.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    Osmanlı Devleti Savaştığı Cepheler(I. Dünya Savaşı) ve Sonuçları

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Osmanlı Devleti Savaştığı Cepheler(I. Dünya Savaşı) ve Sonuçları Empty Osmanlı Devleti Savaştığı Cepheler(I. Dünya Savaşı) ve Sonuçları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 05, 2008 3:20 pm

    OSMANLI DEVLETİNİN SAVAŞTIĞI CEPHELER


    ** Kendi toprakları üzerindeki cepheler :

    Taarruz Cepheleri :

    * Kafkas
    * Kanal

    Savunma Cepheleri :

    * Çanakkale
    * Irak
    * Suriye -Filistin
    * Hicaz - Yemen

    ** Müttefiklerine yardım için savaştığı cepheler :

    * Romanya
    * Makedonya
    * Galiçya

    Kafkas Cephesi :
    Doğu Cephesinde askerî harekât, 1 Kasım 1914 günü Rus Ordusunun sınırı
    geçmesiyle başladı. Bu cephede, Osmanlı devletinin 3. Ordusu
    bulunuyordu. 21 Kasım’da sınırı geçerek Erzurum istikametinde ilerleyen
    Rus kuvvetleri, önce Köprüköy
    ve ardından da Azap muharebelerini kaybederek geri çekilmek zorunda
    kaldı. Ancak Türk Ordusu da ağır zayiat verdiği için geri çekilen
    düşman takip edilemedi; daha elverişli bir arazide toplanmak, takviye
    kuvvetlerinin gelmesini beklemek ve yeni bir Rus taarruzunu karşılamaya
    hazır olmak amacı ile geri çekildi.
    Avrupa’da savaşın mevzî harbine dönüşmesi ve Galiçya’da
    Avusturya’lıların Ruslar karşısında zor durumda kalmaları üzerine;
    Harbiye Nazırı ve Türk Başkomutan Vekili Enver Paşa, doğu cephesinde
    Rus kuvvetlerinin imhasını hedef alan büyük ölçüde kuşatıcı bir
    taarruza karar verdi. Bu amaçla 14 Aralık 1914’te Erzurum’a geldi.
    Taarruz için mevsimin uygun olmadığını ve bu nedenle bahara
    bırakılmasını isteyen 3 Ordu Komutanını görevden aldı. Ordu
    komutanlığını kendisi üstlendi. Savaş plânı, düşmanın cepheden ve
    yanlardan kuşatılarak imha edilmesi esasına dayanıyordu.
    Tamamen karla örtülü çok yüksek dağlık ve yolsuz bir arazide, o günün
    şartları altında kış donatımından yoksun yaya ve atlı birliklerle
    yapılan bu hareket çok riskli idi. Nitekim Türk Kuvvetlerinin büyük bir
    kısmı donarak öldü. Sarıkamış’a girebilen çok az sayıda bir kuvvet de
    Ruslar tarafından geri atıldı. 3. Türk Ordusu tamamen elden çıktı. Bu
    savaşta Türklerden 60.000 asker kaybedilmiş, çok sayıda da esir
    verilmişti. Bu başarısızlık üzerine Doğu Anadolu’nun kapıları Rus
    ordularına açılmış oldu.
    1915 Nisan sonlarında Rus ordusu tekrar taarruza geçti. Bu arada, Van
    bölgesindeki Ermeniler de ayaklanarak Türk ordusunu arkadan vurmaya
    başladılar. Bu durumda Osmanlı Devleti, Ermeni azınlığı, çıkartılan
    “Tehcir Kanunu” ile başka yerlere göç ettirerek buradaki Türk
    kuvvetlerinin arkasını sağlama almaya çalıştı.
    1915 yılı sonunda doğudaki kuvvetlerinin sayısını 700.000’e çıkaran
    Ruslar karşı taarruza geçtiler ve Erzurum, Muş Rusların eline geçti.
    1916 ve 1917 yıllarında cereyan eden savaşlar sonunda Doğu Anadolu’nun
    büyük bir kısmını işgal ettiler. Ruslar, Trabzon ve Erzincan’ı aldılar.
    1917 Mart’ında başlayan Rus İhtilâli, cephedeki Rus kuvvetlerini de
    etkilemişti. Ekim 1917’de gerçekleştirdikleri bir ihtilalle Rusya’da
    Çarlık rejimini yıkarak yönetimi ele geçiren Bolşevikler, savaştan
    çekilme kararı aldılar. Bunun üzerine, 16 Aralık 1917’de Ruslarla
    Erzincan Mütarekesi yapıldı. Bu mütarekeden sonra Rus kuvvetleri Doğu
    Anadolu’yu boşaltmaya başladılar. Rusların boşalttığı bu toprakları bu
    kez Ermeni birlikleri istila etti. Ermenilerin bölgedeki Türkleri toplu
    katliamlarla yok etmeye başlamaları üzerine; Şubat 1918’de başlarında
    ileri harekata geçen Türk ordusu, bütün Doğu Anadolu’yu istiladan
    kurtardı.
    Sovyetlerle 3 Mart 1918’de yapılan Brest Litovsk Antlaşmasıyla Kars,
    Ardahan ve Batum vilayetleri Osmanlı Devleti’ne geri verildi. Bölgedeki
    Türk kuvvetleri Azerbaycan içlerinde Bakü’ye ve Hazar Denizi
    kıyılarına, İran içlerinde ise Tebriz’e kadar olan geniş bir sahayı ele
    geçirdi. Ancak, Mondros Mütarekesi’nden sonra, galip devletlerin
    baskısı üzerine, Türk Ordusu harbin başladığı yere 1914 hududuna
    çekildi ve İstiklâl Harbinin Doğu Cephesi de tekrar bu huduttan başladı.

    Not : İngiltere tepki olarak Çanakkale ve Irak cephelerini açmıştır.



    Çanakkale Cephesi (18 Mart 1915) :

    Çanakkale’de cereyan eden muharebeler, I. Dünya Savaşı’nın akışını
    değiştirmiş, sonucunu etkilemiş olduğu için ayrı bir önem taşır.
    Çanakkale geçilebilseydi; Rusya’daki büyük insan kaynağı İtilâf
    devletlerinin silah ve malzeme fazlasıyla donatılacak, Rus ordusunun
    taarruz gücü artırılacak, büyük bir ihtimalle savaş daha çabuk bitecek,
    Rusya’da ihtilâl ortamı meydana gelmeyecekti. Dolayısıyla da Rusya
    savaştan yenik olarak erken ayrılmak zorunda kalmayacaktı.
    Türk Ordusu, Çanakkale’de kendisinden özellikle ateş gücü bakımından
    üstün kuvvetlerin denizden ve karadan yaptıkları saldırılara dokuz ay
    süreyle, ağır kayıplar pahasına mukavemet etmiş ve nihayet
    saldırganların cepheyi boşaltıp gitmesiyle hak ettiği zaferi kazanmıştı.
    Çanakkale Cephesi’nin açılmasına gerçi Rusların isteği üzerine karar
    verilmiştir, ama burada bir cephe açılması çok daha önce düşünülmüştü.
    Balkan savaşında ele geçirdiği Ege adalarını sağlama bağlamak ve
    Türkleri Ege Denizinden uzaklaştırmak isteyen Yunanistan, 19 Ağustos
    1914’de Osmanlı Devleti’nin henüz tarafsız bulunduğu günlerde,
    İngiltere’ye müracaat ederek Çanakkale’de bir cephe açılmasını
    önermişti. O tarihte İngiltere, böyle bir hareketin Osmanlı Devleti’nin
    savaşa girmesini hızlandıracağı endişesiyle bu öneriyi reddetmişti.
    Türkiye savaşa girdikten sonra Kasım 1914’te İngiliz Bahriye Nazırı
    Churchill ve Amiral Fisher, Türk kuvvetlerinin Süveyş’e saldırmalarını
    önlemek amacı ile Gelibolu Yarımadasına bir çıkarma yapılmasını
    önermişlerdi. Fakat İngiliz savaş kabinesi bu öneriyi kabul etmemişti.
    Nihayet, l915 yılı başında Avrupa’daki savaş mevzî harbine dönüşünce
    İngilizler, bütün kuvvetlerini Batı Cephesine yığmaktansa Çanakkale ya
    da Balkanlarda ikinci bir cephe açarak harbi hareket harbine çevirmeyi
    ciddî olarak düşünmeye başladılar. Böylece Rusya’ya lojistik destek
    sağlanabileceği gibi; Osmanlı başkentinin ele geçirilmesiyle Osmanlı
    Devleti de Alman ittifakından ayrılma mecburiyetinde bırakılacaktı.
    Ayrıca, kararsız durumda olan Bulgaristan’ın Merkezi Devletlere
    katılması da önlenecektir.
    Bu arada, Türklerin Süveyş Kanalına yaptıkları taarruz başarısızlıkla
    sonuçlanıp, Mısır’da bulunan kuvvetlerin bir kısmının Çanakkale’ye
    aktarılması imkânı da ortaya çıkınca; Boğazın önce donanmayla
    geçilmesine ve donanma Marmara’ya girdikten sonra arkadan yetişecek
    kuvvetlerin boğazların ve İstanbul’un işgalinde kullanılmasına karar
    verildi

    * Deniz Harekatı

    İtilâf devletleri, Çanakkale harekatına 12’si İngiliz, 4’ü Fransız
    olmak üzere 16 Muharebe gemisi, 6 muhrip, 14 mayın arama tarama gemisi
    ve 1 uçak ana gemisi ayırmışlardı. Ayrıca, 4 hafif kruvazörle 16
    muhribin, 5 İngiliz, 2 Fransız denizaltısının, altı deniz uçağı taşıyan
    uçak ana gemisinin de bu harekata katılmasını kararlaştırmışlardı.
    Çanakkale Boğazı’ndaki Türk savunma tertibinin belkemiğini Müstahkem
    Mevki teşkil ediyordu. Mart 1915 başlarında Çanakkale Müstahkem Mevki
    emrinde 27 batarya halinde teşkilatlanmış çeşitli çapta 104 top ve bir
    de mayın grubu vardı. Topların bir kısmı savaş gemilerinden çıkarılmış
    gemi toplarıydı.
    İtilaf Devletlerinin, Çanakkale Cephesi’ne ayırdıkları kara
    kuvvetlerinin gücü, iki tümenli bir ANZAK Kolordusuyla, iki İngiliz ve
    bir Fransız tümeni ve iki deniz piyade taburuydu. İtilâf devletleri
    daha sonra on piyade tümeniyle bir Hint tugayını bu cephede birbiri
    ardına muharebeye sokmuşlardır.
    İtilâf Devletleri Donanması’nın Boğazlara yönelik ilk hareketi 19 şubat
    günü başlayan, Boğazların girişindeki müstahkem mevkilerin bombardımanı
    olmuştur. 25 Şubat’a kadar aralıklı devam eden bombardımanla bu
    bölgedeki Türk savunma bataryaları susturulmuştu. İtilâf Devletleri
    mayın aramatarama gemilerinin, Boğazların girişindeki tüm mayınları
    temizlediklerini düşündüklerinden, 18 Mart 1915’ de Müttefik
    Donanması’nın boğazları zorlayarak geçmesi kararını almışlardı.
    Müttefik Donanması’nın taarruzu 18 Mart günü başladı. Ancak, müttefik
    mayın arama-tarama gemileri, Türk mayın gemisi Nusret’in 8 Mart’ta
    döktüğü mayınları farkedememişti.
    Durgun ve güzel bir havada Boğaza giren Müttefik Donanması’ndan ilk
    isabeti “Gaulois” isimli gemi aldı ve sulara gömüldü. Daha sonra
    Fransızların Suffren gemisi birkaç isabet aldı. Öğleden sonra ise,
    Fransız muharebe gemisi Bauvet aldığı isabetlerle birkaç dakikada
    battı. Bir süre sonra da İngilizlerin İrresistable gemisi etkisiz hale
    getirildi. Ona yardım için giden Ocean isimli gemi de savaş dışı kaldı.
    Her iki gemi de, açılan topçu ateşleriyle batırıldı. Türk topçusunun
    isabetli atışları düşman gemileri üzerinde büyük tahribat yapmış ve
    mayınlar son darbeyi vurmuştur.
    Saat 18.00’de Müttefik Donanması’nın Boğazı terk etmesiyle, tarihin bu
    büyük “Boğaz Muharebesi” Türklerin kesin zaferiyle sonuçlandı. Yaklaşık
    7 saat devam eden çok şiddetli ateş muharebesi sırasında Müttefik
    Donanması tonlarca mermi yağdırmıştır. Sadece İngiliz gemileri
    tarafından toplam 3344 top mermisi atılmıştır. Bunca ateşe rağmen, Türk
    kuvvetlerin zayiatı 24 şehit 43 yaralıdır. Dört ağır top harap olmuş,
    üç top hasara uğramış, bir cephanelik infilak etmiştir. Müttefik
    Donanması’na gelince; üç muharebe gemisi (İrresistable, Ocean, Bauvet)
    batmış, iki muharebe gemisi ve bir muharebe kruvazörü (İnflexible,
    Gaulois, Suffren) ağır yaralanmıştı. İnsan zayiatı ise, çoğu ölü olmak
    üzere 800 kişiyi aşmıştır.
    Bu büyük mağlubiyet üzerine Müttefikler, Boğazı donanmayla zorlayarak geçme umutlarını tamamen yitirmiş oldular.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Osmanlı Devleti Savaştığı Cepheler(I. Dünya Savaşı) ve Sonuçları Empty Geri: Osmanlı Devleti Savaştığı Cepheler(I. Dünya Savaşı) ve Sonuçları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 05, 2008 3:23 pm

    * Kara Harekâtı

    18 Mart yenilgisinden sonra müttefikler, karaya asker çıkarmak
    suretiyle Gelibolu Yarımadasını ele geçirmeye karar verdiler. Bu
    suretle, Boğazlardaki tahkimatı arkadan vurarak açabileceklerini
    sanıyorlardı.
    Müttefik çıkarması 25 Nisan 1915 sabahı başladı. Müttefikler Saros
    Körfezi ve Anadolu kıyılarına yaptıkları sahte çıkarma hareketlerinde
    başarılı olmuşlar ve Alman komutanın dikkatini o bölge üzerine
    toplamışlardı. Müttefiklerin esas çıkarma yaptıkları bölgeler,
    Seddülbahir ve Arı Burnu idi.
    Seddülbahir bölgesine çıkarma yapan İngiliz kuvvetlerine karşı, bu
    bölgeyi korumakla görevli bir Türk piyade taburu çok büyük bir başarı
    kazandı ve kıyıya çıkan düşmanlar iç kısımlara sokulmadılar. Arı
    Burnu’na çıkan ANZAK Kolordusu’na karşı savaşan Türk piyade bölüğü,
    burayı kahramanca savundu ama kendisi de tamamen eridi. Bigalı’da 5.
    Ordu’nun ihtiyat birliği olarak beklemekte olan Kur. Yarbay Mustafa
    Kemal’in kuvvetleri bu bölgeye çağrılmıştı. Kendi inisiyatifiyle aldığı
    kararla, bir alayını (57. Alay) çıkarma yapan düşmanların üzerine
    gönderen Yarbay Mustafa Kemal, kahraman 57. Alay’ıyla Kocaçimen tepesi
    üzerinden düşmana yaptırdığı taarruzda başarılı oldu ve düşman
    saldırıları durdurulduğu gibi, geri çekilmeye de zorlandı. Aynı gün
    öğleden sonra, 19. Tümenin diğer alayları da muharebelere katılınca Arı
    Burnu’na çıkan düşman kuvvetlerinin ilerlemeleri tamamen durduruldu.
    Bundan sonraki günlerde ve aylarda Müttefikler, Çanakkale’deki Türk
    kuvvetlerini imha ederek Boğazı açmak, Türkler de Boğazı savunmak ve
    düşmanı denize dökmek amacıyla gittikçe artan bir gayretle savaştılar,
    çok kanlı muharebeler cereyan etti. Savaş bir süre sonra bir mevzi
    harbine dönüştü.
    7-8 Ağustos 1915’de Müttefik Kuvvetleri Kumandanı General Hamilton,
    emrine verilen dört tümenli 9. İngiliz Kolordusu’yla Anafartalar
    bölgesine bir çıkarma yaptıysa da Anafartalar Grup Kumandanı Albay
    Mustafa Kemal’in (******) komutasındaki Türk birliklerinin 9 ve 10
    Ağustos günleri yaptığı karşı taarruzlar sonucunda bu çıkarma hareketi
    de durdurulmuş ve büyük başarılar kazanılmıştır. Bu başarısızlık
    üzerine İngiliz General Hamilton görevinden alınmıştı.
    Kasım ayında İngiliz Savaş Bakanı Lord Kiçner, Çanakkale’ye geldi ve
    cepheleri gezdi. Bu sırada, Sırbistan yolu açılıp Almanya’dan ağır
    silahlar gelmeye başlamıştı. İşte İngilizler, Türk kuvvetleri önünde
    duramayacaklarını da anladıklarından işgallerini kaldırılarak, müttefik
    kuvvetlerin tahliyelerine karar verdiler. Bu nedenle İngilizler, önce
    Anafartalar ve Arı Burnu, daha sonra da Seddülbahir bölgelerini
    boşalttılar ve kuvvetlerini geri çektiler.
    Böylece, 18 Mart Deniz Zaferi’nden sonra yaklaşık altı aydan fazla
    sürmüş olan Çanakkale Cephesi’ndeki kara savaşları da Türklerin
    zaferiyle sona erdi.
    Osmanlı Genelkurmayı, Çanakkale’deki Türk zayiatını 55.000 şehit,
    100.000 yaralı, 10.000 kayıp, 21.000 hastalıktan ölüm, 64.000 hasta
    olmak üzere 250.000 kişi olarak göstermektedir.
    İngilizler ise 43.000 ölü, 72.000 yaralı, 90.000 hasta olmak üzere 205
    000; Fransızlar ise toplam 47.000 kişilik zayiat vermişlerdir.
    Çanakkale savaşları Türk Milleti’nin tarihine altın harflerle yazılmış
    büyük bir zaferdir. Bu zafer, en rütbelisinden en kıdemsizine kadar
    Türk askerinin kanıyla, canıyla kazandığı, her anı kahramanlıklarla
    dolu bir abidedir. Vatan sevgisinin, iman gücünün çelikleştiği ve adeta
    etten bir duvar örülerek “Çanakkale Geçilemez” dedirten Mehmetçiğin
    zaferidir.
    Bu zaferin bir çok önemli sonucu vardır. Ama hiç şüphesiz ki,
    gelecekteki “Türk Milli Mücadelesi”nin önderi ve komutanı olacak olan
    Mustafa Kemal Paşa’yı ortaya çıkarmasıdır. Çanakkale Savaşları’nda
    büyük askerî başarılar kazanıp, haklı olarak “Anafartalar Kahramanı”
    adıyla anılacak olan Mustafa Kemal Paşa, bu savaşların sonunda ordu,
    kamuoyu ve basının yakından tanıdığı bir isim olacaktır.
    Çanakkale Muharebeleri’nin diğer sonuçları da kısaca şöyledir:
    1. Çanakkale geçilememiş ve müttefikler Osmanlı Devleti’ni savaş dışı
    bırakamamışlardı. Bu durum savaşı en az iki yıl uzatmıştır.
    2. Balkan Savaşı esnasında perişan bir vaziyette gördükleri Türk
    ordusunu küçümseyen, Türklerin artık bittiklerini ve yok olacaklarını
    düşünen müttefikler, beklemedikleri ağır bir yenilgiye uğramışlardı.
    3. Türk vatanı ve başkenti İstanbul, erken gelecek olan bir istila ve işgalden kurtulmuştu.
    4. Boğazları geçemeyen müttefikler, Rusya’ya silah yardımında
    bulunamadıkları gibi, Rusya’dan sağlayacakları tarım ürünlerini
    Avrupa’ya götürememişler ve Avrupa’daki açlığı ve sefaleti
    önleyememişlerdir.
    5. 1917 ‘de Rusya’da ihtilâl çıkınca, boğazlar kapalı olduğundan
    İngiltere ve Fransa müttefikleri Çar’a yardım yapamamışlar ve Çarlık
    Rusya devleti yıkılmıştır.
    6. Büyük ölçüde kendi imkanlarımızla kazandığımız bu zafer, on binlerce
    kaybımıza neden olsa da Türk kamuoyu ve Türk kuvvetleri için büyük bir
    moral kaynağı olmuştur.

    Sina-Filistin-Suriye Cephesi
    Süveyş Kanalı, Alman Başkomutanlığının harekât planlarındaki önemli
    hedeflerden biriydi. Almanlar, kanalı ele geçirmek suretiyle
    İngiltere’nin Hindistan’la irtibatını kesmek ve böylece İngilizlerin
    Hindistan’dan getirecekleri askerlerle Avrupa Cephesini takviye
    etmesine engel olmak istiyorlardı. Türkler de Mısır’ı tekrar etkileri
    altına almak suretiyle, İslâm alemindeki saygınlıklarını
    artıracaklarını umuyorlardı. Fakat Kanal’a taarruz edebilmeleri için
    200 km. genişliğindeki Sina çölünü aşmak gerekiyordu. Bunun için, çok
    kuvvetli ve düzenli lojistik desteğe ihtiyaç vardı. Ancak, Türk
    ordusunun en zayıf olduğu noktaların başında da bu lojistik destek
    konusu gelmekteydi. Bu olumsuzluğa rağmen, bu cephede I. ve II. Kanal
    Harekâtı yapılmıştı.
    I. ve II. Kanal harekatındaki başarısızlıktan sonra, İngilizler çölü
    geçerek Sina Yarımadasını tamamen ele geçirmek istediler. 22 Aralık
    1916’da Elariş’i ele geçirdiler. Buradaki Türk birlikleri
    Gazze-Şeria-Birüssebi hattına çekilerek savunma için hazırlık yapmaya
    başladılar. Diğer taraftan, İngilizlerin teşvikiyle 5 Haziran 1916’da
    başlayan Arap ayaklanması, Sina yarımadası tarafımızdan boşaltıldıktan
    sonra daha da genişledi.
    İngilizler Gazze’yi ele geçirmek için Mart 1917’de taarruz ettiler.
    Kendilerinden çok üstün olan İngiliz kuvvetlerine karşı Gazze’yi
    savunmakla görevli Türk birlikleri üstün bir savunma örneği verdiler ve
    İngilizler geri çekilmek zorunda kaldılar. Nisan 1917’de bu kez
    donanmalarının desteğiyle tekrar saldırıya geçen İngilizler II. Gazze
    Muharebeleri’nde de başarılı olamadılar.
    Bu arada Gazze muharebelerinden kısa bir süre önce Bağdat İngilizler
    tarafından işgal edilmişti. Bu durum Arap ve İslâm aleminde çok kötü
    bir etki yapmıştı. Türkler ve Almanlar prestij kaybederken,
    İngilizlerin bölgedeki etkinliklerini artırmıştı. Bağdat’ın geri
    alınması amacıyla Galiçya, Makedonya ve Romanya’dan anayurda dönen
    birlikler ve yeni kurulan tümenlerden yararlanarak Halep’te 7. Türk
    Ordusu’nun kurulmasına karar verilmiş ve Irak’ta ki 6. Türk Ordusu’yla
    bu yeni kurulan 7. Ordu’nun birleştirilerek Yıldırım Ordular Grubu
    adıyla bir ordu grubu oluşturulmuş ve komutanlığına General Von
    Falkenhayn atanmıştı
    31 Ekim 1917’de taarruza geçen İngiliz kuvvetleri ile Gazze-Birüssebi
    Meydan Muharebesi yapıldı. İngilizler Türk mevzilerini yararak
    kuvvetlerimizi Kudüs-Yafa hattına kadar geri çekilmeye zorladılar.
    Bilahare Kudüs İngilizlerin eline geçti. Bu başarısızlık üzerine,
    Yıldırım Ordular Grubu komutanı değişti ve bu göreve Liman Von Sanders
    Paşa atandı. Türk kuvvetleri yeniden teşkilatlandırıldı. 19 Eylül
    1918’de büyük kuvvetlerle üç koldan taarruza geçen İngilizler Nablus
    Meydan Muharebesi’ni kazandılar ve cephemizi yardılar.
    7. Ordu komutanı olan Mustafa Kemal Paşa, İngiliz süvarilerini Bisan’da
    durdurmayı başardı. Böylece, Türk kuvvetlerinin Şeria Nehri’nin
    doğusuna geçişini güvence altına aldı. Çekilme 10 Ekim 1918’e kadar
    devam etti. Bu arada Ekim başlarında Şam da düştü ve İngilizlerin eline
    geçti. Bu yenilgi üzerine Yıldırım Ordular Grubu Kumandanı Liman Von
    Sanders Paşa, komutayı Mustafa Kemal’e bırakarak karargahıyla Adana’ya
    çekildi. 25 Ekim’de Halep, İngiliz ve Arap kuvvetlerinin eline geçti.
    Mustafa Kemal Paşa, emrindeki kuvvetlerle İskenderun-Cerablus mevziinde
    İngiliz taarruzlarını durdurmaya çalıştığı günlerde Mondros Mütarekesi
    imzalanmış ve bu mütareke hükümleri gereğince 31 Ekim 1918’de
    cephelerde savaş son bulmuştu. Nitekim, Mustafa Kemal Paşa’nın savunma
    yaptığı bu hat, Türk İstiklâl Harbi sırasında milli sınır olarak kabul
    edilmiştir.

    Irak ve İran Cephesi
    Hint Okyanusunda kuvvetli bir devletin bulunmasını istemeyen ve Basra
    Körfezinin kontrolüne çok önem veren İngiltere, Alman-Türk
    yakınlaşmasının askerî bir ittifaka dönüşmekte olduğunu görünce;
    bölgede politik ve askerî bazı önlemler aldı. Türkiye’nin Almanya’nın
    yanında savaşa gireceğinin belli olmasıyla da Ekim 1914’te Bahreyn
    Adasına asker çıkardı. Irak ve Basra bölgesi, zengin petrol yatakları
    ve Abadan’daki rafineriler bakımından da İngiltere için çok önemliydi.
    İngilizlerle Kasım 1914’de başlayan muharebelerde, Arap erlerinin firar
    etmesi ve Arap halkının düşmanca tavırları nedeniyle, bu bölgedeki Türk
    kuvvetleri İngilizler karşısında tutunamadı ve İngilizler 23 Kasım’da
    Basra’yı ele geçirdiler. Devam eden muharebelerde İngilizler Güney
    Irak’ı büyük ölçüde ele geçirdiler. Daha sonraki günlerde Türk
    kuvvetleri Basra’yı tekrar almak, İngilizler ise Bağdat’ı ele geçirmek
    amacıyla buradaki kuvvetlerin sayısını artırmaya başladılar. Eylül
    1915’teki “Birinci Kutülammare Muharebelerini” İngilizler kazandı. Bu
    bölgedeki Türk kuvvetlerinin başında Nurettin Paşa bulunuyordu. İngiliz
    kuvvetlerine ise General Townshend komuta ediyordu. İngilizler yeniden
    bir taarruz harekatı başlatmıştı; ancak yapılan savunma ve karşı
    taarruz hareketi üzerine İngilizler ağır kayıplar verdiler ve geri
    çekildiler. İngiliz Generali bu muharebenin ilk günü akşamı hatıra
    defterine şunları yazacaktır “Avrupa da hiçbir asker yoktur ki,
    savunmada Türklerle mukayese edilebilsin. Talihsizliğimin cezasını
    çekiyorum.”
    İngilizler, uğradıkları başarısızlık üzerine geri çekilerek tekrar
    Kutülammare mevzilerinde savunma yapmaya başladılar. Kutülammare’de
    Türk kuvvetleri İngiliz birliklerini kuşattılar. Bu kuşatma 4.5 ay
    devam etti. İngilizler birkaç defa kuşatmayı yarmak istemişlerse de
    başarılı olamadılar. Nihayet, 29 Nisan 1916 tarihinde İngiliz Generali
    Townshend ve kuvvetleri kayıtsız şartsız teslim oldu. Kutülammare’de, 5
    General, 481 subay ve 13.300 civarında asker esir alındı. Ölenler ve
    teslim olanlarla birlikte İnglizler burada 40.000 den fazla zayiat
    verdiler.
    Kutülammare’deki İngiliz kuvvetlerinin teslim olmasından sonra bu
    bölgede Ruslar da Bağdat’ı almak için taarruza geçmişler, Hanikin’i ve
    Kasrışirin’i ele geçirmişlerdi. Bunun üzerine, Irak’taki Türk
    kuvvetleri 6. Türk Ordusu olarak yeniden yapılandırıldı. Bir taraftan
    Rusların, diğer taraftan İngilizlerin taarruzları sonucunda; Ruslar
    durdurulmuşlarsa da İngilizler 11 Mart 1917’de Bağdat’ı aldılar. Türk
    kuvvetlerinin Bağdat’ı geri almak için yaptıkları muharebelerden bir
    sonuç alınamadı. İngilizler’de Musul’u ele geçirmek istiyorlardı, fakat
    yaptıkları taarruzlarda onlarda başarılı olamadılar. Bu bölgedeki Türk
    kuvvetleri 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi’ne kadar
    Musul’u İngilizlere karşı başarıyla savundular. Bilahare mütarekenin
    imzalanmasından sonra İngilizler, mütareke hükümlerini gerekçe
    göstererek 3 Kasım 1918’de Musul’u işgal ederek ele geçirdiler.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Osmanlı Devleti Savaştığı Cepheler(I. Dünya Savaşı) ve Sonuçları Empty Geri: Osmanlı Devleti Savaştığı Cepheler(I. Dünya Savaşı) ve Sonuçları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 05, 2008 3:24 pm

    Avrupa Cepheleri: (Galiçya-Romanya-Makedonya)
    İtilâf Devletleri’nin Çanakkale Cephesini boşalttıktan sonra
    (Ocak-1916) buradaki Türk kuvvetleri serbest kalmıştı. Gerçi
    zayiatlardan dolayı mevcutları azalmıştı ama yine de etkili
    kuvvetlerdi. Üstelik zafer kazandıkları için moralleri çok yüksekti.
    1916 yılı başlarında Kafkas Cephesi’nde Türk Ordusunun durumu kritikti.
    Aynı zamanda Ruslar karşı taarruza geçmişlerdi. Çanakkale’de serbest
    kalan kuvvetlerle derhal Kafkas Cephesinin takviyesi gerekirdi.
    Ancak, Türk Orduları Başkumandan Vekili Enver Paşa, harbin kesin
    sonucunun Avrupa cephelerinde alınacağı düşüncesiyle toplam 100. 000’i
    aşan seçkin subay ve erlerden oluşan üç Türk Kolordusunu, Avrupa’daki
    cephelerin takviyesinde kullanmaya karar verdi. Enver Paşa’nın bu
    düşüncesi, Türk topraklarının savunulması zararına yapılmış çok büyük
    bir özveriydi. O kadar ki, Alman askerî heyeti başkanı Liman Von
    Sanders bile Türk Başkomutan Vekilinin bu kararına karşı çıkmaktan
    kendisini alamadı.
    Nihayet, Alman Başkomutanlığı ile varılan anlaşma sonucunda 15nci
    Kolordunun Galiçya, 20 Kolordunun Makedonya ve 6ncı Kolordunun ise
    Romanya’ya gönderilmesine karar verildi. Avrupa cephelerine gönderilen
    bu Türk kuvvetleri; Galiçya cephesinde Ruslarla, Romanya cephesinde
    Romenlerle ve Makedonya cephesinde ise Sırplarla savaşmışlardır.
    Kendilerinden beklenilenin üstünde bir gayret ve mücadele vermiş olan
    kuvvetlerimiz bu cephelerde kazanılan başarılarda önemli rol
    oynamışlardır.

    Hicaz ve Yemen Cephesi
    Savaşın başında Başkomutanlığa bağlı olan bağımsız Hicaz Tümeni, 11
    Ocak 1915’de 4. Türk Ordusuna bağlanmıştı. Birinci Kanal Seferine
    katılmak için, bu Hicaz Tümeninden “Hicaz Kuvve-i Seferiyesi” teşkil
    edildi. Ancak, harekâta zamanında yetişemediği için katılamadı. Bu
    kuvvetlerin bir kısmı Maan bölgesinde bırakıldı, kalanları ise Hicaz’a
    (Mekke) gönderildi.
    Hicaz Cephesinde, Hicaz Emiri Şerif Hüseyin’in liderliğinde, İngiliz
    vaadleri, kışkırtmaları ve yardımlarıyla ayaklanan Arap kuvvetleri
    saldırılarının büyük önem kazanması üzerine bu cephe Şam’daki 4.
    Ordu’dan takviye edilerek, ordu komutanlığı yetkisinde Hicaz Kuvve-i
    Seferiye Komutanlığı kuruldu. Bölgedeki birlikler bu komutanlığa
    bağlandı ve komutanlığına da 12. Kolordu Komutanı Fahrettin Paşa atandı.
    Fahrettin Paşa ve kuvvetleri, İngilizlerin Nablus savaşını kazanmaları
    ve Filistin Cephesindeki Türk Kuvvetlerinin Halep bölgesine çekilmesi
    üzerine, İngiliz ve Arap kuvvetleri tarafından kuşatıldığı için
    Medine’de mahsur kaldı. Fahrettin Paşa, Bölgedeki Türk kuvvetleri ile
    irtibatının kesilmesine ve hiçbir ikmal desteği almamasına rağmen bir
    avuç kuvvetiyle Medine’yi kahramanca savunmuş ve Çöl Kaplanı unvanını
    almıştır. Kuşatmadan önce, Medine’deki kutsal emanetlerin büyük bir
    kısmını, teşkil ettiği özel bir ekiple İstanbul’a ulaştıran Fahrettin
    Paşa, Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra da Medine’yi
    savunmuş ve 13 Ocak 1919’da Medine’yi teslim etmiş ve esir düşmüştür.


    Libya Cephesi Harekatı
    İtalyanların Trablusgarp’ı işgalleri ile başlayan Türk-İtalyan savaşı,
    Balkanlarda yeni bir savaşın çıkması üzerine, 5 Ekim 1912 tarihinde
    imzalanan Uşi Antlaşmasıyla sona ermişti. Osmanlı Devleti, bu
    antlaşmayla Trablusgarp ve Bingazi’yi İtalya’ya bırakmıştı. Ancak Türk
    subaylarının komutasındaki yerli halk İtalyanlara karşı mücadelelerini
    sürdürüyorlardı.
    Birinci Dünya savaşının başlamasıyla, Osmanlı Devletine karşı sempatisi
    devam eden yerli halkın direniş ve mücadele azminin artırılması,
    İtalyanların bölgeden kovulması ve Mısır’daki İngiliz kuvvetlerine
    baskın taarruzları yapılarak Mısır bölgesine daha fazla İngiliz
    kuvvetinin bağlanması plânlanıyordu. Böylece Libya’da kaybedilen
    Osmanlı hakimiyeti yeniden sağlanacak ve Almanların diğer cephelerde
    karşısına daha az İngiliz kuvvetinin çıkması sağlanacaktı. Osmanlı
    Devleti’nin savaşa girerken 14 Kasım 1914’de ilân ettiği “Cihad-ı
    Ekber” bölgede duyulunca, İtalyanlara karşı yapılan direnişler arttı.
    Trablusgarp cephesinde İtalyanlara karşı mücadeleler 30 Ekim 1918’e kadar devam etmişti.
    Sonuç olarak; I. Dünya Savaşı’nda Trablusgarp’ta büyük sayıda kuvvetler
    ayırmadan, çok az sayıdaki uzman kadronun yetiştirdiği yerli
    kuvvetlerle, İtilâf Devletlerinin 100.000 den fazla askerîni bu cephede
    tutmayı başarmışlardı.



    WİLSON İLKELERİ ( 8 OCAK 1918)


    A.B.D. başkanı Wilson, savaş sonrası düzeni sağlamak ve barışı korumak
    amacıyla 14 maddelik ilkelerini yayınlamıştır. Buna göre :

    * Boğazlar bütün devletlere açık olacak
    * Her millet kendi geleceğini kendisi tayin edebilecek, Türkler nüfus
    yoğunluğuna sahip oldukları bölgelerde bağımsız olarak
    yaşayabilecekler, azınlıklar nüfus çoğunluğuna sahip oldukları
    bölgelerde bağımsız devletler kurabilecek
    * Savaş sonrası toprak işgali olmayacak
    * Mağlup devletlerden savaş tazminatı alınmayacak
    * Gizli anlaşmalar iptal edilecek, barış görüşmeleri açık olacak
    * Alsac-e Lorainne bölgesi Fransa’ya verilecek
    * Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti) kurulacak
    * Sömürgecilik yapılmayacak
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Osmanlı Devleti Savaştığı Cepheler(I. Dünya Savaşı) ve Sonuçları Empty Geri: Osmanlı Devleti Savaştığı Cepheler(I. Dünya Savaşı) ve Sonuçları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 05, 2008 3:25 pm



    GİZLİ ANTLAŞMALAR
    (OSMANLI DEVLETİNİ PAYLAŞMA TASARILARI)

    * 1915 Boğazlar Antlaşması : Rusya’yı kendi yanlarında tutabilmek için
    İngiltere ve Fransa tarafından İstanbul, Boğazlar ve Marmara kıyıları
    Rusya’ya vaadedilmiştir.


    * 1915 Londra Antlaşması : 12 Ada ve Güneybatı Anadolu İtalyanlara
    vaadedilerek itilaf Devletlerinin yanında savaşa çekildiği antlaşmadır.


    * 1916 Sykes-Picot Antlaşması : İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı
    topraklarını paylaştıkları anlaşmadır. Çukurova, Güneydoğu Anadolu,
    Musul ve Suriye çevresi Fransızlara, Irak İngilizlere bırakılacak,
    diğer bölgelerde ise bir Arap devleti kurulacaktır.


    * 1916 Petrograd Antlaşması : Doğu Anadolu ve Trabzon’a kadar olan
    Karadeniz kıyıları daha önceki bölgelere ek olarak Rusya’ya
    bırakılmıştır.


    * 1916 Mac - Mahon Antlaşması : İngilizlerin Mısır valisi Mac-Mahon ile
    Hicaz Emiri Şerif Hüseyin arasında yapılmıştır. Arapların Osmanlı
    Devletine isyan etmelerine karşılık bağımsız bir Arap devleti
    vaadedilmiştir.


    * 1917-Saint Jean de Maurienne Antlaşması : Rusya’nın savaştan çekilme
    ihtimali üzerine İtalya’nın önemi artmış ve önceki bölgelere ek olarak
    Batı Anadolu da İtalyanlara vaat edilmiştir.

    Not : Rusya’da Bolşevik İhtilali sonunda kurulan yeni rejim tarafından
    gizli antlaşmalar dünya kamuoyuna duyurulmuş, böylece uygulama alanı
    bulamamışlardır.

    1.DÜNYA SAVAŞI'NIN SONUÇLARI


    *Yaklaşık 10 milyon insan hayatını kaybetmiştir.
    *Bazı büyük devletler yıkılmış, yeni devletler kurulmuştur. (Avusturya, Macaristan, Yugoslavya, Polonya, Çekoslovakya)
    *Bazı devletlerde rejim değişikliği meydana gelmiştir. (Rusya’da
    kominizm, İtalya’da faşizm, Almanya’da nazizm, Türkiye’de cumhuriyet).
    Genel olarak cumhuriyet ağırlıklı rejimler kurulmuştur.
    *Bazı devletlerde yönetimde değişiklikler olmuştur. (İttihat
    Terakkiciler yurt dışına kaçmış, Ahmet İzzet Paşa kabinesi kurulmuştur.)

    *Yeni teknolojik silahlar kullanılmıştır. (Uçak, tank, denizaltı)
    *Kurtuluş Savaşına sebep olmuştur.
    *Mağlup devletlerle önce ateşkes, daha sonra barış antlaşmaları imzalanmıştır.

    -Bulgaristan ile Selanik Mütarekesi Neuilly Barış Antlaşması

    -Osmanlı ile Mondros Mütarekesi Sevres Antlaşması

    -Avusturya ile Willa Gusti Müterakesi Saint Germain Barış Antlaşması

    -Almanya ile Rethondes Müterekesi Wersailles (Versay) Barış Antlaşması

    -Macaristan ile Trianon Barış Antlaşması imzalanmıştır.

    * Osmanlı Devleti Ortadoğu topraklarını kaybetmiştir.
    * I. Dünya Savaşının sonuçları özellikle (Versay Antlaşması) II. Dünya Savaşına sebep olmuştur.
    * Milletler Cemiyeti (Cemiyeti Akvam) kurulmuştur.



    MONDROS MÜTAREKESİ (30 EKİM 1918)


    ** Siyasi Alandaki Maddeler :

    -Boğazlar İtilaf devletleri denetimine bırakılacaktır. (Osmanlıların
    Anadolu toprakları ile Rumeli toprakları arasındaki bütünlük
    bozulmuştur.)


    -İtilaf devletleri güvenliklerini tehlikeli gördükleri bölgeleri işgal edebileceklerdir. (7. Madde)


    -Doğu Anadoluda 6 ilde herhangi bir karışıklık çıkarsa bölge işgal
    edilebilecektir. (24. Madde) (Bir Ermeni devleti kurulmasına zemin
    hazırlanmak istenmiştir.)

    ** Askeri Alandaki Maddeler :

    - 50.000 kişilik Jandarma kuvveti dışındaki bütün Osmanlı orduları terhis edilecektir.


    - Osmanlı donanması, gösterilen limanlarda İtilaf devletlerine teslim olacaktır.


    - Osmanlı silah ve cephanesi İtilaf devletlerine teslim edilecektir.


    - İtilaf devletleri esirleri serbest bırakılacak fakat Osmanlı esirleri serbest bırakılmayacaktır.

    ** Teknik ve Ekonomik Alandaki Maddeler : Demiryolları, bütün ulaşım ve
    haberleşme araçları, limanlar, Toros tünelleri ve geçitler İtilaf
    devletleri denetimine bırakılacaktır.

    Not : Çok ağır şartlar taşıyan, işgallere zemin hazırlayan (özellikle
    7. Maddesiyle) Osmanlı Devleti’ni fiilen sona erdiren bir antlaşmadır.
    İstanbul Hükümeti anlaşmayı olumlu karşılamış, Mustafa Kemalin de
    içinde bulunduğu birçok aydın ise tepki göstermiştir.

    Mondros'a karşı Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri, işgallerin başlamasıyla da Kuvay-ı Milliye birlikleri kurulmuştur.

    Not : Osmanlının kayıtsız şartsız teslim belgesidir.



    MONDROSTAN SONRAKİ İŞGALLER

    -İngiltere ,Musul (ilk işgal), Urfa, Antep ve Maraş’ı işgal etmiş,
    ayrıca İzmit, Eskişehir, Afyon, Samsun, Merzifon ve Batum’a asker
    çıkarmışlar.


    -İtilaf Devletleri İstanbul'u fiilen işgal etmiş (13 Kasım 1918)


    -Fransa , Adana ve çevresini işgal etmiş.


    -İtalya , Antalya ve Konya çevresini işgal etmiştir.


    Not-1 : Urfa, Antep ev Maraş sonradan Fransa’ya devredilmiştir.
    Not-2 : Paris Barış Konferansından sonra Yunanlılar İzmir’i işgal etmişlerdir. (15 Mayıs 1919)








    MONDROSTAN SONRA KURULAN CEMİYETLER


    I. ZARARLI CEMİYETLER :

    A) Azınlıkların Kurduğu Cemiyetler :

    *Mavri Mira : Rumlar kurmuştur. Batı Anadolu ve Trakya’yı Yunanistan’a
    dahil ederek Megalo İdeayı gerçekleştirmek istemişlerdir. Yunan Kızıl
    Haçı, Fener Rum Patrikhanesi, okullardaki izci teşkilatları ve diğer
    Rum cemiyetleriyle işbirliği içindedirler.


    *Etnik-i Eterya : Megalo İdea amacıyla 19. Yy. başlarında kurulmuş aynı
    amaçla Mondrostan sonra da faaliyetlerini sürdürmüş bir Rum cemiyetidir.

    *Rum Pontus Cemiyeti : Fatih'in 1461'de ortadan kaldırdığı Trabzon Rum İmparatorluğunu yeniden kurmak için çalışmalar yapmıştır.


    *Hınçak ve Taşnak Cemiyeti : Çukurova’dan Trabzon’a çizilen bir hattın
    doğusunda kalan bütün topraklarda bir Ermeni devleti (Magna Armania)
    kurak için çalışmalar yapmışlardır.


    *Alyans-İsrailit (Makkabi) Cemiyeti : Yahudi azınlık tarafından ekonomik, dini ayrıcalıklarını sürdürmek amacıyla kurulmuştur.



    Türkler Tarafından Kurulan Milli Varlığa Düşman Cemiyetler :

    *İngiliz Muhipler Cemiyeti : İngilizlerle iyi geçinerek ülkeyi en az
    zararla kurtarmak isteyen ve İngiliz mandasını savunan bu cemiyette
    padişah Vahdettin, Sadrazam Damat Ferit gibi kimseler de üyedir.


    *Teali İslam Cemiyeti : Halifeye ve İslamiyet’e kesin bağlılıkla
    kurtuluşun gerçekleşeceğine inanmışlardır. İlmi, ahlaki, sosyal
    yollarla siyaset yapmışlardır.


    *Wilson Prensipleri Cemiyeti : Amerikan mandasını savunmuşlardır.

    *Sulh ve Selamet-i Osmaniye Cemiyeti : Kurtuluşun Osmanlı saltanatına
    bağlılık ve padişaha kesin itaatle mümkün olacağına inanmışlardır.
    Meşruti demokrasiyi ilke edinmişlerdir.

    *Kürt Teali Cemiyeti : Doğu Anadolu�da bağımsız bir Kürt devleti kurmak için kurulmuşsa da halkın fazla desteğini alamamıştır.

    *Hürriyet ve İtilaf Fırkası : 20. Y.y. başlarında İttihat Terakkiye
    muhalif olarak kurulmuş Mondrostan sonra da milli mücadeleye karşı
    faaliyet sürdürmüştür.


    *Trabzon Adem-i Merkeziyet Cemiyeti : Trabzon ve çevresinde bağımsız
    bir Türk devleti kurmak istemişler, zamanla milli mücadele safına
    geçmişlerdir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Osmanlı Devleti Savaştığı Cepheler(I. Dünya Savaşı) ve Sonuçları Empty Geri: Osmanlı Devleti Savaştığı Cepheler(I. Dünya Savaşı) ve Sonuçları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 05, 2008 3:25 pm


    II.YARARLI CEMİYETLER :

    * Trakya ve Paşaeli Cemiyeti : Trakya ve çevresini özellikle Mavri
    Miranın faaliyetlerine karşı korumak amacıyla kurulmuştur. İlk kurulan
    cemiyettir.


    * İzmir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti : Batı Anadoluyu Rumlara karşı korumak
    amacıyla kurulmuştur. İzmirin işgali sonrası Anadoluya milli mücadele
    için cephane taşımışlardır.


    * Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti : Bir yandan Rum Pontus cemiyetine
    diğer yandan Adem-i merkeziyet cemiyetine karşı faaliyet gösteren,
    Trabzon ve çevresini korumaya çalışan cemiyettir.

    * Kilikyalılar Cemiyeti : Çukurova bölgesini Ermenilere ve Fransızlara karşı savunmak amacıyla kurulmuştur.


    * Harekat-ı Milliye ve Redd-i İlhak Cemiyeti : İzmirin Yunanlılarca
    işgaliyle beraber ilhakı önlemek amacıyla kurulmuştur. İşgallere karşı
    fiilen karşı koymuşlardır.


    * Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti : Merkezi Sivas olmak
    üzere kurulmuş ve kısa sürede bütün vatana yayılmıştır. İşgalleri
    protesto ettikleri gibi Milli Mücadele�ye para ve Mal yardımı
    sağlamışlardır.

    * Milli Kongre Cemiyeti : Türk halkının haklılığını basın yoluyla Dünya
    kamuoyuna duyurmayı amaçlayan bir cemiyettir. Silahlı direnişi
    düşünmemiştir.


    * Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti : Doğu Anadoluda Ermeni
    devletinin kurulmasına engel olmak amacıyla ortak savunma kararı almış
    bir cemiyettir.

    Not-1: Cemiyetlerin hemen hepsinin kuruluşunda dayandıkları nokta Wilson ilkeleridir.

    Not-2: Milli cemiyetler kendi bölgelerin kurtarmak için kurulmuş, Sivas
    kongresinde� Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında
    birleşmişlerdir.

    Not-3: Milliyetçilik ve bağımsızlık amacıyla Mondros Müterakesi’nden sonra kurulmuşlardır.

    Not-4: Başlangıçta basın-yayın yoluyla mücadeleyi, gerekirse silahlı direnişe geçmeyi amaçlamışlardır.

    PARİS BARIŞ KONFERANSI (18 OCAK 1919)

    İtilaf devletlerinin temsilcileri mağlup devletlerle yapacakları barış
    antlaşmalarının şartlarını belirlemek için Paris’te toplanmışlardır.
    Sevr hariç diğer barış antlaşmalarının şartları belirlenmiş, Osmanlı
    topraklarını paylaşma konusunda anlaşamadıkları için Sevr sonraya
    bırakılmış, gizli anlaşmalar feshedilmiştir.Daha önce İtalya’ya vaat
    edilen Batı Anadolu, İngiltere’nin çıkarına ters düştüğü için ve Yunan
    propagandasının etkisinde kalarak Yunanistan’a verilmiştir. Bu olay
    İtilaf devletleri arasında ilk kez ikilik çıkmasına ve bir yönüyle II.
    Dünya Savaşına sebep olmuştur.

    Wilson İlkelerinin sömürgecilik yapılmayacak maddesine karşı manda ve himaye fikri ilk kez burada ortaya atılmıştır.



    İZMİRİN İŞGALİ (15 MAYIS 1919)


    Yunanlılar Paris Konferansı’nda alınan karara dayanarak 15 mayıs
    1919�da İzmir'i işgal etmişler, özellikle Hasan Tahsin�in attığı ilk
    kurşunla beraber katliamlara girişmişlerdir.


    Not-1 : Kuvay-ı Milliye'nin doğmasına yol açmıştır.
    Not-2: İlhak amacı taşıdığı için Türk halkı büyük tepki göstermiştir.
    Not-3: Redd-i İlhak Cemiyeti kurulmuştur.



    AMİRAL BRİSTOL RAPORU (13 EKİM 1919)


    Amerikalı bir amiral olan Bristol'un başkanlığındaki bir heyet Batı
    Anadolu'ya gelerek incelemelerde bulunmuş ve burada nüfus çoğunluğunun
    Türkler�e ait olduğunu, katliamlardan Yunanlıların sorumlu olduğunu ve
    İzmir’in işgalinin haksız olduğunu ileri sürmüştür. ABD kandırıldığını
    görmüş, Wilson ilkelerinin uygulanmamasına kızarak aktif dünya
    siyasetinden çekilmiş, Monroe Doktrini uygulanmıştır.


    Not : Amiral Bristol Raporu Türk halkının ve Kurtuluş Savaşı'nın haklılığını göstermesi açısından önemlidir.


    KUVAY-I MİLLİYE HAREKETİ


    Mondros Mütarekesi 'nden sonra başlayan işgaller, işgallere İstanbul
    Hükümeti'nin sessiz kalması ve Osmanlı ordularının terhis edilmiş
    olması üzerine kurulmuştur. Halkın kurduğu bölgesel direniş güçleridir.
    Düzenli ordu kuruluncaya kadar düşmanı oyalamayı ve kayıp verdirmeyi
    amaçlamış, ihtiyaçlarını halktan karşılayan, belli bir merkezden
    yönetilmeyen düzensiz çetelerdir. BMMye karşı çıkan isyanların
    bastırılmasında etkili olmuşlar ve düzenli ordunun çekirdeğini
    oluşturmuşlardır.

      Forum Saati Perş. Mayıs 09, 2024 7:24 am