.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    Karahanlı Devleti

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Karahanlı Devleti Empty Karahanlı Devleti

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 05, 2008 4:01 pm

    840-1212 tarihleri arasında, Türkistan ve Maveraünnehir'de hâkimiyet kuran ilk Müslüman Türk devleti.
    Karluk, Çiğil, Yağma ve diğer Türk boylarından meydana gelen
    Karahanlılar Devleti, devrin İslâm kaynaklarında El-Hâkaniye,
    El-Hâniye, Âl-i Afrasiyab; başka eserlerde de, Alp-ilig Hanlar,
    Arslan-Buğra Hanlar unvanlarıyla anılır. Karahanlılar tabiri, batılı
    şarkiyatlar tarafından, bu sülâlenin "kara" unvanını çok kullanmaları
    sebebiyle verilmiştir. "Kara", Türkçe'de, kuzey yönünü işaret etmesinin
    yanında, büyüklük ve yükseklik de ifade eder.

    Karahanlılar Devleti, 840 senesinde Uygur Devleti'nin, Kırgızlar
    tarafından yıkılmasıyla, Orta Asya bozkırlarında, Bilge Kül Kadır Han
    tarafından kuruldu. Kadır Han, Mâveraünnehir'i almak isteyen Sâmânîler
    Devleti ile mücadele etti. Karahanlılar'ın başlangıç dönemi, ilmî
    yönden pek açık değildir. Kadır Han'dan sonra, iki oğlundan Bazır
    Arslan Han, Balasagun'da Büyük Kağan olarak, kardeşi Oğulçak Kadır Han
    ise, Ortak Kağan olarak Taraz'da devleti idare ettiler. Oğulçak Kadır
    Han, Sâmânî hükümdarı İsmail bin Ahmed ile devamlı mücadele etti.
    Sâmânîler, 883 yılında Taraz'da devleti ele geçirince, Oğulçak,
    Kaşgar'ı merkez yapıp, Sâmânî hakimiyetindeki bölgelere akınlara
    başladı. Bu akınlar sırasında Oğulçak Kadır Han'ın yeğeni Satuk,
    Karahanlılar'a sığınan, Ebu Nâsır adlı Sâmânî şehzadesi ve Müslüman din
    adamları ile tanışarak İslâm dînini kabul etti.

    Nuh peygamberin oğlu Yâfes'in torunları olan Türkler, hükümdarlarının
    Müslüman olmasından sonra, yaradılışlarındaki temizlik ile seve seve ve
    büyük topluluklar halinde, en son ve en mütekâmil din olan İslâmiyet'i
    topluca kabul ettiler. Sekizinci asırda Müslümanlarla tanışıp,
    içlerinden kısmen bu dini kabul edenlerin bulunduğu Türklerin 10.
    asırda topluca İslâmiyet'i kabulü, netice itibariyle tarihteki birçok
    hâdiseye yön vermesi bakımından pek önemlidir.

    Müslüman olunca Abdülkerim adını alan Satuk Buğra Han, doğudaki
    amcasına karşı mücadelesinde, Müslüman gönüllülerden de faydalandı.
    Abdülkerim Satuk Buğra Han, 995 senesinde vefat edince Artuç'a
    defnedildi. Yerine oğlu Musa hükümdar oldu. Onun çok kısa sürdüğü
    anlaşılan saltanatından sonra hükümdar olan kardeşi Baytaş Arslan Han,
    doğu kağanı Arslan Han'ı mağlup ederek, sülalenin bu kolunu ortadan
    kaldırdı ve bütün Karahanlıları birleştirdi. Baytaş Arslan Han,
    Karahanlı ülkesinde İslâmiyet'in yayılması faaliyetlerini tamamlayınca,
    komşu Türk boylarını İslâm'a daveti, kendisine gaye edindi.

    Baytaş'tan sonra, oğlu ebü'l-Hasan Ali hükümdar oldu. Bu dönemde
    devletin batı kısmını kardeşi Buğra Han Harun idare ediyordu. Buğra
    Han, 990 yılında İsbicâb'ı zaptedip, 992 senesinde Sâmânîlerin merkezi
    Buhara'ya girdi. Böylece Horasan ve Mâverâünnehir, Karahanlıların eline
    geçti. Şihâbüddevle ve Zâhirüdda'vâ gibi İslâmî unvanlar kullanan Buğra
    Han, Kaşgar'a dönerken 996 yılında vefat etti. Yerine Ahmed bin Ali
    geçti. Halife tarafından tanınan ilk Karahanlı hükümdarı Ahmed Han'dır.


    Ahmed Han zamanında, Sâmânîler ve onlara bağlı devletçiklerle Karahanlı
    münasebetini, devletin batı kısmını idare eden İlig Han unvanlı Nâsır
    bin Ali sağlıyordu. Özkent'te oturan Nâsır, 996 senesinde Sâmânî
    kumandanlarından Fâik'in teşvikiyle bu ülke topraklarına sefer
    düzenledi. Fakat Gazne hâkimi Sebüktekin'in aracılığı ile bu iki
    devlet, antlaşma yaptı. Bu antlaşmaya göre Sâmânîler, Seyhun sahasını
    Katvan çölüne kadar Karahanlılara bırakıyor, Fâik de Semerkant valisi
    oluyordu. Nâsır, 999 senesinde Buhara'yı zaptederek, Sâmânî hanedanı
    mensuplarını Özkent'e götürdü. Nâsır Han, Gazneli Mahmud ile anlaşınca,
    Ceyhun nehri iki devlet arasında sınır kesildi. Ayrıca Mahmud Han,
    aralarındaki dostluğu güçlendirmek için Nâsır'ın kızı ile evlendi.
    Nâsır, Sâmânîlerin bütün mirasına konmak ve Horasan'ı ele geçirmek
    istiyordu. Bu yüzden Gazneli Mahmud'un Hindistan seferinden
    faydalanarak iki koldan Horasan'a girdi ise de yenildi. Hânedan mensubu
    Hotan Hâkimi Yusuf Kadır Han'dan yardımcı kuvvet alıp, Gazneliler'e
    karşı yeniden askerî harekâta geçti. 1006 senesi Ocak ayının beşinde,
    Sultan Mahmud'a mağlup oldu. Bu başarısızlık, Karahanlılar arasında
    aile kavgalarına yol açtı. Nâsır, bağımsızlığını ilan etmek istedi.
    Nâsır'a karşı, Büyük Kağan Ahmed Han, Gazneli Mahmud'a başvurduysa da,
    Nâsır bin Ali, 1013 yılında vefat etti. Yerine, Arslan İlig unvanıyla,
    kardeşi Mensur bin Ali geçti. Büyük Kağan Ahmed Arslan Han'ın
    hastalığında, kendisini büyük kağan ilan eden Mensur Han, kardeşi
    Muhammed'e de Arslan İlig unvanını verdi.

    Ahmed Arslan Han, Ortak Kağan Yusuf Kadır Han ve Ali Tigin ile birlik
    olup, hânedanlık kavgasına son vermek için harekete geçti. Ali Tigin,
    Mensur'a esir düştü. Yedisu bölgesine yapılan seferde düşmana karşı,
    hasta yatağında mücadele eden Arslan Han, Balasagun'a sekiz günlük
    mesafede, yüz bin çadırdan fazla gayrimüslim göçebeyi mağlup etti.
    Turfan'a kadar takip ederek ülkesini korudu. Ahmed Han, bu seferden
    dönüşünde 1017'de vefat etti.

    Ahmed Han'dan sonra büyük kağan olan Mensur Arslan Han ise, 1024
    senesinde kendi isteği ile saltanatı Yusuf Kadır Han'a bıraktı. Bu
    sırada Selçuklular'dan yardım alan Ali Tigin, Buhara'yı zaptetti. Yusuf
    Kadır Han'a karşı, kardeşleri Ahmed ve Ali birleştiler. II. Ahmed,
    kendisini 1014'te Muizüddevle lâkabıyla büyük kağan ilan etti. Kardeşi
    Ali ise, Arslan İlig oldu. II. Ahmed Arslan Han; Balasagun, Hocend,
    Ahsikas, Fergana ve Özkent'e hakim oldu. Yusuf Kadır Han, Gazneli
    Mahmud ile görüştü. İki Müslüman Türk devleti arasında dostluk bağları,
    evlenme yoluyla da kuvvetlendirildi. Bu görüşmede, Karahanlıları
    ilgilendiren meselelerin yanısıra, Arslan bin Selçuk ve emrindeki
    Oğuzların da Horasan'a nakledilmesi hususunda karara vardılar. Sultan
    Mahmud, bir fırsatını bulup, Arslan bin Selçuk'u yakalattı ve
    Hindistan'da Kalincâr kalesine hapsettirdi. Bu sırada Ali Tigin,
    bozkırlara kaçtı ve Mahmud'un ülkesine dönmesi üzerine tekrar Buhara ve
    Semerkand'a hakim oldu. Yusuf Kadır Han'ın 1032 yılında vefatıyla,
    oğulları Süleyman, Arslan Han; Muhammed de Buğra Han unvanlarıyla,
    devletin idaresini ele aldılar. Bu sırada Ali Tigin de Mâverâünnehir'de
    kendisini Tavgaç Kara Buğra Hakan ilan etti.

    Karahanlı hânedanı arasında kıyasıya devam eden mücadele sonucunda,
    1042 yılında ülke kesin olarak ikiye ayrıldı. Nâsır bin Ali'nin
    oğullarından Muhammed Arslan, Kara Hakanlık mevkiinde Büyük Kağan;
    İbrahim de Tavgaç Buğra Kara Hakan unvanını alarak, Batı Karahanlılar
    devletini meydana getirdiler. Yusuf Kadır Han'ın oğulları da, Doğu
    Karahanlı Devletini idare ettiler.

    Doğu Karahanlılar Devleti

    Karahanlı Devleti ikiye ayrılınca; Büyük Kağan unvanıyla, Şerefüddevle
    lâkaplı Ebû Şüca Süleyman bin Yusuf, merkezi Balasagun ve Kaşgar'ı
    kendine bırakıp, kardeşlerinden Buğra Han Muhammed'e, Taraz ile
    İsficab'ı, Mahmud'a ise Arslan Tigin unvanıyla ülkenin doğusunu verdi.
    1043 yılında yapılan aile toplantısında ayrıca, eski Büyük Kağan II.
    Ahmed Han'a da Mâverâünnehir, mülk olarak verildi. Fergana'nın bir
    kısmı zaptedilerek, Bulgar ile Balasagun arasında yaşayan, on bin
    çadırdan meydana gelen Türkler, 1043 senesi güzünde, topluca
    İslâmiyet'i kabul etti.

    İslam dininin esaslarına sıkıca bağlı, âdil bir hükümdar olan Süleyman
    Han, ilim âşığı ve âlimlerin koruyucusuydu. 1056'da kardeşi Ortak Kağan
    Buğra Han, Büyük Kağan Süleyman Han'la anlaşmazlığa düştü. Muhammed
    Han, Süleyman Han'ı hapsettirip, büyük kağanlığını ilan etti. On beş ay
    hükümdarlık yapan Muhammed Han, mevkiini büyük oğlu Hüseyin'e bıraktı.
    Hüseyin Han'ı, kardeşi İbrahim tahttan indirtip, 1057'de Büyük Kağan
    oldu. İbrahim Han, 1059'da, hânedandan Yınal Tegin tarafından
    öldürülünce, Tuğrul Kara Han unvanlı Mahmud bin Yusuf başa geçti.
    Mahmud Han (1059-1074, Ortak Kağan Tabgaç Buğra Kara Han ve Hasan bin
    Süleyman, kaybedilen toprakları geri almak için harekete geçtiler. 1068
    yılında iki taraf arasında yapılan antlaşma ile, Seyhun hudut
    kesilerek, Fergana, Doğu Karahanlılara bırakıldı. 1074'te Mahmud Han'ın
    yerine, oğlu Ömer geçti ise de, ancak iki ay hükümdarlık yapabildi.
    Büyük Kağan olan Buğra Han Hasan bin Süleyman (1074-1103) devrinin ilk
    yıllarında; Buge Budraç kumandasındaki Yabaku ve Basmılların da aynı
    safta olduğu yedi yüz bin düşmana karşı, Ömer bin Mahmud kumandasındaki
    kırk bin Müslüman askeriyle, büyük bir zafer kazanıldı.

    Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah (1072-1092), 1082'de Mâverâünnehir'i
    zaptedip Özkent'e gelince, Doğu Karahanlı hükümdarı Hasan Han, onun
    hakimiyetini tanıdı. Hasan Han'dan sonra oğlu Ahmed (1103-1128),
    hükümdar olup, Abbasî Halifeliği ile münasebetlerde bulundu. Halife
    Mustahzırbillâh (1094-1118), Ahmed Han'ın istediği beratı verip, ona
    "Nûruddevle" demiştir. 1128'de Karahıtayları, Kaşgar kenti yakınlarında
    mağlup eden Ahmed Han, onların batıya doğru ilerlemelerini durdurdu.

    Ahmed Han'dan sonra 1128'de hükümdar olan oğlu İbrahim, Karahıtaylardan
    yardım alarak, rakiplerini yendi. Karahıtaylar, II. İbrahim Han
    (1128-1158) devrinde Balasagun'u zaptedince, merkez, Kaşgar'a taşındı.
    Karahıtaylar, kendilerine isyan eden Karluklar'ın üzerine onu gönderdi.
    1158'de de, öldürülen II. İbrahim Han'ın yerine oğlu Arslan Han ünvanlı
    Muhammed ve sonra da torunu Ebü'l-Muzaffer Yusuf geçti. Yusuf Han,
    1205'te vefat ettiği sırada, oğlu Ebü'l-Feth Muhammed, Karahıtaylı Kür
    Han'ın yanında rehin bulunuyordu. Nayman Devleti kurucusu Küçlük
    tarafından 1207'de kurtarılan Ebü'l-Feth Muhammed, daha sonra Kaşgar'a
    gönderildi. Ancak, Kaşgar'a varmadan, şehirdeki beyler tarafından yolda
    öldürüldü (1211). Bu durum, Küçlük'ün, Karahanlı merkezini işgal edip,
    katliâm yaptırmasına sebep oldu.

    Hânedanlık içi mücadele neticesinde bölünen Doğu Karahanlılar, Moğol
    Naymanlarca işgal edilerek, hakimiyetlerine son verildi. Böylece Türk
    milletine ve İslâm'a büyük hizmetleri olan Doğu Karahanlılar Devleti,
    tarihe karıştı.

    Batı Karahanlılar Devleti

    Karahanlı Devleti ikiye bölününce, Batı Karahanlı Hanlığı, Mâverâünehir
    ve Hocend'e kadar batı Fergana'yı içine almaktaydı. Büyük Kağanın
    merkezi, önceleri Özkent, sonraları Semerkand oldu.

    Bu devletin ilk hükümdarı I. Muhammed Han, 1052 senesinde vefat edince
    yerine kardeşi Ortak Kağan İzzü'l-umma Ebu İshak İbrahim Tavgaç Han
    geçti. Tavgaç İbrahim Han, Doğu Karahanlılardan Şaş, İlak gibi hudut
    şehirleri ile Fergana'nın bir kısmını aldı. İbrahim Han, âlim olup, iyi
    bir hükümdardı. Devletin idaresi için lüzumlu kanunları tanzim edip,
    hırsızları tamamen ortadan kaldırdı. Ahalinin menfaatlerini koruyup,
    piyasayı düzeltti. Âlimlerin sohbetinde bulunup onların tasvibini
    almadan kanun koymadı. İbrahim Han, Ortak Kağanken, devlet aleyhinde
    faaliyetlerde bulunan İsmailîleri, dâhiyane bir siyasetle ortadan
    kaldırdı.

    İbrahim Han'dan sonra, oğlu Şemsü'l-Mülk Nasr hükümdar oldu. Şaş ve
    Tünhas hakimi Şuayb, yeni hükümdara isyan etti. Nasr Han, bu isyanı
    bastırdı. Bu karışıklıktan faydalanan Doğu Karahanlılar, İbrahim Han'ın
    zaptettiği yerleri geri almaya çalıştılar ise de, bu mücadele bir
    antlaşma ile sona erdi. Daha sonra I. Nasr Han, Selçuklular tarafından
    zaptedilen yerlerin alınması için bir hareket başlattı. Fakat
    Melikşah'ın Semerkand'a gelmesiyle sulh yapılıp, akrabalık tesis
    edilerek meseleler halledildi. Nasr Han da, âlimlere hürmet edip, ilim
    merkezleri inşa ettirdi. Ticaretin gelişmesi için sosyal hayatın bütün
    lüzumlu müesseselerini içine alan iki ribat yaptırdı.

    1080 senesinde Nasr'ın vefatı üzerine, oğlu Ebu Şüca Hızır hükümdar
    oldu. Hızır Han'ın saltanatı bir yıl kadar sürdü. Yerine geçen Ahmed
    Han devrinde ulema ile hükümdar arasında bir anlaşmazlık oldu. Bu
    sırada, Selçuklu Sultanı Melikşah, önce Buhara'yı sonra da Semerkand'ı
    zaptetti ve Ahmed Han'ı Özkend'de esir alıp İsfahan'a götürdü. Bunun
    sonucu, Karahanlı ordusunun temelini teşkil eden Çiğil Türklerinin
    kumandanı Yakub bin Süleyman, Semerkand'a davet edilip hükümdar ilan
    edilerek, Selçuklulara karşı bir ayaklanma başlatıldı. Bunun üzerine
    Melikşah, ikinci defa Semerkand seferine çıktı. Bu sefer sonunda
    Karahanlı devleti, Selçuklulara bağlandı. Karahanlı devlet adamları,
    Mesud bin Muhammed'i hükümdarlığa getirdi.

    Birinci Mesud'un hükümdarlığı devrine ait bir bilgi yoktur. Mesud
    Han'dan sonra, Selçuklu sultanı Berkyaruk, arka arkaya üç hükümdar
    tayin etti. Bunlardan üçücüsü olan Cebrâil Han, Selçuklu şehzadeleri
    arasındaki saltanat kavgalarından faydalanarak, Horasan'ı ele geçirmek
    istedi. Bu sırada Horasan valisi olan Sencer, Tirmiz şehri için yapılan
    savaşı kazandı ve Cebrâil Han'ı esir alıp, 1102'de idam ettirdi. Bu
    zaferden sonra Sultan Sencer, Mâverâünnehir'i yeniden teşkilatlandırdı.
    Karahanlı sülalesinden olup, Selçuklu sarayında büyüyen yeğeni Muhammed
    bin Süleyman'ı Arslan Han unvanıyla Semerkand'da büyük kağan ilan etti.
    Dayısı Sultan Sencer'in yardımıyla isyanları bastıran II. Muhammed Han,
    düşmanlarına karşı seferler düzenledi. II. Muhamed Han, saltanatının
    son zamanlarında felç oldu. Çıkan iç isyanları bastırmak için
    Selçuklulardan yardım istedi. Fakat yardım gelmeden isyanı bastırınca,
    Selçuklu yardımını geri çevirdi. Bu durum, Sultan Sencer'i kızdırdı.
    1130 senesinde Semerkand'a gelen Sultan Sencer, Muhammed Han'ı Merv'e
    götürdü. Muhammed Han, 1132'de orada vefat etti.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Karahanlı Devleti Empty Geri: Karahanlı Devleti

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 05, 2008 4:02 pm

    Sultan Sencer, Muhammed Han'ın ölümünden sonra Batı Karahanlı tahtına
    sırasıyla, Ebü'l-Meâlî el-Hasan bin Ali, Ebu Muzaffer İbrahim bin
    Süleyman ve Mahmud bin Muhammed'i tayin etti. II. Mahmud Han,
    Karahıtaylar'la 1137 senesi yazında Hocend yakınında yaptığı muharebeyi
    kaybedip Semerkand'a çekildi. Karluklar ile ülke içinde anlaşmazlık
    çıkıp, Sultan Sencer'den yardım isteyince, Karluklar da Karahıtaylara
    müracaat etti. Sultan Sencer ve II Mahmud Han, 8 Eylül 1141 tarihinde
    Katvan Muharebesi'nde Karahıtaylara yenilip, Horasan'a çekildiler.
    Karahıtaylar, bütün Mâverâünnehir'i istila edip, Mahmud Han'ın kardeşi
    Ortak Kağan Tavgaç Buğra Han İbrahim bin Muhammed'i Büyük Kağan ilan
    ettiler. III. İbrahim Han, Karluklar ile anlaşmazlığa düşünce, Buhara
    yakınlarındaki Kallabâz Muharebesinde öldürüldü. Yerine geçen oğlu
    Mahmud Han, Horasan'a çekildi ve vefatına kadar orada kaldı. Sultan
    Sencer'in ölümünden sonra Oğuzlar, II. Mahmud Han'a hükümdarlık teklif
    ettiler. O, önce oğlu Muhammed'i gönderdiyse de, bir süre sonra
    Oğuzların hükümdarı oldu. Sultan Sencer'in eski kumandanlarından
    Nişabur valisi Müeyyeddevle Ayaba, 1163 yılında Horasan'ı ele geçirmek
    arzusuyla hareket edip, II. Mahmud Han ve oğlu Muhammed'i esir alarak
    gözlerine mil çektirip hapse attırdı. Baba-oğul, 1164 senesinde
    hapisteyken vefat ettiler. II. Mahmud ve iki oğlunun hapiste vefatları
    ile, Karahanlılar'ın hâkimiyeti Ali Tegin'in soyundan gelenlere geçti.

    III. İbrahim Han'a halef olan Ali Tegin ailesinden Ali bin Hasan,
    Karluklar ile mücadele edip, reisleri Paygu Han'ı öldürterek, onları
    iskâna mecbur ve askerlikten men etti. Fakat bu hareketi isyanlara
    sebep oldu. Ülkedeki isyanları Buhara'daki Hanefî âlimi Muhammed bin
    Ömer'in vasıtasıyla yatıştıran Ali Han, 1160 senesinde vefat edince,
    yerine kardeşi Ebü'l-Muzaffer Mesud bin Hasan geçti. II. Mesud Han, iç
    işlerini düzene soktu. Sarayını âlim ve şairlere açıp ilmin hâmisi
    oldu. 1178 yılında vefat eden II. Mesud Han'ın yerine kardeşi Fergana
    hâkimi Hüseyin bin Hasan'ın oğlu İbrahim bin Hüseyin hükümdar oldu.
    Önce Feryun'da, sonra da Semerkand'da hüküm süren IV. İbrahim Han,
    Nuretüddünya ve'd-dîn Kılıç Tavgaç Küç Arslan Han unvanlarıyla büyük
    kağan oldu. Onun vefatıyla yerine oğlu 1204 senesinde büyük kağan oldu.
    Osman Han, tedbirli bir insandı. Önce Karahıtaylara tâbi olmasına
    rağmen, Müslüman Gurlular'ın, Moğollar tarafından yok edilmesini
    engellemek için gayret sarf etti. Karahıtaylı saldırısına karşı
    Muhammed Harezmşah ile iyi ilişkiler kurdu. Muhammed Harezmşah'ın kızı
    ile evlenip, âdet olduğu için bir yıl Harezm'de kaldı. 1211 senesinde
    Semerkand'a dönen Osman Han, Karahıtaylar'ın gücünden çekinerek onlarla
    ittifak kurdu. Bu hareketi, Muhammed Harezmşah'ın Mâverâünnehir'i
    almasına sebep oldu. Yakalanan Osman Han, idam olundu (1212). Osman
    Han'ın ölümü ile, Batı Karahanlı Devleti sona erdi.

    Fergana Kağanlığı

    1141 yılında Batı Karahanlı Devleti, Karahıtaylar'ın istilasına
    uğrayınca, Fergana'da merkezi Özkend olmak üzere müstakil bir Karahanlı
    devleti kuruldu. İlk hükümdarı, Gelâleddünye ve'd-dîn Hüseyin bin Hasan
    olup, Fergana kağanları, Türkçe Tuğrul Kara Hakan unvanını taşırlardı.
    Unvanlarında Türk kelimesi de kullanan Fergana Kağanlığı, 1211 veya
    1212 senelerinde, Muhammed Harezmşah'ın tâbiiyetine girdi.

    Karahanlı Devleti, daha ilk kuruluş yıllarında, tarihî Türk devlet
    idaresi geleneğine uygun olarak iki büyük idarî kısma bölündü.
    Bunlardan doğuda kalan kısmın başında hakan bulunur ve her türlü idarî
    yetkiyi elinde bulundururdu. Batı kısmını ise hakanın hükümranlığı
    altında, aynı aileden bir han, ona bağlı olarak idare ederdi. Karahanlı
    devlet teşkilatında, bu büyük ve ortak kağanın yanında, hanedana mensup
    dört alt kağan ile altı hükümdar vekili vardı. Rütbeler, kademe kademe
    yükselme esasına göreydi. Her rütbenin değişebilen unvanları olurdu.
    Türkçe unvanların değişmesine rağmen, İslâmî unvanlar değişmezdi.
    Hükümdar vekilleri, İrken, Sagun, İnanç unvanlarını taşırlardı.
    Hükümdarların yanında "Yuğruş" denilen bakanlar kurulu bulunurdu.
    Yüksek devlet memuriyetlerinde, başkumandana "subaşı", maliye bakanına
    "ağıcı", saray hâcibine "tayangu" veya "bitikçi" denirdi.

    Karahanlılar'da ordu: Selçuklular'da olduğu gibi başlıca dört ana
    bölümden meydana gelirdi. Bunlar, saray muhafızları, hâssa ordusu,
    hanedan mensupları ile valiler ve diğer devlet adamlarının kuvvetleri,
    devlete bağlı Türk teşekküllerine mensup kuvvetlerdi.

    Kültür ve Medeniyet: Türk an'anesine göre kurulan Karahanlı Devleti,
    10. asırda İslâmiyet'i kabulüyle, ilk İslâmî Türk eserlerini meydana
    getirdi. Hakanî Türkleri adını taşıyan Karahanlılar, Türkler'in millî
    kültür ve sanat geleneğini ve istidadının güçlü özelliklerini bütünüyle
    İslâm'a adayıp bu ilham ile yeni bir üslubun kurucusu oldular.
    Karahanlı hükümdarlarının ilme hayranlığı, âlimlere saygısı ve onları
    korumaları neticesinde Türkistan, Mâverâünnehir şehirleri birer
    medeniyet, kültür beşiği haline geldi. Doğu Karahanlılar devrinde
    Balasagunlu Yusuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig; Kaşgarlı Mahmud, Dîvanü
    Lügati't-Türk, İmam-ı Ebü'l-Fütuh Abdülgafur Tarih-i Kaşgar adı ile,
    Türk dili, edebiyatı, kültürü ve tarihi için çok mühim eserler
    yazdılar.

    Büyük İslâm hukukçu ve âlimleri, Karahanlılar zamanında yetişti.
    Bunlardan bazıları şunlardır: Burhâneddin Mergınânî, Şemsü'l-Eimme
    Serahsî, Şemsü'l-Eimme Hulvânî, Ebu Zeyd Debbûsî, Fahrü'l-İslâm
    Pezdevî, Sadrüşşehîd, Kâşânî, Ömer Nesefî, Sirâcüddîn Uşî.

    Şâh-i Türkistan denilen Ahmed Yesevî hazretleri, İslâm dininin göçebe
    Türkler arasında yayılmasına hizmet etmiş olup, bugün bile, Rusya,
    Bulgaristan, Çin ve İran'daki Türklerin Türklüklerini ve İslâmlıklarını
    korumalarında tesiri vardır.

    Türklerin şehir hayatına geçişi Karahanlılar devrinde başladığından,
    şehircilik ve mesken mimarisi gelişti. Buhara, Fergana, Merv,
    Semerkand, Tirmiz ve Ürgenç'te birçok mimarî eser yapıldı. Türkistan'da
    ağaç ve taş az olduğundan Karahanlılar, eserlerini genellikle kerpiç ve
    tuğladan yaparlardı. Mescid ve hayır külliyeleri çok yaygındır. Çok
    kubbeli mescidlerin sütunları tahtadan, yuvarlak veya çok köşeli;
    minareler ise pişmiş tuğladan yapılırdı. Kerpiç ve tuğladan köşe
    pâyeli, yazı şeritli, örgülü eserler yapıldı. Duvarları çiğ tuğladan
    örülüp, üstü tezyin edilip, kaymak taşı sıvası ile veya çeşitli
    şekillerde kesilmiş süslü, oymalı, kabartmalı, çizgili kiremitler ile
    kaplanıyordu. Cilâlı ve sırlı tuğla ve cam tezyinatın getirdiği koyu
    mavi ve yeşil renkler ve parlak satıhlar, Karahanlı eserlerinin
    hususiyetleridir. Saraylar, arklı ve havuzlu bahçeler ve korular içine
    yapılırdı. Karahanlılar devrinde mescid, cami, türbe, külliye,
    kervansaray, saray, kale, köprü
    ve hamamlar yapılmıştır. Camilerin sadece minareleri günümüze
    ulaşabilmiştir. Türk hat sanatı, Karahanlılar ile başladı. Kûfî, sülüs
    gibi yazı türleri ile Kur'an-ı Kerîm ve hadis kitapları itina ile
    yazılıp, saklandı.

      Forum Saati Perş. Mayıs 09, 2024 11:00 pm