Kayseri'den Çankaya'ya
Türk siyasi tarihinin son 10 yılının vitrininden inmeyen Abdullah Gül
kimdir? Son 4.5 yıldır Türkiye'nin en önemli iki koltuğu olan
Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı görevini yürüten Gül, şimdi devletin
en tepesindeki makamda, Cumhurbaşkanlığı'nda...
Bu yazı dizisinde ortaokul ve lise yılları, üniversite, siyaset ve
Başbakan Erdoğan ile yaşamının kesiştiği dönemleri irdelemeye,
bilinmeyen yönlerini ortaya koymaya çalışacağız.
Siyasetle ilgilendiğinde daha 13 yaşındaydı
Abdullah Gül'ün siyasi kimliğinin oluşumunda babasının büyük rolü
var. Profesör dayısı da önemli bir isim. Yakınları, "13 yaşından beri
siyasetin içindeydi" diyor.
Kayseri, Türkiye'nin önemli kentlerinden biri. Sanayici ve
tüccarlarıyla ünlü bir kent... Kayseri denince akla ilk gelen pastırma,
mantı ve iş adamları olur. Ancak son on yıldır Kayseri ile birlikte
anılan bir isim var ki, Kayserililer ona "Güzel insan, güleç insan"
der... Abdullah Gül, Kayserililerin iftihar ettiği, her zamanla gururla
söz ettiği bir isim. Kayseri, Gül'ün yaşam kesitinin büyük bir bölümünü
oluşturmasa bile siyasi kişiliğinin geliştiği yerlerin başında geliyor.
29 Ekim 1950 doğumlu Gül; ilk, orta ve liseyi bu kentte okudu. Gül'ün
siyasetle uğraşı lise yıllarına dayanıyor. Babası Ahmet Hamdi Gül,
oğlunun siyasi yaşamının gelişmesinde önemli rol üstlendi. Ancak,
Gül'ün kişiliğinin, dünya görüşünün oluşmasında başka önemli isimler de
var. Bunların başında dayısı Prof. Ahmet Satoğlu geliyor. Yakın
çevresi, Gül'ün dayısı şair Satoğlu'dan etkilendiğini belirtiyor.
OKUMUŞ AİLE
Gül'ün, anne tarafı Kayseri'nin köklü ailelerinden biri. Annesi Adeviye
Gül lise mezunu, dedesi İsmail Amca öğretmen. Annesinin amcasının oğlu
Hulusi Satoğlu, annesinin amcası Abdullah Satoğlu da dayısı Ahmet
Satoğlu gibi şair. Gül'ü tanıyanlar "13 yaşından beri siyasetin içinde"
olduğunu söylüyorlar. Gül, lise yıllarında babası Ahmet Hamdi Gül ile
birlikte Kayseri Büyük Doğu Fikir Kulübüne sık sık giderdi. Babası
Hamdi Gül, aktif siyasetin içinde yer alan bir isimdi. Milli Görüş
çizgisinde olan Baba Gül, oğlunu siyasi aktivitelerin içinde
bulunmasını hep teşvik etti. Gül, dernek faaliyetlerinde ve arkadaşları
arasında hep lider bir kişilik oluşturdu. O yıllarda, arkadaşlarının
Gül'le ilgili genel kanısı, "Girdiği her ortamda lider kişiliğini
ortaya koyar, kendini girdiği topluma kabul ettirir" şeklindeydi.
LİDER KİŞİ
Babası Hamdi Gül, 1973'te MSP'den milletvekili adayı olunca seçim
kampanyasında çalışan Gül, yıllar sonra yardımcısı olarak çalışacağı
Recai Kutan'la da yine Kayseri'de bir seçim kampanyasında tanışma
fırsatı bulur. O dönem Gül, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi son
sınıf öğrencisi. Babası Hamdi Gül ise Milli Selamet Partisi Kayseri İl
Örgütü yöneticisi. Erbakan, 1975 senato seçimlerinde kurmayı Recai
Kutan'ı Kayseri'den aday gösterir.
KUTAN'LA BİRLİKTE
Recai Kutan, seçim kampanyası için çevresindekilerden 'cevval' gençler
bulunmasını ister. İlk akla gelen isim Milli Türk Talebi Birliği'nin
İstanbul'daki Genel Merkezi'nde görevli Abdullah Gül olur. Baba Gül,
oğlunu Kayseri'ye çağırır. Gül, apar-topar Kayseri'ye gelir. Gül, İrfan
Gündüz (Bugün AK Parti Grup Başkanvekili) ve eski Kayseri Büyükşehir
Belediye Başkanı Şükrü Karatepe Karatepe ile birlikte kampanyanın
öncülüğünü üstlenir. Gül, Kutan'ın senatör olması için ilçe- ilçe,
köy-köy, ev-ev dolaşır. İlk mitingin yapılacağı gün gelip çatmıştır.
Yer Kayseri'nin Yeşilhisar İlçesi... Kutan- Gül ve arkadaşları alana
girer. Alanda Adalet Partisi'nin mitingi var. Kürsüde ise, konuşmasını
tamamlamış ve inmek üzere olan Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman
Demirel. Demirel, meydandan ayrıldıktan sonra AP'den kalan kalabalığına
arasına MSP'liler de yerleşir. Sıra konuşmalara gelmiştir. Gençliğin
sesi olarak Gül, kürsüye anons edilir. Biraz önce Demirel'in indiği
kürsüye yerleşen Gül, heyecanlıdır...
İLK KONUŞMASI
Hem ilk halka hitabı olacaktır, hem de bir konuşma ustası Demirel'den
sonra kürsüye gelmiştir. Konuşmaya başlayınca sesi titrer, cümleleri
kurmakta zorlanır. Ancak heyecanını yener ve e alandakilerin ilgisini
çekmeye başarır. Gençliğin vermiş olduğu dinamizmle ateşli bir konuşma
gerçekleştirir. Alanda toplanan Yeşilhisarlılardan büyük alkış alır.
İlk tebrik eden Kutan olur. Gül, yıllar sonra o günler gündeme geldiği
zamanlarda, yakın çevresine "O konuşmadaki heyecanımı hiç
unutmayacağım" diyecektir.
OSMANLI TARİHİ
Orta ve lise yıllarında "kitap düşkünü" ve "efendi" kişiliğiyle bilinen
Gül'ün en büyük ilgisi Osmanlı tarihine olmuş. Osmanlı tarihi
kitaplarının hemen hemen hepsini hatmetmiş. Öyle ki zaman zaman Erciyes
Dağı'nın eteklerine pikniğe gittikleri zaman bile, okuma saatlerinin
ana konusunu bile Osmanlı tarihi oluştururmuş.
BEŞİKTAŞ VE FUTBOL
Gül'ün, lise yıllarında okumanın yanı sıra, vazgeçemediği tutkularından
biri de futbol ve Beşiktaş'tı... Arkadaşlarıyla haftada iki gün bezden
toplarla futbol oynanırdı. Beşiktaş'ın maçları ise radyodan ve
gazetelerden takip edilirdi. Spor sayfalarındaki köşe yazılarını
dikkatle takip eder, Beşiktaş'ı tartışmaktan zevk duyardı. Futbolla
ilgili favori iki köşe yazarı vardı: İslam Çupi ve Necmi Tanyolaç.
SOL YAZARLARA İLGİ
Gül, lise yıllarında sol kesimin önde gelen yazarlarını da okumayı
ihmal etmezdi. Arkadaşlarıyla aralarında para toplayıp Kemal Tahir ve
Ali Gevgilili'nin kitaplarını alıp o kesimin dünyaya bakışını da
sorgulardı.