Zamanda yolculuk olasılığı Hitskin_logo Hitskin.com

Bu Hitsikin.com temayı önceden görmekte fırsat veriyor.
Tema yerleştirmekTemanın fişine geri dönmek

.talk4her
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Zamanda yolculuk olasılığı

Aşağa gitmek

Zamanda yolculuk olasılığı Empty Zamanda yolculuk olasılığı

Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:25 pm

Zamanda yolculuk olasılığı Icon1

Zamanda yolculuk olasılığı WormholegateJaponya
Uzay Havacılık Dairesi (JAXA) ve Tokyo Üniversitesi'nde görev yapan
Doç.Dr. Serkan Anılır, zamanda yolculuk konusunu cnnturk.com için
yazdı.
Zamanda yolculuk dendiğinde aklımıza hep ünlü bilim adamı Stephen Hawking'in yaklaşımı gelir. 'Eğer zamanda yolculuk mümkün olsaydı, neden bugün gelecekten gelmiş zaman yolcularıyla karşılaşmıyoruz?'
Peki ya ileride zamanda yolculuk gerçekten mümkün olursa ve gelecekten
gelmiş kişiler aramızda yaşayıp bizi izliyorlar ve içlerinden
gülüyorlarsa? Gelin, hep beraber bu olasılığı düşünelim.
Zannederim, uzmanlık alanı olmasa da herkes, zamanda yolculuğun ancak
ışık hızına ulaşabilmemiz durumunda mümkün olduğunu biliyordur.
Gelecekte, zaman yolculuğu ile ilgili bütün engelleri ortadan kaldırıp
ışık hızından daha hızlı hareket etmeye yönelik teknolojiyi
geliştirdiğimizi varsayarsak, nasıl bir zaman yolculuğu yaşanacağını da
hayal edebiliriz.
Wells'in romanı ve 'warp' fikri
Zamanda yolculuk üzerine en tanınmış yazılı roman, ünlü yazar H.G.Wells
tarafından kaleme alınmıştır. Romanda zaman makinası geçmişe ve
geleceğe tek bir çizgi üzerinde hareket ederken, bugün zamanda
yolculuğun gerçekleşeceğine inanan birçok bilim adamı, bazı zorlukları
yok etmek için 'warp' fikrini ortaya atmaktadır.
'Warp'ı basit bir örnekle açıklayacak olursak, bir kağıdın sol alt
köşesine (X), sol üst köşesine (Y) yazalım. X'den (şimdiki zaman) Y'ye
(geçmiş zaman) bir çizgi çekelim.
Wells'in modelinde, zaman makinası bu çizgi üzerinde hareket
etmektedir. Ama, harflerin yazılı olduğu iki köşeyi kağıdı kaldırıp
ortası sarkacak şekilde biraraya getirirsek, bu iki farklı nokta
arasında hareket etmek için varolan çizgiyi takip etmek yerine direkt
atlama yapabileceğimizi görürüz. 'Warp' budur.
Her ne kadar bu imkansız gibi düşünülse de, bugün doğadaki formlara
baktığımızda, mükemmel bir kare veya dikdörtgen benzeri bir form
göremeyiz. Doğa, bizim '3.5 boyut' ismini verdiğimiz mevcut form
cetvelleriyle tanımlanamayan 'fraktal'lerden oluşur.
Kar tanesi ve yansımalar
Buna en güzel örnek ise bir 'kar tanesinin' şekli. Kyoto
Üniversitesi'nden Prof. Dr. Koji Miyazaki ile beraber yaptığımız bir
araştırma sırasında, kar taneleri ve benzer milyonlarca fraktal
şekillerin aslında dördüncü boyuttan üçüncü boyuta yansımalar olduğunu
bilgisayar modelleriyle kanıtlayıp başarılı olduk.
Einstein'in 'zaman' olarak tanımladığı dördüncü boyutun, belki de
farklı bir kurgusu olan bir üst 'mekan' olabileceğine dair bir tez de
geliştirdik.
Uzayın şekli ve boyut konusunu daha derinden kavramak, ileride belki de zaman makinasının önünü açabilir.
Zaman makinasına geri dönecek olursak, bugüne kadar büyük bütçeler ve
derin araştırmalarla hazırlanmış bütün filmlerde kahramanımız zaman
makinasıyla geçmişe veya geleceğe giderken, farklı zaman diliminde
başladığı nokta ile çıktığı nokta aynıdır.
Örneği tekrar düşünürsek, bir kağıt üzerindeki iki nokta arasındaki
çizgiyi takip etmeden o noktalar arasında gidip gelmek bir gün mümkün
olsa da, herhalde o gün zaman makinası üzerine çalışanlar, çok önemli
bir gerçeği fark edecekler. O da kağıdın hareket halinde olması... Yani
uzayın hareket ediyor olması.
Nasıl mı?
Dünya saatte yaklaşık bin 600 km hızla dönmektedir. Eğer bir zaman
yolcusu 'warp' ile, zamanda bir saat geriye gidecek olursa, çıkacağı
nokta ilk başlangıç noktasından bin 600 km ötede olacaktır.
Tabii ki bu durumda, uzaya dışarıdan bakacak olursak, dünyanın aynı bir
saat içinde güneşin etrafında da 107 bin km yol katettiğini, güneşin de
Samanyolu galaksisinde 810 bin km, Samanyolu'nun da Andromeda
galaksisine doğru 240 bin km, 'Local Group' adı verilen bizim
sistemimizin de Virgo kümesine doğru 2 milyon 770 bin km ve komple
olarak Virgo sisteminin de 'Great Attractor' adı verilen görünmeyen bir
kümeye doğru 2 milyon 150 bin km ile hareket ettiğini düşünmemiz
gerekir.
Zamanda yolculuk hayalleri ile yola çıkan pilotumuz, sadece ve sadece
bir saat geriye dönmeye kalkışırsa, yola çıktığı noktadan yaklaşık 5
milyon kilometre uzaklıktaki farklı bir noktada ortaya çıkacaktır.
Burada önemli olan, yolculuğa başladığı noktada gene ortaya çıkmış olsa
bile, bu sırada uzay bir saat içinde hareket etmeye devam etmiştir.
Bu kadar kötümser olmamak için, olaya bir de iyi tarafından bakalım. 5
milyon kilometre uzakta çıkma olasılığından bahsettiğim halde, bütün
yıldız ve kümelerin aynı yöne hareket etmediği gerçeğini göz önünde
bulunduracak olursak, buradan birbirlerini sıfırlama şansları olduğunu
söyleyebiliriz.
Bugün bilim adamlarının 'uzayın duvar kağıdı' olarak da tanımladıkları
arka plandaki 'kozmik kısa dalga fon radyasyonu' (Büyük patlama, yani
Big Bang adını verdiğimiz evrenin doğuşunda meydana gelen patlamadan
geriye kalan radyasyon) ölçümleri ışığında, dünyanın saatte yaklaşık 1
milyon 400 bin km hareket ettiğini biliyoruz.
Bu uzaklıkları şu ana kadar sadece bir saatlik bir zaman yolculuğu
macerası olarak düşündük. Bunu günlere, aylara, yıllara vurursak ortaya
çıkan mesafe farklılıklarını zannediyorum herkes hesaplayabilir.
Basit bir örnek verecek olursak, 2105 yılından zamanımıza dönmeye
çalışan bir kişi, dünyadaki başladığı noktadan yaklaşık 1 trilyar
kilometre uzakta çıkacaktır, bize o noktada mesaj gönderse, dünyaya
ulaşması yaklaşık 47 gün alacaktır.
Uzay keşifleri
Eğer bu şekilde bir yolculuk imkanı olursa, yani uzayın sürekli hareket
halinde olmasını kendi avantajımıza çevirmek istersek, bunlardan birisi
uzay keşifleri olabilir.
Mesela aynı hesaplama sistemi ile gidersek, şu an ki bulunduğumuz
noktada 17.4 gün sonra Jüpiter gezegeninin olacağını tahmin ederek
(dünyaya en yakın olduğu zamanda 587 milyon kilometre) buna ayarlayarak
bir keşif gemisini gönderebiliriz.
Tabii ki x-y düzleminde başarılı olunacağı tahmin edilse bile, uzay
ortamındaki x-y-z sisteminde düşünürsek, belki uzaklık olarak doğru
noktada çıkabiliriz ama Jüpiter'in o andaki konumuna göre tam olarak
yanında çıkma şansımızın çok zayıf olduğu da bir gerçektir.
Ancak bu teknoloji eğer başarılı olursa, mesela dünya yörüngesine uydu
veya benzeri yük taşıması için son derece pratik bir çözüm olabilir.
Hayal gücümüzü zorlamaya devam edecek olursak, ben bir gün zaman
makinasıyla yolculuk yapma şansını yakalasam iki seçeneğim vardır.
Birincisi ne kadar dünyadan uzakta ortaya çıksam bile, en kısa zamanda
dünya ile bağlantı kurup yönümü bulmak ve geriye dönmeye çalışmak.
İkincisi ise, zaten geri dönemeyeceğim gerçeğini kabul ederek,
gitmişken sonuna kadar gideyim fikrine de sarılarak, uzayın başladığı
zamana dönmek.
Acaba Big Bang patlamasının olduğu ana kadar gidebilir miydim? Uzayın
henüz bin yaşında olduğu ve sadece taneciklerden meydana geldiği bir
döneme dönebilecek olsam, acaba benim zaman makinem de o anda
tanelerine ayrılır mıydı?
'Warp' fikrinde zamanın etrafında dönerek, yani o çizgi üzerindeki
olaylardan etkilenmeyerek hareket edebileceğimizi varsayarak, 'Big
Bang'den öncesine dönmeye kalkışsaydık? Bu durumda uzayın varolmayacağı
ve uzayın varolmasından dolayı ortaya çıkan ve insanlar tarafından
yorumlanarak 'fizik kanunları' olarak kabul edilmiş, ve benim zaman
makinamla o noktaya kadar gitmeme imkan sağlamış bütün kuralların da
varolmayacağını düşünersek?
'Terminator'
filminde zamanda geriye giderek, ileride lider olacak insanların
ailelerini yok etme düşüncesi nereye kadar mümkün bilemiyorum.
Buna başka bir yaklaşım getirsem, mesela ileride olacak çok büyük bir
felaketi dünyaya mesaj olarak yollayarak tedbir almaları için
uyarabilirdim.
Bu belki ileride mümkün olabilir ancak böylesine bir felakette ölmesi
gereken bir kişi, benim yollayacağım mesaj sayesinde kurtulur ve
ileride dedemi bir kavga sırasında öldürürse?
Zaman yolculuğu tartışması yıllarca sürer... Sonuç itibariyle Doç.Dr.
Serkan Anılır'a göre zaman yolculuğu tartışması yıllarca sürer
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:27 pm

Zamanda yolculuk olasılığı Transporter
"Işınla beni Scotty!"
10 Haziran, 2005 17:26:00 (TSİ)
Doç.Dr. Serkan Anılır / JAXA
Japonya Uzay Havacılık Dairesi (JAXA) ve Tokyo Üniversitesi'nde görev
yapan Doç.Dr. Serkan Anılır, ışınlanma konusunu cnnturk.com için yazdı.
'Star Trek' filmiyle insanların aklında yer eden, bir yerden başka bir
yere ışınlanma fikri hakkındaki ilk söylentiler, aslında çok daha eski
tarihlerde, 1943 yılında 'Philadelphia deneyi' adıyla bilinen bir
spekülasyonla başlar.
Bu spekülasyona göre, İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD'nin savunma
teknolojisini geliştirmeye yönelik çalışmalarında, Philedelphia
eyaletinde 'USS Eldridge' gemisinin radarlara görünmemesi amacıyla,
içine büyük boyutlarda jeneratörler yerleştirilerek kuvvetli mıknatıs
alanları oluşturulup radar sinyalleri aldatılmak istenmiştir.
Yapılan deneyler sırasında, gemi bir anda gözden kaybolmuş ve söylentiye göre Norfolk açıklarında yeniden belirmiştir.
Deyim yerindeyse, proje üzerinde çalışan bilim adamları, gemiyi görünmez yapmak isterken yanlışlıkla ışınlamışlardır.
Bu konuda internette inanılmaz rakamlarda web sayfaları da mevcut.
Hepsi ışık oyunu
Gözlerimizin görebildiği tek şey ışık. Mesela kırmızı bir elma, mavi
bir gökyüzü veya yeşil bir yaprak diyerek renkle tanımladığımız bütün
nesnelerin doğal veya yapay ışık olmaması durumunda siyah renge
dönüşmeleri ya da görünmemeleri buna güzel bir örnek olabilir.
Bugün dünyanın en ünlü sihirbazı bile gözümüzün önünden içi yolcu dolu
bir otobüsü yok edip bizleri 'nasıl yaptı' diye dehşete düşürürken,
aslında yaptığı tek şey bizim gözümüze bir ışık oyunu yaşatarak aslında
var olmayan bir görüntüyü gerçek olarak algılamamazı sağlamaktır.
Otobüs ve yolcular yok olmamıştır, hala aynı yerdedir. Ama bizim gözümüze yansıyan ışık farklıdır.
Bir kez daha şunu anlıyoruz ki, bizler mevcut objeyi değil, sadece o
objeden gözümüze yansıyan ışığı görürüz. Bir filozofun gözünden
bakarsak, objeyi görmek yerine onu hayal ettiğimizi söylemek yanlış
olmaz.
Böyle bir enerji yok
Bir geminin, içindeki mürettabatı ile beraber hatayla başka bir şehre
ışınlanmış olması tabii ki üzerinde spekülasyon yapacak enteresan bir
teori haline gelirken, bunu üzerinde gerçekten düşünmeye değer bir konu
haline getirecek nokta ise böyle bir transfer için gerekli olan enerji
miktarı.
Işınlama için bütün diğer zorlukları bir kenara bırakıp, sadece gerekli
enerjiyi düşünecek olursak, güneşin merkezindeki mevcut enerjiden bile
defalarca büyüklükteki gerekli miktarın bir geminin üzerine
yerleştirilecek en kuvvetli jeneratörlerle bile oluşturulamayacağını
tahmin edebiliriz.
Ama ışık örneğine geri dönerek, manyetik alanların ışığın yönünü
değiştirebileceği olasılığını gözönünde bulundurursak, gözümüze kadar
erişmeyen ışık nedeniyle geminin kaybolduğunu düşünmemiz mümkün
olabilir. Yani gerçekte gemi kaybolmamıştır.
Oluşan manyetik alanların etkisiyle gemiyi görememiş olmamız (ya da
gerçekte olduğu yerden daha farklı bir yerde görmüş olmamız veya
gözümüze yansımış olması diyelim) bilimsel olarak açıklanabililir bir
durum olmasına rağmen, bunun ihtimali de çok düşüktür.
Foton transferinde başarı
Işınlanmanın gerçekleşebilirliğine bakacak olursak, 'Star Trek' benzeri
nefes alan insanların bir yerden bir yere ışınlanması için gerekli
sistemlerin gelecekte neredeyse imkansız olduğunu görürüz. Çünkü bu tür
sistemlerin kurulabilmesi için toparlanamayacak derecede çok bilgiye
ihtiyaç var.İnsanların ışınlanması mümkün değilken, bir fotonun (ışık
parçasının) sahip olduğu kuantum parçacıklarının ışınlanmasında
başarılı sonuçlar alındı.
Bu deneylerde ise kuantum karmaşası adı verilen iki parçacığın
birbirine bağlanarak oluşturduğu 'ikiz foton' özellikleri kullanılarak
başarılı olundu.
İstanbul-Tokyo foton transferi
Bu konuyu basit bir örnekle açıklamaya çalışalım: İki tane foton
düşünelim. Bu fotonlardan biri İstanbul'da, aynı özelliklere sahip bir
ikizi ise Tokyo'da olsun.
Eğer İstanbul'da olan fotonu bir başka foton ile birleştirip 'ikiz
foton' oluşturduğumuzu düşünürsek, Tokyo'da olan foton (asıl ikizi) bu
durumdan tabii ki etkilenmeyecektir.
Ancak olayın enteresan kısmı burda başlıyor. Eğer İstanbul ve Tokyo'da
olan bu iki fotonu fiber optik bir kabloyla birbirine bağlarsak,
herhangi bir tarafta olan değişiklik anında diğer tarafa yansır.
Çok basit bir cümleyle söyleyecek olursak, kablo ile bağlı iken
İstanbul'daki fotona bir başka fotonu bağladığınızda, hattın diğer
ucundaki Tokyo fotonuna da bir başka foton kendiliğinden ortaya çıkarak
bağlanmaktadır.
Olmayan bir fotunun kendiliğinden ortaya çıkıp, hattın diğer ucundaki
ikiziyle aynı özelliğe ulaşmak isteyerek bağlanmasının mantıklı bir
açıklaması olmamasına rağmen, tamamen rastlantı ve şans faktörleri
üzerine kurulu kuantum fiziğinde, doğanın kurallarının tamamen farklı
olduğu gerçeğini bir kez daha görebiliriz.
Böylesine bir teknoloji geliştirildiği ve günümüze adapte edildiği
takdirde, kuantum bilgisayarlarının icadı ve haberleşme teknolojisinde
de büyük yenilikler gerçekleşebilir. Ama kendimizi ışınlamak her zaman
bir hayal olarak kalacaktır.
Scotty mi haklı, Mahmut mu?
Kaptan Kirk'ü istediği yere ışınlayan Scotty mi, yoksa Cem Yılmaz'ın
"ışınla beni" dediğinde "makine soğuk" diyerek ışınlayamayan Mahmut mu
haklı sorusuna gelince...
Aslında her ikisi de hem bizim gerçek/hayal dünyamıza hem de bugünkü
teknolojiye ulaşmamızı sağlayan insanoğlunun yaratıcılığının temelinde
yatan 'merak' unsuruna iki farklı yaklaşım.
Merakımızı öldürmezsek önümüze açılacak yeni ufukların sınırları
olduğunu düşünmüyorum. Bu ufuklardan birtanesi de 'zaman makinesi'.
Zaman yolculuğu yapılabilir mi?
Bilim ve Ötesi...
H.G. Wells´in ünlü romanı "Zaman Makinesi"inde,
zaman gezgini, özel bir iskemleye oturur, ışıklar yanıp söner, gezgin
bir numaratörü çevirir ve sonra kendisini binlerce yıl sonrasına
fırlatılmış olarak bulur. Çok uzak geleceğin İngiltere´sinde dünya çok
farklıdır, Morlock´lar ve Eloi´ler adlarında iki garip ırktan başka
kimse yoktur. Kısacası İnsanlık değişmiştir. Bu iyi bir romanın
özetidir ama aslında fizikçiler bilim tarihi boyunca, zaman yolculuğu
fikriyle alay etmişlerdir. Zaman Yolculuğu fikri çok yakın zamana
kadar, genelde bilim kurgucuların, mistiklerin, fanatiklerin ve
şarlatanların ilgi alanında kalmıştır. Buna karşın, son yıllarda hızla
gelişen kuantum kuramı ve çekim alanı bu fikri yeniden getirdi
diyebiliriz ve şimdi zaman yolculuğu fikri günümüzün teorik
fizikçilerinin çok sık oynadıkları bir oyuna dönüşmüştür. Ama nasıl?
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:28 pm

Zamanda yolculuk olasılığı MichioKaku%20Zamanda yolculuk olasılığı Parallelworldkaku

Zamanda yolculuk olasılığı Kakutimetravel
Michio Kaku
New York Üniversitesi Fizik Bölümü
Fikrin temel ve vazgeçilmez sorunu, ortaya çıkacak olan çeşitli
türlerdeki bulmacalar yani paradokslardır. Örneğin bunlardan bir tanesi
ailesi olmayan adamdır; Zaman içinde geriye giden birisi annesini ve
babasını, kendisi doğmadan önce öldürürse ne olacaktır? İşte bu bir
paradokstur yani sizin anneniz ve babanız siz doğmadan evvel ölürlerse,
siz nasıl olur da onları öldürebilirsiniz? Geçmişi olmayan adam
paradoksu da, buna benzer. Örneğin, genç bir bilim adamının
laboratuarında bir zaman makinesi inşa etmeye çalıştığını varsayalım.
Birden kendisinden daha yaşlı bir adam laboratuarda ortaya çıkar,
nereden geldiği belli değildir ve genç bilimciye zaman makinesinin
yapılışının sırrını verir. Genç adam, öncelikle çok zengin olacaktır;
borsada, at yarışlarında, müşterek bahislerde oynar ve daima kazanır
çünkü geleceği bilmektedir. Sonra geçmişe bir kez daha dönüp, kendisine
yani daha genç haline zaman makinesinin sırrını vermeye karar verir ve
paradoks ortaya çıkar. Yani laboratuara gelen adam, aslında kendisidir
ama aynı zamanda da kendisine verilen sır dışardan yani gelecekten
gelmiştir. Öyleyse, zaman makinesini yapan kimdir? Her ikisi de mi? Ama
ikisi aynı kişi değil midir?
"Benim annem, yine benim!"
Bir tane daha var; Kendi kendisinin annesi olan adam; Jane sokakta
bulunmuş ve öksüzler yurduna verilmiş bir çocuktur, genç bir kız
olduğunda kötü bir aşk ilişkisi yaşar, terk edildiğinde hamiledir.
Felaket başlamıştır, Jane bir kız olan bebeğini tek başına doğururken
ölüme çok yaklaşır, tam o anda bebek kaçırılır, doktorlar Jane´i
bulduklarında ölmek üzeredir, hemen müdahale ederler. Gariplikler
sürmektedir; tedavi sırasında doktorlar Jane´in çift cinsiyetli
olduğunu fark ederler; Jane´de erkeklik organları da vardır; gereken
ameliyat yapılır Jane´in adı Jim olur. Jim, iyileştikten alkolik olur
ve bir gün bir barmenle dost olur. Barmen bir zaman gezginidir ve
kendini düzeltmesi için Jim´i geçmişe yollar, Jim çok güzel bir genç
kızla karşılaşır, kız hamiledir ve bir kız bebeği olur. Jim bebeği
kaçırır ve bir öksüzler evine verir. Daha sonra zaman gezginlerine
katılır ve seçkin bir göreve getirilir. Bir görevinde barmen olur ve
geçmişte Jim adlı bir alkolikle tanışır. Bu bilimsel hayalin sonucunda
şimdi söyleyin bakalım; Kim Jane´in annesi, babası, kardeşi,
kızkardeşi, büyükanne ve babası ve çocuğudur?
Zaman nehrine doğru...
Zaman yolculuğunun olanaksızlığı boşuna değildir. Newton, zamanı bir
atılan oka benzetirdi. Yaydan fırlayan, yükselen ve sonra düşmeye
başlayan bir oka. Bir okun dünyadan, bir diğerinin Mars´dan atıldığını
düşünün. Atılış anları da, evrensel ritmde aynı değerde olsun ama iki
okun atılış, yükseliş ve düşüş eğrileri farklı olacaktır çünkü mekan
farklılığı zamanı etkiler ve başka gerçekliklere neden olur. Einstein,
daha katı bir resim çizer; zamanı daha çok bir nehre benzetir. Bu
nehir, yıldızların ve galaksilerin çevresinde akarken, hızı etkilendiği
ve etkilediği katı kütlelere göre azalır veya çoğalır. Yani dünyadaki
bir dakika, Mars´daki bir dakika değildir. Evrensel ritm aynı olabilir
ama ritmi çalan davulcu farklıdır. Einstein, ölümünden evvel çok önemli
bulduğu bir sorunla karşılaşmıştı, sorun zaman yolculuğu denklemiydi.
Princeton´daki komşusu Kurt Gödel ise, belki de son 500 yılın en büyük
matematik mantığına sahipti ve Einstein´ın zaman yolculuğu denklemine
uygun çözümü o buldu. Zaman nehri, bir girdaba dönüştüğünde, zaman
kendi kendisini bir burgaç gibi kendi üzerine sarar. Gödel´in çözümü
dahiceydi; bir postula olarak evrenin bir musluktan akan ve bir kovayı
dolduran suya benzettiği zamanla dolduğunu düşündü, kovaya dolan suyun
yani evrene dolan zamanın bir doluş yönü veya rotası vardı. Rota
yönünde ilerleyen birisi, kendisini kaçınılmaz biçimde yine başlangıç
noktasında bulacaktı yani zaman içinde geriye gidiş imkansızdı.
Akıntıya karşı gidilemez ve rotadan çıkılamazdı. Einstein anılarında,
denkleminin çözümünden rahatsız olduğunu yazıyordu, tam tatmin olmamış
gibiydi, denklemin içinde zaman yolculuğuna izin veren birşeyin saklı
olduğu umudunu sürdürüyordu. Sonunda bir karar verdi ve yazdı; evren
bir rotası yoktu, evren genişleyen bir şeydi (Big Bang) ve bu nedenle
Gödel´in çözümü doğru değildi. Buna göre, eğer Big Bang´in yani Büyük
Patlama´nın akan değil, genişleyen bir rotası varsa, evren boyunca
zaman yolculuğu mümkün olacaktır.
Kurt delikleri bulunuyor;
1963´de Yeni Zelanda´lı matematikçi Roy Kerr, Einstein´in denklemini
bir "kara delik"le bütünleştirdi, zaman akışı kara deliklere doğruydu,
orada bükülerek girdaplaşıyor yani dönmeye başlıyordu. Halkanın hızı
arttıkça da, Schrödinger´in santrifüj gücü kuramına göre zaman çekim
alanının gittikçe artan gücü sonucunda eziliyordu. Yani halka bir
aynaya dönüşüyor, üzerinde yürüyen birisi ölmüyor fakat başka bir
alternatif evrene geçiyordu. Buna "nötrön kurt deliği" dendi. Daha
sonralarda Einstein´ın denklemini çözmeye yönelik yüzlerce "kurt
deliği" çözümü daha geliştirildi. Kurt delikleri sadece uzayın iki
bölgesi arasında ilişkiyi sağlamıyordu, aynı zamanda da iki ayrı zaman
arasındaki ilişkiyi sağlıyordu. Yani prensip olarak Kurt Deligi bir
zaman makinesi gibi kullanılabilirdi. Kuantum kuramının çekim kavramına
katkısı nedeniyle (artık buna herşeyin kuramı deniyor), paradoks
sorununa da yeni boyutlar eklendi. Kuantum kuramında, bir cismin
çeşitli durumları vardır. Örneğin bir elektron benzer ama farklı
rotalar çizer, zaman içinde geri gidersek, alternatif geçmişler
bulabilir ve paralel evrenler yaratabiliriz. Yani birisinin geçmişi
değişebilir; örneğin John Kennedy suikastten kurtulur ama bizim
geçmişimizdeki Kennedy hala ölüdür. Yani o başka bir geçmiştir, bir
altenatiftir, biz oraya geçersek başka sonuçlarla karşılaşırız. Bu bir
zaman çatalıdır, nehrin kollara ayrılması gibi...
Yeterince akıllı değiliz...
Peki bu şekilde düşünerek, Wells´in zaman makinesini yapıp, bir
numaratörü çevirerek, İngiltere´nin binlerce yıl sonrasına gidebilir
miyiz? Cevap hayırdır veya en azından şimdilik hayırdır. Daha bunun
için sayısız engel vardır. Bir kere ana sorun enerjidir, zaman makinesi
için inanılmaz değerde bir enerji kaynağı olmalıdır hatta bunun için
yıldızların gücü gerekir. Belki bir egzotik maddenin veya bir negatif
enerjinin bulunması gerekmektedir. Fizikçilere göre negatif madde
imkansız bir şeydi ama son zamanlarda deneysel alanda çok minik
ipuçlarına raslandı (Buna Casimir efekti deniyor). Ama bunların büyük
miktarlarda elde edilmesi çok güç bir iştir, en azından yüzlerce asır
gerekecektir. Bir diğer sorun dengedir, Kerr´in rotası olan kara deliği
dengesiz olabilir. Stephen Hawking kuantum etkisinin içine girmeden
evvel bir kurt deliğini yok edebileceğini belirtiyor. Unutulmamalı ki,
bizim matematikçilerin denge konusunda yeterince cevabı
bulunmamaktadır. Çünkü "herşeyin kuramı"na gerçekten ihtiyaç vardır.
Kuantum gücü ve çekim alanı bütünleşmelidir, günümüzün bu süper kuramı
eninde sonunda ebedi ve tek kuram olmaya adaydır, üstelik rakibi de
yoktur. Kuantum, henüz Einstein´in denklemini çözebilmiş değil ama
zaten kendisi de tam anlamıyla tanımlanmış sayılmaz, dünyada henüz hiç
kimse denklemle, kuram arasındaki ilişkiyi kurup, çözüme gidecek kadar
akıllı görünmüyor.
Geleceğin geçmişe yolculuk turistleri nerede?
İlginçtir, Stephen Hawking bir zamanlar zaman yolculuğu fikrine
karşıydı, fazla fantastik olduğunu düşünüyor ve eğer zaman yolculuğu
gerçekleşmiş olsaydı, şu anda aramızda gelecekten gelen bir sürü
turistin bulunması gerektiğini söylüyordu. Ama henüz gelecekten gelen
hiçbir turiste raslamadık çünkü zaman yolculuğu imkansızdır. Ayrıca,
Hawking, son beş yılda bu konuda teorik fizikçilerin yaptıkları
çalışmaların, çok fazla olduğunu düşünüyor ve bu çabayla dünyanın başka
sorunlarının bazılarına belki de çözüm getirilebilirdi, diyordu. Fakat
Hawking şimdilerde fikrini değiştirdi, artık zaman yolculuğunun pek
pratik olmasa da, olası olduğuna inanıyor. Kimbilir belki de bizler
gelecekten gelecek veya gelebilecek olan turistler için yeterince
ilginç değiliz. Yani yıldızların gücüne kontrol edebilen birisi için,
bizler öylesine ilkel olabiliriz ki... Bir karınca yuvasının girişine
gidin ve karıncalara süs eşyaları, kitaplar, tıp bilgisi ve güç verin?
Ne ifade eder ki? Bir diğeriniz ise, bir grup karıncanın üzerine
bassın, bu da karıncalar için fazla birşey ifade etmeyecek ve onlar
koşuşturmalarına hiçbir şey olmamış gibi devam edeceklerdir. Sonuçta
yine de dikkatli olun; birgün kapınız çalabilir ve birisi gelip sizin
kendisinin büyük-büyük-büyük-büyük ve de büyükanneniz olduğunu
söyleyebilir ve tekrar ediyoruz sakın unutmayın, çünkü o haklı
olabilir.
Geçmişe veya geleceğe dönebilir miyiz?
Bilim ve Ötesi ....
Zaman Yolculuğu mümkün mü?
Bilim ilerliyor ve araştırıyor, bugün kuramsal olarak zaman yolculuğu
mümkün ama pratikte uygulanması mümkün değil. Geçmişe giden zaman
yolcusu kendi varlığını ve yola çıktığı geleceği ortadan kaldırabilir.
Gelecekte ise, eğer öldüyse zaten varolmayacaktır.
Bilim kurgu tutkunlarının değişmez rüyası olan zaman yolculuğu,
günümüzde önemli araştırmalara neden oluyor. Bilimciler ve düşünürler,
H. G. Wells´in öngördüğü bir tür zaman makinesinin yapılabileceğini
varsayıyorlar, zaman içinde yolculuk fikri geliştirilirken yeni
yaklaşımlar da ortaya çıkıyor, zamanda yolculuğun, uzayda yolculuk
anlamına gelmediği aksine "kendi içinde yolculuk" olarak düşünülmesi
gerektiği yani zaman içinde ileriye ve geriye yolculuk yapılabileceği
iddia ediliyor. Bütün bu varsayımlara karşı çıkanlar da var; beş
dakikalık bir süre içinde yüz yıllık bir zaman dilimi aşılsa dahi yine
aynı yerde kalınacağı söyleniyor. Einstein´ın Görecelik Kuramı
geliştirildikçe, zaman yolcusunun uzaydaki göreceli hareketi de zamanla
eşit olacağından, zaman yolculuğunun yeni olasılıklara izin vermeyeceği
belirtiliyor.
Einstein ve Kurt Gödel 1931
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:28 pm

Zamanda yolculuk olasılığı Godel_einsteinx
Gödel´in Evreni
1949 yılında Kurt Gödel, Einstein´ın alan denklemlerini kullanarak, bir
evren modeli tasarladı. Tasarım Einstein´ınkine benziyordu ama Gödel´in
yaklaşımında kozmolojik sabitlere negatif bir değer veriliyor (Einstein
formüllerine göre evrenin genişlemesi durmuştu) ve kozmik bir zamanın
tanımlanması imkansızlaşıyordu. Çünkü yerel zaman gözlemcileri ile
maddenin hareketi bir dünya zamanı içinde uyumsuzlaşıyordu. Modelin en
inanılmaz yönü, varoluş kapanıyor, zamansal düğümler bir roketin gökte
çizdiği yay gibi ancak yeterli eğimi çizdikten sonra, gözlemci geçmiş
veya gelecekteki bir konuma gidip gelebilme imkanını bulabiliyordu. Her
ne olursa olsun, dünyadaki herhangi bir konumda deneysel olarak
varsayılan dönülebilir geçici bir dönem varoluyor ve eğer P ve O gibi
iki hayali noktayı varsayarsak, P, O´dan önce geliyor ama daha sonra
zaman çizgisi P ile O´yu birleştiriyor ve bu kez O, P´den önce
geliyordu. İşte bu dönülebilir zaman çizgisi Wells´in rüyası olan zaman
çizgisiyle iş değerdedir. Gödel´in evreni aslında yeterince tanımlanmış
değildi ve sonuç olarak da zaman yolculuğunun imkansız olduğu sonucuna
varıyordu. Kısacası, Gödel´in evreni imajinatifti, fiziksel
olasılıklara dayanmıyordu.
Zaman yolcusu ne yapacağını çok iyi bilmelidir
G. J. Whitrow´a göre ise, kozmik rota yani dizinsel zaman akımı kuramı
yerine kozmik zaman olayı düşünülmelidir. Radyasyonun temelinde bulunan
mikro-dalgalar kalıcıdırlar ve çoğulun tıpatıp örneğine sahiptirler
yani bütünün aynısıdırlar. Whitrow şöyle diyor; "Sonuç olarak, biz
evrenin baştanberi homojen bir varoluş olduğu düşüncesindeyiz. Bu da
kozmik zamanın varolduğunun güçlü bir kanıtıdır." Bu yaklaşım Gödel´in
modeli ile uyumsuzdur. zaman yolculuğuna izin verir ama yolculuğun
fiziksel olarak yapılabileceği imkansız görünür. Herşeye rağmen zaman
yolculuğunun imkansız olduğu düşüncesinin duygusal bir yaklaşım olduğu
düşünülmektedir çünkü düşüncenin temelinde doğaya karşı gelmek vardır.
Gödel rahatsızdı zira birisinin geçmişe yolculuk yaparak, kendi
gençliği ile karşılacağına inanıyor ve; "Düşünün ki, bu insanın
anılarında bu durumu yaşadığı bulunmuyor." diyordu. Bu bakış açısı,
kaderciliğin neden-sonuç ilişkisi inancına aykırıdır, bir anlamda yeni
bir kaderin oluşacağı var sayılabilir yani kişinin yapacağı olacak
olandır. Bu nedenle, Gödel´in endişelendiği gibi kişinin ne olduğunu
hatırlamaması önemli değildir ama bu noktada dikkat edilmelidir ki,
zaman yolculuğu varsayımına engel olan şey, kişinin kendisidir çünkü
kendi kendisinden korkacaktır. Öyleyse zaman yolculuğunda geçerli kural
ne yapacağınızı bilmenizdir.
Bir sinema izleyicisi gibi olabilecek miyiz?
Eğer Abraham Lincoln öldürüldüğünde siz zaman içinde geriye dönüp,
dondurma yiyorsanız, gelecek Lincoln öldürüldüğünde siz dondurma
yediniz şeklinde oluşacaktır. Burada Lincoln´un ölümü ile sizin
dondurma yemeniz arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Çünkü dondurma
yemeniz veya yememeniz Lincoln´un ölümünü etkilemez. Sonuç olarak
bilimle felsefenin karşıtlığı, felsefe ile dinin karşıtlığını benzer ve
ikilimler arasında destekleyici etkenler vardır. Bu yüzden dinsel
kadercilik tartışması sonuçta zaman yolculuğunun takyonlar yapılıp,
yapılmayacağı sonucunu oluşturur. Geçmişteki olaylar, mantıklı
olmayabilirler, öngörülmemiş bir olay yaklaşımı ile de
değerlendirilemezler çünkü yapılmamış eylem ancak olasılıktır. Veya
geçmişteki olayları değiştiremeyiz yaklaşımına girmemiz gerekir. Zaman
yolculuğunu yapabilirsiniz ama müdahale etmeniz yasaklanabilir. Sessiz
kalmanız gerekecektir. Zaman yolculuğu hakkında endişelerin azalması
için belki de gerekli olan şey, ilahi bir bilgi ya da mantı ötesi bir
bilgi kaynağının konuyla ilişkisi olduğunu varsaymaktır. bu da bizi
Tanrı inancına götürür veya Tanrı´nın neyi bildiği düşüncesine...
Geri döndüğünüzde kendinizi bulamayacaksınız ama giden kimdi?
Zaman yolculuğunun önemli olup olmadığı çok dikkat edilmesi veya
tartışılması gereken bir olaydır. Eğer bu teknolojiye ulaşılmış olunsa
dahi. o noktada durmak gerekebilir. Geçmişi öğrenmek, çok ama çok
pahalıya malolabilir zira içinde bulunduğunuz anı kaybetmeniz olasılığı
çok yüksektir. Örneğin inandığınız bir inancın çok farklı bir şey
olduğunu hatta olmadığını öğrenmek çok büyük yıkımlara neden olabilir.
Tarihi olayların zaman içersinde ne derece değişmiş olduklarını ya da
değiştirildiğini görmek sanıldığından çok daha büyük bir felakete
götürebilir. Ama karşıt anlamda bu eşiğin aşılması kaçınılmaz da
olabilir, er veya geç bu noktaya gelinecektir. Böyle bir durumu, bir
bilgisayarı sıfırlamaya benzetebilirsiniz. Herşey yeniden
başlayacaktır, hatta artık geçmiş yoktur yani geçmişinizi yitirmiş
olacaksınız. Yepyeni ve hatta hiç hoşlanmayacağınız bir geçmişiniz
olacaktır. Bireysel olarak ortaya çıkabilecek riskler de aynı
düzeydedir. Geçmişe ve çok daha tehlikelisi ama daha doğru anlamda
imkansıza yani geleceğe gidip gelmek makul mantık eşiğini aşmaktadır.
Ölmüş olduğunuz bir geleceğe gitmek, Wells´in Zaman Makinesi´nde
varolmayan bir kavramdır ama öyle bir gelecekte olmamanız, sizin
geleceğe giden varlığınızın da olmayacağı anlamındadır.
Galiba geçmiş, gelecek ve şu an birer hayalden öte değil...
Bütün bunlar bizleri ağır ve zorlu tartışmalara götürür. Üstelik bu
tartışmalarla bir yere varılmayacaktır. Zira denenmesi gereken şey
deneyin ta kendisi yani zaman yolculuğunu yapabilmektir. Bir başka
yaklaşıma göre ise gelecek zaten yoktur çünkü oluşmamıştır öyleyse
zamanın gerçekleşmiş ve gerçekleşmemiş iki ayrı yönü vardır. Geleceğin
varsayımlarla dolu olması, şu anda yapacaklarımızın sonuçlarını içerir
ama bu varsayımların sınırsız olmadığı da unutulmamalıdır. Her bireyin
gelecekte sınırlı varsayımları vardır, bunlardan birisi
gerçekleşecektir veya hiçbirisi gerçekleşmeyecektir çünkü birey ölmüş
olacaktır. O zaman da bireyin geleceği bildiğimiz anlamda yoktur ya da
çok küçücük bir yaklaşımla ölü bireyin geleceği ölümün görülmesi yani
tanımlanmasıdır. Geçmişle ilgili paradokslar şaşırtıcı olabilirler ama
geleceğin paradoksları çok daha şaşırıtıcı olabilir. Geçmişeki olaylara
müdahale etmeye kalkışmak ise, varlığınızı ortadan kaldırabilir. Atom
bombasının Hiroşima´ya atılmasını engellemek inanılmaz bir alternatif
zaman devamlılığını ortaya çıkarabilir, böyle bir gelecekte II. Dünya
Savaşı dana sürecek, belki ölenler ölmeyecek, ölmeyecek olanlar ise
ölecektir. Bugünün dünyası oluşmayacak, zaman makinesi yapılmayacak ve
böyle bir geçmiş-gelecek olasılığında geçmişe gidilemeyecektir oysa ilk
yapılan eylem geçmişe gidip atom bombasını engellemekti demek ki buna
kalkışıldığında tekrar çıkış noktasına hiçbirşey olmamış gibi
dönülecektir. Sonuçta, zaman yolculuğu fikren mümkündür ama pratikte
mümkün değildir çünkü geçmişe dönen zaman yolcusu bulunduğu yere tekrar
dönemeyecektir. Bu da herşeyin göreceli olduğu bir evrende yaşıyoruz
anlamındadır.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:29 pm

Zamanda yolculuk olasılığı Tim0Afte0Ti0Zamanda yolculuk olasılığı Time0After0Time2

Zamanda yolculuk olasılığı Zamanicindex
Zaman Zaman İçinde - ( Time After Time)
Tür
Korku / Bilim Kurgu / Fantastik

Yönetmen

Nicholas Meyer

Senaryo

Karl Alexander , Steve Hayes , Nicholas Meyer

Görüntü Yönetmeni

Paul Lohmann

Müzik

Miklós Rózsa

Yapım

1979, ABD , 112 dk.

Oyuncular
Malcolm McDowell (H. G. Wells) , Mary Steenburgen (Amy Robbins) , Charles Cioffi (Komiser Mitchell) , Kent Williams (asistan) , Andonia Katsaros (Bayan Turner) , Patti D'Arbanville (Shirley) , James Garrett (Edwards) , Leo Lewis (Richardson) , David Warner (Karındeşen Jack)

Zamanda yolculuk olasılığı Time_aft_1
H.G. Wells'i tanırsınız, hani şu Zaman Makinesi ve Dünyalar
Savaşı gibi bilim kurgu klasiklarini yazmış olan, "çağının önünde
giden" İngiliz yazar...
İşte bu son derece önemli şahsiyet, 1979 yapımı filmimizde de başrole
soyunuyor. Karındeşen Jack'ten bir türlü kurtulamamış durumdaki 19.
yüzyıl sonu Londra'sının sislerini geride bırakıp, bu kez kelimenin tam
anlamıyla "çağının önüne" gidiyor.
Dost bilip evinde satranç oynadığı, hatta kendi yapmış olduğu (ve güneş
ışığıyla çalışan) zaman makinesini çekinmeden gösterdiği Doktor Kohn
Lesley Stevenson'ın aslında bizzat Karındeşen olduğunu ve polis
baskınında paçayı kurtarmak için makine marifetiyle geleceğe gittiğini
anlayınca, idealist yazarımız seçeneksiz kalıyor:
Karındeşen'in gitmiş olduğu 1979 yılı, şüphesiz ki insanlığın hayli
gelişmiş, asayişin ise berkemal olduğu bir ütopyadır... Ve kendi
elleriyle yaptığı zaman makinesinin bu ütopyayı mahvedecek çaptaki bir
caniye yaraması, Wells'i seçeneksiz bırakır: O da 1979'a gidecektir!
Gider netekim, ve görür göreceğini: Geride bıratığı Londra'yı mumla
aratacak çapta yoz ve şiddet dolu bir çağ, adeta bir anti-ütopya'dır
bulduğu. Dahası, kendisine adanmış sergi etkinliği ile birlikte, sadece
zaman değil mekan da değiştirerek Amerika'ya gitmiştir.
Bir İngiliz beyefendisi olarak yaptığı araştırmalar sırasında hem
Karındeşen'in izini, hem de "özgür" bir kadını yakından tanıma
fırsatını bulur. Kendi döneminde kadın hareketinin önde gidip bayrak
tutan bir neferi idiyse de, cinsellikten rahatça dem vuran ve bir erkek
kadar işine düşkün olan bu kadına zor alışır Herbert George Wells.
Time After Time, politik göndermelerle dolu arka planda dönemin
atmosferini eleştirirken, gerçekten yaşamış iki karakter olan
Karındeşen'i ve Wells'i mükemmele yakın bir yorumla sinemanın kurgusal
boyutunda diriltiyor. Her ikisinin de etkisini koruyarak hem mizahı hem
de şiddeti başarıyla kullanan yapım, başrol oyuncularını zaman
yolculuklarını konu alan iki filme de taşıdı:
Duygusal arayışlar içindeki özgür 20. yüzyıl kadını Mary Steenburgen,
bu filmdeki rolüne atıfta bulunacak şekilde Robert Zemeckis tarafından
1990 tarihli Geleceğe Dönüş 3'ün
kadrosuna davet edildi. Çılgın profesörümüzün gönlünü kapan öğretmen
hanım rolünde tam anlamıyla "tüm zamanların" en iyi zaman yolcularında
biri oluverdi böylece... H. G. Wells'i canlandıran Malcolm McDowell
ise, komedi/bilimkurgu türü Fransız filmi Les Visiteurs'ün Amerikan
uyarlaması Just Visiting'de büyücü Merlin'i canlandırdı, ve bir kez
daha geçmişin Avrupa'sından çağımızın Amerika'sına geldi.
Filmin baş karakterleri, kitapçılarda ve internetteki satış
noktalarında sizi farklı yorumlarla ve farklı öykülerle
bekliyor:Karındeşen Jack'in çağları atlayarak günümüze geldiği Dylan
Dog serüvenini ya da H.G. Wells'in Zaman Makinesi'ni okumak, sizi DVD
formatında izleyebileceğiniz filmin atmosferine sokacaktır...
''Time After Time'' filminden bazı sahneler:
Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter1 Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter4 Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter12

Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter2 Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter5
Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter7 Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter3
Zamanda yolculuk olasılığı HGWellstimeafter Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter8 Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter6
Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter10 Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter11 Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter9 Zamanda yolculuk olasılığı Timeaftertime13 Zamanda yolculuk olasılığı Timeaftertime14 Zamanda yolculuk olasılığı Timeaftertime15
Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter16 Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter17
Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter18
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:30 pm

J.Richard Gott-Einstein Evreninde Zaman Yolculuğu / Zamanda Yolculuk Olasılığı
Kitap Adı : Einstein Evreninde Zaman Yolculuğu / Zamanda Yolculuk Olasılığı
Yazarı : J.Richard Gott
Zamanda yolculuk olasılığı Einsteinevreni
Kitap Hakkında...
Ünlü astrofizikçi Gott şaşırtıcı bir üslupla en müşkülpesent eleştirmenleri bile zamanda yolculuğu düşünmeye yöneltiyor.
Discover
Zamanda yolculuk kavramının kusursuz bir anlatımı. Gott hem
anlattığı konuya hakim bir bilim adamı hem de bilgisini açık seçik
aktarabilen bir dil ustasıdır.

Hugh Downs
Sıradışı bir araştırmacı olan Gott'un ortaya attığı fikirler
herkesin anlayabileceği ve anladıktan sonra da afallayacağı türden.
Burada fanteziler astrofizik kanunları ve matematik ile dans ediyor ve
okura zevk veren bir yapıt haline geliyor.

Baltimore Sun
Gott, büyük bir ustalıkla karmaşık fiziksel olayları basite indirgiyor ve okurun merakını uyandırıp, hayal ufkunu genişletiyor.
Science News
Zaman yolculuğuna dair olumlu yada olumsuz bir takım düşünceler...
Zamanın ne olduğu ve zamanda yolculuk üzerine antik yunandan günümüze
farklı bir çok anlayış mevcuttur. Anlatılanlar bilimsel bir anlayıştan
ziyade felsefi bir temele oturduğu için doğruluk boyutu üzerinde
irdelenebilir. Sorulan sorular ve iddia edilenlere cevap olması
açısından continium adlı rpg oyunu ve zamanda yolculuk kavramını ileri
atan ilk yazar olan h.g. wells'in “zaman yolculuğu” fikir verebilir.
Yok ben bunları okuyamam diyenler için kısaca özetleyebilirim:
Wells'e göre, ki bu fikir o dönemin (1895 görüldüğü üzere einstein'dan
bayağı bir önce) matematikçileri tarafından da kabul görmekteydi, zaman
evrendeki dördüncü boyuttur ve nasıl iki boyutlu bir çizimde perspektif
aracılığıyla üçüncü boyut ifade ediliyorsa üç boyutlu ortamda da zaman
aynı şekilde anlaşılabilir. Zaman nasıl diğer üç boyut birbirine dik ve
ayrılamaz şekilde konumlanmışsa dördüncü boyut olarak aynı nitelikleri
taşır. Zamanda seyahatin mümkünlüğünü tartışabilmek için zamanın içinde
bulunduğu ya da bir başka deyişle gerektirdiği fiziksel koşulları
anlamak gerekir. Zaman her boyut ya da düzlemde aynı koşulları sağlamak
durumunda değildir. Basit bir analojiyle daha anlaşılır kılmak
gerekirse insan dünya'da üçüncü boyut üzerinde fiziksel olarak
zıplayarak bir hareket gerçekleştirebilir. Temel olarak tepkisel bir
sonuçla yer çekiminin etkisiyle eski konumuna döner. Zaman bizim maruz
kaldığımız koşullarıyla geçmişten geleceğe bir akış halindedir. Bu akış
yer çekimine benzer. Zamanda bir zıplama
doğal olarak kısıtlı ve kaçınılmaz olarak da tepkisel olacaktır. Yani
basitçe geçmişe giden biri günümüze dönmek zorundadır. Geçmişe gitmenin
olasılığı ise bu yüzden kara deliklere endeksli durumdadır. Bilim
adamlarının kara deliklere ilgisi kara delikleri içinde bulunduğu
koşulların bizim zaman algımızın ötesinde bir şeylere işaret
etmesindendir.
Zamanda geleceğe yolculuk ise einstein'ın izafiyet kuramı üzerine
temellidir. Işık hızı ile giden bir maddenin maddesel dönüşümü yani
diğer üç boyuttaki hareketi yavaşlamaktadır. Dördüncü boyutun diğer üç
boyutla açık bir etkileşimi mevcuttur. Zaman akıyor olduğu halde siz
değişmezseniz normal şartlarda gelecekte ölmüş olacağınız bir zamana
hala genç olarak erişebilirsiniz. Bu sizin aradaki zamanı atladığınız
değil hızlı yaşadığınız anlamına gelir. Geçmiş ile geleceğe seyahat
arasındaki en önemli fark budur. Geleceğe seyahat bizim içinde yer
aldığımız zaman koşulları dahilinde de mümkündür. Zamanda atlama ve zamanda seyahat bu yüzden ayırt edilmelidir.
Zamanda yolculuk son derece tehlikeli bir kavramdır. ama yine de buna
rağmen herkesin hayalidir. olayın tehlikesini şöyle özetleyebiliriz.
Varolduğumuz zamanda bizimle aynı şehirde yaşayan adamın birini akrep
sokup öldürüyor. Bundan haberimiz yok.. Zamanda yolculuk tartışıla
dudurken 15 yıl geçiyor ve zaman makinesi bulunuyor ve zaman yolculuğu
yapıyoruz. Işınlandığımız yer geniş bir arazi. Orada yürürken akrebin
birini ezip geçiyoruz. Tesadüf bu ki ezip öldürdüğümüz akrep bir adamın
ölümüne yol açan akrep. Doğal olarak bu adam ölmüyor. Günlük
yaşantısına devam ediyor. Her gün işten eve evden işe. Fakat bir gün
arabayla evine dönerken yolda birine çarpıp çarptığı kişinin ölmesine
sebep oluyor. Fakat o da ne birden kayboldunuz. (tabi bunu
anlayamıyorsunuz) meğer çarptığı insan sizin 15yıl önceki halinizmiş.
Böylece akrebi ezerek başlayan bitmek bilmez bir paradoksun kurbanı
oluyorsunuz.
Burda bitti mi? hayır. Siz öldüğünüz için ileride zaman yolculuğuna
gidecek birisi olmuyor ve akrebe kimse basmıyor. Doğal olarak akrep
ölmediği için adamı akrep öldürüyor. Adam ölmediği için de sizin
gelecekten 15 yıl önceki halinizi arabayla ezmiyor. Siz de ileride
zaman yolculuğu yapıyorsunuz ve akrebi eziyorsunuz. Akrep ezildiği için
de... işte böyle döner durursunuz sonsuz boşlukta.
''Zamanda yolculuk'' kelimesinden ziyade uzay-zamanda yolculuk kelimesinin daha uygun olduğu kavram.
Şöyle ki ; zamanda yolculuk derken mesela dünyadaki herhangi bir mekana
-diyelimki 500 yıl önceki istanbul'a gitmek- kastediliyorsa ve siz
zaman makinenizi 2004 yılında istanbul'a kurduysanız, 500 sene önceki
istanbul'a gitmeniz olanaksızdır. Çünkü 500 sene önce dünya sizin şu
anda bulunduğunuz uzay koordinatında değildir. Dünya güneşin etrafinda
saatte yüzellibin kilometreden fazla bir hızla dönmekte, güneş te yine
büyük bir hızla samanyolu galaksisinin merkezi etrafinda dönmektedir.
Samanyolu galaksisi de bir şekilde birşeylerin etrafinda dönmekte
olduğundan, bırakın 500 yılı bir saat öncesine bile gitseniz nerede
olacağınızı allah bilir.
Dolayısıyla sadece zaman boyutunda hareket etmenin pratik bir faydası
yok. Aynı zamanda uzayın ilk üç boyutunda da istenilen yöne
gidilebilecek bir yöntem geliştirilmek zorundadır.
Zaman yolculuğu için aynı anda hem şimdi hem de geleceğin var olması
lazım fikrimce.Başka bir deyişle de tüm senaryo çoktan yazılmış biz
rollerimizi doğru yanlış oynamaktayız. Eğer geçmişe dönmek mümkün
olsaydı biz (geçmişte yaşayanlar) herhalde çoktan gelecekten gelenleri
görürdük. Diyelim ki egoist bilim adamları keşfetti bunu o zaman hiç
haberimiz olamayacak.Zaman yolculuğu için geçmiş ve geleceğin aynı anda
varolması gerektiğinden eğer böyle bir şey mümkünse hikayenin
başlangıcından beri keşfedilmişti o zaman...bu da benim zaman
yolculuğuna dair az çok anlatmaya çalıştığım fikrim.
Einstein, özel görelilik kuramında iki olay arasında ölçülen zaman
aralığının gözlemcinin nasıl hareket ettiğine bağlı olacağını söyler.
Temel olarak, farklı şekillerde hareket eden iki gözlemci, aynı iki
olay arasında farklı zaman aralıkları deneyimleyeceklerdir. Bu
genellikle ikizler açmazı ile açıklanır. İki kardeş var biri evde
otururken diğer kardeş bir rokete bindirilip yüksek bir hızla başka bir
yıldıza gönderilir, sonra tekrar dünyaya gelir. Bu kardeş için yolculuk
bir yıl sürmüştür; ama geriye döndüğünde dünyada 10 yıl geçmiş olduğunu
görür. Aynı gün doğmalarına rağmen artık aynı yaşlarda değildirler. Bu
kardeş dünyanın geleceğine doğru 9 yıllık bir sıçrama yapmış olur.
Işık,zaman ve mekan kavramları bir arada işliyor, basit bir matematik denklemi gibi..
Madde ; ışık,zaman ve mekanla sınırlı..
Eğer şunlara teoride ve pratikte yanıt verilebilirse çok şey değişecek kanımca ..
Hız + mekan = ışık + devinim
Karanlık madde ise ; ışık ; karanlığa (boşluk) eş değil mi ?
Boşluk - mekan = sonsuzluk mu ??
Çoğuna saçma gelebilir,ancak çözüm bekleyen formüller kabaca bunlardır..düşünün yanıt için..
Zamanda 10 dk. gibi kısa bir zaman dilimi geriye gidilirse,
Zaman yolculuğu için hazırlık yapmakta olan kendinizi görebilirsiniz... bu da şu demek olur; evrenin kütlesini arttırdınız.
Hatta atomları klonladınız. Çünkü kendini seyreden kişi ile seyredilen kişi aynı moleküler bileşimdir.
Raistlin geçmişe gidip fistandantilus'un bilgisine sahip olup dark
queen'le çatışmaya girmeyi planlar.Zaman yolculuğunun mantığı şudur;
zaman bir nehirdir, nehirde sürüklenirken çıkıp biraz geriye gidip
tekrar nehire girerseniz nehrin akışı değişmez.Bu şu şekilde
yorumlanır; doğal şartlar altında geçmişe gitmek tarihi değiştirmez,
daha önce olmuş bir olay tekrar olacaktır.
Geleceğe gitmenin imkansız olduğunu düşünmekle beraber geçmişte gitmek
en azından geçmişi görebilmek konusunda düşünceliyim. En basitinden
havaya yıldızlara baktığımızda geçmişi görüyoruz daha doğrusu her zaman
geçmişi görüyoruz teorik olarak (bu yanlış oldu pratik olarak da
gördüğümüz andakinden daha öncenin görüntüsü ama fazla pratik olduğu
için anlaşılabilir). Ama geçmişe gitmek mümkün olsaydı ya da olacak ise
gelecekte, bir soru çıkıyor? Gelecek sonsuz mu sonlu mu? Tabiki sonlu
(dünyanın bir ömrü var) bu soru neden önemli ? Gelecek sonsuz ise ve
zaman makinesi icat edilecekse gelecekte zamanımıza gelecekten gelenler
olması gerekirdi. Geliyor da bu zamana gelmiyor olabilirler mi sorusu
sonsuz gelecekte sonsuz kere kullanılan zaman makinesinden zamanımıza
gelinme ihtimali ihtimal olmaktan öte! Gelecek sonlu olduğuna göre bir
de dünya ölmeden başka gezegenlerde yaşabilme koşullarını sağlayabilme
ihtimali olur mu insanın sorusu çıkıyor. Mümkün olursa ve de sonsuza
kadar insan ırkı devam edebilirse yine zamanımızda ya da geçmişte
gelecekten gelen insanların kalıntıları olmalı. O zaman burdan ne
anlıyoruz! Zamanımızda veya daha önce gelecekten gelen insan
göremediğimize göre ya zaman makinesi sonsuza kadar icat edilemeyecek
ya da gelecekte dünyanın ömrü tükenince insan başka bir gezegende
yaşama imkanına sahip olamayacak. Peki UFO sanılan şeyler piramitler ve
hatta dinler, zaman makinesi kanıtı olabilir mi, gelecekten gelen
insanların yaşadıkları zamanda karmaşa içinde olan dünyanın o kadar
karmaşa içinde olmaması için insanları uyarmalarından ibaret olabilir
mi? Dinler ve kutsal kitaplarda yazdığı söylenen mucizeler ve yine
yazdığı söylenen ve bilim tarafindan keşfedilmeden kitaplarda açıklanan
bilimsel gerçekler bunun kanıtı olabilir mi? Bu doğruysa da yine
çıkmazda kalınıyor. Böyle birşey varsa ve dinler yoluyla dünyadaki
yaşamı değiştirdilerse gelecekten gelenler ve de bu değişen dünyada
zaman makinesi icat edilemeyecekse...
Bütün bu söylediklerimin sonucunda ben de kendi kendime bir çelişkiye
düşüyorum. İki yol var, biri diyor ki kader kesin bir belirlilikle her
şeyi kontrol eder, zamanda yolculuk var olan kütlenin başka bir zaman
noktasına taşınması olsa bile etkisi olamaz, zamanda yolculuk da
anlamsız olur. Zaten senin zamanda yolculuk yapacağın da bellidir,
nasıl tepkiler verip ne sonuçlara sebep olacağın da belirlidir.
Kanıtlanan gerçekler de, açık seçik belirtmektedir ki, madde
elektronlardan oluşmaktadır- ki bu bize daha saçlarımızı ortadan
ayırdığımız dönemlerden, ilkokul sıralarından beridir
öğretilegelmektedir. Bu da şu anlama gelmektedir ki, madde daimi bir
titreşim halindedir. Elektronlar sürekli hareket halindedir. Bu gerçeği
kabullendiğimiz anda, bedemizin, klavyenin, odunun, bardağın da daimi
hareket içerisinde olduğunu da kabullenmişizdir. Ve bu da şu tümevarımı
ortaya çıkarır:
On, yüz, bin, beşyüz, altımilyon yada milyarda bir ihtimal de olsa
maddelerin birbirleri içerisinden geçme imkanları vardır. Elektronların
titreştiği anı hayal edersek bunların aralarında mevcut olan boşluğu da
hesaba katmamız gerekmektedir. İşte bu ihtimal öylesine gerçektir ki;
duvara fırlatılan bardağın, o ulvi anda, iki elimizin parmaklarını
kenetlemişizcesine, duvardan geçmesi muhtemeldir. Bardağın elektronları
arasındaki boşluk ve duvarın elektronları arasındaki boşluklar, olur
ha, işte bu anda birbirleri üzerine denk gelmiştir ve bardak duvarın
öbür tarafına geçip, şankırt diye düşerek kırılmıştır. Mantık dahilinde
gerçekleştirlen bu varsayımın gerçek olması ihtimali tüyler
ürperticidir.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:30 pm

Zamanda yolculuk olasılığı B_man_worlds_kaku
İşte buradan yola çıkarsak, zaman yolculuğu
mümkündür.Çünkü uzay bükümlüdür- misal deniz dalgaları- ve uzay mekiği
ya da her neyse uzayın bükümlü kıvrıklarından (bkz: swh) birini delip
geçtiği takdirde bambaşka bir yerde bulunması mümkündür. Uzay
bükümlüdür çünkü; paralel evrenler- ki öyle birşey gerçekten varsa,
kelebek etkisi adı verilen paralel evren kesişmeleri dahilinde sürekli,
üslü sayıların katbekat artışı gibi, genişlemektedir. ve her yeni
evrende yeni olasılıklar vücuda gelmektedir.

Varsayım şu yöndedir ki; her evrenin kendi enerjisi kendi içerisinde
sabittir yani içinde bulunduğumuz anın enerjisi, bir sonraki anınkine
eşittir. Çünkü enerji dönüşümü, evrenin kendi içerisinde
sağlanmaktadır; aynen çarkı döndüren suyun kinetik ve potansiyel
enerjilerinin santralde elektrik enerjisine dönüşmesi gibi. İşte bu
sayede, ilerleyen teknolojinin olanakları dahilinde evrenin enerjisini
bir şekilde hesaplayabilmemiz mümkündür. Eğer bu başarılabilirse, zaman
yolculuğunun mümkünatı vardır. Ve şu şekilde mevz-u bahistir: bu andan
söküp alınan bir madde- ki bu da bizlere zaman yolculuğu dediğimiz
şeyin yalnızca ve yalnızca geçmişe doğru, geriye doğru bir "madde
transferi" olduğu gerçeğini kanıtlamaktadır- bir önceki ana, o andan
eşit enerjiye sahip bir madde çıkarıldığı takdirde- ki zor olan da işte
budur- geçmişe transfer edilebilir ve bu paralel evren arasındaki sabit
enerjili bir dönüşümle mümkündür. Ve anlar arası geçişin, bükümlü
uzayın sırları çözüldüğü takdirde, muhtemelen kara deliklerin enerji
emme ve enerji boyutlandırma nitelikleri kullanılarak, sağlanması
tahayyül edilebilir.
Daha önemlisi de şu sorudur; eğer günün birinde zaman yolculuğu
yapılacaksa, o yolculuk çoktan "yapılmış" demektir! Yani atıyorum 2345
yılında yapılan zaman yolculuğu evren için bir milattır ve şu an
yaşadığımız herşey aslında önceden planlamış, daha doğrusu sonradan
planlanmış bir sistemin işler halde bulunuşudur. 2345 yılında zaman
yolculuğuna imza atan bilimadamları, 2004 yılında pills diye biri
sözlüğe biriyle bir entry girsin demişler, ve beni bir şekilde bu
bilgisayarın başına oturtmuşlardır. Ve daha daha önemli soruda şudur:
eğer bu varsayım gerçekse, bu an gerçek değildir ve kelebek etkisi
tamamı ile gerçektir, şu an milyarlarca evrenle aynı anda yaşıyoruzdur
ve şu an içinde bulunduğumuza inandığımız bu dünya, olması gereken ve
bize yaşatılan dünyadır. Aslında Thales diye biri yoktur muhtemelen,
veya Newton veya Kleopatra ve bildiğimiz , öğrendiğimiz, "inandığımız"
herşey, aslında bu sistemin bir parçasıdır. Ve zaman yolculuğu
yapıldıktan sonraki gelecek tamamı ile bir muammadır. İşte asıl
ürkütücü olan da budur. Zaman belki de ileriye doğru değil geriye doğru
ilerlemektedir. Ve back to the future da olduğu gibi, geçmişe gidip,
kendimizi öldürebilmemiz dahilinde, bu sistemin çöküp çökmeyeceği
sorunsalı konuyu kendi içerisinde kilitlemektedir. Eğer "yazılmış" bir
tarih varsa, bizim bu tarihin ilerlemesine yardımcı olan minicik,
önemsiz, planlanmış, dizayn edilmiş oyuncaklar olduğumuz varsayımı
inanç, gerçek, varoluş üçgenin üzerine oturtulmuş olan hayat
temellerini derinden sarsmaktadır. Fakat tekrar başa dönersek, ve
elektron teoremlerimize bir kez daha göz atarsak, asıl çözümlemesi zor
olanın bunlar olduğunu görmemiz çok doğaldır. Ve kimyasal, elektriksel,
biyolojik ve matematiksel değerler üzerine kurduğumuz hayatlarımızın ne
denli komplike ve ne kadar karmaşık olduğunu...
Eğer zaman yolculuğu mümkün olsaydı şu an ortalık gelecekten gelen
adamlarla dolu olurdu. Madem istenilen zamana gidilebiliyor zaman
makinesinin veya zamanda yolculuğun icadının bir önemi yoktur. Bundan
75 bin yıl sonra bu buluş gerçekleşmiş olsa bile bugüne gelebilirlerdi.
Böyle bir şey olmadığına göre (olduğu herkes tarafından aşikar
olmadığına göre) zaman yolculuğu diye bir şey yoktur. Tabi bu sav tek
bir evren ve tek bir zaman çizgisi için mantıklı olmakla beraber
paralel evrenlerin varlığı kabulünü dışarıda bırakmaktadır. Eğer
zamanda yolculuk mümkünse fakat yolculuk yapılan evren veya zaman
dilimi zaman yolculuğuna çıkılmadan önceki evren ve zaman dilimi ile
aynı değilse bu durumda zaman yolculuğunun mümkün olabileceği
düşünülebilir. Fakat bu durumda da geçmiş ve gelecek kavramlarının
birbirine girmesi nedeniyle zaman kavramından bahsetmek olanaksızdır.
Bu durum ancak zaman kavramının olmadığı bir evrende mümkün
olabileceğine göre zaman kavramının var olduğu bizim evrenimiz için pek
de olanaklı bir olay değildir.
ZAMAN İÇİNDE YOLCULUK YAPMAK TEORİK OLARAK MÜMKÜN MÜ?
Bu soruya yanıt verebilmek için zaman içinde yolculukla ne
kastettiğimizi biraz daha belirginleştirmeliyiz. Zamanın günlük
ilerleyişini bir kenara bıraktığımızda soru iki parçaya
bölünebilir:Kısa bir süre içinde (insan ömründen az bir sürede)uzak
geleceğe yolculuk yapmak mümkün mü? Geçmişe yolculuk yapmak mümkün mü?
Günümüzün temel fizik anlayışına göre ilk sorunun cevabı “kesinlikle
evet” iken, ikincisinin cevabı “belki” dir.
Uzak geleceğe yolculuk yapma mekanizması, Özel Görelilik Kuramı’nın
zaman genişlemesi etkisi ile açıklanır.Bu etkiye göre,hareket den bir
saat ışık hızına yaklaştıkça daha yavaş çalışır.Deneylerle ölçülerek
varlığı kanıtlanmış zaman genişlemesi etkisi biyolojik saat de dahil
olmak üzere tüm saatler için geçerlidir.
Eğer bir astronot sabit g ivmesi ile devamlı olarak hızlanan(bu ivme
yeryüzündeki yerçekimine eş bir kuvvet üretecektir.) bir uzay aracına
binip dünyadan ayrılırsa bu astronot yaklaşık bir yıl içinde ışık
hızına yaklaşmaya başlayacaktır.Uzay aracı hızlanmaya devam ettikçe
ışık hızına giderek yaklaşacak ve uzay aracındaki saatler de
dünyadakilere oranla gittikçe yavaşlayacaklardır.Bu koşullar altında
galaksimizin merkezine gidip dünyaya dönerek atılacak tur (60000 ışık
yılı mesafesi) uzay aracının zamanına göre sadece 40 yıldan biraz daha
az bir sürede tamamlanacaktır.Astronot dünyaya geri döndüğünde sadece
40 yıl yaşlanmış olurken yeryüzünde 60000 yıl geçmiş olacaktır.
Böyle bir yolculuk güç mühendislik sorunları yaratır: kütlenin tam
olarak enerjiye dönüştürüldüğü bir durumda bile ihtiyaç duyulan enerji
gezegen kütlesinden daha büyüktür. Ancak buna rağmen bilinen fizik
kanunlarına göre bu yolculuğu engelleyecek bir şey olamaz.
Geçmişe yolculuk ise –çoğu insanın zamanda yolculuktan kastettiği
budur- çok daha belirsiz bir konudur. Einstein’in Genel Görelilik
denklemlerinde bir kişinin kendisine ya da belki büyükannesine
rastlayacağı bir zaman çizgisini takip etmesini sağlayacak bir çok
çözüm vardır. Ama buradaki sorun bu çözümlerin gerçek evrende
gerçekleşmesi mümkün durumları mı gösterdiği yoksa hepsinin aslında
bilinen fizikle bağdaşmayacak matematiksel tuhaflıklar mı olduğuna
karar vermenin zorluğundan kaynaklanır.Bugün itibariyle evrenimizde
zaman yolculuğunun olabileceğini işaret eden herhangi bir deney ya da
gözlem yoktur.Geçtiğimiz senelerde birçok teorik fizikçi tarafından,
daha önce zamanda yolculuğun gerçekleşmediği bir evrende zaman makinesi
yapmanın başka bir deyişle geçmişe uzanan yeni yolar yapmak amacıyla
uzay-zamanla maddeyi birlikte yönetebilmenin saptanmasını amaçlayan
çalışmalar yapılmıştır.
Peki bir zaman makinesi nasıl yapılabilir? Şimdilerde tartışılmakta
olan en basit yolu solucan deliği (uzay-zamandaki iki ayrı bölgeyi
birbirine bağlayan tünel) bulup, deliğin ağızlarından birindeki hızın
diğerinden daha büyük olmasını sağlamak. Bu durumda solucan deliğinden
geçişle zamanda geriye yolculuk yapılmış olacaktır.
Peki solucan deliğini nasıl bulabiliriz? Solucan deliklerinin
özellikleri geçtiğimiz on yılda uzun uzun incelenmiş ve solucan
deliklerinin özelliklerine dair kapsamlı bilgi edinilmiş olsa da,
makroskobik ( bir insanın ya da uzay aracının geçebileceği büyüklükte)
bir solucan deliğinin nasıl yapılabileceğine dair çok az bilgiye
sahibiz. Bazı kuantum yerçekimi teorilerine göre uzay-zaman solucan
deliklerinin çok küçük ölçeklerinde (1033 santimetre veya bir
elektrondan milyarlarca kez daha küçük halinde) karmaşık, köpüğümsü bir
yapıdadır. Bazı fizikçiler bu gerçekten mikroskobik boyutlardaki kurt
deliklerinden birini tutup onu kullanılabilir bir büyüklüğe kadar
genişletmenin mümkün olduğuna inanmaktadırlar.Ancak bu fikirler hala
varsayım olma özelliğini korumaktadır.
Teorik fizikçiler, fiziğin çeşitli açılarından şu ya da bu doğa
kanununun kronolojiyi koruyarak zaman makinesinin yapılmasına engel
teşkil edip etmeyeceğini saptamak için çeşitli araştırmalar
yapmışlardır.Ancak tüm bu çalışmalar içinde solucan deliğini kullanarak
zamanda yolculuğun yapılmasını engelleyebilecek bir tek şeye
rastlamışlardır.1982’de birleşik devletler deniz akademisinden Deborah
A.Konkowski’nin yürüttüğü çalışmalarda kütlesiz nicelikli alanın
(örneğin bir foton) vakum durumundaki enerjisinin, zaman makinesi
çalıştırıldığında büyüyebileceğini ve makinenin çalışmasını
engelleyebileceğini gösterdi. Daha sonraki çalışmalar ise büyüyen
enerjinin uzay-zaman geometrisinin makinenin çalışmasını durduracak
denli hızlı değiştireceği konusunda bir kesinlik olmadığını
göstermiştir.Son çalışmalar kütleye sahip bir alanın (örneğin elektron)
vakum halindeki enerjisinin sınırsız şekilde büyümeyeceğini
göstermiştir. Bu bulgular parçacık fiziğini düzenleyerek zaman
makinesinin çalışmasını sağlayacak bir yol olabileceğine işaret
etmektedir.
Başka bir fikir: Uzay, elektromanyetik bir matkapla
delinebilir... Maddesel serbestlik uzayda ancak "on üzeri eksi
yirmibeş" çapında bir koridordan geçebilme yeteneğine sahiptir. Bu
pratik olarak bir ağız kalabalığı değildir. Bu koridorun genişlemesi
için etrafindaki gravitasyon ağının açılması gerekir. Bu da
elektromanyetik ve aynı fazda dönebilen bir matkap etkisi ile mümkündür.
Zaman ve Genel Görecelik Kuramı
Zamansızlık gerçeğini anlamamıza yardımcı olacak önemli bir konu,
“yüzyılın en büyük bilimadamı” sıfatını taşıyan Albert Einstein’in
geliştirdiği Genel Görecelik Kuramı’dır. Görecelik, zamanın evrenin
farklı noktalarında farklı “hız”larla aktığını, hatta “durabildiğini”
göstererek, mutlak bir kavram olmadığını, değişken bir algı olduğunu
ispatlar.
Öncelikle, zamanın ne anlama geldiğini düşünmeye çalışalım. Zaman; duyu
organlarımız tarafından art arda gelen birtakım olaylar neticesinde
hissedilen, tarifi son derece güç olan bir tür algıdır. Zamanın
akışını, etrafımızda gözlemlediğimiz hareket değişikliklerini
birbirlerine kıyaslayarak anlarız. Örneğin; bardak yere düşer ve
kırılır, kömür yanar ve kül olur, yürürüz ve bir an önce odanın bir
ucundayken bir an sonra odanın diğer ucunda oluruz. İşte sebep-sonuç
ilişkileri çerçevesinde meydana gelen tüm bu olaylar, çevremizde
gözlemlediğimiz tüm bu hareketlilik bize zamanın geçtiğine dair bir
izlenim verir.
Ama zamanı ölçmek için kullandığımız kavramlar, çok değişkendir. “Yarım
saat” dediğimiz süre, eğer sıkıcı bir bekleme içindeysek, saatler kadar
uzun gelebilir. Aynı yarım saati, çok eğlenceli ve bitmesini
istemediğimiz bir durumda, üç-beş dakika kadar kısa bir süre gibi
algılarız. Yani aslında zaman algısı, bizim için farklı “hız”larda
akabilmektedir.
Zamanın akış hızı hakkında bir fikre sahip olmamıza neden olan etken
ise, zaman için kullandığımız referanslardır. Güneş doğar ve batar ve
ertesi gün tekrar doğduğunda “bir gün geçti” deriz. Bu olay 30-31 kez
tekrarlandığında bu kez “1 ay geçti” deriz; ama sorulduğunda bu bir
ayla ilgili fazla detay hatırlamadığımızı, geçen zamanın sanki sadece
bir an gibi olduğunu düşündüğümüzü itiraf ederiz. Eğer gündüz geceyi,
gece gündüzü takip etmese ve elimizde zamanın geçtiğini gösterir bir
saatimiz olmasa, belki de geçen zamanın ne kadar olduğuna, bir günün ne
zaman başlayıp ne zaman biteceğine dair doğru bir tahminde bulunmamız
mümkün olmayacaktı. Bu açıdan zaman, bizim için belirli referanslar
olmaksızın, ne hızla aktığı konusunda kesin bir yargıya varamayacağımız
bir algıdan ibarettir.
Ama önemli olan bu referansların değişmez ve sabit olmamasıdır. Bu gerçek bizi Genel Görecelik Kuramı’na götürür.
H.G.Wells 'in Zaman Makinesi (Time Machine):
Zamanda yolculuk olasılığı Time_Machine
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:31 pm

Einstein'ın Görecelik teorisi, hıza ve konuma göre uzayda farklı zaman
dilimleri olduğunu göstermiştir. Karadelikler ise zamanın durduğu
zamansızlık ve sonsuzluk boyutunun meydana geldiği fiziksel olaylar
olarak karşımızda durmaktadır. Tüm bunlar, mitsel ve dinsel
metinlerde'de bahsedilen zamanın göreceliğinin bilimsel
açıklamalarıdır. Hız ve Zaman
Einstein, zamanın göreceliği kavramını bilimsel olarak ortaya
koymuştur. Bu teoriye göre, zaman mutlak ve değişmez değildir. Zaman,
her cismin hızına ve konumuna (çekim merkezine olan uzaklığına) göre
hızlı veya yavaş geçmektedir.
Einstein’a göre bir sistem hızlandıkça o sistem üzerinde zaman
yavaşlamaktadır. Işık hızına yakın bir hızla hareket eden bir aracın
içinde zaman daha “ağır” akar. Her türlü organik, biyolojik ve anatomik
yapı daha ağırdan işlemeye başlar. Atom düzeyindeki tüm hareketler
yavaşlar. Zamanın hıza göre olan bu değişimini, uzayda hareket eden bir
araçtaki gözlemci, yani bir astronot anlayamaz. Çünkü onun da her türlü
hücre fonksiyonu, dolaşım ve solunum sistemi daha ağır işleyecektir.
Dünyada bildiğimiz 3 saatlik bir zaman geçtiğinde uzay kapsülü içindeki
adam için sadece 3 dakika geçmiştir.
Görecelik Kuramı olarak bilinen bu teoriyi açıklamak için kullanılan
bir diğer örnek “ikizler paradoksu”dur. Bu örnekte aynı yaşlardaki
ikizlerden biri dünyada kalırken, diğeri ışık hızına yakın bir hızda
uzay yolcuğuna çıkar. Geri döndüğünde ikiz kardeşini kendisinden çok
daha yaşlı bulacaktır. Bunun nedeni uzayda seyahat eden kardeş için
zamanın daha yavaş akmasıdır.
Rakamlarla ifade etmek gerekirse, eğer ikizlerden uzayda yolculuk
yapanın roketi ışık hızının yüzde doksandokuzuna erişirse, dünyada 30
yıl geçerken uzayda yalnızca 2.9 yıl geçer. Bu örnek bir baba-oğul için
düşünülecek olursa uzay yolculuğuna çıkan baba 27 yaşında dünyadaki
oğlu ise 3 yaşında olsa, 30 dünya yılı sonra baba dünyaya döndüğünde
kendisi 30 yaşında olacağı halde oğlu 33 yaşında olacaktır. Diğer bir
deyişle oğlu babasından yaşlı olacaktır.

Zamanda yolculuk olasılığı SAATLER12Güneş
yüzeyine çok yakın bulunan bir astronotun saati dünyadaki saatlere göre
daha yavaş işler. Çünkü Güneş dünyaya kıyasla daha büyük kütlelidir.
Bu kurama göre hız arttıkça zaman kısalmakta, sıkışmakta; daha ağır,
daha yavaş işleyerek sanki durma noktasına yaklaşmaktadır. Einstein tüm
bunları denklemlerle, formüllerle haber vermiştir.
Ayrıca Einstein, bir cismin sadece hızının değil, konumunun da zamanı
etkilediğini ispatlamıştır. Buna göre, büyük cisimlere yaklaştıkça
zaman yavaşlamaktadır. Örneğin, Güneş yüzeyine çok yakın bulunan bir
astronotun saati dünyadaki saatlere göre daha yavaş işler. Çünkü Güneş
dünyaya kıyasla daha büyük kütlelidir.
Zamanın göreceli oluşu, saatlerin yavaşlaması veya hızlanmasından
mekanik bir zembereğin ağır işlemesinden değil; tüm sistemin atom altı
seviyesindeki parçacıklara kadar farklı hızlarda çalışmasından ileri
gelir. Başka bir deyişle zamanın kısalması içinde bulunan kişi için
ağır çekim bir filmde rol almaya benzemez. Zamanın kısaldığı böyle bir
ortamda insan vücudundaki kalp atışları, hücre bölünmesi, beyin
faaliyetleri dünyaya göre daha ağır işlemektedir. Kişi zamanın
yavaşlamasını hiç farketmeden günlük yaşamını sürdürür.
Ünlü yazar Lincoln Barnett, Genel Görecelik Kuramı’nın ortaya koyduğu bu sonuçları şöyle özetler:
“Einstein sonsuz geçmişten sonsuz geleceğe akan şaşmaz ve değişmez bir
evrensel zaman kavramını bir yana bıraktı. Ona göre zaman duygusu da
renk duygusu gibi bir algıydı. Rengi ayırtedecek bir göz yoksa renk
diye bir şey olmayacağı gibi, zamanı gösterecek bir olay olmadıkça bir
an, bir saat ya da bir gün hiçbir şey değildir. Zamanı en iyi
Einstein’ın şu sözleri açıklar; ‘Bireyin yaşantıları bize bir olaylar
dizisi içinde düzenlenmiş görünür. Bu diziden hatırladığımız olaylar
‘daha önce’ ve ‘daha sonra’ ölçüsüne göre sıralanmış gibidir.”
Bir cismin hızına ve konumuna göre hızlanıp yavaşlayabilen zaman, belli
şartlarda tamamen durabilmektedir. Bu durumda “zamansızlık” ve
“sonsuzluk” gibi kavramlarla karşılaşılmaktadır. Astrofizikçi William
Kaufmann, karadeliklerin olay ufkunda zamanın tümüyle duracağını ve bu
durumun sonsuza kadar süreceğini şöyle belirtmektedir:
“Karadeliği çevreleyen olay ufkunda zaman tümüyle durur. Eğer bir
arkadaşınızı karadeliğe doğru giderken izleyebilseydiniz, saatinin
gittikçe yavaşladığını görecektiniz. Olay ufkunu geçtiği anda da zaman
sonsuza değin duracağından arkadaşınızın saati de duracaktır.”
Görüldüğü gibi, insan zihni zamansızlığı kavrayamamasına rağmen
zamansızlık kavramı fizik formüllerine girmiş bilimsel bir gerçektir.
Ve bu gerçek, materyalist felsefenin 19. yüzyılın köhne bilgilerinden
miras kalan varsayımlarını açıkça geçersiz kılmaktadır.

Zamanda yolculuk olasılığı UzaygemisiEinstein'ın
görecelik teorisine göre, bir cisim hızlandıkça o cisimde zamanın akışı
yavaşlar. Örneğin ışık hızına yakın bir süratte giden bir uzay
gemisindeki zaman, durağan cisimlere göre çok daha ağır akar.


.....:: Nazi Almanyasının Teknolojik Sırları ve UFO'lar::.....
Zamanda yolculuk olasılığı UFOhitler Zamanda yolculuk olasılığı Haunebuantartica2

7 haziran 1945 tarihli new york times gazetesindeki haber
şöyleydi: "uçan daireler bir gizli silahtır. Almanlar tarafından
üretilmiş ve ülkenin batı sınırında ortaya çıkmıştır. Amerikan hava
kuvvetlerinin verdiği bilgiye göre , almanya göklerinde uçan gümüş
balonlar görülmüştür.Hatta bunların bazıları neredeyse saydam
yapıdadır."
Zamanda yolculuk olasılığı Headerufo3 Zamanda yolculuk olasılığı Germansaucer

Haberi izleyen günlerde UFOların alman yapımı silahlar olduğu
dedikodusu hızla yayıldı.Alman silah endüstrisinin bu garip nesneleri
ürettiğine inanılıyordu.UFO gözlemleri hızla artarken,özellikle
iskandinavya gökleri sık sık uçan gemiler tarafından ziyaret
ediliyordu.İskandinavyada alman garnizonları kurulmuş ve bunlar savaşın
sonuna kadar bölgede kalmışlardı.Bu dönemde "SS" ideolojisi, yapılan
bilimsel araştırmalar doğrultusunda insanlığın yararına ve çok sayıda
kişi tarafından kullanılabilecek yeni enerji kaynakları aramaya
yönelikti.Araştırma birimleri U-13 ve E-4, bu yeni teknolojiyi mükemmel
hale getirmek için çalışıyordu.Böylece Victor Schönberger 'in uçandaire
taslakları ortaya çıktı.Cisimlere Haunebu-1 ve haunebu-2 isimleri
verildi. Hazırlanan plan ve çizimlerin, ünlü temascı George Adamski'nin
1952 yılında resmini çektiği ufolarıyla inanılmaz bir benzerliğe
sahipti...
Zamanda yolculuk olasılığı NAZIdisk1 Zamanda yolculuk olasılığı NAZIdiskF
Almanlar 1941 ve 1942 yıllarında daire biçimli uçak üretimine çoktan
girmişti bile.Ancak ilk denemelerde çok büyük yapım hataları ortaya
çıktı. V-1, V-2, V-4 den sonra,1942 yılında mühendis Richard Miethe,
italyan bilim adamı Giuseppe Bellonzo ile V-7 nin yeni modeli üzerinde
çalışmaya başladı. Zaman geçerken Hitler'in de desteğini alan
Miethe-bellonzo ekibi, Schriever-Habermohl ikilisiyle ortak araştırmaya
girdiler.Böylece inanılmaz efsanevi V-7 ortaya çıktı ilk uçuş denemesi
20.813 metre, ikinci uçuşta ise 24.200 metreye kadar yükseldi.
Diğer yandan Vril adıyla bilinen uçan diskler projeside devam ediyordu.
Bu projenin mimarı Schumann grubuydu ve mucize yaratan silahlar
konusunda uzmanlaşmış SS E-4 bölümünden destek alıyordu. Vril-1
serisinde tam17 cismin üretildiği biliniyor. Disklerin çapı 11.56 metre
idi ve 2.900 kilometre saat hızına ulaşabiliyorlardı. garip bir biçimde
Vril-1 ve Vril-9 un görünümleri, amerikalı astronot Edwin Aldrige'in ay
yüzeyinde gördüğü nesnelere çok benziyordu!..
Zamanda yolculuk olasılığı Haunsaucer Zamanda yolculuk olasılığı Naziufozz
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:32 pm

Almanlar savaşın sonuna kadar silahlarını mükemmel hale getirmek için
çalışmayı sürdürdüler. Yeni projelerine " ateş topu" adını wermişlerdi.
Radyo dalgalarıyla yönlendirilen ateş toplarının tek amacı vardı: yok
etmek!.. Düşman uçaklarından çıkan gazı buluyor ve radarlarını işlemez
hale getiriyordu. Motorun yada elektrik sisteminin tümüyle çökmesini
sağlayan ateş topları ürkütücüydü. Bu özellik, bazı UFO gözlemlerinde,
UFO'nun yakın teması sırasında araba motorlarını durdurması , elektrik
kesilmesi yada elektrikle çalışan cihazlardaki geçici bozulmayı akla
getiriyor.
O dönemde, bugün UFO adını verdiğimiz dairesel biçimli taşıt araçları
inşaa edildi, kullanıldı we tanıklar tarafından sayısız gözlem yapıldı.
Şimdi bu tanıklardan birini orjinal almanca metinden yapılan çeviriyle
yeniden gözden geçirelim.Çok gizli askeri belge özelliği taşıyan
gözlemde tanığın adı ve kimliği açıklanmamıştır:
"Almanya'nın Bavyera bölgesindeydim.Cumartesi
öğleden sonra, akşam olmak üzereydi. Karşı taraftan yüksekliği pek de
fazla olmayan uçan bir cismin yaklaştığını gördüm.Çapı 8 ila 20 metre
arasındaydı. Çevresine ıslık sesi yayıyordu ve cisim hafif bir
titrreşim ile sarsılıyordu.Cismin alt kısmında üç yarım küre bir tanede
mavi nokta vardı. Ortadaki gamalı haç resmi hemen dikkatimi
çekti.Pencere benzer bir şey yoktu sadece delikler vardı. Bu ıssız
mekanda ve çevrede artık çalışmayan eski fabrikalardan başka bina
yoktu.Garip cisim alçaldı ve görebildiğim kadarıyla bir duvarın
arkasında yere indi. Az sonra ortaya çıkan kamyon cisme yaklaştı ve
uzaktan pek de seçemediğim şeyler olmaya başladı.Sadece insan formunda
iki silüet görebildim. Biri uçan cismin alt tarafında diğeri ise
üstündeydi.Uçan disk yüzeyi metal plakalarla kaplanmışa benziyordu. Hem
alttaki üç küre hemde üst tarafta çıkış borusuna benzeyen bölümler
dikkatimi çekti. Az sonra 'NSU 80 Solingen' plakalı bir araba geldi.
Bunu yeşil bir volkswagen izledi.Gidip yakından bakmaya karar
verdiğimde ise, uçan cisim çoktan ortadan kaybolmuştu.Yaptığım
gözlemden bir hafta sonra, bu bölgede pek çok kişinin UFO gördüğüne
dair raporlar verildi.Benimle aynı cismi yada benzerlerini görmüş
olabileceklerini düşündüm.Benzincide çalışan bir adamla konuştuğumda
onunda aynı cismi gördüğünü öğrendim."

Zamanda yolculuk olasılığı Haunebunazi
Zamanda yolculuk olasılığı Nazicraft
Çetin BAL: UFO teknolojisi konusunda çalışmalar
yapan ''Nazi Almanyası'' görünmezlik teknolojisi, zamanda yolculuk ve
boyut atlaması konularıylada yakından ilgilenmişlerdir.Hatta bu ve
benzeri teknolojilerin araştırılması için Tibet ve Hindistan
taraflarına VİMANA adı verilen, destanlarda adı geçen uçan
araçların tarih öncesi kayıtlarının incelenmesi yönünde bir ekip
gönderildiği speküle edilmektedir.Benim kanımca o dönemdeki NAZİ bilim
adamları elektromanyetik gücün bir çok doğa üstü gibi görünen
fenomenlere yol açabileceğini biliyorlardı.Ve bahsi geçen
teknolojilerin elektromanyetizmin gizemli yapısı içinde
çözülebileceğini her nasılsa bir şekilde biliyorlardı.Ve
elektromanyetizmin prensiplerini kullanarak yerçekimine karşı
gelebileceklerini düşünüyorlardı.
Zamanda yolculuk olasılığı Nazi2saucer
Zamanda yolculuk olasılığı Nazisaucer
Hitler OKÜLT bilimlerlede ilgileniyordu.Alman ırkının geçmişteki büyük
bir uygarlığın (ATLANTİS'in) devamı olan üstün bir ırk olduğunu
düşünüyordu.Adolf Hitler spiritüel (ruhsal) bilgilerle ve bu kanaldan
yapılan dünya dışı bağlantılarla da ilgilenmekteydi.Her ne kadar da
bilinen alışıldık tarih kayıtları içinde yer almasa da Hitler'in ufolar
ile ilgili bir takım çalışmalar yaptığı ve hatta UFO'ları kullandığı
doğrudur. İnanması hayli güç bir spekülasyona göre O
zamanlar Adolf Hitler'in sağ kolu Genaral Himmler'e bu görev
verilmişti. O da son derece negatif bir varlık olduğu için düşünce
formu şeklinde negatif Orion'lu uzaylılardan yardım alarak çok
gelişmemiş UFO araçları yaparak kullandıkları söylenebilir ama gelişmiş
UFO'ları kullanmalarına ''Dünya Dışı Konfederasyon'' tarafından izin
verilmemiştir... Eğer dünyaya koruyucular ve Satürn Konseyi tarafından
karantina uygulanmamış ve özgür irade yasası olmasaydı, Hitler gelişmiş
Ufo'ları devreye alacak ve tüm dünyayı 1 hafta içinde denetim altına
alabilecekti...

Almanya'da ortaya çıkan yeni tarihi kaynaklar Hitler'in savaşın son
döneminde UFO'lara benzeyen uçaklar geliştirdiğini ortaya koydu. Alman
belgeseline göre 1943 yılında Naziler Avrupa'da üstünlüğünü korumaya
devam ediyordu. Ancak diğer bölgelerde orduları gerilemeye başlamıştı.
Bunun üzerine Hitler çareyi Pseudonym 7 adı verdiği kanatsız uçaklar
üretmekte buldu. Andreas Epp adlı bir mühendisten çalınan planlarla
hazırlanan prototip uçaklar, radarlara yakalanmıyor ve kendi
çevrelerinde dönerek hareket ediyordu. Hazırlanan 15 prototip uçağın
görünüşü UFO'lara benziyordu.
Mussolini'ye tanıttı
Hitler test uçuşları başarıyla sonuçlanınca bunları dostu İtalya lideri
Mussolini'ye de tanıttı. Mussolini'nin silah danışmanlarından Luigi
Romersa (84) Almanlar'ın UFO'sunu "Yuvarlaktı, ortasında çevresi
tamamen camla kaplı bir kokpiti, kenarında jet motorları vardı" diyerek
tarif ediyor. Fabrika hataları nedeniyle uçaklar üretilemedi. Savaşın
son aylarında da Prag'da Skoda fabrikası ile beraber çizimleri ve
prototipleri de yok edildi.
Zamanda yolculuk olasılığı German-Vril04 Zamanda yolculuk olasılığı German-Vril20

ADOLF HİTLER, EMELLERİNE ULAŞABİLMEK İÇİN BİLİMİN EN UÇ
SINIRLARINA GİTMEYİ DE İHMAL ETMEDİ. KUSURSUZ IRK İÇİN GENLERLE OYNADI,
DÜNYAYI FETHETMEK İÇİN UFO İMAL ETTİRDİ.”
Haziran 1937”de, Hitler ve Goering”inde aralarında bulunduğu Nazi
ordusunun başta gelenleri, birliklerinden özel olarak seçilmiş
kuvvetleri ülke dışına yolladılar. Bu birliklerin görevi, uzay ve
uzaylılarla ilgili bilgi toplamaktı. Araştırmalar sırasında Türkiye
sınırları içinde Nuh”un Gemisinin bulunduğu farz edilen Ağrı Dağı”nda
bazı hikayeler dinlediler.
Bu hikayelere göre 200 nesil önce, gökyüzünden büyük ve de çok
gürültülü bir ev yeryüzünüze indi. Ev olarak adlandırılan uçan nesnenin
çıkardığı gürültü, köyde bulunan herkes tarafından duyulmuştu. Daha
sonraları köy halkından biri; bu nesneyle karşılaşmış. İçinden çıkan
insana benzeyen varlıklar adamı selamlamış. Adama gemiye gelmesini
söylemiş. Adam köylülere geminin dışının dokunulmayacak kadar sıcak ve
parlak olduğunu, ayrıca içeri girdikten sonrada geminin havalanıp bir
kuş gibi uçtuğunu, adamların içeri girdikten sonra taştan yapılmış
şapkalarını çıkarıp onunla konuştuğunu anlatmış.
Resimlerin çekildiği tarih: 1944
Zamanda yolculuk olasılığı Hitlerufoo1
Zamanda yolculuk olasılığı H22nazi

Anlatılan hikaye Almanya”ya bildirildi. Bir ay sonra aynı
bölgeye iki birlik daha gönderildi. Birinci grupta, Hitlerin ünlü
kimyasal ölüm silahlarını üreten bilim adamları vardı. Bu grup,
bahsedilen evi bulmak üzere görevlendirilmişti. Bilim adamları, o günün
bütün teknolojisini kullanarak bahsedilen evi aramaya başladılar.
Sonunda da bu amaçlarına ulaştılar. Bir dağın tepesindeki mağaranın
içinde bu gemiyi buldular. UFO, 25 metre genişliğinde ve 8 metre
yüksekliğindeydi. Dünyada bulunmayan katı bir maddeden yapılmıştı.
Bilim adamları gemiyi çalıştırmayı denediyse de başarılı olamadı.
Aralık 1938 yılında, bulunan UFO, büyük bir gizlilik içinde Almanya”ya
getirildi. UFO araştırması için Almanya”da ki en ünlü bilim adamları
Münih’in kuzeyinde kurulan bölgeleye getirildiler. Araştırma
laboratuarı, başka kuvvetler tarafından fark edilmemesi için eski tuz
madenlerinin bulunduğu bir bölgeye konuşlandırıldı. Fakat bu bölgenin
Amerika Birleşik Devletleri ajanları tarafından fark edilmesi uzun
sürmedi. Nazi bilim adamları ise, UFO ve bileşenleri hakkında birçok
bilgiye sahip olmuşlardı.
Temmuz 1941”de, Amerika Birleşik Devletleri, Oz kod adını verdikleri
bir ajanını bu laboratuara sokmayı başardı. Oz, buranın resimlerini
çekmiş, burası hakkında birçok belge almıştı. Fakat bunların Amerika”ya
gönderilmesi sırasında, Almanya”da ki Nazi hazinesini toplayan Rus
birlikleri tarafından bu belgelere ve resimlere el konulmuştu. Büyük
bir Rus birliği bu topraklara gönderilmiş, ondan sonraki zamanlarda da
ne bu kurulan UFO üssünden ve ne de belgelerden hiçbiri bulunamamış.
Nazilerle UFO’ların yakınlığı hakkında birçok belge ve söylenti mevcut.
II.Dünya Savaşı”nda Nazi”lerin bu UFO’ları kullandığı söylentisi
var.Gerçekten bu teknoloji savaşta kullanılabilmişmiydi? Yada buna
fırsat oldumu? Bunu kimse bilmiyor ama bir gerçek varki oda ortalığın
bunca dumana boğulduğu bir yerde mutlaka bir gerçek payı olmalı..!
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:33 pm

Zamanda yolculuk olasılığı Naziufo30 Zamanda yolculuk olasılığı Naziufo20 Zamanda yolculuk olasılığı Tyskshipufo


THULE örgütü -Nazi ideolojisi ve Gizli zaman yolculuğu deneyleri
Çetin BAL: Aşağıda bahsi geçen Thule örgütüne dair resmi tarih kayıtlar
içinde yer almayan ve sadece bir takım söylentilerden ibaret olan
ilginç bazı bilgileri siz okurlarımın dikkatine sunmam gerektiğini
düşündüm.Çünkü en az bir çok gizemli olay kadar Thlu örgütü ve Nazi
teknolojisi ve Nazilerin ilginç araştırmacı yanları ve Nazi bilim
adamlarının ilgi alanları hep bir sis perdesi altında kalmış ve bu
noktada bir çok spekülasyon üretilmiştir.Bu spekülasyonlar NAZİ lerin
Atom bombası yapma girişimlerinden, yerçekime karşı gelen uçan disk
teknolojilerine ve zaman yolculuğu araştırmalarına kadar bir çok konuyu
kapsamaktadır.Bunlar ne kadar gerçek yada ne kadarı doğru bunu bilmek
yada bu konuda net bir fikir beyan etmek oldukça güç ve hemen hemen
imkansızdır.Resmi ve bilimsel anlamda tarihe baktığımızda tüm bunlar
bir deli saçmasıdır.Ama ben Modern bilimin gelişen serüveni içinde bu
NAZİler ve zaman yolculuğu hikayesini en tutarlı konsept içinde kalmaya
çalışarak ve en uçlarda gezerek toplamaya çalıştım.Sonuç olarak sizler
için biraz fantastik/ bilimkugusal gelebilecek aşağıdaki kısa makaleyi
oluşturdum.
Bizim söz konusu edeceğimiz Thule ise, bir ezoterik öğreti ve örgüt...
Şurası hiç de ilginç değildir ki, Thule Örgütünün sembolü, çift
boynuzlu Viking miğferidir. Söylemsel kökleri, kayıp kıta Mu'ya dayanan
bu öğretinin temel konusu, insan psikolojisinin derinlikleri ve
zamandır.Kimileri bu çift boynuzlu migferin bir wormhole tünelini
simgelediğini düşünmektedir.
(...Yanınızdakilerle birlikte bir zamandan başka bir zamana
sıçrayabilmektesiniz! Bu yanınızdaki, bir çakmak da bir uçak da bir
uzay gemisi de bir fabrika da olabilir!)
Thule örgütü'nün amaçlarına gelince ; bunlar özetle :
· Zamanda gidip gelen üstün yaratıklarla ilişkiye geçmek,
· Üstün bir Âri ırk oluşturmak : (Bunun için de saf bir Cermen ırkı
oluşturup pan-Cermenik bir Alman Imparatorluğu'nu kurmak ve bu
imparatorluğu Âri ırkın oluşturulmasında kullanmak) ve bu arada,
· Hıristiyanlık öncesi antik Alman kültürünün yeniden uyandırmak,
· Böylece dünyanın yazgısını değiştirmek ve
· Mu uygarlığına ulaşmaktı.
Gizlici örgüt ve öğreti olarak Thule'un felsefesine gelince; Bunu
Eckart, şöyle açıklıyordu: "Tule'un tüm sırları, eski bir kayıp
uygarlığa dayanır. İnsanoğlu ile dış zekalar arasında bazı varlıklar,
bu sırlara erenlere büyük bir güç kaynağı oluşturmaktadır. İşte bu
güçtür ki, Almanya'yı dünyaya egemen kılacaktır". Bu sözler, Nazizmin
de temelini oluşturuyordu.
Dikkat edilirse bu sıralamada adı geçen öğreti ve örgütlerin, aslında
yeterince heterojen bir kök ve geçmişe sahip olmadıkları görülür.
Üyelerin çoğunluğunun Hristiyan görünmelerine karşın, Thule için bu
bile gerek ve yeter bir koşul değildir. Açıkçası, Thule'un üye ve
öğreti olarak içeriğini netleştirmek oldukça zordur. Bu içerik içinde
Pagan, Cermen, Gnostik, Kabalacı yani yahudi mistizmi, Âri ırk ve bolca
Katolik unsurlar vardı. Yani, Thule'un oluşumu tek tip ve homojen
değildi. Bir kök Tötonlara giderken öbürü Cermenlere, bir başkası
Mu'ya, bir başkası Hint ve Tibet Aryenlerine, bir başkası
Tapınakçılara, bir başkası ise, doğrudan Masonlara gidiyordu. Saydığım
ve saymadığım bir çok öğe ve etken, kolayca Thule'da bir araya
gelebiliyorlardı ; çünkü ortak ve temel bir konu vardı: Zaman
gezmenliği!

19. yüzyılın başında, Almanya'da aşırı sağ eğilimleri ve birbirleriyle
de yakın ilişkileri olan Tapınakçılığa bağlı üç örgüt kurulmuştu:
Armanenschafft, Ordo Templi Orientis ve Ordo Novi Templi. Her üçü de
Tapınakçıydı.Bu üç örgütün en önemli işlerinden biri, Germenorden
(Alman Tarikatı) adlı örgütün kurulmasına katkıda bulunmalarıydı. Bu
Alman Tarikatı 1912'de kuruldu ve Âri ırkın varlığına ve üstünlüğüne
inanıyordu.
1. Dünya Savaşı sırasında ateşli Alman milliyetçilerini organize
etmişti. Onu önemli kılan asıl şey ise, Tuhule örgütünün oluşmasına
önayak olmasıydı. Thule Derneği ya da Almanca adıyla "Thule
Gesselschaft".
Thule Derneği’nin kurucusu "Baron Rudolf von Sebottendorff"tur. Diğer
adı, Rudolf Glauer.Yüksek öğrenimini yarım bırakıp, gemilerde üç yıl
elektrikçi olarak çalıştı. Böylece bir çok yer gezmiş oldu. Uzak
Doğuya, ezoterik öğreti ve gruplara da ilgisi bu sayede oluştu. Bu
gezileri sırasında simya, astroloji ve Kabala üzerinde çalışmış,
Gül-Haç felsefesi üzerinde de uzun araştırmalar yapmıştı.
Türkiye'de onu "Gizli Müslüman Baron" olarak biliyorlardı. Sufizmi
ayrıntılı biçimde biliyordu. Birçok tarikatla ilişkisi vardı. Güçlü bir
Mason kariyerine sahip olarak özellikle, Bektaşilikle ilgilenmişti.
Rudolf Hess: Bu topluluğa ilk katılanlardan biri kimdi dersiniz?
Rudolf Hess; Hitler'in kötü yoldaşı! Antisemitik düşünceleriyle ünlü,
"Oyuk Dünya Kuramı"nın babası, Aryan ırkının varlığına ve üstünlüğüne
inanan, ezoterik ve inisiyatik tarikatlarla bağlantılı bir bilim
adamıdır.
Barış görüşmeleri için İngiltere’ye gönderildi ama orada tutuklandı. Spandau cezaevinde ömür boyu hapse mahkum edildi.
Haushoffer: Thule’un en önemli ve etkili üyelerinden biri. 1869
doğumlu. Bir bilim adamı, Münih üniversitesinde profesör. Profesör ve
general. Hitlerle onu tanıştıran Rudolf Hess'ti. Kavgam'ı Hess ve
Haushoffer yazdırmıştı Hitler'e. Nazi Partisi için Gamalı Haçı seçen de
oydu. Deitrich Eckart'tan sonra Hitleri en çok etkileyen ikinci
insandı. 1934'de genç bir general ve çok
güvenilir bir kâhindi. Düşmanın saldıracağı yeri, saati ve mermilerin
düşeceği yerleri söylüyordu. Hitlere de Parise ne zaman gireceğini,
nerede ne kadar dirençle karşılaşabileceğini söylemişti. Rooswelt'in
ölüm tarihini de doğru olarak vermişti.

Uzak doğuda uzun yıllar resmi görevde bulundu. Japonca biliyordu. Ona
göre Alman ırkının kökleri Orta Asya'da idi. Aslında o da bir Gurdjief
öğrencisiydi. İkisi de Tibet Locası'na üyeydiler ve bu Tibet Loca'sının
dünyanın altında yaşayan ve insandan daha üstün bir tür ile ilişkisinin
olduğuna inanıyorlardı. Hitler, Himmler, Goring, fizikçi Morell de aynı
locanın üyeleri idiler.
Thule derneğinin özünü şöyle açıklıyordu: Thule'un tüm sırları eski
kayıp bir uygarlığa dayanmaktadır. İnsanoğlu ile dış zekaların arasında
bulunan bazı aracı varlıklar bu sırlara erenlere büyük bir güç kaynağı
oluşturmaktadırlar. Bu güç Almanya'yı bütün dünyaya egemen kılacaktır.
Yine bu güç ve bu gücün kaynağı, geleceğin üstün insanının ortaya
çıkması için imkan sağlarken, insan türünün de değişimine yol
açacaktır. İşte bu ifadeler özet olarak Thule’un da Nazizmin de
temelini oluşturmaktadır.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:33 pm

Zamanda yolculuk olasılığı 1944ssufo

Yaşlı bir okültist kadının kendisine yıllar önce anlattığı
"Almanya'yı kurtaracak Mesih" prototipini Hitler'de görmüştü. Bu
nedenle bu genç adamın elinden tuttu, onu Thule'nin zengin ve etkili
üyeleri ile tanıştırdı. 1923 yılında kurulan Milliyetçi Sosyalist
Parti’nin yedi kurucu üyesinden biriydi.
Aynı yıl öldüğünde, elindeki tüm bilgi birikimini Karl Haushofer’e
bırakmıştı. Vasiyetinde ise, şöyle diyordu: Hitler’i izleyiniz. Dans
edecektir; ancak müziği ben yazdım. Onlarla temasa geçmesi için gerekli
araçları kendisine verdik. Bana da sakın acımayın. Tarihi herhangi bir
Alman’dan daha fazla etkilemiş olacağım.
Eckart ve Rosenberg 1920'de Hitler’le tanıştılar ve onu üç yıl sıkı bir
eğitimden geçirdiler. Hitler’e doğu ezoterizmini, gizli dilini ve bu
dille konuşmayı öğreten Eckart'tı. Öğretisini iki bölümde Hitlere
aktarmıştı : Gizli öğreti ve propaganda.
Bu da gösteriyor ki, Hitler üzerinde birinci derecede etkili olan bir
isimdir. 1923'de Nazi partisi kurulduğunda Kurucu yedi üyeden biriydi.
Hiç kuşkusuz, Hitler’in ve Nazi Partisinin Thule’un bir ürünü olduğu
söylenebilir. Onun da Thule’a derin ilgi duyduğu, onayladığı,
çalışmalarını yakından izlediği, zaman zaman derneği ziyaret ettiği
doğrudur. Hiç kuşkusuz, onun akıl hocaları ve yaratıcıları oradaydı.
Hitler’i tetikleyen, eğiten, ideolojisini, düşünce yapısını veren,
hedeflerini belirleyen onlardı.
Eckart başta olmak üzere Alfred Rosenberg ve Karl Haushofer Hitlere çok
zaman ayırmışlar, ilgi göstermişler ve onu eğiterek hazırlamışlardı.
Özelikle Eckart, Hitler’e mistik doğunun gizemlerini öğretmiş ve
Thule’un temel değer ve öğretisini benimsetmişti.
Thule’de Güneş, Aryanların kutsal sembolü olarak bilinirdi. Bir Tibet
söylencesine göre, üç-dört bin yıl önce, Orta Asya’da, Gobi’de çok
büyük bir uygarlık vardı. Bu uygarlık yıkıldı ve Gobi de bir çöle
dönüştü. Buradan canını kurtarabilenler, Kuzey Avrupa’ya ve Kafkasya’ya
göç ettiler.
Thule Örgütü’nün ermişleri, bu Gobi göçmenlerinin, insanlığın temel
ırkını (Âri soyunu) oluşturduğuna inanıyorlardı. Bu yüzden General
Haushofer, kaynaklara dönmeyi istiyor, bunun için de Doğu Avrupa’yı,
Türkistan’ı, Pamir’i, Gobi’yi ve Tibet’i ele geçirmeyi planlıyordu. Ona
göre, bu bölgeleri ele geçiren, Dünya’ya egemen olacaktı.
Hiç kuşkusuz, Hitler'i siyasete sokan, yükselten ve ona mali destek bulan da Gamalı haçı Nazi bayrağı yapan da Thule idi.
Tuhule, temelinde, o bir tür Zaman Gezmenleri Derneği idi! Hitler’i
seçmesinin temel nedeni, Hitler’in bir çok özelliklerinin yanısıra onun
zaman gezmenliğine duyduğu ilgi idi.
Bu durum Hitler’de Thule’a karşı direnilemez bir çekim oluşturuyordu.
Ayrıca Hitler sıkı bir ezoterikçi idi. Öne çıkmağa, kahraman olmağa
meraklıydı ve tipik bir medyumdu! Onun bu özellikleri de Thule’un ona
çekilmesini sağlıyordu.
Şimdi Hitler’in biraz da medyumsal-parapsişik yönünden söz edelim:
Zaten tamamı kırklara karışmış bir kasabada doğmuştu. O kasabada
ruhlardan, medyumlardan geçilmiyordu! Kendisinin de medyumik yeteneği
vardı. Bir çok vizyonlar gördüğü, bir çok bilgiler ifade ettiği
bilinmektedir. Hitler' in çevresindekilerin görmediği fakat kendisinin
gördüğü, bir çok varlıktan söz ettiği kayıtlara geçirilmiştir. Hatta bu
yüzden şizofren olduğundan bile kuşkulanılmıştır. Onun hitabeti ve
kitleleri etkilemesi de bir çok kişilerce parapsişik bir yetenek olarak
algılanır. Keza yakın çevresi Hitler'in geceleri ''Büyük Ruh'' isimini
verdiği bir bedensiz varlıktan geleceğe dair bilgi aldığı söylenir.
Bu bilgilerden sonra büyü, mitler, Büyük Ruh, Mu, Tuhule, zaman
gezmenliği, Şamballa derken, Hitler’in nasıl bir zihinsel karmaşaya
sürüklendiğini açıkça görüyoruz. Hess, Oyuk Evren kuramı
yanında bir de buzul kozmozdan ve bir Buz Çağı'ndan söz ediyordu.
Hitler kendi döneminde bu buz çağının ateş çağına dönüşeceğine
inanmıştı. Üstelik bu çağı başlatmak için de kendisi seçilmişti! Rusya
buzuluna orduyu yazlık elbiseyle göndermesinin nedeni buydu!
Hep bunlar, kara büyünün, Şamballa’nın, Büyük Ruh’un (aslında
Einstein'lada bağlantılı olduğu düşünülen bir zaman yolculuğu grubuyla
gelen, zaman Volf Messing'in telepati gücünün) marifetiydi.
Böylece süreç tapınakçılardan başlıyor, Masonlara bulaşıyor
Germonerden’i (Alman Tarikatını) doğuruyor ve o da Thule’un doğuşunu
hazırlıyordu. Sonra Thule örgütü kendi etkisi altında zaman gezmenliği
uğruna Hitler’i ve Nazi Partisini yaratıyor. Âri Irk’la dünyanın
kurtuluşu ve zaman gezmenliği uğruna Naziler, Doğu gizliciliğine bulaşıyor ve sonunda II. Dünya Savaşı ortaya çıkıyordu.
Bir çok başka amaç ve ideallerle kuşatılmasına ya da zenginleştirilmesine karşın Thule’nin merkezî konusu yine de Zaman'dı ve bu durum Hitler’in onlarla daima ilişkide olması için için yeterliydi.
Hitler’in eski uygarlıklara, mitolojilere olan ilgisi de Thule ile
örtüşüyordu. Doğa yasalarının üstüne çıkmak istemesi ve bu yüzden büyü
ile ilgilenmesi de öyle. Bir farkla ki, Thule ileri gelenlerinin hiç
biri kendini böyle ortaya atmamasına karşın Hitler, güç ve imperium
uğruna kırklara karıştığına ve seçilmiş olduğuna inanıyor ve dünya
egemenliği fikrine lâpinler gibi atlıyor ve öne çıkıyordu.
HİTLER NAZİLER VE SEKÜLERİZM
Peki din ve dindarlık bakımından Hitler’in durumu neydi? O, sağın
neresine düşmekteydi? Düz tarih bile, Hitler ve Naziler konusunda, din
söz konusu olduğunda, bir garipliğin olduğunun farkındadır. Ortaya
konan fotoğraflarda bir tuhaflık vardır gerçekten de... Marksizmle
silahlı mücadele, yoğun bir Yahudi katliamı ve kiliseye çok soğuk bir
yüz. Sağın da solun da neresine düştüğü belirsiz bir kimlik bu. Bence
güce soyunmuş bir ezoterizmin tipik örneği. Tapınakçıların da soğuk ve
din dışı bulunmalarının nedeni sanırım buradadır.
Ne ki, sonuçta Hitler de tüm güce soyunan ezoterik öğreti yandaşları
gibi, sekülerliğini korumaktadır. Güç isteğinin girdiği yürekte Tanrı
yada evrensel sevgi barınamamaktadır. Açık olan budur. Tanrının
(evrensel birliğin) çıktığı gönle de genellikle güç isteği egemen
olmakta ve bu da eski mısır'ın Tanrı-Kral misyonuna giden yolun
kapısını aralamaktadır. Bu ne tapınakçıların ne başka misyonsal
eğilimlerin ne de Nazilerin sorunudur...
Sekülerleşmenin gerçek kaynağı, ırkçılık değil, güç isteğidir ve bu güç
isteği, zamanımızdaki bazı gizlici örgüt ve öğreti yandaşlarını bugün,
dünya imparatorluğuna soyunma noktasına getirmiştir. Oysaki
demaokratik, katılımcı,daha hoşgörülü ve sevgi dolu bir dünya gerçeği
için daha uzun ömürlü bir insan uygarlığı için çoğulcu bir yönetim söz
konusu olmalıdır.
Bu anlamda Devletlerin kendi aralarında savaş kararı alamadıklarını,
savaş kararını almada kapitalist dünyada sömürü üzerine dayanan kar ve
çıkar hesaplarının tehlikeye girdiği bu güç efendilerinin yani
uluslararası büyük finans şirketlerinin bunda etkili olduğunu belirtmek
gerekir. Demek ki, sanayileşmenin gündeme geldiği bu dünya arenasında
savaş çıkaranlar, terörizmi bir şekilde destekleyenler işte bu güç
efendileridir. Rasyonel değil de güdüsel güç isteğinin sonuçları daima
savaştır. Bunun artık görülmesi gerekir.Birey bu noktada kendi
çıkarlarını toplumun çıkarlarının önüne almaktadır.
Gamalı Haç'ın NSDAP'a Thule Örgütü tarafından yerleştirildiği doğrudur.
Ama aslında o, arşetipik bir şeydir. Onda paganik kökler de bulmak
olanaklıdır, ama paganlığa mal etmek de yanlıştır. O, yalnızca
Kabalacılığın tekelinde de değildir. Onun umulmadık kadar gerilere
giden bir tarihi olduğu doğrudur. Söylentiye göre, Thule bu sembolü Mu
uygarlığından alıp Nazi Partisi’ne amblem yapmış. Mu tabletlerinde
gerçekten de bu sembol vardı ve Mu'ya özgü gizli bilgiler içeren çok
önemli bir semboldü. Bu sır, çok sıkı eğitimden geçmiş, eski Mısır ve
Tibet rahiplerince de biliniyordu ve onlar tarafından korunuyordu.
Bu sembol bir de iki yeraltı uygarlığı olan Şamballa ve Agartha'da
kullanılıyordu. Nazilerin önde gelenleri de (yedi kurucu üye) bu sırrı
öğrenmişlerdi ve bu bilgi de doğal olarak Tibet'le olan ilişkileri
sayesinde ele geçirilmişti. Onların gamalı haç hakkında edindikleri
bilgi Şamballa'dan geliyordu ve Şamballa
pek de hırlı bir uygarlık ve güç olarak bilinmiyordu. Temeli şer ve
karanlıktı. Bu da bize Hitler'in haklı olarak, nereye yakalandığı ve
nereye hizmet ettiği hakkında bir fikir vermektedir.
Gamalı Haç'ın, Thule'nin Tapınakçı kökenine uygun olduğu da doğrudur
ama bu sembol Tapınakçıların da tekelinde değildir. Ona eski Hint
mandalalarında da Cengiz Han'ın yüzüğünde de rastlıyoruz! Öbür
taraftan, Kabalistik ve Masonik kaynaklarda, Siyon yıldızı ile iç içe
kullanıldığı da doğrudur.
Haushoffer'ın Hindistandaki çalışmaları sırasında bu sembolü görüp
etkilenerek aldığı ve Nazi bayrağı yaptığı da söyleniyor. Aslında
Gamalı Haç şekil olarak başka bir şeymiş de o şekli ters çevirerek
Gamalı Haç yapmış. Hah! İşte burası ilginçtir. Ters çevirdiği orijinal
örnek acaba neydi dersiniz?
UZAK DOĞU BAĞLANTILARI
Thule ve onun bir uzantısı olan Nazi Partisi, aktüel ve siyasi alanda
dünyayı ateşe vermişti ama bunlar başında da sonunda da ezoterik
içerikli ve nitelikliydiler.
Hess Oyuk Dünya kuramı geliştirmişti. 1930'larda tümüyle Atlantis gibi
kayıp kıta ve toplumları araştırmaya adanmış dergiler çıkıyordu. Otto
Rahn 1938'de Güney Fransa'da "Kutsal Kâse"yi aramaya girişmişti. Bu
kâse son yemekte kullanılan şarap kabıydı ama olağanüstü bir sırrı da
beraberinde taşıyordu. Ahit Sandığı gibi bir güç yaydığına
inanılıyordu.
Thule'un Tibetli rahiplerle de ilişkileri vardı ve Dalai Lama ile iyi ilişkileri olmuştu.
Bu uzak doğu ilişkilerinin temelindeki nedenler;
· Âri ırk
· Ezoterizm ve
· Zaman gezmenliği idi.
Thule de Nazi ileri gelenleri de tarih öncesi Ariyan ırkının Hindistan
ve Tibet'te hâlâ var olduğuna inanıyorlardı. Önce Cermen ırkını
saflaştırıp, bu ırkı Âri ırkın ortaya çıkması için hizmete
koşacaklardı. Yani doğu ezoterizmini tanımak, oraya bağlanmak ve orayla
ilişkide olmak zorundaydılar. İşte o nedenle,Thule Örgütü 1943 yılına
kadar Tibet'le yakın ilişkisini sürdürmüş, birbirlerine karşılıklı
heyetler göndermişlerdir.
Bu ilişki çok derin, anlamlı ve yoğundu; çünkü temelinde Âri ırk,
uçandaireler ve zaman gezmenliği vardı! Bu Thule’yi de Hitleri de çok
yakından ilgilendiriyordu. Bu ilişki konusunda ümitlenip
heyecanlanmamaları olanaklı değildi. Çünkü uzak doğu yalnızca ezoterizm
yönünden değil, uçandaireler ve zaman gezmenliği bakımından da
görmezden gelinemez bir kaynaktı.
Hint-Tibet mitlerinde, zaman yolculuğu yapan
Dhurakhapalama, Vaidor; UFO benzeri uçan disklere de Vimana
denilmekteydi. Hint mitlerinde, Vaidor’ların, Turan Dağı’nda olduğu;
Vimana’ların ise, Tor Dağı’ında bulunduğu, daha doğrusu inip,
kalktıkları yazılıydı. Hatta, Çinliler’in, Fransızlar’ın (Kont Sédir)
ve Ruslar’ın (Çar Nikola) büyük paralar harcayarak kurdukları ekiplerle
Dhurakhapalam’ı arattırdıkları söylenir. General Haushofer da Tibet’te
bu konuda araştırmalar yapmıştı. Onu Gurdjief bulmuştu ve Kamensky diye
birini iki yıl ileri yani zamanda iki yıl geleceğe göndermişti.

Şu da var, Thule ve Nazi partisinin bu uzakdoğu ilişkisi pek tekin bir
şey değildi ve Hitler’e de Almanlara da pahalıya patladı. Çünkü birçok
araştırmacı, Nazilerin, aslında çok daha karanlık bir örgütün görünen
yüzü olduğuna inanmıştır. Bunun için nedenler yok da değildir. Çünkü
bir çok toplantıda, Nazi Partisi'nin ileri gelenlerinin yanında doğulu,
tipler görülmüştür. Bunların Nazilerin iplerini ellerinde tutan Tibetli
rahipler olduğuna inanılıyordu.
1840'larda Almanya'da "Agarta"dan
söz ediliyordu. Bu söylenceye göre, yer altında bir krallık vardı.
Buranın kralı, dünyadaki birçok kralı denetiminde tutuyordu. O,
dünyanın efendisiydi ve çok yakında da Dünya krallığını
gerçekleştirecekti.
Yaygın kanıya göre, büyük bir olasılıkla Hitler onun bir numaralı
adamıydı. Doğrusu Hitler de buna hiç hayır diyecek gibi görünmüyordu;
çünkü elinde Amerika'nın bile işgali ile ilgili planlar vardı.
İtalyanlar Afrika'yı, Japonlar Asya'yı yöneteceklerdi.
1926'da Berlin ve Münih'e küçük bir Hintli kolonisi yerleştirilmişti.
Ruslar Berlin'e girdiklerinde ölüler arasında bin kadar alman üniformalı ama kimlikleri olmayan Tibetlili ile karşılaşmışlardı.
Nazilerin "Odessa" adlı bilim örgütünde, üst rütbeli Tibetliler de bulunuyordu.
Thule'nin, Tibet kökenli "Yeşil Ejjder" örgütü ile de bağlantıları bilinmektedir.
II. Dünya Savaşı'nın sonunda yıkılan Nazi karargahında 12 Tibetli
rahibin ne işi vardı? Önceleri buna bir anlam verilmemişti. Çünkü eylem
zamanıydı; kimsenin soru soracak yorum yapacak durumu yoktu.
THULE örgütünün temel amacı zamanı saptırıp
gelecekteki dünyada NAZİ egemenliğini sağlamaktı.Thule Örgütü’nün
Hitler tarafından Nazi’leştirilmesinden sonra, Nazi’lerin, zaman yolculuğu teknolojisini siyasi amaçlarla kullanmak istemişlerdir.

Örneğin satır aralarında, zaman gezmenliğinin fazla uzak olmayan bir
zamanda başlayacağı... Bunun için ışık quantlarının bulunması daha
doğrusu anlaşılması gerektiği, bu konuda her şeyin Thule’un yapacağı
deneylere bağlı olduğu filan... gibi ilginç bilgilerin varlığından da
bahsedilmektedir. Bu ne demek? Thule’un var ve devam ettiği demek.
Zaman üzerine deneyler yaptığı demek!.Thulu
örgütüne dahil olan bilim adamları magnetizmal alanlar içinde cisimleri
geçmişe ve geleceğe doğru yürütebileceklerini düşünüyor ve iç içe
dünyalar ve boyutlar gerçeğinden söz ediyorlardı.

Kitap kurdu olan çok yönlü araştırmacılar NAZİ bilim adamlarının bu
konudaki çalışmalarının Amerika'daki Philadelphia deneyine, Montauk
projesine ve ordan da 51.inci UFO araştırma üssüne doğru uzanan ilginç
bir bağlantı ağını içerdiğini sezecektirler. Belki bu bağlantı doğrudan
planlı bir bağlantı değil ama sonuçta bir şekilde bu bilgiler bir
yerlerde kesişiyor.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:33 pm

Zaman ve Zamanda yolculuk hakkında kısa düşünceler...
MATEMETİK VE ZAMAN
Zamanın bir boyut gibi mekanla ilgisini ilk olarak Einstein ileri
sürdü.Einstein'in "Zaman bir boyuttur ve dördüncü koordinattır"
şeklinde özetlediği teorisinin bilimsel delil olarak ileri sürdüğü
maddeler : A-) Zaman denklemi Sonsuz boyutlar için düşündüğü
Matematiksel ifade'de N:4'e uymaktadır. B-)Zaman büyüme ve küçülmelerde
diğer boyutlara yani geometrik zaman boyutlarına(Boy-En-Derinlik) aynı
oranda uyarlık göstermektedir.Mesela milyarlarca Km.ile ifade edilen
yıldızlar sisteminde zaman milyonlarca ışık yıllarıyla işlem görür.
Atom çekirdeği ve elektronlarının hareket mesafeleriyse Milyar kere
milyonda bir santime kadar küçülür. Bu şu demek oluyor Boyutlar
büyüdükçe zaman da büyüyor boyutlar küçüldükçe zamanda salisenin
binlerce alt birimi olarak değerlendirilir. Bu zamanın mekanla ne denli
ilişki içinde olduğunu gösterir. Einstein'in teorisinin en ilginç
tarafı 4.cü boyut olan zamandan ötede henüz algılıyamadığımız boyutlar
olmasıdır.Bu teorinin bilimsel yönden Biyolojik bir gerçeğide
vardır.Boyutlar canlılar tarafından çeşitli kademelerde algılanıyor.
Örneğin bir çok sürüngen 2 boyut algılar. Derinlik duygusu bu
canlılarda yoktur.Bu canlılar çevreyi fotoğraf gibi algılar.Dördüncü
boyutu yalnız insan algılar.Einstein'den sonra Koziref Zamanın statik bir enerji olduğunu ileri sürdü bu bilim adamına göre zaman durgun bir enerjidir ve varlıklar o enerjiyi kullanabildikleri kadar varlıklarını sürdürür kullanamadığında yok olurlar!..
Hürriyet'ten... 25 Mart 2002
Gelelim can alıcı soruya: Zamanda yolculuk olacak iş midir gerçekten…
Önce olabilme durumunu örnekleyelim. Bugünün bilgisiyle zamanda
yolculuk etmeniz için ışık hızının en az %99.995 ine ulaşabilmeniz
şart. Eğer bir gemiye atlayıp böylesi bir hızda seyahat ederek evrenin
derinliğine doğru 500 ışık yılı gider ve aynen geri dünyaya dönerseniz
gemi içinde yaklaşık 10 yıl geçmiş olur. Oysa dünyadakiler sizi
beklerken 1000 yıl yaşlanmışlardır. Çünkü Einstein'ın 1915 yapımı
İzafiyet Teorisine göre zaman sabit değil göreceli bir boyuttur.
Hareketli bir saat yerinde duran bir saatten daha yavaş ilerler. Ancak
burada insanoğlu için en büyük sorun ışık hızını getirecek gücü
bulmaktır. Bu konuda önümüzde henüz ispatlanamamış 3 seçenek durmakta:
boyut atlama (wormhole) koridorları, kara delikler ve çoğul evren
teorisi.
Einstein'ın ilk kez ortaya attığı ve sonradan geliştirilen teoriye göre
yerçekimi nedeniyle uzay ve zaman boyutu düz değil eğiktir.
Örneklersek, masadaki kağıt parçası üzerinde yürüyen karınca bir
noktadan diğer noktaya 5 dakikada gidebilirken kağıdı katlarsak iki
nokta yakınlaşacağı için daha kısa zamanda ilerler. İşte teorik olarak
biz de iki kara delik arasında yerçekimi sonucunda oluşmuş zaman
yırtıkları ile bir geçit yaratabilirsek ya da bulabilirsek boyut
değiştirebiliriz. Contact filminde Jodi Foster'ın yaptığı gibi. Halen
iki boyut arasında mikroskopik bağlantılar olabileceği bilim
adamlarınca kabul görüyor.
Kuantum mekanikçileri ise çoğul evrenler üzerinde yoğunlaşmış
durumdalar. İki atomik parça çarpıştığında bir evrende sola ama diğer
evrende sağa giderler. Buna çok boyut özelliği deniyor. Sorun gidilecek
noktayı tayin edememek. Back To The Future filmi de bu teoriye
dayanıyordu. Orada gereken enerji plutonyum kullanılarak yaratılmıştı.
Oysa gerçek yaşamda böyle bir enerji elde etmek için şu an bilinen en
kuvvetli reaktörden 4 milyar kez güçlü bir kaynak bulmak gerekiyor
maalesef.
Zaman yolculuğunu ispat etmeye çalışan her kim olursa öncelikle bilim
adamları karşısında yanıtlaması gereken bir paradoks var. 'Büyükbaba
Açmazı'. Yani zamanda geri gider ve büyükbabanızı öldürürseniz siz
nasıl doğmuş olacaksınız; eğer yoksanız büyükbabanızı kim öldürdü.
Hawking'in yanıtı basit. 'Kronoloji Koruma Varsayımı (Chronology
Protection Conjecture)'. Doğa kanunları zamanda bir yolculuğa asla
müsaade etmez. Biraz şevk kırıcı ama...
David Deutsch ise yanıtın kuantum çekim yasalarındaki yeni düzenlemelerle verilebileceğine inanıyor. Gelecek 100 yıl içinde.
Dünya tarihinde zaman yolculuğu yapan insan da yok değil aslında. Mir
Uzay İstasyonunda iki yıl geçiren kozmonot Sergei Avdeyev sürekli
saatte 17.500 mil hızla yörüngede döndüğü için saniyenin 50 de biri
kadar geleceğe gitmişti. Sprinterler için çok şey ifade edebilecek bir
uzunluk aslında.
Son tahlilde zaman yolculuğu bizim nesil için biraz erken duruyor gibi. Şimdilik filmlerle idare edeceğiz.
BİR GÜN BU MÜMKÜN OLACAK.
İnsan aklına gelen her şey gerçekleşir diye bir teori vardır. Bir
zamanlar Aya gitmek hayaldi ve Mark Twain bunu kitabında yazdığında ona
deli gözüyle bakmışlardı. Ama gerçekleşti.Bir gün zaman tünelinde
yolculuk ta getrçekleşebilir neden olmasın. Evrende hiç bir şey yok
olmadığına göre?
Işık hızı
Zamanda hareket , başka galaksilere, başka yıldızlara ulaşmak...
İnsanoğlunun önündeki bütün büyük emeller eninde sonuda ışık hızı
engeline takılıyor.
Bu engel aşılabilecek mi?
Yeterince güçlü ya da yeterince yakıtı olan sabit ivmeli bir motorla uzun sürede ışık hızına çıkılabilir diyelim.
İyi de, uzay boş değil ki... Meteorlardan, gök cisimlerinden
bahsetmiyorum: gaz bulutları bile ışık hızına çıkmanın önünde engel.
Radyasyon dediğimiz nedir? Sub-atomik parçacıkların ışık hızında
geziniyor olması. Zararı ne? O kadar hızlı ki parçacıklar, ortamdaki
atomların çekirdeklerine ya da elektronlarına çarpınca, bu parçalar da
atomdan koparak hızla dağılıyorlar. Al sana zincirleme reaksiyon.
Peki, ışık hızında giden bir uzay gemisinin bir hidrojen bulutuna girmesinin bundan ne farkı var? Yok!
Yani yeterince kalın bir zırh arkasında değilse, uzay gemisi saniyeler
içinde termonükleer bir araca dönüşebilir. Peki zırh kalınlığı nasıl
belirlenecek?
Işık hızının onda birine çıkmak bile büyük bir başarı olacak gibi geliyor bana.
Ne dersiniz?
Evrende ışık hızına çıkabilecek tek parçacık fotonlarıdr ki onlarında
durağan kütleleri sıfır kabul edilir.Heleki insanların bu yüksek
hızlara dayanabilmeleri mümküm değildir.İnsan vücudu saatte 12000km
hızı bile kaldıramaz nerde kaldı saniyede 300.000 Km/Sn. Ayrıca ivmeli
hareket eden her maddenin kütlesi ivmesine oranla büyür yani makine ne
kadar hızlanırsa harcaması gereken yakıtta o kadar fazla olacaktır.yani
ışık hızının 1/10una dayanabilecek parçacık şu anki fizik yasalarına
göre teorik olarak yok
KARA DELİK NEDİR?
Kara delik, en basit ifadesiyle, yakınındaki nesnelerin kendi çekim
alanından kaçıp kurtulmasına izin vermeyecek kadar büyük bir kütlenin
yoğunlaştığı uzay bölgesidir. Çekim konusunda eldeki en iyi teori
Einstein'ın Genel Relativite Teorisi (GRT) olduğuna göre kara delikleri
anlamak için bu teorinin bazı sonuçlarını incelememiz gerekir. Bunun
için çekimi oldukça basit bir durumda inceleyelim.
Bir gezegenin üzerinde durduğunuzu düşünün. Düşey yukarıya doğru bir
taş atıyorsunuz. Çok hızlı atmadığınızı kabul edersek, taş bir süre
yükselecek ve gezegenin çekimi nedeniyle oluşan zıt yönlü ivmenin
etkisiyle yavaşlayıp duracak ve geriye düşmeye başlayacaktır. Taşı
yeterince hızlı atarsanız, taşın gezegenin çekim etkisinden tamamen
kurtulmasını sağlayabilirsiniz. Artık hep yükselir.
Taşın gezegenin çekim etkisinden kurtulmasına yetecek en küçük fırlatma
hızına kaçış hızı denir. Tahmin edeceğiniz gibi, kaçış hızı gezegenin
kütlesine bağlıdır: Gezegenin kütlesi çok büyükse, çekim çok kuvvetli
ve kaçış hızı çok yüksektir. Hafif bir gezegenden kaçış hızı da
küçüktür.
Kaçış hızı gezegenin merkezinden ne kadar uzak olduğunuza da bağlıdır:
Merkeze ne kadar yakınsanız, kaçış hızı o kadar büyüktür. Yeryüzünden
kaçış hızı 11.2 km/s'dir (atmosfer sürtünmeleri hariç). Yani, herhangi
bir cismi yeryüzeyinden yukarıya doğru saniyede 11.2 km hızla atmayı
başarabilirseniz, cisim size geri dönmez. Ay'da kaçış hızı 2.4 km/s'dir.
Şimdi, yüzeyindeki kaçış hızının ışık hızından da (saniyede 300 000 km)
büyük olduğu, küçük bir yarıçapa yığılmış muazzam bir kütle hayal edin.
Hiç bir şey ışıktan hızlı gidemeyeceğine göre, bu kütlenin çekim
alanından hiç bir şey kaçamaz. Bir ışık demeti bile çekim etkisiyle
durdurulup geri çekileceğinden, bu kütleden ışığın kaçması mümkün olmaz.
Işığın bile kaçamayacağı kadar yoğun kütle yığını fikri 18. yüzyılda
yaşamış olan Laplace'a kadar uzanır. Einstein'ın genel relativiteyi
geliştirmesinden neredeyse hemen sonra Karl Schwarzschild bu teorinin
matematik denklemlerinin böyle bir nesneyi tanımlayan çözümlerini
keşfetti. Çok daha sonraları, 1930'larda Oppenheimer, Volkoff ve Snyder
gibi kimselerin çalışmalarıyla insanlar evrende böyle nesnelerin
gerçekten var olabileceği olasılığını ciddi ciddi düşünmeye başladı. Bu
araştırmacılar, yeterince büyük bir yıldızın yakıtı bitince, kendisini
kendi çekim etkisine karşı destekleyemeyeceğini ve bir kara deliğe
çökeceğini gösterdiler.
Genel relativitede çekim uzay/zamanın eğriliğinin bir
manifestasyonudur. Büyük kütleli cisimler uzay ve zamanı çarpıtır,
eğrileştirir ve büker; böylece geometrinin bildik kuralları oralara
uygulanamaz olur. Bir kara delik yakınlarında uzayın çarpıklığı
aşırılaşır ve kara deliklerin bazı çok acayip davranışlar
göstermelerine neden olur. Örneğin bir kara deliğin olay ufku bulunur.
Bu, kara deliğin sınırlarını işaretleyen küresel bir yüzeydir. Bu
ufuktan içeriye geçebilir fakat dışarıya çıkamazsınız. Aslında, ufku
bir kez geçtiniz mi kaderiniz geri dönüşsüz bir şekilde kara deliğin
merkezindeki tekillik (singularite) noktasına yaklaşmaktır.
Bu ufku kaçış hızının ışık hızına eşit olduğu yer olarak
düşünebilirsiniz. Ufkun dışında kaçış hızı ışık hızından küçüktür,
dolayısıyla roketlerinizi yeterince güçlü çalıştırabilirseniz kaçma
şansınız olabilir. Fakat kendinizi olay ufkunun içinde bulursanız,
geçmiş ola, roketleriniz ne kadar güçlü olursa olsun kaçamazsınız.
Bu ufkun acayip geometrik özellikleri vardır. Kara delikten uzaklarda
durmakta olan bir gözlemciye göre bu ufuk hoş, statik ve hareketsiz bir
yüzey gibi görünür. Ancak ona yaklaştığınızda onun çok büyük bir
hızının olduğunu fark edersiniz. Aslında o dışarı doğru ışık hızıyla
hareket etmektedir! Bu durum, ufku içeri doğru geçmenin niçin kolay
fakat dışarı çıkmanın niçin imkansız olduğunu açıklar. Ufuk dışarı
doğru ışık hızıyla hareket ettiğinden onu dışarıya doğru geçmek için
ışıktan hızlı hareket etmeniz gerekir. Işıktan hızlı gidemezsiniz ve bu
nedenle de kara delikten kaçamazsınız.
Bunlar size çok acayip gibi geliyorsa, endişelenmeyin: Gerçekten
acayiptir. Ufuk bir anlamda sakin durmaktadır, fakat başka bir anlamda
ışık hızıyla hareket etmektedir. Birazcık "Aynanın İçinden"deki
Alice'in durumuna benzer: Orada sadece aynı yerde kalmak için bile
hızlı koşması gereken bir yerde bulur kendini Alice.
İçeri girdiniz mi, uzay/zaman, yarıçapsal uzaklığı ve zamanı tanımlayan
koordinatların rollerini takas etmelerini gerektirecek kadar
çarpıklaşır. Yani, merkezden ne kadar uzak olduğunuzu tanımlayan r
koordinatı zaman-gibi, zamanı gösteren t koordinatı uzay-gibi haline
gelir. Zamanı cetvelle, uzaklığı da saatle ölçmek zorunda kalırsınız.
Bu da şu demektir: Şu anda bulunduğunuz yeri (uzaydaki yerinizi = mekan
koordinatlarınızı) istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz ya da
isterseniz aynı yerde durabilirsiniz; ama zamanı durduramaz, geri
döndüremez veya zamanda yolculuk yapamazsınız. Bir kara deliğin olay
ufkunun içindeyse, bulunduğunuz yeri değiştirme imkanınız yoktur.
Genel görelilik evrende geçerlidir
Zaman akış hızı ve bu hızda çeşitli koşullar altında değişimi öngören
genel görelilik kuramı bildiğimiz fizik sınırları içinde, yani evrende
geçerlidir.Solucan delikleri üst-uzay (hyperspace) denilen evren
dışında bir ortamdaki bir oluşumdur. Üst-uzayın çalışma frekansı
evrenin çalışma frekansından farklı olabilir. 1sn-18 saat farkı zaman
akış hızındaki farka bağlıdır.Bu zaman akış hızı ilginç bir kavram.
Teoride, evrenin çalışma frekansına faz farkı ekleyerek zaman akışını
hızlanmış ya da geriye doğru olarak gözlemek mümkündür: Gözümüzün
saniyede 24-25 kare algılamasından dolayı ileri giden bir arabanın
tekerleğini dönüş frekansına bağlı olarak duruyor, yavaş dönüyor ya da
ters yönde dönüyor olarak gözleyebildiğimiz gibi... Bunun direk sonucu
zaman ekseninde istediğin yönde harekettir, zaman yolculuğudur.
Philadelphia deneyi ve kuantum evreni :
U.S.S Eldrige gemisine yeterince güçlü jeneratörler bağlanıp çok güçlü
bir manyetik alan oluşturulduğunda geminin ortadan yok olduğu ve
geminin norfolk ta görüldüğü hakkında açıklamalar var (gerçekliği
hakkında bilgim yok) bu mümkün olabilir mi (tabi olamaz ama) uzayın
bükülmesiyle mi alakalı?
Soru: Çetin kardeşim sayfalarındaki bilgileri takip ediyorum
bazen..Bazıları safsata olsada önemli olan düşünmek. Einstein'ın dediği
gibi hayal etmek bilgiden daha önemlidir. Einstein'ın kuramına göre
dünyanın manyetik alanı uzayı büküyor.Sen de diyorsunki maddede uzayı
büküyor bu nasıl oluyor ? Biraz açabilirmisin...Jenarötörle meydana
getirilen bükülme niye farklıdır dünyanın manyetik bükmesinden?
Sevgili SOLİD einstein'ın ''dünyanın manyetik alanı uzayı büker'' diye
bir sözü yada iması yok!! Öncelikle bunu bilmeni isterim.Üstadı önce
iyi tanı. Einstein, ''kütlesi olan herşeyin uzay/zamanı büktüğünü''
söyler.Genel Göreceliğin özü budur.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:34 pm

Çetin BAL 22/07/2005...Philadelphia deneyi ve kuantum evreni :
Bir maddeyi uzayda ışınlamanın temel mantığı: ''Bir uzay/zaman eğriliği elde edebilmek ve bu eğriliği yönlenedirebilmektir.''
Bugün bilim dünyası bir parçacığın yerçekimsel uzay /zaman eğriliği ile
bir elektromanyetik enerji damlacığının yerçekimsel sapma alanlarını
birbiriyle karıştırıyorlar.Bu çok derin bir uzay-zaman ve kütle'ye ait
mühendislik bilgisini içerir.Şimdi çok bariz bir hata varki yani şunu
biliyoruz MADDE yoğunlaşmış enerjidir.Bu tamam! Birde KÜTLE denen bir
şey var! Einstein Birleşik Alanlar Kuramı dahilinde uzay/zaman
eğriliğini tanımlarken kütle ile enerjinin bu eğrilik çerçevesinde
matematiksel olarak nasıl bir ilintiyi barındırdığını
açıklayamamıştı.Denklemin o bölümü boş bırakılmıştır. İşte PHİLADELPHİA
DENEYİ nin esası burda gizli! Parçacıksal yerçekimi alanları dahilinde
olan uzay/ zaman bükülümü büyüdüğünde bunun karadeliksel bir sonla
noktalandığı herkesce ve denklemlerce bilinen bir şeydir. Ama parçacığa
ait kütleden ileri gelen uzay/zaman eğriliği alanı ile yoğunlaştırılmış
dalgalan enerji alanlarına ait KÜTLE faktörününde benzer şekilde bir
uzay/zaman eğriliği karakterine sahip olacağı yani bir benzerinin açığa
çıkacağı sanılıyor. Aslında tam bu noktada çok ince bir espiri var.
İşte burda okuyucularıma bir göz kırpmam gerekirse yerçekimine
gerçekten parçacıktaki yada bir enerji noktası yoğunluğundaki alan
içinde uzay/zamanı eğen şeyin gerçekten her ikisinde ortak olan kütle
faktörünün mü rol oynadığını sanıyorsunuz? Bunun yanıtını doğru
bilenler farklı uzay/zaman eğrilikleri anlayışına ulaşır.İşte tam bu
noktada bir kaç elektrik jenaratörüyle çok az bir hatırı sayılır
elektromanyetik yoğunlaşmanın karşımıza çok farklı biçimde düzenlenmiş
bir uzay/zaman eğrilik alanını ortaya çıkaracağı bilgisine ulaşırız.
Uzayın bilinenden çok farklı olarak bu tarzda eğirilmesi bir
karadeliksel yada bir gezegene ait yerçekimsel uzay/zaman eğriliği
deformasyonundan çok farklı bir deformasyonu ifade eder! Sanırım
geminin neden kaybolduğunu anladınız...
Madde bir enerji damlasıdır ( bir enerji yoğunluğudur).Ama nasıl bir
enerji damlasıdır.Madde aynı zamanda uzay/zamansal bir geometriyi
temsil eder. Ve temeli elemanter parçacıklardır.Bunlar uzay/zamanın
dalgalanan çizgisi içinde kuantum çölülünün holomikroskopik ölçeğinde
elektriksel ve manyetik dalgalanmaların zamana bağlı farklılaşmlarından
doğan boyutsal düzlemlerdeki uzayıp kısalmalar ( alçalıp yükselmeler)
sonucunda meydana gelen elektromanyetik girdaplardır. Parçacık temelde
bir ışık vorteksidir.Yani diğer anlamda bir maddesel parçacık
uzay/zaman boyutundaki mikroskopik bozulmalar sonucunda uzay/zamanın
çizgilerinin düğümlendiği birbiri üstüne dolandığı uzay/zaman
iplikçiklerinden sarılı bir yün topu gibidir ve içi fotonlarla dolu bir
tür uzay/zaman çukurudur. Şimdi bu noktada bir elemanter parçaçığa aynı
anda bir elektromanyetik alan yükü eşlik ettiği gibi yine benzer
şekilde merkezden uzaklaşıldıkça zayıflayan küresel bir uzay/zaman
eğriliği atmosferi meydana getirir.Biz buna bir elektrondaki
elektriksel alanlar ve kütleçekimi alanları adını veriyoruz. Bu alanlar
elektronun merkezinden dış çevresine doğru birbiri üstüne biner
vaziyette iç içe geçmiş biçimde dış uzaya doğru açılım
gösterirler.Şimdi eğer biz bu elementer parçacıkları atomlar ve
moleküller olarak bir araya yığarsak bir güneş kütlesi elde ederiz.Bu
durumda kendi üstüne çökmüş ve düğümlenmiş bir uzay/zaman eğrilik
kavisini yani bu türde bir yerçekimsel alan etkisinide yine makroskopik
ölçeğe taşımış oluruz. İşte böyle bir uzay/zaman eğriliği atmoseferi
içi dolmuş bir uzay/zaman eğrileşmesidir.Zaten bir parçacıkta bunu
ifade eder.
Yani bir parçacığın enerji, zaman, kütle, kütleçekim ve uzay/zaman
eğriliği denen alanı içinde bir parçacık başka bir parçacığı dahiline
aldığında ortadan kaybolmaz sadece aynı etkiyi daha da büyütür.Yani
normalde bir parçacığın temelde uzay/zaman içinde görünmez olan bir
doku olması lazım.Çünkü bir parçacık uzay/zamanda bir eğriliği ifade
eder.Ama bu eğri uzay/zaman çizgileri birbiri üstüne dolananınca biz bu
eğrilmiş uzay/zaman parçasını bir elemenater parçacık olarak
görüyoruz.Ve onla etkileşime giriyoruz.Şimdi
eğer biz bir parçacığı oluşturan bu birbiri üstüne dolanan eğriltilmiş
uzay/zaman çizgilerini tekrardan açıp düzleştirirsek parçacık ortadan
kaybolur ve geriye sadece boş ve düz bir uzay/zaman geometrisi kalır.

Peki parçacık nereye gitti? Parçacığa ne oldu? Anlatabildim mi! SIR
burda! Yani tüm sır serbest uzay/zaman çizgilerini temsil eden
elektromanyetik alanlar ile birbiri üstüne dolanık uzay/zaman çizgileri
ile temsil edilen elektromanyetik vorteks denen parçacıklar arasındaki
ilişkiyi anlamaktır.Eğer biz mikroskopik vakumdaki biribirini kesen
ışık dalgaları noktasındaki uzay/zamansal değişimin yani bükülümün bir
benzerini makroskopik ölçekte yaratabilirsek ve makroskopik aralıktaki
elektromanyetik yoğunlaşma kriterleri içinde uzay/zaman kendi üstüne
dolanıp çökmeyecek kadar geniş alanlarda eğrildiği için bu güç alanı
içinde uzay/zaman bilinenden çok farklı bir biçimde eğrilecektir. Bu
sanki merkezi bir çökme noktası olmayan boş bir uzay/ zaman eğriltisi
olacaktır.İşte böyle bir alana giren maddeler bu uzay/zaman eğriltisi
içine girdiğinde tümüyle uzay/zamanda kütlesel bir görünmezliğe sahip
olacaktırlar. Aslında madde tam anlamıyla başka bir boyutta
değildir.Madde yine ordadır ama bu bir çeşit gerçekliğin kendi içindeki
geometriksel bir ilüzyonudur.
Zaman makinesi gerçek mi?
Bilim ve ötesi -Yazar: M. Ata Nirun

Zamanda yolculuk olasılığı TimekabinFiziksel
yasalar zaman makinesinin yapılabileceğine karşı çıkmazlar ama hiç
kimse daha henüz böyle bir makineyi oluşturamamış ve bu bir umuttan
öteye gidememiştir çünkü böyle bir oluşum için çok özel koşullar ve
materyaller gerekmektedir ama bunlar henüz yoktur. Hayfa’daki Technion
İsrail teknoloji enstitüsünden fizikçi Amos Ori şimdilerde zaman
makinesinin dizaynı için daha pratik ve daha potansiyel çalışmaları
sürdürmekte. Bunlar her ne kadar önceki çalışmalara benzemiyor ise de
evrende varolan doğal vakum ve madde enerjisine yönelik çalışmaları
içeriyorlar. Zaman yolculuğu kavramı temelde basit olarak “şimdi
burada” mantığıyla başlıyor, yani bizim geleceğe sürüklenmemiz ya da
gitmemiz için tek yönlü bir çıkış noktasını kullanmamız gerekiyor.
Bunun anlamı zaman yolculuğunun yapılabilmesi için önce yola çıkış
noktasının çok iyi belirlenmesi gerekiyor aksi halde yola çıktığınız
yere dönemeyebilirsiniz. Çünkü Einstein’ın “Görecelik Kuramı” na göre
geleceğe giderken zaman sizinle beraber iki kat hızlanıyor. Yani
yolculuk esnasında zaman katlandığı için sonsuz bir hıza ulaşılıyor.
Çünkü akıl almaz hıza ulaşan hareket, zaman yolcusunun içinde yaşadığı
saati şiddetle etkiliyor ve bir anlamda da geçersiz kılıyor. Zaman
yolcusu dünyaya geri dönebilirse çok uzun yılların geçmiş olduğunu
görüyor hatta artık döneceği bir evinin olmadığını anlıyor. Yani uzun
lafın kısası zaman yolculuğu daha da doğrusu zaman makinesinin
yapılabilmesi yeterli değil. Bu makineyi yapsak dahi uzay-zaman ve
mekan üçgeni içerisinde kaybolmamız kesin gibi, öyleyse önce evrensel
gizemi çözmek gerekiyor.
Geçmişe veya geleceğe dönebilir miyiz?
Zaman Yolculuğu mümkün mü?
Zamanda yolculuk olasılığı Eins
Kurt Gödel & Albert Einstein (1931)
Bilim ilerliyor ve araştırıyor, bugün kuramsal olarak zaman yolculuğu
mümkün ama pratikte uygulanması mümkün değil. Geçmişe giden zaman
yolcusu kendi varlığını ve yola çıktığı geleceği ortadan kaldırabilir.
Gelecekte ise, eğer öldüyse zaten varolmayacaktır.
Zamanda yolculuk olasılığı A_viaggi_tempo_1
Bilim kurgu tutkunlarının değişmez rüyası olan zaman yolculuğu,
günümüzde önemli araştırmalara neden oluyor. Bilimciler ve düşünürler,
H. G. Wells´in öngördüğü bir tür zaman makinesinin yapılabileceğini
varsayıyorlar, zaman içinde yolculuk fikri geliştirilirken yeni
yaklaşımlar da ortaya çıkıyor, zamanda yolculuğun, uzayda yolculuk
anlamına gelmediği aksine "kendi içinde yolculuk" olarak düşünülmesi
gerektiği yani zaman içinde ileriye ve geriye yolculuk yapılabileceği
iddia ediliyor. Bütün bu varsayımlara karşı çıkanlar da var; beş
dakikalık bir süre içinde yüz yıllık bir zaman dilimi aşılsa dahi yine
aynı yerde kalınacağı söyleniyor. Einstein´ın Görecelik Kuramı
geliştirildikçe, zaman yolcusunun uzaydaki göreceli hareketi de zamanla
eşit olacağından, zaman yolculuğunun yeni olasılıklara izin vermeyeceği
belirtiliyor.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:35 pm

Gödel´in Evreni
1949 yılında Kurt Gödel, Einstein´ın alan denklemlerini kullanarak, bir
evren modeli tasarladı. Tasarım Einstein´ınkine benziyordu ama Gödel´in
yaklaşımında kozmolojik sabitlere negatif bir değer veriliyor (Einstein
formüllerine göre evrenin genişlemesi durmuştu) ve kozmik bir zamanın
tanımlanması imkansızlaşıyordu. Çünkü yerel zaman gözlemcileri ile
maddenin hareketi bir dünya zamanı içinde uyumsuzlaşıyordu. Modelin en
inanılmaz yönü, varoluş kapanıyor, zamansal düğümler bir roketin gökte
çizdiği yay gibi ancak yeterli eğimi çizdikten sonra, gözlemci geçmiş
veya gelecekteki bir konuma gidip gelebilme imkanını bulabiliyordu. Her
ne olursa olsun, dünyadaki herhangi bir konumda deneysel olarak
varsayılan dönülebilir geçici bir dönem varoluyor ve eğer P ve O gibi
iki hayali noktayı varsayarsak, P, O´dan önce geliyor ama daha sonra
zaman çizgisi P ile O´yu birleştiriyor ve bu kez O, P´den önce
geliyordu. İşte bu dönülebilir zaman çizgisi Wells´in rüyası olan zaman
çizgisiyle iş değerdedir. Gödel´in evreni aslında yeterince tanımlanmış
değildi ve sonuç olarak da zaman yolculuğunun imkansız olduğu sonucuna
varıyordu. Kısacası, Gödel´in evreni imajinatifti, fiziksel
olasılıklara dayanmıyordu.
Zaman yolcusu ne yapacağını çok iyi bilmelidir
G. J. Whitrow´a göre ise, kozmik rota yani dizinsel zaman akımı kuramı
yerine kozmik zaman olayı düşünülmelidir. Radyasyonun temelinde bulunan
mikro-dalgalar kalıcıdırlar ve çoğulun tıpatıp örneğine sahiptirler
yani bütünün aynısıdırlar. Whitrow şöyle diyor; "Sonuç olarak, biz
evrenin baştanberi homojen bir varoluş olduğu düşüncesindeyiz. Bu da
kozmik zamanın varolduğunun güçlü bir kanıtıdır." Bu yaklaşım Gödel´in
modeli ile uyumsuzdur. zaman yolculuğuna izin verir ama yolculuğun
fiziksel olarak yapılabileceği imkansız görünür. Herşeye rağmen zaman
yolculuğunun imkansız olduğu düşüncesinin duygusal bir yaklaşım olduğu
düşünülmektedir çünkü düşüncenin temelinde doğaya karşı gelmek vardır.
Gödel rahatsızdı zira birisinin geçmişe yolculuk yaparak, kendi
gençliği ile karşılacağına inanıyor ve; "Düşünün ki, bu insanın
anılarında bu durumu yaşadığı bulunmuyor." diyordu. Bu bakış açısı,
kaderciliğin neden-sonuç ilişkisi inancına aykırıdır, bir anlamda yeni
bir kaderin oluşacağı var sayılabilir yani kişinin yapacağı olacak
olandır. Bu nedenle, Gödel´in endişelendiği gibi kişinin ne olduğunu
hatırlamaması önemli değildir ama bu noktada dikkat edilmelidir ki,
zaman yolculuğu varsayımına engel olan şey, kişinin kendisidir çünkü
kendi kendisinden korkacaktır. Öyleyse zaman yolculuğunda geçerli kural
ne yapacağınızı bilmenizdir.
Bir sinema izleyicisi gibi olabilecek miyiz?
Eğer Abraham Lincoln öldürüldüğünde siz zaman içinde geriye dönüp,
dondurma yiyorsanız, gelecek Lincoln öldürüldüğünde siz dondurma
yediniz şeklinde oluşacaktır. Burada Lincoln´un ölümü ile sizin
dondurma yemeniz arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Çünkü dondurma
yemeniz veya yememeniz Lincoln´un ölümünü etkilemez. Sonuç olarak
bilimle felsefenin karşıtlığı, felsefe ile dinin karşıtlığını benzer ve
ikilimler arasında destekleyici etkenler vardır. Bu yüzden dinsel
kadercilik tartışması sonuçta zaman yolculuğunun takyonlar yapılıp,
yapılmayacağı sonucunu oluşturur. Geçmişteki olaylar, mantıklı
olmayabilirler, öngörülmemiş bir olay yaklaşımı ile de
değerlendirilemezler çünkü yapılmamış eylem ancak olasılıktır. Veya
geçmişteki olayları değiştiremeyiz yaklaşımına girmemiz gerekir. Zaman
yolculuğunu yapabilirsiniz ama müdahale etmeniz yasaklanabilir. Sessiz
kalmanız gerekecektir. Zaman yolculuğu hakkında endişelerin azalması
için belki de gerekli olan şey, ilahi bir bilgi ya da mantı ötesi bir
bilgi kaynağının konuyla ilişkisi olduğunu varsaymaktır. bu da bizi
Tanrı inancına götürür veya Tanrı´nın neyi bildiği düşüncesine...
Geri döndüğünüzde kendinizi bulamayacaksınız ama giden kimdi?
Zaman yolculuğunun önemli olup olmadığı çok dikkat edilmesi veya
tartışılması gereken bir olaydır. Eğer bu teknolojiye ulaşılmış olunsa
dahi. o noktada durmak gerekebilir. Geçmişi öğrenmek, çok ama çok
pahalıya malolabilir zira içinde bulunduğunuz anı kaybetmeniz olasılığı
çok yüksektir. Örneğin inandığınız bir inancın çok farklı bir şey
olduğunu hatta olmadığını öğrenmek çok büyük yıkımlara neden olabilir.
Tarihi olayların zaman içersinde ne derece değişmiş olduklarını ya da
değiştirildiğini görmek sanıldığından çok daha büyük bir felakete
götürebilir. Ama karşıt anlamda bu eşiğin aşılması kaçınılmaz da
olabilir, er veya geç bu noktaya gelinecektir. Böyle bir durumu, bir
bilgisayarı sıfırlamaya benzetebilirsiniz. Herşey yeniden
başlayacaktır, hatta artık geçmiş yoktur yani geçmişinizi yitirmiş
olacaksınız. Yepyeni ve hatta hiç hoşlanmayacağınız bir geçmişiniz
olacaktır. Bireysel olarak ortaya çıkabilecek riskler de aynı
düzeydedir. Geçmişe ve çok daha tehlikelisi ama daha doğru anlamda
imkansıza yani geleceğe gidip gelmek makul mantık eşiğini aşmaktadır.
Ölmüş olduğunuz bir geleceğe gitmek, Wells´in Zaman Makinesi´nde
varolmayan bir kavramdır ama öyle bir gelecekte olmamanız, sizin
geleceğe giden varlığınızın da olmayacağı anlamındadır.
Galiba geçmiş, gelecek ve şu an birer hayalden öte değil...
Bütün bunlar bizleri ağır ve zorlu tartışmalara götürür. Üstelik bu
tartışmalarla bir yere varılmayacaktır. Zira denenmesi gereken şey
deneyin ta kendisi yani zaman yolculuğunu yapabilmektir. Bir başka
yaklaşıma göre ise gelecek zaten yoktur çünkü oluşmamıştır öyleyse
zamanın gerçekleşmiş ve gerçekleşmemiş iki ayrı yönü vardır. Geleceğin
varsayımlarla dolu olması, şu anda yapacaklarımızın sonuçlarını içerir
ama bu varsayımların sınırsız olmadığı da unutulmamalıdır. Her bireyin
gelecekte sınırlı varsayımları vardır, bunlardan birisi
gerçekleşecektir veya hiçbirisi gerçekleşmeyecektir çünkü birey ölmüş
olacaktır. O zaman da bireyin geleceği bildiğimiz anlamda yoktur ya da
çok küçücük bir yaklaşımla ölü bireyin geleceği ölümün görülmesi yani
tanımlanmasıdır. Geçmişle ilgili paradokslar şaşırtıcı olabilirler ama
geleceğin paradoksları çok daha şaşırıtıcı olabilir. Geçmişeki olaylara
müdahale etmeye kalkışmak ise, varlığınızı ortadan kaldırabilir. Atom
bombasının Hiroşima´ya atılmasını engellemek inanılmaz bir alternatif
zaman devamlılığını ortaya çıkarabilir, böyle bir gelecekte II. Dünya
Savaşı dana sürecek, belki ölenler ölmeyecek, ölmeyecek olanlar ise
ölecektir. Bugünün dünyası oluşmayacak, zaman makinesi yapılmayacak ve
böyle bir geçmiş-gelecek olasılığında geçmişe gidilemeyecektir oysa ilk
yapılan eylem geçmişe gidip atom bombasını engellemekti demek ki buna
kalkışıldığında tekrar çıkış noktasına hiçbirşey olmamış gibi
dönülecektir. Sonuçta, zaman yolculuğu fikren mümkündür ama pratikte
mümkün değildir çünkü geçmişe dönen zaman yolcusu bulunduğu yere tekrar
dönemeyecektir. Bu da herşeyin göreceli olduğu bir evrende yaşıyoruz
anlamındadır.
Alıntı:
1-''Zamanda yolculuk olasılığı'' ve ''Işınla beni Scotty'' : www.cnnturk.com.tr' sayfasından alınmıştır
2- Geçmişe veya geleceğe dönebilir miyiz? --Zaman Yolculuğu Yapılabilir
mi? ( Michio Kaku) -- Fenomen Dergisinden alıntı yapılmıştır.
3- ''Zaman içinde zaman'' Filim tanıtımı H.G.Wells -Beyazperde.com - adresinden alınmıştır.
4- ''Zaman Genel Görecelik Kuramı'' -Bilim Araştırma Vakfı- yazılarından alınmıştır.
5- Kaynaklar: THULU örgütü: a-) L. Pauwels - J. Bergier: Büyücülerin
Sabahı b-) Turgut Gürsan: Hitler Almanyası’nın Gizli Tarihi
c-) Ergün candan : Gizli Sırlar Öğretisi, Net siteleri
6- Zaman Makinesi Gerçek mi? Alıntı: -Bilinmeyen.Com- yazar: M. Ata Nirun
7-Geçmişe veya geleceğe dönebilir miyiz? Zaman Yolculuğu mümkün mü? Alıntı: -Bilinmeyen.Com-
8- Arzdan Arşa sonsuzluk kulesi kitabının yazarı Hans von Aiberg'in yazıları /Hitler Naziler ve
sekülerizm-Uzak doğu bağlantıları.
http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/sayfaonbes.htm
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz