SORU: COĞRAFİ KEŞİFLER VE SONUÇLARININ OSMANLI DEVLETİNE EKONOMİK VE SİYASİ YÖNDEN NE GİBİ ETKİLERİ OLMUŞTUR?
COĞRAFİ KEŞİFLER, SEBEPLERİ VE SONUÇLARI
a. Keşiflerin Sebepleri:
Bilinmeyen şeylere ve yerlere merak duyulması, en eski çağlardan
beri insanlığın tabii bir duygusu idi. İlk çağlarda, dünyanın çok küçük
bir bölümü tanınıyordu. Uzak bölgelere gezi yapanları anlatıp
yazdıkları daima heycan uyandırmaktaydı. Orta çağda, Avrupa’dan Uzak
doğu’ya giderek , çin’de kubilay kağa’nın yanında kalan Marko polo’nun
verdiği bilgilere çok kimse inanmamıştı. Ibn Batuta, ibn Fablan gibi
islam gezginleri de, “bilinmeyen” ülkelere geziler yaparak,
gördüklerini kaleme almışlardı. Bunların doğruluğu anlaşıldıkça, “yeni”
ülkelere duyulan merak daha arttı. Keşiflerin birinci sebebi
budur.Avrupa’nın islam ülkelerine karşı giriştiği Haçlı seferleri,
görünüşte dini bir nitelik taşıyordu. Hedef, kutsal kudüs şehrini,
Müslümanların elinden kurtarmaktı. Fakat, aslında Doğu’nun
zenginlikleri, o çağda yoksul sayılacak Avrupa’nın gözlerini
kamaştırıyordu. İki yüz yıla yakın süren haçlı seferleri, İslam
dünyasındaki bolluğu ve refahı, Avrupa’nın daha yakından tanımasına
sağladı. Bu varlıklı hayata duyulan özen, Avrupa’da yeni gelir
kaynaklarının araştırılması çığrını açtı. Bunu yolu ticaretten
geçiyordu. Özellikle hindistan’dan Avrupa arasındaki ticaret yolları,
başta Türkler olma üzere, Müslümanların elindeydi. Bu yüzden avrupalı
tacirler, her uğrak yerinde yüksek vergiler ödemek zorunda
kalıyorlardı. Bu yüzden, birçok malın Avrupa’ya maliyet çok artıyordu.
Şu halde, yeni yollar aranması ve bulunması gerekli hale gelmiştir.
İkinci sebep de budur. Hemen tamamıyla Hıristiyan olan Avrupa,
kilisesinin ağır baskı altındaydı. Papalığın rızası alınmadıkça, yeni
topraklara açılmak zordu. Bu bakımdan, erişilecek yerlerde
Hıristiyanlığın yayılması da göz önünde bulunduruluyordu. Bu da, dini
bir sebep oluşturuyordu.
Barutun ve topun kullanılmasıyla ortaya çıkan güçlü krallıklar,
ticari alanda birbirleriyle rekabete başlamışlardı. Uzak doğu’ya yeni
yollarla ulaşmak, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin zengin mallarını
kendileri taşımak için yeni yollara ihtiyaç duyuyorlardı. Bu ise, ancak
yeni keşiflerle sağlanabilirdi.
Coğrafya keşiflerinin yapılabilmesi için, elverişli bir bilim
ortamına da girilmişti. Dünyanın düz değil, yuvarlak olduğu gerçeği
Müslümanlardan öğrenilmişti. Dünya yuvarlaksa, doğu’ya doğru değil,
batıya doğru da gidilerek aynı yere (Hindistan’a) ulaşılabilirdi.
Bunu yapabilmek için teknik imkanlar da elde edilmişti. Pusula,
rüzgar gülü gibi aletler bunlar arasındaydı. Ayrıca, açık denizlerin
fırtınalarına dayanıklı büyük ve sağlam gemilerde yapılabiliyordu.
b) Başlıca Keşifler:
Daha XV. Yüzyıl ortalarında Portekizliler Afrika’ya keşif
heyetleri gönderiyorlardı. Bu heyetlerden biri, Bartelemo Diyaz
yönetiminde, Afrika’nın güneyinde dolaştı (1487). Buraya “Ümit Burnu”
adı verilirdi.böylece, Hindistan’a deniz yolu ile ulaşma imkanı elde
ediyorlardı. XV. yüzyılın sonunda Vasko dö Gama, bu yoldan Hindistan’a
vardı (1498). Bundan sonra Portekizliler Hint okyanusu’na donanama
gönderdiler ve Uzak Doğu’ya kadar olan bölgelerde ticareti elerine
geçirerek sömürgeler kurdular.
Amerika’nın Keşfi: Kristof Kolomb adında Cenevizli bir gemici, hep
batıya gitmek suretiyle doğuya varılabileceğini ileri sürüyordu.
Düşüncesini gerçekleştirmek için, denizci devletlere başvurdu. Uzun
uğraşmalardan sonra, projesi İspanya kralı tarafından kabul edildi ve
desteklendi. İstediği gemileri ve denizcileri alan Kolomb, Atlas
Okyanusu’na açıldı. Zorlu bir yolculuktan sonra, Orta Amerika’da
Bahama’ya vardı (1492). Ancak, yeni bir kıta keşfettiğini bilmiyor,
Hindistan’a ulaştığını sanıyordu.
Kısa bir süre sonra Amerigo Vespuçi adlı bir İtalyan denizcisi,
Güney Amerika’da Brezilya Kıyılarına çıktı. Buranın yeni bir kıta
olduğunu anladı. Bu sebeple, Amerika’ya Kristof Kolomb’un değil, onun
adı verildi.
Balboa ise, bugünkü Panama Kanalı’nın bulunduğu yerden geçerek ilk defa Büyük Okyanus’a çıktı (1513).
Macellen, Hindistan’a ulaşmak için, Güney Amerika’yı dolaşarak Büyük
Okyanusa geçti. Uzak Doğuya vardı. Ancak buradaki bir çarpışmada
öldürüldü. Yanındaki denizciler, yollarına devam ederek İspanya’ya
döndüler. Böylece, dünyanın çevresi ilk defa dolaşılmış oldu (1521).
c. Keşiflerin Sonuçları
Siyasi ve Ekonomik Sonuçlar
Keşfedilen topraklar,
keşifleri düzenleyen devletlerin kendi malı oldu. Bunların yeraltı ve
yerüstü zenginlikleri adeta yağmalandı. Bütün bu zenginlikler Avrupa’ya
aktı. İspanya, Portekiz, İngiltere, Fransa, Hollanda gibi ülkeler
giderek zenginleşti. Daha sonraki yüzyıllarda bunlara Belçika, Almanya,
İtalya da katılacaktı. Bu ülkeler, ele geçirdikleri geniş topraklarda
çiftlikler, dokuma tesisleri kurdular, maden işlettiler. Yerli halkları
silah zoruyla, karın tokluğuna çalıştırdılar. Elde ettiklerini kendi
gemileriyle ülkelerine taşıdılar. Kazanç oranları çok arttı. Deniz
seferlerini destekleyen kralların maddi varlıkları alabildiğine büyüdü.
Krallar, bu zenginliklerini, top gibi ağır ve pahalı savaş araçlarına
harcadılar. Bu silahlar karşısında, derebeyleri çaresiz kaldılar ve
güçlerini hızla kaybettiler. Buna karşılık, ticaretten zenginleşen yeni
bir sınıf (burjuvazi) ortaya çıktı. Burjuvaların kuvvetlenmesi, siyasi
dengeleri değiştirdi. Derebeylerini ortadan kaldıran krallara karşı,
burjuvalar siyasi haklar kazanma savaşı vermeye başladı. Böylece,
Avrupa’da ihtilaller ve sarsıntılar meydana geldi.
Sömürgeci devletler, değerlerine karşı ekonomik ve siyasi üstünlük
sağladılar. Durumu kötüye giden diğer Avrupa devletleri de, çareyi
sömürge aramakta buldular. Bunun sonucu olarak, sömürgecilik eğilimi
daha da hızlandı.
Büyük denizlere açılacak konumda olmayan Osman İmparatorluğu,
siyasi üstünlüğünü, daha donanımlı ordu ve donanma hazırlayabilen
Avrupa devletleri karşısında yavaş yavaş kaybetmeye başladı. Akdeniz
çevresinde yoğunlaşan ticari faaliyet önemini kaybetti.
Sosyal Sonuçlar
Uzak sömürgelerden mal
getirilmesi, hemen tamamen deniz yolu ile yapılıyordu. Bu da,
Avrupa’daki liman şehirlerinin önem kazanması sonucunu doğurdu.
Şehirleşme genişledi. Şehirlerin nüfusu arttı. XV. Yüzyılda hiçbir
İngiliz, İspanyol, Portekizli, Belçikalı ların nüfusu 100 bin i
aşmıyordu. (XVI.yüzyılın sonlarında ise Londra 450 bin, Lizbon 200 bin
nüfusu aşacaklardır). Dünyanın en büyük dokuz ülkesi arasında hiçbir
Hıristiyan Avrupa ülkesi yoktu. Bu dokuz devletten bir Çin, sekizi ise
İslam ülkesiydi. Bu tablo, yaklaşık 200-300 yıl içinde tamamen tersine
dönecek ve Avrupa ülkeleri doğuya hakim olacaklardır. Şehirleşme yeni
sosyal grupların ortaya çıkışını sağladı. Hayat seviyesi yükseldikçe
yaşama şeklide değişti.
Buna karşılık, keşfedilen yeni ülkelerin halkları tam bir
soykırımla karşılaştılar. Amerika’nın yerlileri, eski ve ileri
medeniyetler kurmuşlardı. Ancak, bazı alanlarda gelişmiş değillerdi.
Tarım yöntemleri, savaş araçları ilkeldi. At’ı tanımıyorlardı.
Avrupa’nın zırhlı süvarilerini alt tarafı at, üst kısmı insan olan tek
bir yaratık sanmışlardı. İspanyollar ve Portekizliler, bunları kitle
halinde öldürdüler. Kalanları köle yaptılar. Ancak, nüfusun az olması
sebebiyle, Afrika’dan zenci köleler getirtmek zorunda kalmışlardır.
Böylece, Amerika’da bir “kamçılı medeniyet” kuruldu. Köle ticareti
zamanla çok kârlı hale geldi. Sömürgeci devletler arasında, köle
ticareti yüzünden savaşlar bile çıktı. Amerika’nın çeşitli yerlerinde
zenci nüfus çoğaldı. Avrupa’dan Amerika’ya göç eden beyazlarla zenciler
arasındaki sürtüşme XX.yüzyıla kadar sürdü.
Kültürel Sonuçlar
Kıtalararası ticaret ve taşımacılık sayesinde Avrupa’da
zenginleşenler, yeni bir hayat tarzı benimsediler. Bunlar, kültür ve
sanat hareketlerine ilgi gösterip desteklediler. Büyük servetlerin bir
kısmı bu alanlara harcanınca, eser verenlerin sayısı ve gayreti arttı.
Böylece, Rönesanssın, İtalya dışındaki Avrupa devletlerinde yayılışı
hızlandı.
Buna karşılık, keşfedilen yerlerdeki eski kültürler büyük ölçüde
mahvoldu. Binlerce yıllık geçmişe sahip İnka, Aztek, Maya
medeniyetlerine ait eserler yerle bir edildi. Kendine özgü kültürleri
bulunan insanlar ortadan kaldırıldığı veya köle durumuna getirildiği
için, medeniyetleri yavaş yavaş silinip unutuldu.
Keşiflerin sağladığı zenginlik, bilim ve sanat alanındaki
gelişmelerin maddi kaynağı oldu. Bu ilerlemeler, zamanla daha da
hızlandı. Osmanlı İmparatorluğu bu alandaki ilerlemeye ayak uyduramadı.
Sonraki yüzyıllarda Osmanlılar’ın, askeri ve siyasi alandaki
gerileyişinde keşiflerin dolaylı etkisi oldu.
Coğrafi Keşiflerin Osmanlı’ya Etkileri
Avrupa’nın Atlas Okyanusu’na kıyısı olan ülkelerinin
denizcilikleri XV.yüzyılda Hint ticaretinde söz sahibi olmak, Akdeniz
ve Asya’daki diğer ticari aracıları ortadan kaldırmak için yeni yollar
aradılar. Sonuçta Portekiz ve İspanyol denizcileri Afrika’yı dolaşarak
Hindistan’a varmayı değer taraftan da Amerika’yı bulmayı başardılar.
Özellikle İspanyollar, Peru ve Meksika’nın altın ve gümüş kaynaklarına
hakim olup, bu zenginlikleri Avrupa’ya taşıdılar. XVI.yüzyılda
İngiltere İmparatorluğu İspanya üzerindeki siyasi kontrolü sayesinde
Amerika’dan taşınan kıymetli madenlerle ekonomik yönden oldukça
güçlendi.
Osmanlıların elinde tuttuğu Baharat ve İpek yolu eski önemini
kaybetti. Yeni keşfedilen yerlerden getirilen yeni tür bitkiler (tütün,
pamuk …) Avrupa’daki tarım kesimine yeni üretim kaynakları sağladı.
İspanya’dan başlayıp Akdeniz çevresinde görülmekte gecikmeyen enflasyon
Osmanlı ülkesine de olumsuz biçimde sıçradı. Bütün bunlar Osmanlı
devletindeki ticari üstünlüğün Avrupa karşısında kaybedilmesine neden
olacaktır.
SORU: OSMANLI DEVLETİNDE DURAKLAMA DÖNEMİNİN SEBEPLERİ NELERDİR?
OSMANLI DEVLETİNDE DURAKLAMANIN SEBEPLERİ
Osmanlı Devleti, kurulundan XVI.yüzyılın sonlarına kadar sürekli
bir ilerleme ve gelişme içinde olmuştur. Üç kıtaya yayılan ülke, en
geniş sınırlarına ulaşmıştır ancak, ülke XVI.yy sonlarından itibaren
duraklama sürecine girdi. Duraklama, XVII.yy boyunca devam etti. Bu
dönemde de bazı başarılar kazanılmışsa da kalıcı olmamıştır.
Osmanlı devletinin duraklama dönemine girmesinin bir takım sebepleri vardır.
İç Sebepler
Yönetimdeki Bozukluklar
XVII.yüzyıldan itibaren başa geçen padişahların bir kısmı çocuk
denecek yaştaydı. Devlet işlerini sadrazama ve valide sultanlara
bıraktılar. Bu yüzden sık sık padişah değişti. I.Ahmet zamanında
veraset sisteminde değişiklik oldu. Padişahın oğlunun başa geçmesi
yerine, Osmanoğulları ailesinin en yaşlı ve en akıllısının padişah
olması kabul edildi.
Şehzadeler, sancaklara gönderilmeyip, sarayda tutuldular. Bunun
sonucu olarak, şehzadeler yönetim konusunda yeterli bilgi ve tecrübeye
sahip olmadılar. Zaman zaman saray kadınlarının ve entrikacı devlet
adamlarının etkisinde kalmışlardır.
Duraklama döneminde iş başına getirilen sadrazam, vezirler ve
diğer yöneticilerin de büyük bir kısmı yetenekli şahsiyetler değildi.
Padişaha ve saray kadınlarına yarananlar ön plana çıktılar.
Azınlıklardan olup da devlet içine sızan kimseler de bazı zararlı
işlerde bulunmuşlardır. Rüşvet ve iltimas başladı. Halkın devlete olan
güveni azaldı. Devlet otoritesi sarsıldı ve çeşitli iç isyanlar çıktı.
Ordu ve Donanmanın Bozulması
Ordu bir taraftan savaşırken diğer taraftan iç isyanları bastırmak
için uğraşıyordu. III.Murat’tan itibaren Yeniçeri Ocağı’nın devşirme
kanunu bozuldu. Askerlikle ilgisi olmayanlar, iltimasla ocağa
alındılar. Yenilgiyle sonuçlanan bir çok savaşta, yeniçeriler eskisi
kadar başarılı olamadılar. Tımar sistemi bozulunca, tımarlı sipahiler
de bozuldu. Ordu ayaklanmalara karıştı. Bazen padişahı bile tahttan
indirdikleri görülmüştür. Bazı devlet adamlarının kışkırtmaları da bu
durumlara sebep olmuştur. Donanma eski önemini ve gücünü kaybetmiştir.
Ekonomik ve Sosyal Durumun Bozulması
Duraklama devrinde girişilen savaşların uzun sürmesi ve iyi
neticeler alınması, ganimetlerin azalmasına neden oldu. Bazı
yöneticilerin ve saray kadınlarının israfı da maliyenin durumunu
etkilemişti. Sık sık padişah değiştiğinde cülûs bahşişi dağıtmak için
hazinede para bulunamadı. XVI. yy.dan itibaren nüfus artmış, iş
alanları eskiye oranla azalmıştır. İç isyanlar çıkınca Anadolu’dan
büyük şehirlere göç oldu.Paranın değeri düşmüş, fiyatlar artmış bu
durum ülkede kargaşalık yaratmıştır.
Ayrıca, bozulan kurumlar arsında medreselerin de olmasının etkisi
büyüktür. İlmiye teşkilatının bozulması yüzünden, nitelikli din ve
devlet adamı yetişmemiştir. Özellikle İstanbul’da çıkan gereksiz dinî
tartışmalar, toplum hayatını olumsuz yönden etkilemiştir.
Dış sebepler
Osmanlı Devleti’nin doğal sınırlara kavuşması
XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti en geniş sınırlarına ulaşmıştı.
Doğuda Azerbaycan, İran dağları, Hazar Denizi’ne kadar genişlemiş,
güneyde Umman Denizi’ne kadar uzanmıştı. Kuzey Afrika tamamen
alınmıştı. Kuzeyde Karadeniz kıyıları ve Kırım Osmanlı Devleti’ne
bağlanmıştı. Batıda Adriyatik ve Yunan Denizi’ne kadar genişlemiş,
viyana önlerine kadar gidilmişti. Bu geniş sınırların daha da
genişlemesine imkân yoktu. Kaldı ki bu sınırları korunması da
zorlaşmıştı. Dış saldırılar nedeniyle birçok cephe de savaşmak zorunda
kalan Osmanlı ordusunun gücü bölünmek durumda kalmıştır. Duraklama ile
birlikte bazı yenilgiler başladı.
Avrupa devletlerinin Osmanlara karşı tutumları
Bu devirde kuvvetli devletler hâline gelen Avrupa ülkeleri,
Osmanlılara karşı birleştiler. Osmanlıları Avrupa’dan atmak için
aralarında kutsal ittifak kurdular.
Osmanlıların Avrupa’daki ilerlemelere ayak uyduramaması
Coğrafî keşifler ve Rönesans sonunda Avrupa zenginleşti. Bilim ve
teknikte ilerlemeler oldu. Osmanlı Devleti ise bu gelişmelere uzak
kaldı.
COĞRAFİ KEŞİFLER, SEBEPLERİ VE SONUÇLARI
a. Keşiflerin Sebepleri:
Bilinmeyen şeylere ve yerlere merak duyulması, en eski çağlardan
beri insanlığın tabii bir duygusu idi. İlk çağlarda, dünyanın çok küçük
bir bölümü tanınıyordu. Uzak bölgelere gezi yapanları anlatıp
yazdıkları daima heycan uyandırmaktaydı. Orta çağda, Avrupa’dan Uzak
doğu’ya giderek , çin’de kubilay kağa’nın yanında kalan Marko polo’nun
verdiği bilgilere çok kimse inanmamıştı. Ibn Batuta, ibn Fablan gibi
islam gezginleri de, “bilinmeyen” ülkelere geziler yaparak,
gördüklerini kaleme almışlardı. Bunların doğruluğu anlaşıldıkça, “yeni”
ülkelere duyulan merak daha arttı. Keşiflerin birinci sebebi
budur.Avrupa’nın islam ülkelerine karşı giriştiği Haçlı seferleri,
görünüşte dini bir nitelik taşıyordu. Hedef, kutsal kudüs şehrini,
Müslümanların elinden kurtarmaktı. Fakat, aslında Doğu’nun
zenginlikleri, o çağda yoksul sayılacak Avrupa’nın gözlerini
kamaştırıyordu. İki yüz yıla yakın süren haçlı seferleri, İslam
dünyasındaki bolluğu ve refahı, Avrupa’nın daha yakından tanımasına
sağladı. Bu varlıklı hayata duyulan özen, Avrupa’da yeni gelir
kaynaklarının araştırılması çığrını açtı. Bunu yolu ticaretten
geçiyordu. Özellikle hindistan’dan Avrupa arasındaki ticaret yolları,
başta Türkler olma üzere, Müslümanların elindeydi. Bu yüzden avrupalı
tacirler, her uğrak yerinde yüksek vergiler ödemek zorunda
kalıyorlardı. Bu yüzden, birçok malın Avrupa’ya maliyet çok artıyordu.
Şu halde, yeni yollar aranması ve bulunması gerekli hale gelmiştir.
İkinci sebep de budur. Hemen tamamıyla Hıristiyan olan Avrupa,
kilisesinin ağır baskı altındaydı. Papalığın rızası alınmadıkça, yeni
topraklara açılmak zordu. Bu bakımdan, erişilecek yerlerde
Hıristiyanlığın yayılması da göz önünde bulunduruluyordu. Bu da, dini
bir sebep oluşturuyordu.
Barutun ve topun kullanılmasıyla ortaya çıkan güçlü krallıklar,
ticari alanda birbirleriyle rekabete başlamışlardı. Uzak doğu’ya yeni
yollarla ulaşmak, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin zengin mallarını
kendileri taşımak için yeni yollara ihtiyaç duyuyorlardı. Bu ise, ancak
yeni keşiflerle sağlanabilirdi.
Coğrafya keşiflerinin yapılabilmesi için, elverişli bir bilim
ortamına da girilmişti. Dünyanın düz değil, yuvarlak olduğu gerçeği
Müslümanlardan öğrenilmişti. Dünya yuvarlaksa, doğu’ya doğru değil,
batıya doğru da gidilerek aynı yere (Hindistan’a) ulaşılabilirdi.
Bunu yapabilmek için teknik imkanlar da elde edilmişti. Pusula,
rüzgar gülü gibi aletler bunlar arasındaydı. Ayrıca, açık denizlerin
fırtınalarına dayanıklı büyük ve sağlam gemilerde yapılabiliyordu.
b) Başlıca Keşifler:
Daha XV. Yüzyıl ortalarında Portekizliler Afrika’ya keşif
heyetleri gönderiyorlardı. Bu heyetlerden biri, Bartelemo Diyaz
yönetiminde, Afrika’nın güneyinde dolaştı (1487). Buraya “Ümit Burnu”
adı verilirdi.böylece, Hindistan’a deniz yolu ile ulaşma imkanı elde
ediyorlardı. XV. yüzyılın sonunda Vasko dö Gama, bu yoldan Hindistan’a
vardı (1498). Bundan sonra Portekizliler Hint okyanusu’na donanama
gönderdiler ve Uzak Doğu’ya kadar olan bölgelerde ticareti elerine
geçirerek sömürgeler kurdular.
Amerika’nın Keşfi: Kristof Kolomb adında Cenevizli bir gemici, hep
batıya gitmek suretiyle doğuya varılabileceğini ileri sürüyordu.
Düşüncesini gerçekleştirmek için, denizci devletlere başvurdu. Uzun
uğraşmalardan sonra, projesi İspanya kralı tarafından kabul edildi ve
desteklendi. İstediği gemileri ve denizcileri alan Kolomb, Atlas
Okyanusu’na açıldı. Zorlu bir yolculuktan sonra, Orta Amerika’da
Bahama’ya vardı (1492). Ancak, yeni bir kıta keşfettiğini bilmiyor,
Hindistan’a ulaştığını sanıyordu.
Kısa bir süre sonra Amerigo Vespuçi adlı bir İtalyan denizcisi,
Güney Amerika’da Brezilya Kıyılarına çıktı. Buranın yeni bir kıta
olduğunu anladı. Bu sebeple, Amerika’ya Kristof Kolomb’un değil, onun
adı verildi.
Balboa ise, bugünkü Panama Kanalı’nın bulunduğu yerden geçerek ilk defa Büyük Okyanus’a çıktı (1513).
Macellen, Hindistan’a ulaşmak için, Güney Amerika’yı dolaşarak Büyük
Okyanusa geçti. Uzak Doğuya vardı. Ancak buradaki bir çarpışmada
öldürüldü. Yanındaki denizciler, yollarına devam ederek İspanya’ya
döndüler. Böylece, dünyanın çevresi ilk defa dolaşılmış oldu (1521).
c. Keşiflerin Sonuçları
Siyasi ve Ekonomik Sonuçlar
Keşfedilen topraklar,
keşifleri düzenleyen devletlerin kendi malı oldu. Bunların yeraltı ve
yerüstü zenginlikleri adeta yağmalandı. Bütün bu zenginlikler Avrupa’ya
aktı. İspanya, Portekiz, İngiltere, Fransa, Hollanda gibi ülkeler
giderek zenginleşti. Daha sonraki yüzyıllarda bunlara Belçika, Almanya,
İtalya da katılacaktı. Bu ülkeler, ele geçirdikleri geniş topraklarda
çiftlikler, dokuma tesisleri kurdular, maden işlettiler. Yerli halkları
silah zoruyla, karın tokluğuna çalıştırdılar. Elde ettiklerini kendi
gemileriyle ülkelerine taşıdılar. Kazanç oranları çok arttı. Deniz
seferlerini destekleyen kralların maddi varlıkları alabildiğine büyüdü.
Krallar, bu zenginliklerini, top gibi ağır ve pahalı savaş araçlarına
harcadılar. Bu silahlar karşısında, derebeyleri çaresiz kaldılar ve
güçlerini hızla kaybettiler. Buna karşılık, ticaretten zenginleşen yeni
bir sınıf (burjuvazi) ortaya çıktı. Burjuvaların kuvvetlenmesi, siyasi
dengeleri değiştirdi. Derebeylerini ortadan kaldıran krallara karşı,
burjuvalar siyasi haklar kazanma savaşı vermeye başladı. Böylece,
Avrupa’da ihtilaller ve sarsıntılar meydana geldi.
Sömürgeci devletler, değerlerine karşı ekonomik ve siyasi üstünlük
sağladılar. Durumu kötüye giden diğer Avrupa devletleri de, çareyi
sömürge aramakta buldular. Bunun sonucu olarak, sömürgecilik eğilimi
daha da hızlandı.
Büyük denizlere açılacak konumda olmayan Osman İmparatorluğu,
siyasi üstünlüğünü, daha donanımlı ordu ve donanma hazırlayabilen
Avrupa devletleri karşısında yavaş yavaş kaybetmeye başladı. Akdeniz
çevresinde yoğunlaşan ticari faaliyet önemini kaybetti.
Sosyal Sonuçlar
Uzak sömürgelerden mal
getirilmesi, hemen tamamen deniz yolu ile yapılıyordu. Bu da,
Avrupa’daki liman şehirlerinin önem kazanması sonucunu doğurdu.
Şehirleşme genişledi. Şehirlerin nüfusu arttı. XV. Yüzyılda hiçbir
İngiliz, İspanyol, Portekizli, Belçikalı ların nüfusu 100 bin i
aşmıyordu. (XVI.yüzyılın sonlarında ise Londra 450 bin, Lizbon 200 bin
nüfusu aşacaklardır). Dünyanın en büyük dokuz ülkesi arasında hiçbir
Hıristiyan Avrupa ülkesi yoktu. Bu dokuz devletten bir Çin, sekizi ise
İslam ülkesiydi. Bu tablo, yaklaşık 200-300 yıl içinde tamamen tersine
dönecek ve Avrupa ülkeleri doğuya hakim olacaklardır. Şehirleşme yeni
sosyal grupların ortaya çıkışını sağladı. Hayat seviyesi yükseldikçe
yaşama şeklide değişti.
Buna karşılık, keşfedilen yeni ülkelerin halkları tam bir
soykırımla karşılaştılar. Amerika’nın yerlileri, eski ve ileri
medeniyetler kurmuşlardı. Ancak, bazı alanlarda gelişmiş değillerdi.
Tarım yöntemleri, savaş araçları ilkeldi. At’ı tanımıyorlardı.
Avrupa’nın zırhlı süvarilerini alt tarafı at, üst kısmı insan olan tek
bir yaratık sanmışlardı. İspanyollar ve Portekizliler, bunları kitle
halinde öldürdüler. Kalanları köle yaptılar. Ancak, nüfusun az olması
sebebiyle, Afrika’dan zenci köleler getirtmek zorunda kalmışlardır.
Böylece, Amerika’da bir “kamçılı medeniyet” kuruldu. Köle ticareti
zamanla çok kârlı hale geldi. Sömürgeci devletler arasında, köle
ticareti yüzünden savaşlar bile çıktı. Amerika’nın çeşitli yerlerinde
zenci nüfus çoğaldı. Avrupa’dan Amerika’ya göç eden beyazlarla zenciler
arasındaki sürtüşme XX.yüzyıla kadar sürdü.
Kültürel Sonuçlar
Kıtalararası ticaret ve taşımacılık sayesinde Avrupa’da
zenginleşenler, yeni bir hayat tarzı benimsediler. Bunlar, kültür ve
sanat hareketlerine ilgi gösterip desteklediler. Büyük servetlerin bir
kısmı bu alanlara harcanınca, eser verenlerin sayısı ve gayreti arttı.
Böylece, Rönesanssın, İtalya dışındaki Avrupa devletlerinde yayılışı
hızlandı.
Buna karşılık, keşfedilen yerlerdeki eski kültürler büyük ölçüde
mahvoldu. Binlerce yıllık geçmişe sahip İnka, Aztek, Maya
medeniyetlerine ait eserler yerle bir edildi. Kendine özgü kültürleri
bulunan insanlar ortadan kaldırıldığı veya köle durumuna getirildiği
için, medeniyetleri yavaş yavaş silinip unutuldu.
Keşiflerin sağladığı zenginlik, bilim ve sanat alanındaki
gelişmelerin maddi kaynağı oldu. Bu ilerlemeler, zamanla daha da
hızlandı. Osmanlı İmparatorluğu bu alandaki ilerlemeye ayak uyduramadı.
Sonraki yüzyıllarda Osmanlılar’ın, askeri ve siyasi alandaki
gerileyişinde keşiflerin dolaylı etkisi oldu.
Coğrafi Keşiflerin Osmanlı’ya Etkileri
Avrupa’nın Atlas Okyanusu’na kıyısı olan ülkelerinin
denizcilikleri XV.yüzyılda Hint ticaretinde söz sahibi olmak, Akdeniz
ve Asya’daki diğer ticari aracıları ortadan kaldırmak için yeni yollar
aradılar. Sonuçta Portekiz ve İspanyol denizcileri Afrika’yı dolaşarak
Hindistan’a varmayı değer taraftan da Amerika’yı bulmayı başardılar.
Özellikle İspanyollar, Peru ve Meksika’nın altın ve gümüş kaynaklarına
hakim olup, bu zenginlikleri Avrupa’ya taşıdılar. XVI.yüzyılda
İngiltere İmparatorluğu İspanya üzerindeki siyasi kontrolü sayesinde
Amerika’dan taşınan kıymetli madenlerle ekonomik yönden oldukça
güçlendi.
Osmanlıların elinde tuttuğu Baharat ve İpek yolu eski önemini
kaybetti. Yeni keşfedilen yerlerden getirilen yeni tür bitkiler (tütün,
pamuk …) Avrupa’daki tarım kesimine yeni üretim kaynakları sağladı.
İspanya’dan başlayıp Akdeniz çevresinde görülmekte gecikmeyen enflasyon
Osmanlı ülkesine de olumsuz biçimde sıçradı. Bütün bunlar Osmanlı
devletindeki ticari üstünlüğün Avrupa karşısında kaybedilmesine neden
olacaktır.
SORU: OSMANLI DEVLETİNDE DURAKLAMA DÖNEMİNİN SEBEPLERİ NELERDİR?
OSMANLI DEVLETİNDE DURAKLAMANIN SEBEPLERİ
Osmanlı Devleti, kurulundan XVI.yüzyılın sonlarına kadar sürekli
bir ilerleme ve gelişme içinde olmuştur. Üç kıtaya yayılan ülke, en
geniş sınırlarına ulaşmıştır ancak, ülke XVI.yy sonlarından itibaren
duraklama sürecine girdi. Duraklama, XVII.yy boyunca devam etti. Bu
dönemde de bazı başarılar kazanılmışsa da kalıcı olmamıştır.
Osmanlı devletinin duraklama dönemine girmesinin bir takım sebepleri vardır.
İç Sebepler
Yönetimdeki Bozukluklar
XVII.yüzyıldan itibaren başa geçen padişahların bir kısmı çocuk
denecek yaştaydı. Devlet işlerini sadrazama ve valide sultanlara
bıraktılar. Bu yüzden sık sık padişah değişti. I.Ahmet zamanında
veraset sisteminde değişiklik oldu. Padişahın oğlunun başa geçmesi
yerine, Osmanoğulları ailesinin en yaşlı ve en akıllısının padişah
olması kabul edildi.
Şehzadeler, sancaklara gönderilmeyip, sarayda tutuldular. Bunun
sonucu olarak, şehzadeler yönetim konusunda yeterli bilgi ve tecrübeye
sahip olmadılar. Zaman zaman saray kadınlarının ve entrikacı devlet
adamlarının etkisinde kalmışlardır.
Duraklama döneminde iş başına getirilen sadrazam, vezirler ve
diğer yöneticilerin de büyük bir kısmı yetenekli şahsiyetler değildi.
Padişaha ve saray kadınlarına yarananlar ön plana çıktılar.
Azınlıklardan olup da devlet içine sızan kimseler de bazı zararlı
işlerde bulunmuşlardır. Rüşvet ve iltimas başladı. Halkın devlete olan
güveni azaldı. Devlet otoritesi sarsıldı ve çeşitli iç isyanlar çıktı.
Ordu ve Donanmanın Bozulması
Ordu bir taraftan savaşırken diğer taraftan iç isyanları bastırmak
için uğraşıyordu. III.Murat’tan itibaren Yeniçeri Ocağı’nın devşirme
kanunu bozuldu. Askerlikle ilgisi olmayanlar, iltimasla ocağa
alındılar. Yenilgiyle sonuçlanan bir çok savaşta, yeniçeriler eskisi
kadar başarılı olamadılar. Tımar sistemi bozulunca, tımarlı sipahiler
de bozuldu. Ordu ayaklanmalara karıştı. Bazen padişahı bile tahttan
indirdikleri görülmüştür. Bazı devlet adamlarının kışkırtmaları da bu
durumlara sebep olmuştur. Donanma eski önemini ve gücünü kaybetmiştir.
Ekonomik ve Sosyal Durumun Bozulması
Duraklama devrinde girişilen savaşların uzun sürmesi ve iyi
neticeler alınması, ganimetlerin azalmasına neden oldu. Bazı
yöneticilerin ve saray kadınlarının israfı da maliyenin durumunu
etkilemişti. Sık sık padişah değiştiğinde cülûs bahşişi dağıtmak için
hazinede para bulunamadı. XVI. yy.dan itibaren nüfus artmış, iş
alanları eskiye oranla azalmıştır. İç isyanlar çıkınca Anadolu’dan
büyük şehirlere göç oldu.Paranın değeri düşmüş, fiyatlar artmış bu
durum ülkede kargaşalık yaratmıştır.
Ayrıca, bozulan kurumlar arsında medreselerin de olmasının etkisi
büyüktür. İlmiye teşkilatının bozulması yüzünden, nitelikli din ve
devlet adamı yetişmemiştir. Özellikle İstanbul’da çıkan gereksiz dinî
tartışmalar, toplum hayatını olumsuz yönden etkilemiştir.
Dış sebepler
Osmanlı Devleti’nin doğal sınırlara kavuşması
XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti en geniş sınırlarına ulaşmıştı.
Doğuda Azerbaycan, İran dağları, Hazar Denizi’ne kadar genişlemiş,
güneyde Umman Denizi’ne kadar uzanmıştı. Kuzey Afrika tamamen
alınmıştı. Kuzeyde Karadeniz kıyıları ve Kırım Osmanlı Devleti’ne
bağlanmıştı. Batıda Adriyatik ve Yunan Denizi’ne kadar genişlemiş,
viyana önlerine kadar gidilmişti. Bu geniş sınırların daha da
genişlemesine imkân yoktu. Kaldı ki bu sınırları korunması da
zorlaşmıştı. Dış saldırılar nedeniyle birçok cephe de savaşmak zorunda
kalan Osmanlı ordusunun gücü bölünmek durumda kalmıştır. Duraklama ile
birlikte bazı yenilgiler başladı.
Avrupa devletlerinin Osmanlara karşı tutumları
Bu devirde kuvvetli devletler hâline gelen Avrupa ülkeleri,
Osmanlılara karşı birleştiler. Osmanlıları Avrupa’dan atmak için
aralarında kutsal ittifak kurdular.
Osmanlıların Avrupa’daki ilerlemelere ayak uyduramaması
Coğrafî keşifler ve Rönesans sonunda Avrupa zenginleşti. Bilim ve
teknikte ilerlemeler oldu. Osmanlı Devleti ise bu gelişmelere uzak
kaldı.