bir eseri vardır. Sonradan nefes
    adıyla yazılan ve ona nisbet edilen şiirler onun değildir.

    Buyurdu ki: "Tarîkatın, tasavvuf yolunun ilk makâmı, bir âlime cân u
    gönülden bğlanıp, tövbe etmektir. Tövbe, can u gönülden olan
    pişmanlıktır ve mutlaka yapılmalıdır. Tövbe ederken gözyaşı dökmelidir.
    Tövbeyi kabul edecek Allahü teâlâdır. Tövbe ettikten sonra O'na
    tevekkül etmelidir. İkinci makâmı, talebe olmaktır. Üçüncü makâmı,
    mücâhede, nefse zor gelen, nefsin istemediği şeyleri yapmaktır.
    Dördüncü makâmı, hocaya hizmettir. Beşinci makâmı, korkudur. Altıncı
    makâmı, ümitli olmaktır. Yedinci makâmı, şevktir ve fakirliktir.
    Mârifetin birinci makâmı edep, ikinci makâmı, korkudur. Üçüncü makâmı,
    az yemektir. Dördüncü makâmı, sabır ve kanâttır. Beşinci bakâmı,
    utanmaktır. Altıncı makâmı, cömertliktir. Yedinci makâmı, ilimdir.
    Sekizinci makâmı, mârifettir. Dokuzuncu makâmı, kendi nefsini
    bilmektir."

    1338 senesinde vefât eden Hacı Bektâş-ı Velî'nin derslerini ve
    sohbetlerini tâkib ederek onun tarîkatına bağlananlara, tasavvuftaki
    usûle uyularak "Bektâşî" denildi. bu temiz, îtikâdları düzgün olan ve
    ibâdetlerini yapan Bektâşîler zamanla azaldı. Daha sonra yapılan bir
    takım değişiklikler sebebiyle, hakîkî Bektâşîlik unutuldu ve
    zamânımızdan yüz sene önce ise hiç kalmadı. Herkes tarafından sevilen,
    hürmet ve îtibâr edilen bu isim, Hurûfî denilen sapık kimseler
    tarafından da siper olarak kullanıldı. İslâmiyeti yıkmak için kurulan
    bozuk yollardan biri olan Hurûfiliğin kurucusu Fadlullah Hurûfî, Tîmûr
    Han tarafından öldürülünce, dokuz yardımcısı kaçarak Anadolu'ya
    geldiler. Bunlardan Aliyyül-A'lâ ismindeki kimse, bir Bektâşî tekkesine
    geldi. Câvidân adlı kitaplarını gizlice yaymaya, câhilleri aldatmaya
    başladı. Hacı Bektâş-ı Velî'nin yolu budur dedi. Halbuki Hacı Bektâş-ı
    Velî'nin yolundan ayrılmayan hakîkî Bektâşîler, bunlardan tamâmen
    ayrıldılar. Hurûfîlik, haramlara helâl, nefsin arzu ettiği kötü
    arzulara, serbesttir dediği için, bozuk rûhlu insanlar arasında çabucak
    yayıldı. Sözlerine "Sır" deyip, çok gizli tutulmasını emrederlerdi.
    Sırları yabancılara açanları öldürdükleri bile olurdu. Sırları Câvidân
    kitabında a, c, v, z, ... gibi harflerle işâret edilmektedir.
    Hurûfîler, Bektâşîlik ismini kendilerine perde yaparak, bu perde
    arkasında çalışmışlardır.

    Hacı Bektâş-ı Velî'nin şiîlikle ilgisi bulunduğunu söyleyenler yanında,
    bâzıları da onun sapık Baba Resûl'ün halîfesi olduğunu, namaz
    kılmadığını ve şerîata aldırmadığını kaydetmektedirler. Oysa Makâlât'ın
    asıl nüshaları tetkîk edildiğinde, onun; İslâm dînine sıkı sıkıya ve
    sağlam bir şekilde bağlı, İslâmiyete uymayan davranışlara şiddetle
    karşı çıkan mübârek bir velî olduğu anlaşılmaktadır.Diğer taraftan Hacı
    Bektâş-ı Velî devrine en yakın zamanda yazılmış olan
    Tiryâkü'l-Muhibbîn'de Vâsıtî onun Ahmed-i Yesevî'ye mensûb olduğunu
    zikretmekte ve şu silsileyi vermektedir:Es-Seyyid Bektaş el-Horasânî,
    Ahmed-i Yesevî, Abdülhâlık Goncdüvânî, Yûsuf-ı Hemedânî, Ebû Ali
    Fârmedî, Ebü'l-Hasan Harkânî, Abdülkâsım Gürgânî, Ebû Osman Mağribî ve
    Cüneyd-i Mağdâdî yolu ile hazret-i Ali'ye ulaşmaktadır.

    BİR DERGÂH İSTIYORUZ
    Hacı Bektâş-ı Velî, her gün gelip, şimdiki dergâhının bulunduğu yere
    otururdu. Onu sevenler; "Gâliba Hacı Bektâş-ı Velî hazretleri burada
    bir dergâh binâ edilmesini istiyor, o yüzden gelip buraya oturuyor"
    dediler. Daha sonra Hacı Bektâş-ı Velî'nin hizmetini gören Sarı
    İsmâil'e, Hacı Bektâş'ı sevenlerden biri, buraya bir dergâh yaptırmaya
    niyet ettiğini söyledi. Sarı İsmâil de, gelip durumu hocasına arz etti.
    Hacı Bektâş-ı Velî; "Ona söyle. Bir usta getirsin. Biz istediğimiz
    büyüklükte bir dâire çizelim. Ayrıca yeteri kadar taş getirtip,
    yonttursun, hazır etsin." dedi.

    Sarı İsmâil, bu durumu o şahsa bildirince, çok sevindi ve hemen bir
    mîmâr getirdi. Hacı Bektâş-ı Velî de kalkıp, mübârek eliyle şimdiki
    dergâhın bulunduğu yeri çizdi. O mîmâr da, dergâhın inşâsı için yetecek
    kadar taş getirtip, yontturdu. Taşların yontulma işinin bittiği gecenin
    sabahı, herkes, dergâhın yapılmış olduğunu gördü. Dergâhı yaptıracak
    kimse, derhâl Sarı İsmâil'in yanına gelip; "Ben bu binânın yaptırılması
    için usta getirdim, taş getirdimv e yaptırma sevâbına kavuşmak istedim.
    Fakat her kimse bir gecede yaptırmış." diyerek üzüntülerini belirtti.
    Sarı İsmâil, durumu derhâl hocası Hacı Bektâş-ı Velî'ye bildirdi. Bunun
    üzerine Hacı Bektâş-ı Velî; "Ey İsmâil! O beni sevene söyle, bu dergâhı
    zâhirden birisi gelip yaptırmadı. Allahü teâlânın izni ile bir anda
    yapıldı. Sevâbı yine onun amel defterine yazılmıştır." dedi. İsmâil
    durumu derhâl o kimseye bildirdi. O zât da Allahü teâlâya şükür secdesi
    yaptı.
    1) Şakâyık-ı Nu'mâniyye Zeyli (Mecdî Efendi); s.44
    2) Rehber Ansiklopedisi; c.7, s.8
    3) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49. Baskı) s.1080
    4) Makâlât, Süleymâniye Kütüphânesi, Denizli Kısmı, No: 131/4)
    5) Tiryâk-ul-Muhibbîn; s.47
    6) Tıbyân-ül-Vesâil; c.1, s.129
    7) Kâşif-ül-Esrâr; s.3
    8) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.10, s.129
    9) Sefînetü'l-Evliyâ; c.1, s.395
    10) Makâlât- E. Coşan

      Forum Saati Ptsi Mayıs 20, 2024 2:25 pm