.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    Dört Halife Dönemi

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Dört Halife Dönemi Empty Dört Halife Dönemi

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 05, 2008 4:09 pm

    Dört Halife Dönemi

    İslam tarihinde Hz. Muhammed(s.a.v.)’in vefatından sonra halife
    seçilen Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’nin
    halifeliklerini kapsayan dönemdir (632-661). Bu dönemde sınırlar batıda
    Trablusgarp, doğuda Horasan ve kuzeyde Kafkasya’ya kadar genişletildi.
    İslamiyet, Arap yarımadası sınırları dışına taşarak, Asya ve
    Afrika’daki çeşitli kavimlerce benimsendi. Yeni kurulan İslam
    devletlerinin siyasî ve hukukî temelleri atıldı. Öte yandan, Hz. Osman
    ve Hz. Ali döneminde ortaya çıkan iç çekişmeler, İslam dünyasını uzun
    yıllar derinden etkileyen mezhep ayrılıklarının ve iç savaşların
    başlangıcını oluşturdu.
    Dört Halife Dönemi, İslam Tarihi’nin Peygamber Dönemi (Asr-ı Saadet)
    faziletlerinin yaşatıldığı, saf ve parlak bir çağ olarak kabul edilir.
    Dört Halife, Eski Doğu’nun bütün servetlerine sahip oldukları halde,
    sürdürdükleri sade hayatla saf Müslümanlığın örnek önderleri oldular.
    Bu nedenle onlara –özellikle dünya düşkünü Emevî halifelerinden ayırmak
    için— Hulefa-i Raşidin (olgun halife-ler), Dört Halife Dönemi’ne de
    Hulefa-i Raşidin Dönemi denir.
    Bu dönemde halifeler seçimle belirlendiklerinden, bu döneme İslam Devleti’nin Cumhuriyet Dönemi de denir.
    Bu dönemi halifeleri ile inceleyelim:

    Hz. Ebubekir (Hz. Ebubekr’issıddık) Dönemi (632-634):
    Hz.
    Muhammed hastalanınca, Müslümanlara imamlık yapma görevini Hz.
    Ebubekir’e verdi ve bu durum onun Hz. Muhammed’in ardılı olmasını
    sağladı. Hz. Muhammed’in ölümü (8 Haziran 632, Pazartesi) yeni İslam
    Devleti için tehlikeli durumlar yaratınca, Hz. Ömer ve arkadaşlarının
    önerisi üzerine halife seçildi.
    İki yıl süren halifeliğinin büyük bölümü, bazı kabilelerin –özellikle
    bedevî (göçmen) kabilelerinin— Müslümanlıktan cayma (ridde)
    olaylarıyla, bunların isyanlarıyla ve yalancı peygamberlerle uğraşarak
    geçti. Hz. Muhammed’in ölümünden sonra, İslam’a karşı hareket eden
    birçok kişi ve merkez olmuştu. Bunların dördünde yalancı peygamberler
    ortaya çıkmış ve ayaklanmışlardır. Bu kişiler Yemen’de el-Esved
    el-Ansi, Yemame’de Müseylime, Esed kabilesinden Tuleyha ve Temim
    kabilesinden Secah’tır. Ancak, “ridde”, yerel koşullara göre, her
    bölgede farklıydı. İşin içinde zekâtın ve Medine
    ’den gönderilen görevlileri dinlememenin rolü vardı. Ebubekir, ridde
    olaylarını bastırmak üzere Suriye seferinden dönen Halid bin Velid
    komutasındaki bir orduyu yalancı peygamberler üzerine gönderdi. Önce
    Tuleyha, Buzaha Savaşı’nda yenildi ve egemen olduğu bölge ele
    geçirildi; arkasından Temim kabilesi Secah’ı bırakıp Ebubekir’e
    bağlandı. Ridde hareketlerine karşı girişilen savaşların en çetini
    Yemame’ de Müseylime ile oldu. İki tarafın da önemli kayıplar verdiği
    bu savaşta Müseylime öldü-rüldü ve Orta Arabistan bütünüyle ele
    geçirildi. Muhacir bin Ebu Umeyye komutasındaki ordu da Hadramut ve
    çevresindeki ridde olaylarını bastırdı.
    Hz. Muhammed’in, Suriye’de kazanılacak zaferlerin Arap kabilelerinin
    birleşmeleri konusunda etkili olacağı yönündeki görüşünü benimseyen
    Ebubekir, Müseylime’nin ortadan kaldırılmasından hemen sonra Halid bin
    Ziyad komutasındaki orduyu Irak’a gönderdi. Halid bin Ziyad, el-Müsenna
    bin Hâris komutasındaki kuvvetlerle birleşerek Irak’ı yağmaladı ve
    Hire’yi vergiye bağladı (633). İslam ordusu daha sonra Ecnadeyn’de
    Bizans ordusunu büyük bir bozguna uğrattı (634). Bu savaşta Müslümanlar
    3.000 şehit verirken, 100.000 Bizanslı öldürüldü; savaşta İslam
    ordusunda kadınlar da erkekler ile birlikte savaştılar.
    İslam ordusunun giriştiği bu savaşlarda, Kur’an’ın ayet ve surelerini
    yassı kemikler, taş levhalar ve deriler üzerine yazmakla görevli vahiy
    katipleri ve bunları ezberleyen hafızların çoğu şehit düşmüştü. Bunun
    üzerine Ebubekir, Halife Osman zamanında tedvin edilecek (kitap halinde
    çoğaltılacak) olan Kur’an’ın kitaplaştırılması için bir kurul oluşturdu
    ve başına Hz. Muhammed’in kâtiplerinden Zeyd bin Sabit’i getirdi.
    Kurul, Mushaf adı verilen ilk toplu Kur’an’ı yazdı.
    Hz. Ebubekir, Bizans’a karşı Ecnadeyn’de zafer kazanılmasından ve
    Suriye kapılarının Müslümanlara açılmasından kısa bir süre sonra
    hastalanarak Medine’de vefat etti (23 Ağustos 634). Vasiyeti üzerine
    Hz. Muhammed’in tabutuna konuldu, cenaze namazını Hz. Ömer kıldırdı ve
    Hz. Mu-hammed’in yanına defnedildi.

    Hz. Ömer (Hz. Ömer’ül-Faruk) Dönemi (634-644):
    Hz.
    Ebubekir’in vefatı üzerine, Müslümanların önde gelenleri tarafından Hz.
    Ömer halife seçilmiştir. Hz. Ömer döneminde Hz. Ebubekir dönemindeki
    fetih hareketlerine devam edilmiş ve devlet büyük ölçüde
    teşkilatlandırıldı.
    Ebubekir’in sağlığında Suriye seferine çıkan ordunun başkumandanı Halid
    bin Velid’i bu gö-revden alarak yerine Ebu Ûbeyde’yi getirdi. Halid bin
    Velid’in Ecnadeyn’de bozguna uğrattığı Bizans ordusundan arda kalanlar
    Ürdün yakınlarında Fihl’de toplandılar. Müslümanlar, başkumandanlıktan
    alınarak bir savaş birliğinin başına getirilen Halid bin Velid’in
    komutasında, Bizanslıları takip ederek Beysan geçidini aştılar ve
    Fihl’de onları tekrar yenerek Dimaşk’a çekilmek zorunda bıraktılar
    (635). Aynı zamanda kuzeyde bulunan Hims üzerine de başarılı bir baskın
    yapıldı. Halid bin Velid, buradan da Dimaşk üzerine yürüyerek
    Bizanslılara karşı yeni bir savaşa girişti. Bizanslılar bu savaş sonucu
    şe-hirde kuşatıldılar. 635’te Dimaşk alındı.
    Halid, ilerlemesine devam ederek Kınnesrin’i aldı ve karargâh durumuna
    getirdi. Muaviye, Casarca’yı; Alkame bin Mucazziz, Gazze’yi; Şurahbil,
    Beysan ve Ürdün’ü aldı. Amr İbn’ül Âs da Kudüs üzerine yürüdü.
    Antakya’da bulunan Bizans İmparatoru Herakli-os, 1000 000 kişilik bir
    orduyu güneye gönderdi. Yermük’te Sabellarios komutasındaki Bizans
    ordusu, 24 000 kişilik İslam ordusu ile karşılaştı. Bizanslılar büyük
    bir bozguna uğratıldı. Ordu komutanı öldürüldü (636). Suriye’nin fethi
    devam ederken Ebu Ubeyde, Hire kumandanı Müsenna’yı da yanına alarak
    İran üzerine yürüdü. Behmen, Nersi ve Calinus yenilgiye uğradı. Bu
    sırada Behmen, yeni bir orduyla Medain’den gelerek Fırat kıyısındaki
    Kussünnatif’in yanında konakladı. Ebu Ubeyde, gemilerden kurduğu bir köprü üze-rinden geçerek ona saldırdı. Fakat Müslümanlar yenildi ve Ebu Ubeyde şehit düştü. Bu arada köprü
    de yıkıldığından geri çekilen Müslümanlar ağır kayıplar verdi (636).
    Müsenna, Halife Ömer’den yardım istedi. Ömer, bütün Arabistan’da
    seferberlik ilan ederek büyük bir ordu kurdu ve bu ordunun başına
    geçmek istedi; ancak, sahabeler bunu kabul etmediler. Bunun üzerine
    Ömer, İran’a giden orduya ko-mutan olarak Sad bin Ebi Vakkas’ı tayin
    etti. Sad, ordu ile Kadisiye’ye geldi. Burada büyük bir mey-dan savaşı
    oldu. Sasani ordusu başkumandanı Rüstem öldürüldü. Sasanilerin
    yüzyıllar boyunca düş-man eline geçmeyen bayrakları Derefsî Gavyân
    Müslümanların eline geçti. 30 000 Sasanî asker kaçar-ken öldürüldü
    (636). Sad bin Ebi Vakkas, iki ay Kadisiye’de kaldıktan sonra Sasanî
    başkentine doğru yürüdü. Yenilen Sasanî ordusundan kalanları Babil
    yakınında tekrar yendi. Sad, Dicle’yi geçti ve sa-vaşmadan İran kisrası
    Yezdgerd tarafından boşaltılan başkent Medain’e girdi. Celûla yakınında
    hen-dek ve istihkâmların arkasında toplanan Sasanîleri yendi. Yezd-gerd
    sığındığı Hulvan şehrini terk ede-rek Rey’e kaçtı (638). İran’a yapılan
    sefere katılan gaziler için Halife Ömer’in emriyle Kûfe ve Basra
    şehirleri kuruldu. Öte yandan 636’da Amr İbn’ül Âs tarafından kuşatılan
    Kudüs şehri halkı, Halife Ömer gelirse, şehri teslim edeceklerini
    bildirdiler. Ömer kölesiyle birlikte Kudüs’e geldi ve şehir tes-lim
    oldu. Halka çok iyi davrandı. Bir süre şehirde kaldıktan sonra geri
    döndü. 638’de Antakya ve Ha-lep şehirleri alındı. İyad bin Ganem
    komutasındaki bir İslam ordusu Mezopotamya’daki bütün şehirle-ri aldı
    (641). Yezdgerd’in seferberlik ilan ederek Nihavend’de büyük bir ordu
    toplamakta olduğunu öğrenen Ömer, Numan bin Mukarin komutasındaki İslam
    ordusunun Sasanîlere saldırmasını emretti. O sırada Râmhürmüz ve İzec’i
    alan Numan, Kûfelilere komuta ediyordu; daha sonra Medine’den ge-len
    yardım kuvvetleriyle birlikte Nihavend’e doğru hareket etti.
    Ni-havend’de Feyruzan komutasında-ki Sasani ordusu ile karşılaştı ve
    onları büyük bir bozguna uğrattı; fakat Numan bu savaşta şehit oldu.
    Müslümanlar Hemedan ve Nihavend’i aldılar (641).
    Halife Ömer,
    İran’ın fethini tamamlamak için Kûfe ve Basra’da iki büyük ordu
    topladı. Bu or-dulara birçok komutan tayin etti ve onların fethetmekle
    görevli oldukları yerleri kendilerine bildirdi. Kısa bir süre içinde
    İran’ın fethi tamamlandı. İyad bin Ganem Mezopotamya’da fetihlerini
    sürdürür-ken Amr İbn’ül Âs da Mısır seferine çıktı (640). Bu seferden
    sonra, 3500 kişilik bir orduyla Babil’i kuşatan Amr’a Halife Ömer,
    Zübeyr komutasında 10 000 kişilik bir yardım kuvveti gönderdi. Babil’i
    alan Amr, İskenderiye üzerine yürüdü ve Kiriaun yakınında bir Mısır
    ordusunu yendi. İskenderiye’de bulunan Mısır kralı Mukavkıs ile yapılan
    görüşmelerden bir sonuç alınamayınca Amr şehri kuşattı ve üç ay sonra
    ele geçirdi. İskenderiye’nin fethinden sonra Amr doğuya yöneldi.
    Pentapolis şehri teslim oldu. Bu arada Manuel komutasında bir Bizans
    ordusu İskenderiye’yi ele geçirdi. Fakat Amr, şehri Bi-zanslılardan
    geri alarak yaptıkları surları yıktırdı (642). Halife Ömer’in emriyle
    Mısır’da Fustat şehrini kuran Amr, yakınlarından Ukbe bin Nafi el
    Fihri’yi Kuzey Afrika’nın fethiyle görevlendirdi. Kısa bir süre içinde
    de Bingazi ve Trablusgarp İslam Ülkesi’ne katıldı.
    Hz. Ömer zamanında devlette teşkilatlanmaya gidilmiştir. Bu dönemde devlette yapılan teşki-latlanma çalışmaları şunlardır:
    • İlk yönetim örgütü kurulup, fethedilen ülkeler illere ayrıldı. Bu iller, doğrudan halifeye bağlı vali-ler atandı.
    • Teravih namazının toplu kılınması 636’da onun emriyle başladı.
    • Kureyş kabilesinin ileri gelenlerine savaş ganimetinden verilen fazla
    paya, savaşta kazanılan taşınmaz malların gazilere dağıtılmasına Kur’an
    hükmü olduğu halde son verildi.
    • Başlangıcı hicret olan ve ay yılı temeline dayanan hicrî takvimi kabul edildi.
    • Dinsel gereksinimlerin Kur’an’a ve sünnete uydurulması için Osman bin
    Affan, Ali bin Ebu Ta-lip, Abdurrahman bin Avf, Muaz bin Celeb, Übey
    bin Kâb ve Zeyd bin Sabit’in yer aldığı bir ku-rul oluşturuldu.
    • İlk malî teşkilat ve Beyt’ül-Mal adı verilen devlet hazinesi kuruldu ve devletin mal varlığının sa-yımı yapıldı.
    • Vergilerin toplanması ve maliyeyle ilgili işlerin yürütülmesi için
    defterler tutuldu. Bu defterlerin tutulma işi, Bizanslı memurların
    bilgilerinden yararlanılarak bir sisteme bağlandı.
    • Askerlik işleriyle gereğince uğraşmaları ve savaşa her an hazır
    olmaları için asker olan Müslüman-ların geçimleri Beyt’ül-Mal’dan
    sağlanmaya başlandı. Bunlar tarımla uğraşmıyorlardı.
    • Gayrimüslimlerin ödedikleri cizye ve haraç, savaşta yaralı oldukları sürece kaldırıldı.
    • İlk adlî teşkilat kuruldu. Mahkemelere tayin edilen kadıların
    yolsuzluk yapmalarını önlemek için onlara en yüksek memur maaşı verildi
    (500 dirhem). Bu mahkemelerin yanında halkın şer’i hü-kümlerde şüpheye
    düştükleri konuları öğrenebilmeleri için itfa mahkemeleri kuruldu.
    • Geniş ölçekli bayındırlık işleri de yapıldı. Bunlardan bazıları;
    Basra’ya su getiren Ebu Musa, Bağ-dat’a su getiren Nehr-i Sad, Nil
    nehrini Kızıldeniz’e bağlayan Nehr-i Emir’ül-Müminin’dir.
    • İlk kez, hapishane olarak kullanılmak üzere Mekke’de bir ev satın alındı. Sonraları diğer şehirler-de de hapishaneler kuruldu.
    • Antlaşmaların ve kayıtların korunması için ilk İslam Arşivi kuruldu.
    • Askerin maaşını tayin eden bir kayıt defteri tutulmaya başlandı.
    • Üzerlerinde “Elhamdülillah”, “Muhammedürresulullah” ve “Lâilaheillallah” yazılı sikkeler bastı-rıldı.
    • Gayrimüslimlerin bağlı oldukları idarî esaslar (ahkâm-ı ehli zimme) tespit edildi ve onlara geniş bir din hürriyeti tanındı.
    • Orduya resmî hekimler, kâtipler ve tercümanlar tayin edildi.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Dört Halife Dönemi Empty Geri: Dört Halife Dönemi

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 05, 2008 4:09 pm

    Hz. Osman (Hz. Osman-i Zinnûreyn) Dönemi (644-656):
    644’te Hz. Ömer’in ölürken tayin ettiği bir seçim kurulu, Hz. Osman’ı halife seçti.
    Halifeliğinin ilk yılları daha çok Ömer devrinde başlanan fetihleri
    sürdürmekle geçti. İran ve Ermenistan’ın fethi tamamlandı. Trablus,
    Kıbrıs, Rodos, Malta ve Girit alındı. İslam orduları Anadolu ’da
    Ankara’ya kadar ilerlediler. Bir İslam donanması da İstanbul önlerine
    geldi.
    Dönemin önemli faaliyetlerinden birisi, Şam Valisi Muaviye’nin ilk
    İslam Donanması’nı kur-masıdır. Bu donanma, Kıbrıs’ı fethetmiş ve
    İstanbul önlerine gelmiştir.
    Halifeliğinin beşinci yılından sonra ülkede huzursuzluklar baş
    göstermeye başladı. Osman’ın, özellikle Emevî ailesinden olan kişileri
    yüksek mevkideki memurluklara getirmesi, halk içinde hoşnut-suzluklara
    yol açtı. Kûfe ve Mısır’daki Müslümanlara karşı girişilen hareketler,
    devletin otoritesini sarsacak bir biçimde gelişti.
    Müslüman olan her kavim Kur’an’ı kendi lehçesine göre okumaya
    başlayınca, bazı anlam de-ğişmeleri oldu. Bunun üzerine Halife Osman,
    gittikçe genişleyen İslam ülkesinde Kur’an-ı Kerim’in belli bir kurala
    göre okunmasını sağlamak için, Zeyd bin Sabit başkanlığında bir
    komisyon kurdurdu. Bu komisyon, Halife Ebubekir zamanında toplanan
    Kur’an’ı esas alarak yedi nüsha hazırladı. Osman bu nüshaları, İslam
    Devleti’nin büyük şehirlerine gönderdi; bunların dışında kalan
    nüshaların yakılma-sını emretti (653).
    Hz. Osman’ın halifeliği sırasında Horasan ve Harezm’i ele geçiren İslam
    Orduları, Ceyhun nehrine ulaştı ve Türgeşlerle karşı karşıya geldiler.
    Bu karşılaşma İslam Devleti ile Türklerin ilk karşı-laşmasıdır.
    Halifeliğinin son yıllarında Osman’ın aleyhinde yapılan propaganda,
    İslam Devleti’nde olduk-ça yayıldı. Halifeden memnun olmayanlar, onun
    Kur’an’ları yaktığını, önemli mevkilerdeki memur-luklara Emevi
    ailesinden olan kişileri getirdiğini ve ganimetlerin dağıtımında adil
    olmadığını ileri sü-rüyorlardı. Bu arada, Yahudilikten Müslümanlığa
    geçen Abdullah bin Sebe adlı bir kişi, Hicaz, Suriye, Irak ve Mısır
    bölgelerinde dolaşıyor ve Ali’nin halife adayı olduğu zamanki
    anlaşmazlıkları ve olayları kullanarak halkı Osman aleyhinde
    kışkırtıyordu. Sonraları, Şiiliğin aşırı kollarının doğmasına yol açan
    bu konuda Abdullah bin Sebe, daha çok halifelik meselesinde Ali’nin
    hakkının yendiğini ve Ali’nin halife olması gerektiğini yayıyordu.
    Halife Osman aleyhine yapılan kışkırtmalar sonucu 600 kişilik bir
    topluluk umre yapmak bahanesiyle Mısır’dan Medine’ye doğru yola çıktı
    (656). Osman, bir olay çık-maması için gelenleri Medine dışında
    karşılamasını ve geri dönmelerini sağlamasını Ali’den istedi. A-li’nin
    etkili konuşması sonucu gelenler geri döndü. Kısa bir süre sonra, bu
    defa Mısır, Basra ve Kûfe ’den hac bahanesiyle yeni topluluklar yola
    çıktı. Bunlar Medine yakınına geldikten sonra, Talha, Zü-beyr ve Ali’ye
    heyetler göndererek halife olmalarını teklif ettiler. İstekleri kabul
    edilmeyince, Medi-ne’ye girerek Osman’ın evini kuşattılar. Hac
    dolayısıyla boşalan Medine’de kendilerini durduracak bir kuvvetin
    bulunmaması, işlerini kolaylaştırdı. Medine’nin ileri gelenleri,
    oğullarını halifeyi korumak i-çin yardıma gönderdiler. Kan dökülmesini
    istemeyen Osman, Mugire’nin aracılığıyla silahlandırdığı adamlarını
    dağıttı ve evlerine gönderdi. Ebu Hureyre’nin “sana itaat edenlerin
    yardımı ile asileri dağıt” şeklindeki uyarılarını dinlemedi. Evi
    kuşatanlarla konuşmak istedi. Yüksek bir yere çıkarak onlara,
    mushafları niçin yaktırdığını, Bedir Savaşı’na niçin katılmadığını,
    Emevî ailesinden gelenlere neden önemli mevkilerde görev verdiğini
    anlattı; ganimetlerin paylaştırılmasında bir yanlışlık yaptıysa
    dü-zeltmeye hazır olduğunu belirtti. Fakat, sözleri asileri
    yatıştıramadı. Evinin kapısının Talha Zübeyr ve Ali’nin oğulları
    tarafından tutulduğu bir sırada, komşu damlardan geçen Hz. Ebubekir’in
    oğlu Mu-hammed, pencereden atlayarak Halife’nin bulunduğu odaya girdi;
    sakalından yakalayarak ona hakaret etti. Fakat Osman’ın “Baban bu
    durumunu görseydi üzülürdü” sözü üzerine durakladı. Onun arkasın-dan
    içeriye giren iki kişi Kur’an okuyan Halife’yi öldürdüler ve kaçtılar.
    Osman o gece eşi ve birkaç yakın dostu tarafından gizlice gömüldü.
    Muaviye’nin Osman’ı kurtarmak üzere Şam’dan gönderdiği ordu, Osman’ın
    ölümü üzerine geri döndü.

    Hz. Ali (Hz. Aliy’yil-Murteza) Dönemi (656-661):
    Hz. Osman’ın
    öldürülmesinden sonra, aralarında halifeyi öldürenlerin de bulunduğu
    bir kurul tarafından halife seçildi. Halifelik görevini, seçilmesinden
    beş gün sonra kabul etti. Biat töreni, Hz. Muhammed’in mescidinde
    yapıldı (diğer üçününki başka yerlerde yapılmıştı). Şam valisi Muaviye,
    seçimin bir azınlık tarafından yapıldığını ve Ali’nin Osman’ı
    öldürenlerle işbirliği yaptığını gerekçe göstererek biat etmedi. Yeni
    halifenin, Osman’ı öldürenleri koruduğu yolunda haberler yayıldı. Bu,
    Mekke, Suriye ve Mısır’da tepkilere neden oldu. Başlangıçta Osman’a
    karşı olan Hz. Muhammed’in eşi Hz. Ayşe, bu kez yeni halifeye de karşı
    çıktı ve Mekke’de onun aleyhinde propagandaya girişti. Bir süre sonra,
    Talha ve Zübeyr de ona katıldı ve yardım sağlamak amacıyla Irak’a
    gittiler. Basra’da Os-man’a karşı olanları öldürdüler. Hz. Ali,
    Kûfe’den sağladığı kuvvetlerle Basra üzerine yürüdü. Burada Ayşe
    yanlılarını ağır bir yenilgiye uğrattı. “Cemel Vakası”(“Cemel”,
    Arapça’da “deve” anlamındadır.) denilen bu savaştan sonra, Muaviye’yi
    görüşmeler yoluyla kendine bağlayabileceğini umdu. Ancak Muaviye,
    Osman’ı öldürenlerin kendisine teslim edilmesine direniyordu. Bunun
    üzerine Halife, ordu-suyla Şam valisi Muaviye’nin kuvvetleri üzerine
    yürüdü. Sıffin Ovası’nda iki taraf arasında on gün sü-ren çarpışmalar
    başladı (657). Muaviye yenilmek üzereyken, komutanı Mısır Valisi Amr
    bin el-Âs, askerlerinin mızraklarına birer Kur’an sayfası asarak,
    “Aramızdaki anlaşmazlığı çözecek hakem bu-dur.” demek istedi. Bu
    hareket, ordusunu etkileyince, Hz. Ali, iki kişilik bir hakem kurulunun
    oluştu-rulmasını kabul etmek zorunda kaldı. Hakem kurulunda Muaviye Amr
    bin el-Âs’ı, Hz. Ali de –komutanlarının baskısıyla— saf bir adam olan
    ve damadının halife seçilmesini isteyen Ebu Muse’l-Eşarî’yi temsil
    seçti ve Ali Kûfe’ye döndü. Ancak, Ali daha Sıffin’deyken bir kısım Ali
    yanlısı, hake-me başvurulmasına karşı çıktı. Bunlar, Kûfe’ye dönülünce,
    sorunun hakemle çözülmesinin Kur’an’a aykırı olduğunu söyleyerek halkı
    bu kararı tanımamaya çağırdılar ve Kûfe yakınlarında Harura denilen
    toplandılar (bu nedenle kendilerine Harurîler denildi). Hz. Ali,
    Harura’ya geldi ve çeşitli ödünler vere-rek onları kendisine katılmaya
    çağırdı. Kûfe’ye dönünce de Sıffin Antlaşması’na karşı çıktığı
    yolun-daki söylentileri yalanladı. Bu arada, Ebu Muse’l-Eşarî’nin Amr
    bin el-Âs ile görüşmeye gönderildiği duyulunca, buna karşı çıkan dört
    bin kişi, gizlice Kûfe’den ayrılarak Nehrevan’da toplandı (bunlara da
    Haricîler denildi).
    Öte yandan Muaviye, maliyetiyle birlikte hakemlerin buluşacakları yere
    geldi (şubat 658). Hz. Ali, yalnızca Ebu Muse’l-Eşarî ve amcasının oğlu
    İbn Abbas’ı gönderdi. Hakemler toplantısında, Muaviye’nin hakemi, eski
    halife Osman’ın gereksiz yere suçlandığını ve haksız yere öldürüldüğünü
    ileri sürdü. Bu görüş kabul edildi. Bunun üzerine, Hz. Ali’nin eksik
    bir kadroyla ve Osman’ın katileri-nin de katıldığı bir toplantıda
    halife seçilmiş olmasının tutarsızlığını belirtti ve vekilinden Ali’nin
    hali-felikten azlini istedi. Ali’nin yerine belki damadı halife seçilir
    diye umutlanan Ebu Muse’l-Eşarî, Hz. Ali’yi halifelikten azlettiğini
    söyleyince, Amr bin el-Âs “Öyleyse ben de Muaviye’yi halife ilan ettim”
    dedi. Bu oldubittiye itirazlar sonuç vermedi. Kendi aleyhinde
    olduğundan, Hz. Ali bu kararı da, iki ha-kemi de reddetti.
    Kuvvetleriyle Muaviye üzerine yürüyeceğine, Kûfe’den ayrılarak
    Nehrevan’da top-lanan haricîlere yöneldi. Çarpışmalar sonucunda ancak
    on kadar haricî sağ kurtulup kaçabildi. Hz. Ali, hakeme başvurması ve
    haricîlere katılan önde gelen din adamlarını öldürtmesi sebebiyle Arap
    dünya-sında saygınlığını büyük ölçüde yitirdi. Yakınları ve sevenleri
    Ali’yi halife olarak tanımayı sürdürdü-ler; ancak sayıları gün geçtikçe
    azalıyordu. Ali, bundan sonra Muaviye’nin giriştiği savaşlara seyirci
    kalmakla yetindi. O kadar ki, Busr bin Ertat’ın Medine ve Mekke’yi ele
    geçirip Muaviye’yi güç du-rumda bırakmasından bile yararlanmadı.
    Sonunda, Nehrevan’da yok ettiği haricîlerden birinin akrabası olan
    Abdurrahman bin Mülcem adlı harici tarafından, Kûfe Camisi’nin kapısı
    önünde zehirli kılıçla ağır biçimde yaralandı; üç gün sonra öldü.
    Gömüldüğü yer gizli tutuldu. Yıllar sonra Abbasî halifesi Harunurreşit,
    onun mezarını buldurdu ve bir türbe yaptırdı. Şiîlerin günümüzdeki
    kutsal kenti Necef, burada kurulmuştur.

      Forum Saati Perş. Mayıs 09, 2024 9:32 am