Cilt Hastalıkları Hitskin_logo Hitskin.com

Bu Hitsikin.com temayı önceden görmekte fırsat veriyor.
Tema yerleştirmekTemanın fişine geri dönmek

.talk4her
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Cilt Hastalıkları

Aşağa gitmek

Cilt Hastalıkları Empty Cilt Hastalıkları

Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 31, 2008 11:31 pm

Aft nedir?

AFT

TARİF:
Aft ağız içerisinde sıklıkla yanak ve dudak mukozasında, dil üzerinde,
yumuşak damakta, farenkste, diş eti üzerinde görülen solgun
sarı-kırmızı hale ile çevrili oldukça ağrılı ülserleşmiş lezyonlardır.
Toplumun %18-20 az ya da çok aft sorunu ile karşı karşıyadır.
Bayanlarda daha sıklıkla rastlanır. Aft genellikle tek olarak seyretse
de aynı anda birkaç bölgede birden görülebilmektedir.

Aftın oluş nedenini belirlemek için çeşitli araştırma yapılmıştır.
Ancak aftın oluşumunu hızlandırıcı ve seyrini kötüleştirici birçok
faktör faktör saptanmasına karşın oluş nedeni tam olarak
belirlenememiştir.

Bu nedenle aft oluşumunu hızlandıran ve iyileşmesini geciktiren faktörlerden bahsetmek mümkündür.

Aft oluşumunda hangi faktörler önemlidir?

STRES
Günümüzde migren, yüksek tansiyon ve gastrit gibi birçok hastalığın
nedenleri arasında kabul edilen stres aft oluşmasının en önemli
nedenlerinden birisidir.
Hanımlarda premenstural gerginlik(adet öncesi dönem) de aft oluşumunu hızlandıran faktörlerdendir.
YİYECEKLER
Turunçgiller, sirke, turşu, patates cipsi, tuzlu ve baharatlı çerezler
gibi ağız mukozasını tahriş edebilen yiyecekler aft oluşumunu
hızlandıran önemli faktörler arasında sayılmaktadır.Bunların yanı sıra
bazı bünyeler için alerjik olabilen kara buğday, çavdar, arpa,
çikolata, fındık, kabuklu deniz hayvanları, soya, domates, bazı
patlıcan, elma, incir, peynir gibi yiyecekle.de aft oluşumunu
hızlandırırlar.
TRAVMA
Yanak dil dudak ısırma, sert yiyeceklerin tahrişi ve yumuşak olmayan
diş fırçalama işlemleri ve iyi adapte olmayan protezlerin neden olduğu
vuruklar aft için uygun zeminin oluşmasına yardımcı olurlar.
DİŞ MACUNU
Diş macunlarının temizleme özelliğini artırmak için köpük yapıcı olarak
yapılarına katılan "sodyum lauryl sulhate" ( SLS ) mukoza hücrelerinin
yıkımını artıran tahriş edici bir kimyasaldır. SLS bu özelliği ile aft
oluşumu üzerine direkt etkili olan bir maddedir.
Özellikle aft sorunu olan kişilerin kullanabilmesi için günümüzde daha
az oranda (%1.25) SLS içeren diş macunları üretilmektedir. (Tom's of
Maine Natural Toothpaste , Oral-B Sensitive Fluoride Toothpaste.)
SİSTEMİK HASTALIKLAR
Behçet Hastalığı: Genital ülser, konjuktivit, retinit, lokositoz gibi,
birçok sistemik belirtiler yanında ağız içerisinde oluşan tekrarlayıcı
aftlarla kendini gösteren bir hastalıktır.
Birçok malign ve otoümmin hastalıklarla birlikte de tekrarlayıcı aftlar görülebilmektedir.
DİĞER NEDENLER
B12 vitamini ve demir noksanlığı,sigara içme, tütün çiğnemenin gibi
alışkanlıkların de aft oluşumuna katkıda bulunan önemli faktörler
olduğu bilinmektedir.


yukarı

Tedavi
Aftlar herhangi bir tedavi uygulanmasa da genellikle 7-10 gün sonra
kendiliğinden iyileşmektedir. Aft sorunu ile karşı karşıya olanların
aşağıda sıralanan işlemlerden birini yada birkaçını uyguladıklarında
daha rahat bir periyot geçirmeleri mümkündür:



Ağrıyı azaltmak ve iyileşme periyodunu kısaltmak için:
Sıcak, asidik ve tahriş edici gıdalardan kaçınılmalır.
"2% hydrogen peroxide" solusyonuna batırılan pamuk yada gazlı bez ile aft bölgesi temizlenebilir.
Su ile karbonat karışımından hazırlanan ince yapılı bir krem aft üzerine sürülebilir.
Yarım bardak suya yarım kaşık tuz ilavesi ile elde edilen solusyonla günde üç kez gargara yapılabilir,
Yemeklerden önce aft bölgesine "xylocaine" solusyonu ya da ağız için hazırlanmış anestezik kremler uygulanabilir.
Aft üzerine uygulanacak "orabase", "Gly-oxide", "Cankaid","Ambesol" gibi ağız içi kremler uygulanabilir.
"sucralfate" tableti ılık suda eritip gargara yapılabilir.
Özellikle aftı başlangıç aşamasında "tetrasiklin" tableti suda eriterek
elde edilen solusyon ile gargara yapmak aftın fazla büyümesini engeller
ve ağrıyı azaltır.
Gene aftın başlangıç safhasında bölgeye bir topikal steroid "%0.1 lik
triamcinalone" uygulanması ya da steroidli bir gargara "betamethasone
syrup" ile gargara yapmak aftın fazla büyümesini engeller ve ağrıyı
azaltır.
"Chlorhexadine" gargaralar iyileşme periyodunu kısaltır.
"Tetrasiklin" şurup la hazırlanan 12,500 unite "nystatin", 1.25 mg
"diphenhydramine", ve 0.25 mg/m "hydrocortisone" karışımı 'shotgun'
solusyonu olarak kullanılabilir.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Cilt Hastalıkları Empty Geri: Cilt Hastalıkları

Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 31, 2008 11:31 pm

Akne Vulgaris Sivilce

TEMEL BİLGİLER


TANIMLAMA :
Akne ( Sivilce) derideki yağ bezlerinin,erkeklik hormonu (Androjen)
tarafından uyarılması ile oluşan,içi cerahat dolu veya siyah noktalar
ihtiva eden,nadiren nedbe dokusu ile iz bırakarak iyileşen bir deri
hastalığıdır.

Görülme sıkılığı:
Adolesanların yaklaşık 100 %'ü az ya da çok derecede etkilenir ancak, sadece% 15'i doktora başvurur.
Cinsiyet:
Erkek= Kadın (erkeklerde daha ağır seyretme eğilimi vardır.)

BELİRTİ VE BULGULAR
• Kapalı komedonlar (beyaz noktalar)
• Açık komedonlar (siyah noktalar)
• Kızarıklık ve ödemin eşlik ettiği ya da etmediği püstüller (kistler)
• Nedbe dokuları
• Lezyonlar, alın, yanak ve burun üzerinde ortaya çıkar ancak sırt ve göğüs ortasına kadar yayılabilir.

NEDENLERİ
Erkeklik hormonu yağ bezlerinin ucunun siyah noktalarla tıkanmasına yol
açan keratin döngüsünü uyarırlar. Yağ bezlerinin ürettiği peynirsi
madde (sebum) tıkaçın ardında birikmeye başlar.Bakteri varlığında,
biriken muhteva iltihaplanarak sivilce oluşur.

RİSK FAKTÖRLERİ
• Ergenlik çağına giriş.
• Erkek
• Bazı ilaçlar( Doğum kontrol hapları,iodidler, bromidler, lityum, fenitoinler, kortizon)
• Temizleyici kremler, nemlendiriciler, yağlı fondötenleri içeren birtakım yağlı kozmetikler.
• Deri yüzeyinin herhangi bir şekilde kapatılması.
• Sıcak , nemli iklimler


TEDAVİ

GENEL ÖNLEMLER
• Siyah noktalarla tıkanmış alanların boşaltılması
• Temizleme- yumuşak bir sabunla günde birkaç defa hafifçe yıkamak
yüzeyel yağlanmayı kontrol edecektir. Daha sık yıkanması deriyi tahriş
eder.
• Yağsız güneş koruyucuları- bazı tedavi olmayan vakalarda ultraviole
ışınları ile bir miktar iyileşme sağlanmakla birlikte, tedavide
kuilanıjan ilaçlar Ultraviole ile ters etkileşim gösterir. Uzun dönem
Ultraviole ye maruz kalmak kalıcı deri hasarına neden olur.

DİYET
• İyi beslenmeye yönelik öneriler
• Akneyi (Sivilceleri) iyileşlirebilen özel bir diyet tarii
edilmemiştir. Çikolata ve yağlı yiyecekler akneyi(Sivilceleri)
artırmazlar.

HASTANIN EĞİTİLMESİ
• Hastanın aknenin kesin bir tedavisinin olmadığını, tedavilerin sadece
hastalığı ve lezyonları kontrol altına almak için yapıldığını bilmesi
önemlidir.
• Tüm tedavi şekillerinde etkinin ortaya çıkması en az 4 hafta sürer.
• Topikal ajanlar yüzün kızarmasına ve kurumasına sebep olurlar, bu
yüzden bir çok kişinin bu ilaçların kullanımına devam etme konusunda
teşvik edilmesi gerekir.

TERCİH EDİLEN İLAÇLAR
• Özellikle haifi derecedeki sivilcelerde deriye uygulanan krem ve losyonlar en iyisidir.
• Benzoyl peroxide % 5 kuru cilde gece yatarken sürülür.
• Retinoik asid % 0,025 oranlarındaki konsantrasyonlardan başlayarak
gece yatarken kuru cilde sürülür. Jel formu da (Retinojel % 0,025, %
0.05)0 vardır ve oldukça kurutucudur. Başlangıç aşamasında lezyonların
artmasına neden olur.
• Kislik lezyonlara eritromisin yada Klindamisin % 2 solüsyon uygulanması
• Tetrasıklin 250 mg günde dört defa 7-10 gün kullanılması ve dozun en düşük etkin doza kadar azaltılması.

BEKLENEN GELİŞME VE PROGNOZ
Zaman içinde yavaş yavaş iyileşme meydana gelmesi

GEBELİK:
• Akne lezyonlarında remisyon ya da artışa sebep olabilir.

DİĞER NOTLAR
• Akne (Sivilce), genellikle hasta için, doktora ifade ettiğinden daha ciddi bir sorundur
• Akne (Sivilce) zamanla geriler.

KAYNAKLAR
• Fıtzpatrick, T.B., et al.: Color atlas and Synopsis of Clinical Dermatology New York, Mc Graw-HIII. 1983
• Fitzpatrick, TB, et.al (Eds.).: Dermatology in General Medicine . 3
rd ed. New York, McGraw- Hill. 1987. Pochi, P.E, Quan, M: Acne vulgaris
Amer "Fam Phys Monograph, Spring, 1992
Yazarı Dr. D. Andres
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Cilt Hastalıkları Empty Geri: Cilt Hastalıkları

Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 31, 2008 11:32 pm

ktinik keratoz kanserleşebilen cilt kalınlaşmaları

Aktinik Keratozlar halk arasında çok bilinmememekle birlikte biz
dermotologların özellikle yaşlı popülasyonda çokça rastladığı bir
sorundur.

Genellikle 40-50 yaşları sonrası güneşe maruz kalan yüz, boyun, saçsız
kafa alanları, el sırtlarında kızarık zımpara kağıdı görünümlü,
üzerindeki skuam kaldırıldığında çabuk kanayan lezyonlardır. Güneş
hasarının olduğu alanlarda yerleşimi fazladır. Meslek icabı dış
alanlarda çalışan, gemici, çiftçi, yol işçilerinde çok daha sık olarak
rastlanmaktadır. Açık renk tenli, açık renk gözlü, açık ya da kızıl
saçlı olan kişilerde (yani güneş hasarına yatkın) sıklığı fazladır.

Türkiye 'de istatistiksel çalışmalar yeterli olmadığı ve az sayıda
çalışma bulunduğu için aktinik keratozla ilgili verileri USA
kaynaklarına dayanarak vermeye çalışırsak hastalığın sıklığı ve önemi
daha iyi anlaşılacaktır.

Amerika'da her yıl 900.000 - 1.200.000 yeni deri kanseri olgusuna
rastlanmaktadır. Deri kanserlerinin çoğunluğu BCC (Bazal Hücreli
Kanser) denilen türdendir. Sonuç olarak heryıl 200.000 yeni SCC(Skuamöz
Hücreli Kanser)vakası görülmektedir.

Özellikle 1300 ile 2300 arasında kişi melanoma dışı deri kanserlerinden (özellikle metastaz yapmış SCC)hayatını yitirmektedir.

Bu rakamlar aktinik keratozları tekrar gündeme getirmektedir. Çünkü
epidemiyolojik ve moleküler düzeydeki çalışmalar aktinik keratozların
SCC'nin erken evresi olduğunu göstermektedir.

Aktinik kerotozlar, yatkınlığı olan kişilerde uzun süre güneşe maruz
kalmakla oluşan yaygın bir sorundur. Amerika'da yapılan bir çalışmada
dermatoloji kliniğine başvuru yakınmaları arasında 3.sırayı aldığı
gösterilmiştir.

Başka bir çalışmada ise 1990-1994 yılları arasında dermatoloji
kliniklerine başvuran 127 milyon hastanın 14.6 milyonu (%11.5) aktiniz
keratoz teşhisi almış ve tedavi görmüş hastalardan oluşmaktadır. Deri
kanserleri ise dermatoloji poliklinik ziyaretlerinde %7.6 lık oranla 4.
sırayı almaktadır(1.sırada akne=sivilce, 2.sırada=ekzama,
3.sırada=aktinik keratoz).

Tüm aktinik keratozlar SCC oluşumuna yol açmazlar, fakat hangilerinin
SCC oluşturacağıda bilinmemektedir. Aktinik keratozların %0.1 - %10'u
SCC oluşumuna neden olmaktadır.

Güneşte çabuk yanan, bronzlaşmayan, çil oluşumuna yatkın olan kişiler
aktinik keratoz geliştirmeye müsaittirler. Kişilerin bu
yatkınlıklarının yanı sıra toplam güneşte kalma süreleri de çok önemli
bir faktördür. Yaşlanma ile birlikte aktinik keratozların sayısında da
artış olmaktadır. Cinsiyet açısından değerlendirildiğinde erkeklerde
daha fazla görüldüğü anlaşılmaktadır. Bir çalışmada 16-49 yaşları
arasındaki kişilerde erkeklerin %27'sinde bayanlarınsa %13'ünde aktinik
keratoza rastlanmıştır. Yaş ilerledikçe erkek ve kadın oranı birbirine
yaklaşmaktadır. Aktinik keratozların görüldüğü bölgeler güneş
enerjisine en fazla maruz kalan alanlardır. En sık %80 oranıyla üst
dudakta, baş ve boyun bölgesinde yerleşim göstermektedirler.

Aktinik keratozların dermatoloji polikliniklerinde sık rastlandığı ve
halkımız tarafından pek bilinmediği görülmektedir. Bu lezyonlar deri
kanserlerinin bir çeşidi olan SCC'nin erken evresi olarak kabul
edilmektedir. Tüm aktinik keratozlar üzerinde SCC gelişmemektedir.
Fakat hangilerinin üzerinde SCC gelişeceği önceden bilinmediği için
aktinik keratozların tedavilerinin mutlaka yapılması ayrıca aktinik
keratoz geliştirme riski olan kişilerin kendilerini güneş ışınlarına
karşı korumaları önerilmektedir.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Cilt Hastalıkları Empty Geri: Cilt Hastalıkları

Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 31, 2008 11:33 pm

Allerji tüm yönleriyle

Allerji nedir?
Çevremizde yaygın olarak bulunan allerjenlere bazı kişiler
diğerlerinden daha fazla duyarlı olup (atopik kişiler) onlara karşı
allerjik olmayan normal kişilerden (atopik olmayan) çok daha abartılı
bir reaksiyon verirler. Bu duruma allerji denilmektedir.

Allerjik tabiatta olmak bir hastalık mıdır?
Hayır. Toplumda yaşayan bireylerin yaklaşık %30’u allerjik tabiattadır.
Bu kişiler duyarlı oldukları bazı allerjenlere karşı özel E tipi
antikorlar aracılığıyla abartılı bir reaksiyon oluşturabilme
yeteneğindedirler. Bu tip antikorlara bağlı olarak bazen değişik
allerjik hastalıklar ortaya çıkabilir. Ancak tek başına allerjik
bünyeye sahip olmak, yani atopik olmak bir hastalık olmayıp allerjik
hastalıklara bir çeşit aday olma, yatkın olma durumudur.

Allerjik bünyeye sahip olmak neye bağlıdır?
Bu tamamen ailesel geçişli (irsi) bir durumdur.

Genetik geçiş dışında çevresel faktörlerin bir etkisi yok mudur?
Atopik olma veya olmama durumu tamamen genetik olarak belirlenmektedir.
Ancak atopik kişilerde allerjik hastalıkların gelişip gelişmemesi
çevresel allerjenlerle karşılaşma yoğunluğuna bağlı olarak
değişmektedir. Daha dünyaya gelmeden gebelik döneminde veya hayatın
erken döneminde, emzirme periyodunda annenin sigara içmesi, allerjik
gıdaları tüketmesi, ortamın allerjen yoğunluğunun fazla olması gibi
faktörler atopik kişilerde allerjik hastalıkların görülme sıklığını
artırır.

Allerjik hastalıklar psikolojik nedenlerle görülebilir mi?
Allerjik hastalıklar psikolojik veya psikosomatik hastalıklardan
farklıdır. Ancak allerjik hastalıkların gelişiminde, yakınmaların
ortaya çıkmasında ve hastalığın kontrolünde psikolojik durumun da
katkısı olabilir. Ayrıca psikolojik hastalıklarla ayrımı gerekebilir.

Allerjik hastalıklar nelerdir?
Astım, allerjik burun nezlesi ve sinüzit, allerjik göz nezlesi, burun
polipleri, allerjik orta kulak iltihabı, ürtiker ve egzema gibi
allerjik deri hastalıkları, gıdalara bağlı allerjik reaksiyonlar,
çeşitli ilaç ve kimyasallar ile arı ve böcek sokmalarına bağlı allerjik
reaksiyonlar allerjik hastalıkların arasında öncelikli olarak sayılması
gerekenlerdir.

Allerjik bünyeli bir kişide bu hastalıkların hepsi de bulunur mu?
Vücudun allerjenlere olan reaksiyonu belirli organlara özel dağılım
gösterir. Bazı kişilerde bu sayılan hastalıkların bir kaçı beraber
bulunabilirse de bu şart değildir.

Allerji teşhisi nasıl konur?
Allerjik hastalıklarla uyumlu yakınmaları olan kişilerde ailede benzer
hastalığı olanların varlığı, şikayetlerin süreğen ve tekrarlayıcı
olması, mevsimlere göre değişmesi, diğer allerjik hastalıkların eşlik
etmesi gibi hastanın öyküsünde tipik özellikler allerjik bir hastalığı
telkin eder. Kanda özel E tipi antikorların araştırılması, allerjik
cilt testleri ve hastalığın tipine göre değişen diğer tetkiklerle kesin
teşhis konulabilir.

Teşhis için can yakıcı, zor tetkikler, endoskopik işlemler ve biyopsiler gerekli midir?
Hayır. Allerjik hastalıkların tanısında genellikle bu tür invaziv işlemlere gerek duyulmaz.

Yöremizde bu tür hastalıkların teşhis ve takibi mümkün müdür?
Tabii. Fakültemizde allerjik hastalıkların teşhis, takip ve tedavisi
için gerekli olan her türlü laboratuvar inceleme yapılabilmektedir.
Uzak yerlere gidip gelmeğe gerek yoktur.

Erken teşhisin önemi var mı?
Kuşkusuz. Hem hastanın yaşamının normale döndürülmesi, hastalıktan
dolayı kayıplarının giderilmesi; hem de tehlikeli krizlerin ve aynı
zamanda hastalığın ilerlemesinin önlenmesi için erken tanı konarak
tedaviye başlanması çok yerinde olur.

Allerjik hastalıkların belirtileri nelerdir?
Hastalığın tipine, ağırlığına ve hastanın yaşına, cinsiyetine göre
belirtiler değişir. Allerjik sinüzit, burun ve göz nezlesinde: Yılın
belirli aylarında veya tüm yıl boyunca devam eden hapşırma, burunda
kaşıntı, burun akıntısı, burun tıkanıklığı vardır. Geniz akıntısı,
boğazda gıcıklanma, gözlerde yaşarma, kızarıklık ve kaşıntı, kulakta
dolgunluk hışırtı, kaşıntı, baş ve kulak ağrısı, koku alma bozukluğu
tat almama, sesin değişmesi olabilmektedir. Anjiyonörotik ödem ve
anafilakside: Tablonun ağırlığına bağlı olarak değişen derecelerde
yüzde, dudakta, dilde, boğazda aniden şişme, tıkanma, ciltte solukluk,
kızarıklık, kaşıntı ve kabarıklıklar, döküntüler, nefes darlığı,
hırıltılı solunum, tansiyon düşmesi, ateş, terleme, çarpıntı, kalpte
ritim bozukluğu, morarma, kusma, karın ağrısı, ishal, havale geçirme,
solunum durması ve ölüm olabilir. Astımda: Nefes darlığı, öksürük,
hırıltılı solunum, göğüste tıkanıklık olabilir. Bu yakınmaların aniden
ve krizler şeklinde ortaya çıkması bir müddet sonra kendiliğinden veya
tedaviyle düzelmesi, tekrarlaması, gece uykudan uyandıracak şekilde
olması çok tipiktir. Cilt Allerjilerinde: Ciltte kaşıntı, kurdeşen
denilen kabarıklıklar, kırmızı renkli döküntüler, sulanma, kabuklanma,
deride kalınlaşma ve deride renk değişikliği görülebilir. Mide barsak
kanalı allerjilerinde: Bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı,
iştahsızlık, kilo kaybı, gelişme geriliği, kansızlığa bağlı halsizlik,
solukluk, göz kapakları ve bacaklarda şişlikler gibi yakınmalar
olabilir.

Bu şikayetler allerjik hastalıklar dışında başka nedenlerle oluşamaz mı?
Evet oluşabilir. Bunların hiçbirisi allerjik hastalıklara özgü
değildir. Yakınmaların süreğen ve tekrarlayıcı vasıfta olması,
mevsimlerle ilişki göstermesi, ailede benzer yakınmaları olan başka
kişilerin olması veya altta açıklanan allerjenlerden birisiyle temas
sonrası bu yakınmaların ortaya çıkması allerjik bir hastalığın
varlığını gösteren işaretlerdir.

Allerjik hastalıklar tehlikeli midir?
Sık görülmeleri, süreklilik göstermeleri, kişinin performansını
yakından etkileyerek normal yaşamını kısıtlamaları, iş gücü kaybı ve
okul devamsızlığına yol açmaları ve anafilaksi, anjiyonörotik ödem gibi
bazen ölümcül olabilen formlarının da bulunması nedeniyle allerjik
hastalıklar çok önemli sağlık sorunları arasında yer almaktadır.

Allerjik hastalarda kriz olur mu?
Evet. Allerjik hastalıkların bazılarında aniden kriz şeklinde ağır bir
tablo gelişebilir. Üstelik bu durum tekrarlayıcıdır. Astımda, penisilin
allerjisinde, arı-böcek sokmasında, anjiyonörotik ödemde tehlikeli,
ölümcül krizler olabilir.

Anafilaksi nedir?
Allerjiye bağlı olarak ani ortaya çıkan ve acilen tedavi edilmezse
ölümcül olan sistemik, tehlikeli bir hastalıktır. Arı sokması, penisin
gibi bir ilacın damardan verilmesi gibi allerjenlerle temas sonrası
olay dakikalar içinde başlar. Tablonun ağırlığına bağlı olarak değişen
derecelerde yüzde, dudakta, dilde, boğazda aniden şişme, tıkanma,
ciltte solukluk, kızarıklık, kaşıntı ve kabarıklıklar, döküntüler,
nefes darlığı, hırıltılı solunum, tansiyon düşmesi, ateş, terleme,
çarpıntı, kalpte ritim bozukluğu, morarma, kusma, karın ağrısı, ishal,
havale geçirme, solunum durması ve ölüm olabilir.

Böyle bir durumda ne yapılmalıdır?
Maalesef bu durumda hasta ve yakınlarının yapacağı fazla bir şey
yoktur. Ancak gerekli ilaçların bulunduğu bir ortamda bir hekim bu
duruma müdahale edebilir. Hasta derhal sağlık kuruluşuna
götürülmelidir. Allerjik bünyesi olduğu bilinen kişilerin hastane
dışında enjeksiyon yaptırmaması, ilaçlı filim vb tetkikler yapılırken
durumunu belirtmesi, kendisine dokunan besin ve ilaçları kullanmaması,
arı sokmaması için tedbirler alınması gerekmektedir.

İlaç allerjisi hakkında bilgi verir misiniz?
Bir çok ilacın tedavi edici etkisi yanında istenmeyen bazı etkileri de
vardır. Bu yan etkilerden bazıları ise allerjik reaksiyonlara bağlıdır.
Kullanılan ilaca; kullanan kişinin yaşına, cinsiyetine, genetik
özelliklerine ve diğer hastalıklarına; daha önce aynı ilacın kullanılıp
kullanılmadığına; ilacın veriliş yoluna bağlı olarak bu tür
reaksiyonların görülme olasılığı değişmektedir. Hemen her ilaç
allerjiye neden olabilirse de bazı ilaçların kullanımı sırasında buna
daha sık rastlanmaktadır. İlaca bağlı allerjik olaylar ciltte görülen
kurdeşen, egzamadan kan hücrelerinin sayı ve fonksiyon bozukluklarına,
anafilaksi, ateş, serum hastalığı gibi sistemik tablolardan ani nefes
darlığı, sarılık, zatürree göğüste, karında su toplanması gibi belirli
organ lokalizasyonu gösteren patolojilere kadar çok farklı görünümlere
sahiptir. İlaç alımıyla olayların başlaması arasında geçen süre bir kaç
dakikadan bir iki haftaya kadar değişmektedir. Bir ilaç kullanırken
ortaya çıkan yeni bir sağlık sorunu ilaçla ilişkili veya ilişkisiz
olduğuna karar verilemese bile o ilacı reçete eden hekime
bildirilmelidir. Eğer hasta herhangi bir ilaca karşı geçirilmiş bir
allerji öyküsüne sahipse başka ilaçları kullanması gerektiğinde de bunu
hekimine bildirmelidir. Çünkü bazı ilaçlar arasında çapraz reaksiyonlar
olabilmektedir. Penisilin allerjisi, çeşitli röntgen filimlerinin
çekilmesi sırasında kullanılan boyar maddelere karşı ortaya çıkan
reaksiyonlar ve astımlılarda aspirine karşı duyarlılık ilaç allerjileri
arasında özellikle belirtilmesi gereken durumlardır.

Çocuklara uygulanan aşılar allerji yapar mı?
Aşıların hazırlanması sırasında yumurta proteinleri ve bazı jel
maddeler aşıya karışmaktadır. Bunlara bağlı allerji görülebilir.
Yumurta yediğinde anafilaksi tipinde şiddetli allerjik reaksyonu olan
kişilere yumurta kaynaklı bu aşılar yapılmamalıdır. Ancak, yumurta
yiyince deri döküntüsü gibi hafif allerjik reaksiyonu olanlar aşıdan
alı konmamalıdır. Karar verilemediği durumlarda deri testleri
yapılabilir.

Gıdalara bağlı allerjik rahatsızlıklardan biraz bahseder misiniz?
Toplumda yaşayan kişilerin %15-20 'si bazı gıdalara karşı allerjisi
olduğunu söylerken yapılan araştırmalarda bu oranın %1-2 'den fazla
olmadığı gösterilmiştir. Besin allerjilerine çocuklarda daha sık
rastlanır. Yaş ilerledikçe bu durum çoğunlukla ortadan kalkmaktadır.
Gıdalar allerjik olaylar dışında da besin zehirlenmeleri, besin
entoleransı gibi önemli sorunlara yol açabilirler ve bunların allerjik
olaylardan ayrımı zor olabilir. En sıklıkla allerjiye yol açan besinler
inek sütü, tavuk yumurtası, soya fasülyesi, ceviz, fındık, balık ile
buğday ve diğer tahıllardır. Allerjiye neden olan besinin alınmasından
sonraki dakikalar veya saatler içerisinde allerjinin yerleştiği
lokalizasyona bağlı olarak değişik şikayetler görülmeğe başlar.
Dudaklarda, dilde, boğazda şişme, yanma, kaşıntı, yüzde kızarıklık
seste kabalık görülebilir. Kramp şeklinde karın ağrıları, bulantı,
kusma ve ishal görülebilir. Bebeklerde gelişme geriliği dikkati çeker.
Hapşırma burunda kaşıntı, akıntı, tıkanıklık, göz yaşarması, gözlerde
kaşıntı olabilir. Astım tablosu gelişebilir. Bunların besinlere bağlı
olup olmadığı ve hangisine bağlı olduğu testlerle anlaşıldıktan sonra o
besin hastanın diyetinden çıkarılır. Bir süre bu gıdayı almayan kişide
zamanla duyarlılık kaybolabilmektedir.

Gıda katkı maddeleri zararlı mıdır?
Modern yaşamın getirdiği zorunluluklar eskiden evlerde doğal ve taze
olarak hazırlanan gıdaların yerini fabrikasyon olarak hazırlanan ve
uzun süre marketlerde bozulmadan saklanması gereken gıdaların almasına
neden olmuştur. Gıdalara hazırlanması sırasında renklendirici, koku
verici ve bozulmalarını önleyici bazı kimyasal maddeler ilave
edilmektedir. Doğal beslenmede yeri olmayan bu kimyasallar hem astımlı,
allerjik nezleli bazı kişilerde sorunlara yol açmakta hem de allerji
dışında kalp-damar hastalıklarına ve kanserlere neden olabilmektedirler.

Lateks allerjisi ne demektir?
Lateks %99 oranında Brezilyada yetişen tropikal kauçuk ağacının
özsuyundan üretilir. Kauçuk içeren ürünler allerjik reaksiyonlara neden
olabilmektedir. Bilhassa hekimlerin bizar olduğu bu durumda cerrahide
kullanılan lateksten mamül eldivenler, bu eldivenlerin giyilip
çıkarılması sırasında ortama yayılan toz, elastik yapışkan bantlar,
çeşitli sonda ve kateterler, lastik ayakkabılar, plastik halı arkaları,
spor malzemeleri, yolda aşınan oto lâstiklerinden ortama dağılan
kısımlar ya cilt ile temas veya solunum yoluyla vücuda girmekte ve
takiben kurdeşen, burun nezlesi, göz nezlesi, nefes darlığı, dilde
boğazda şişme gibi değişik reaksiyonlar ortaya çıkmaktadır.

Temas egzaması ne demektir?
Cildin herhangi bir madde ile genellikle uzun süreli ve tekrarlayan
temasları sonrası ciltte allerjik tabiatlı bir hastalığın gelişmesidir.
Buna neden olan maddeler arasında öncelikle sabun ve deterjanlar,
lastik eldivenler, kemer, kolye vb aksesuarlar, gömlek, kaşkol gibi
giysiler sayılabilir. Temas edilen cilt alanında kızarıklık,
kabarıklıklar, kalınlaşma, çatlaklar, soyulma, kaşıntı, sulanma ve
kabuklanmalar görülebilir.

Böcek ve arı allerjileri hakkında bilgi verir misiniz?
Hamam böcekleri, kalorifer böcekleri, tahtakurusu, sivrisinek, at
sineği ve pire gibi haşerelerin ısırmasıyla, tükrük ve dışkılarının
solunum veya cilt yoluyla vücuda girmesine, yabani veya bal arılarının
sokmaları sırasında zerk ettiği zehirlerine karşı bazı kişilerde
allerjik reaksiyonlar gelişebilmektedir. Böcek allerjenleri allerjik
burun nezlesi ve astıma neden olabilmekte; arı sokmalarını takiben ise
10-15 dakika içinde sokma yerinde sınırlı veya tüm vücutta hafif veya
ağır bir reaksiyon gelişebilmektedir. Bu olay tehlikeli olabilir. Arıya
karşı allerjisi olanların yanlarında arı soktuğu taktirde acil müdahale
için iğne, sprey, hap türü ilaçları devamlı taşımaları ve bunları kendi
kendilerine kullanmayı öğrenmeleri gereklidir. Özel aşı ile tedavi de
etkili olmaktadır.

Allerji yapan maddeler (allerjenler) nelerdir? Allerjenler nerede bulunur?
Ev tozu, küf mantarları, kedi, köpek, kuş tüyleri, çeşitli ağaç, ot ve
çayır polenleri, böcek ve haşereler, bazı parazitler, bazı gıdalar,
penisilin gibi bazı ilaçlar, güneş, rüzgar, soğuk, kirli hava ile
çeşitli kimyasal maddeler gibi çok fazla sayıda madde allerjenik
özellik taşır. Havada, kullandığımız gıda, ilaç ve giyim eşyalarımızda,
çevremizdeki eşyada çok sayıda allerjen bulunmaktadır.

Ülkemiz ve yöremizde allerjenlerin durumu
Yapılan çalışmalarda Ülkemizin 9 000’i aşkın doğal bitki türünden
oluşan zengin bir florası vardır. İklim ve coğrafi değişkenlere bağlı
olarak bölgelerimize göre bitki örtüsü farklıdır. Karadeniz ve Marmara
bölgesinde Avrupa ve Sibirya florası, Batı ve Güney Anadolu'da Akdeniz
florası, İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da ise İran-Turan florası
özellikleri hakimdir. Karadeniz Bölgemizde ılıman iklim, yüksek nem ve
zengin bitki örtüsü havayla taşınan aeroallerjenler için son derece
elverişli koşullar sağlamaktadır.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Cilt Hastalıkları Empty Geri: Cilt Hastalıkları

Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 31, 2008 11:34 pm

Allerjenlere karşı reaksiyon ne zaman ortaya çıkar?
Çevremizde çok sayıda bulunan allerjenler solunum yolu, sindirim
kanalı, cilt ve mukozalar ile enjeksiyonlar sırasında damar yoluyla
vücuda girebilir ve sadece hassas kişilerde duyarlılaşma periyodunu
takiben önemli sorunlara yol açar.

Allerjinin mevsimlerle ilgisi var mıdır?
Evet. Bazı allerjenlerin yoğunluğu belirli mevsimlerde artmaktadır.
Diğer bazıları ise her mevsimde sabit olarak bulunurlar. Polenler
mevsimsel allerjinin en sık rastlanan nedenleridir. Ancak iklime bağlı
olarak hava sıcaklığının ve nispî nem oranının değişmesine paralel ev
tozu akarları, küf mantarları gibi diğer havayla taşınan allerjenlerin
yoğunluğu da değişmektedir. Nisan-Mayıs, atmosfer havasında polen
yükünün en fazla arttığı aylardır. Bu mevsimde allerjik yapılı
kişilerde astım, saman nezlesi, göz nezlesi gibi allerjik hastalıklara
bağlı yakınmalar ortaya çıkabilir veya artar.

Bahar nezlesi, mevsimsel astım ne anlama gelir?
Bazı allerjik kişilerde yılın diğer zamanlarında hiçbir önemli sorun
yaşanmazken sadece belirli bir iki ayda her yıl tekrarlayan yakınmalar
görülebilir. Bunlar çoğu zaman polene bağlı yakınmalardır. Kişilere
göre değişmekle birlikte en sık bahar veya güz aylarında rastlanır.

Allerji ile meslek arasında bir ilişki var mıdır?
Evet. Allerjik hastalık bazen bir meslek hastalığı şeklindedir. İşyeri
ortamında bulunan bir allerjenle temasa bağlı olarak ortaya çıkar.
Yakınmaların işe girdikten sonra başlaması, işyerinden uzakta olunduğu
zamanlarda (tatil ve seyahatlerde) gerilemesi, aynı işyerinde birden
çok kişide benzer yakınmaların görülmesi meslek hastalığını
düşündürmelidir.

Hangi mesleklerde allerjik hastalıklar daha sık görülür?
Çiftçiler, hayvancılıkla uğraşanlar (sığır, kuş, kümes hayvanı
besleyenler, veterinerler, deri, yün işinde çalışanlar ..), biyolojik
ajanlarla çalışanlar (laborantlar, besin, deterjan sanayiinde
çalışanlar, kimyagerler ..), tozlu işlerde çalışanlar (keresteciler,
marangozlar, fırıncılar, değirmenciler ..), kimyasallar ile teması
olanlar (boyacılar, kimyagerler, plastik endüstrisi işçileri ..),
lastik eldiven kullananlar (sağlık personeli, temizlik işinde
çalışanlar ..) ve daha bir çok iş kolunda allerjik hastalıklara sık
rastlanmaktadır.

Teknoloji ile allerji arasında bir ilişki var mıdır?
Allerjik hastalıkların sıklığı teknolojinin gelişimine paralel olarak
artmaktadır. Kişilerin kapalı ve dar alanlarda topluca yaşamaları, açık
sahada çalışmaktan büroda çalışmaya dönüş, halı döşemeler, ev içinde
kedi, köpek, kuş vb hayvanların beslenmesindeki artış, sigara
alışkanlığının yayılması, katkı maddesi içeren hazır gıdaların
tüketilmesi, yaşamımıza giren ilaç ve kimyasal maddelerin giderek
fazlalaşması, hava kirliği gibi nedenlerle allerjik hastalıklar
endüstrileşmiş yörelerde ve kırsal kesime göre kentlerde daha sık
görülmektedir.

Allerji tedavi edilebilir mi?
Tedavi ile allerjik bünye değiştirilemez. Ancak, allerjik hastalıklar
kontrol altına alınabilir ve hastanın yakınmaları giderilip, normal
yaşamına dönmesi sağlanabilir. Hastalığa bağlı olarak yaşanımı
kısıtlanması önlenebilir.

Allerjik hastalıklardan tam şifa mümkün değil midir?
Mümkündür. Bazen bir süre devam eden hastalık tablosu tedavi ile veya
spontan olarak tamamen ve bir daha geri dönmemek üzere düzelebilir.
Ancak yakınmalar çoğu kez devam etme ve tekrarlama eğilimindedir.

Allerjik hastalıkların tedavisi nasıldır?
Tedavi kişiye göre değişir. Öncelikle allerjiye neden olan madde veya
maddeler belirlenmeli, hastalığın tipi, ağırlığı, komplikasyonları
saptanıp uygun tedavi şekli kararlaştırılıp başlanmalı, hasta yakın
izlemede tutulup alınan cevaba göre tedavi değiştirilmelidir. Öncelikle
korunma esastır.

Komşumun ilaçlarını kullanabilir miyim?
Bunu asla yapmayın. Hastalık aynı olsa bile hiçbir hastanın tedavisi
diğerinin aynısı değildir. Tedavi edilmesi gereken hastalık değil,
hastadır. Ve her hasta başka bir kişidir.

Allerjenlerden nasıl korunabiliriz?
Allerjiye neden olan madde her kişide aynı değildir. Kişilerin duyarlı
olduğu allerjen ayrı ayrıdır. Öykü ve testlerle spesifik allerjen
saptandığında hasta mümkünse bundan uzak tutulmalıdır. Örneğin bu bir
ilaç ise bu ilacı kullanmamalıdır. Gıda ise bu gıdayı almamalıdır.
İşyeriyle ilgili bir madde ise iş değişikliği gerekebilir ya da iş
yerindeki allerjen yoğunluğunu azaltacak önlemler yararlı olabilir.
Ancak havada bulunan allerjenlerden kaçınmak oldukça güçtür. Polen
allerjisinde kıra, ağaçlık, çiçeklik alana girmek veya rüzgarla
polenlerin taşındığı alanda bulunmak yakınmaları başlatabilir. Ev
tozundaki allerjenleri azaltacak önlemler yararlı olabilir. Evde dip
bucak emiş gücü yüksek vakumlu cihazlarla sık sık tozların alınması,
toz kaldırmayacak şekilde temizlik yapılması (yaş bezle toz alınması,
çırpma, silkeleme şeklinde temizlik yapılmaması ..), haftada bir en az
60 derece sıcaklıkta su ile çarşaf, kılıf ve örtülerin yıkanması, halı
döşemeler yerine vinlex vb türü suni döşemelerin kullanılması, allerjen
barındırmayan çarşaf ve kılıfların kullanılması allerji hastalarında
önerilen tedbirlerdir. Küf mantarlarının üremesinin önlenmesi, ev içi
nemin azaltılması yararlı olabilir. Allerjenleri temizlediği söylenen
cihaz veya deterjanların, hava filtrelerinin bilimsel olarak etkinliği
kanıtlanmış değildir. Kedi, köpek, kuş gibi hayvanların ev içinde
barındırılmaması, hamam böceği, kalorifer böceği gibi haşerelerle
mücadele edilmesi gerekmektedir. Yün battaniye, yorgan, kazak, hırka
yerine sentetik kumaş ve dokumaların kullanılması önerilmektedir.
Sigara içilmemesi, pasif olarak sigara dumanına maruz kalmaktan
sakınılması, ev içinde veya atmosferde hava kirliliğinin önlenmesi için
gerekli tedbirlerin alınması dikkat edilmesi gereken diğer hususlardır.
Kimyasal katkılar içeren fabrikasyon gıdalardan uzak durulması,
deterjan, boya ve çeşitli temizlik malzemelerinin kullanımında ortama
yayılan keskin koku ve dumandan kaçınılması gerekmektedir. Ancak bu
önerilerin uygulanması hiç de kolay değildir ve kişinin yaşamını çık
sınırlayabilir.

Bu tedbirleri alınca allerjik hastalığım geçer mi?
Kuşkusuz bu önlemler çok işe yarar, hastalığınızın kontrolü kolaylaşır,
şikayetleriniz azalır, tedavinizin etkinliği artar. Ancak bunları
yapınca hastalık ortadan kalkacak diye bir garanti söz konusu değildir.
Bu önlemleri almakla birlikte veya allerjenlerden kaçınılamıyor ise
onların zararlı etkilerini önleyen veya düzelten ilaçlarla tedavi
gerekebilir.

Allerji tedavisi ne kadar devam eder?
Tedavi çoğu kez devamlıdır. Ancak bu ömür boyu ilaç kullanılacak
anlamına gelmez. İlaçlar kullanıldığı gibi, zaman zaman ilaçlar kesilip
ilaçsız kontrol ve korunma önlemleri ile izlenebilir. Sorunlar ortaya
çıktığında tekrar tedavi gerekebilir. Mevsimsel allerjilerde sadece
sorunların yaşandığı aylarda bir kaç aylık tedavi yeterli olur.

Allerji tedavisinde hangi tür ilaçlar kullanılır?
Bu sorunun tek bir cevabı yoktur. Hastalığın yerleştiği organa, tipine,
ağırlığına ve hastanın özelliğine göre farklı bir çok ilaç
kullanılabilir. Bazen aynı hastada farklı zamanlarda değişik ilaçları
kullanmak gerekebilir.

Allerji tedavisinde kullanılan ilaçların zararlı etkileri var mıdır?
Her ilacın istenmeyen bazı yan etkileri olabilir. Bir hastaya bir ilacı
verirken kar-zarar hesabı yapılıp beklenen yarar daha ağırlıklı ise
başlanır. Gereksiz yere hiçbir ilaç kullanılmamalıdır. Mümkün olan en
düşük dozda ve en kısa sürede kesilecek şekilde ilaçlar
kullanılmalıdır. Bunlara dikkat edilirse önemli bir sorun olmaz. Hekim
kontrolü olmadan, kendi başına ilaç kullanmak, ve başlanan tedaviyi
kontrolsüz sürdürmek doğru değildir ve yan etkilerin görülme riskini
artırır.

Bu yan etkiler arasında en önemlileri nelerdir?
Allerji tedavisinde kullanılan ve antihistaminikler olarak adlandırılan
bir grup ilacın bazıları uyku, dalgınlık, dikkat azalmasına neden
olabilir. Buna bağlı olarak kişi araba veya makine kullanıyorsa
kazalara neden olabilirler. Aktif çalışan kişilerde bu tür yan etkileri
olan ilaçlar tercih edilmemeli veya kullanılması gerekiyorsa kişi
önceden uyarılmalı, bu tür tehlikeli işlerden uzak tutulmalıdır. Yine
bu tür ilaçlar bazen iştah artışına yol açıp kilo alımına sebebiyet
verebilirler. Kortizon türü ilaçlar da allerji tedavisinde
kullanılmaktadır. Bunlara bağlı olarak da önemli yan etkiler
gelişebilir.

Aşı tedavisine dikkat!
Halk arasında aşı tedavisi olarak bilinen immünoterapi sanıldığı gibi
allerjik hastalıkların tedavisinde temel tedavi biçimi değildir. Sadece
böcek sokmaları ve bazen de allerjik nezlede etkili olabilen bir tedavi
biçimidir. Çoğu astım hastası için bu tedavi biçimi doğru bir yaklaşım
olarak kabul edilmez. Bir çok gelişmiş ülkede astım tedavisinde
kullanılmamaktadır. Aynı zamanda, ölümcül olabilen riskler taşır.
Üstelik etkinliği de ispatlanmış değildir. Etki mekanizması da
bilinmez. Gerekli bir çok koşula uyan çok az sayıda hastaya asıl
tedaviler uygulandıktan sonra, bütün riskler göz önüne alınarak, bu
işin uzmanı olan kişi denetiminde ve acil durumda yaşama geri
döndürmeye yönelik müdahalenin yapılabileceği her türlü donanım ve
ekipmana sahip bir ünitede denenebilir. Fakat maalesef yanlış lanse
edildiğinden ve suiistimale açık olduğundan gereğinden sık olarak
uygulanmaktadır. Yıllarca bir ümit uğruna aşı olmaya devam eden
hastalar vardır.

Allerjik bir anne ve/veya babanın çocuklarının allerjik olmaması için neler yapılabilir?
Anne veya babadan birisi allerjik ise çocukta allerjik hastalığa
rastlanma olasılığı %40 dolaylarında iken hem anne hem de babanın
allerjik olduğu durumda çocukta bu oran %70’e çıkmaktadır. Allerjik
bünyeli ebeveynlerin almaları gereken tedbirler şunlardır: gebelikte ve
doğumu takiben ev içinde sigara içilmemesi, gebelik ve emzirme
döneminde anneye yumurta ve inek sütü gibi allerjenik gıdalardan
arındırılmış bir diyet uygulanması, bebeğin mutlaka anne sütünü emmesi
ve yukarıda korunma ile ilgili kısımda anlatılan tedbirlerin doğumdan
itibaren dikkatlice uygulanıp çevresel allerjenlerle temasın
azaltılması yararlı olacaktır.

Arı poleni, bıldırcın yumurtası, hatme çiçeği vb gibi doğal ilaçların tedavideki yeri nedir?
Bu ilaçların etkili olduklarını gösteren bilimsel çalışmalar maalesef
yapılmamıştır. Bu nedenle bu konuda olumlu yada olumsuz bir şey
söylemek mümkün değildir
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Cilt Hastalıkları Empty Geri: Cilt Hastalıkları

Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 31, 2008 11:34 pm

ATOPİK DERMATİT-2-

Prof. Dr. Cengizhan Erdem
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

1. Atopik dermatit nedir, nasıl bir hastalıktır?

Atopik dermatit, bebeklik ve çocukluk döneminde oluşan, ancak
yetişkinlerde de görülebilen, yinelemelerle karakterize, kronik,
kaşıntılı bir deri hastalığıdır. Çocukluk döneminde başlayan atopik
dermatit, hastaların %90’ından fazlasında, ergenlik dönemi sonrasında
da devam eder. Sıklıkla kişisel ve ailesel atopik dermatit, alerjik
nezle ya da astım hastalığı öyküsü ile birlikte bulunur.

2. Semptomları nelerdir?

Atopik dermatitin klinik görünümü ve belirtilerin dağılımı hastanın
yaşına ve hastalığın şiddetine göre değişiklik gösterir. Akut
belirtiler kızarıklık ve kaşıntı şeklindedir. Akut atopik dermatit
sıklıkla bebeklerde görülür ve yüzü, saçlı deriyi ve kol ve bacakların
dış yüzeylerini etkiler. Büyük çocuklar ve yetişkinlerde, deride
kalınlaşma ve deri çizgilerinde belirginleşme ile karakterize, kronik
atopik dermatit ile karşılaşılır. Belirtiler boyun, göz kapakları,
dirsek önü ve diz arkası gibi bölgelerde yoğunlaşır. Hastalığın her
döneminde deri kuruluğu mevcuttur. Atopik dermatitli hastalarda virus,
bakteri ve mantar hastalıkları daha sık gelişir. Kaşıntı olmaksızın
atopik dermatit tanısı konamaz. Atopik dermatitli hastalarda kaşıntı
gün boyu aralıklı seyrederken, genellikle akşamları ve geceleri daha
şiddetlenir. Bu durum hastaların uyku düzenlerinin bozulmasına neden
olabilir.

3. Atopik dermatitin ortaya çıkma sebepleri nelerdir?

Atopik dermatitin oluşmasında genetik, immünolojik ve çevresel etkenler
rol oynamaktadır. Hastaların %80’inde ev tozu allerjenleri, polenler,
küf mantarları gibi hava yolu ile alınan allerjenlere ve gıdasal
allerjenlere karşı antikorlar bulunur. Bakterilerin de atopik
dermatitin gelişimine katkıda bulundukları düşünülmektedir.

4. Atopik dermatitin tedavi yöntemlerinden söz eder misiniz? Kesin tedavisi mevcut mu? Yeni gelişmeler var mı?

Atopik dermatitin tedavisinde farklı güçte değişik yerel kortikosteroid
preparatları yaklaşık yarım yüzyıldan beri derideki kızarıklığın,
ödemin ve kaşıntının tedavisinde kullanılmaktadır. Bu grup ilaçların
deride incelme, deri enfeksiyonları, deri çatlamaları, kılcal damar
genişlemeleri, deri içi kanamaları gibi yan etkileri vardır ve geniş
yüzeylere sürüldüklerinde deriden emilip kana geçerek sistemik yan
etkiler oluşturabilirler. O nedenle kortikosteroid kremlerinin geniş
deri yüzeylerinde, göz çevresinde ve boyun, yüz, koltuk altı ve
kasıklar gibi derinin ince olduğu bölgelerde doktor kontrolünde
dikkatlice kullanılması gerekir. Deride infeksiyon varsa yerel
kortikosteroidler uygulanmamalı, kullanım için hekimin direktiflerine
dikkatle uyulmalı ve hekimin önerisinden daha uzun süre
kullanılmamalıdırlar.

Atopik dermatit tedavisinde tıbbın her alanında olduğu gibi yenilikler
ve yeni tedavi olanakları ortaya çıkmaktadır. Örneğin steroid
(kortizon) içermeyen bu nedenle de yukarıda sözü geçen yan etkileri
bulunmayan yeni ilaçlar geliştirilmiştir. Bu preparatların deriden
emilimi çok az olduğundan özellikle bebeklerde ve erişkinlerde hassas
bölgeler ve geniş alanlarda bile güvenli bir şekilde
kullanılabilmektedir.

5. Hastalığın ilerlemesini önlemek için hastalar günlük yaşamlarında nelere dikkat etmelidir? Ne gibi önerileriniz olabilir?


Duştan hemen sonra, krem ya da merhem şeklindeki nemlendiriciler
uygulanmalıdır. Banyoda ılık su tercih edilmeli sabun kullanımı
sınırlanmalı ya da daha iyisi sabun içermeyen temizleyiciler
kullanılmalıdır. Kurulama hafifçe bastırılarak yapılmalı, havlu ile
kuvvetle ovarak kurulama işleminden kaçınılmalıdır.

Çocukların tırnakları kısa ve temiz olmalıdır.

Atopik dermatitin alevlenmesine yol açan, sabun ve deterjanlar,
kimyasal çözücüler, beyazlatıcılar, boyalar, yün ve sentetik kumaşlar,
alkol içeren deri bakım ürünleri, kozmetikler ve parfümler gibi
irritanlarla temastan kaçınılmalıdır.

Soğuk havalarda deriyi en fazla koruyacak şekilde giyinilmeli, Yazın ince ve pamuklu giysiler tercih edilmelidir.

Yataklarda, halk arasında ev tozu böcekleri olarak bilinen akarları
geçirmeyen kılıflar kullanılmalı, koltuk kanepe gibi özel kılıfla
kaplanmayan yerlerde uyumaktan kaçınılmalı, çarşaflar her hafta 65o
C’de yıkanmalıdır. 6-12 ayda bir halı, koltuk ve kanepeler için
akarları öldüren temizlik ürünleri kullanılmalıdır. Evde hayvan, çiçek,
bitki bulundurulmamalı, kuştüyü yastık, yorgan ve yünlü giysiler
kullanılmamalıdır
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Cilt Hastalıkları Empty Geri: Cilt Hastalıkları

Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 31, 2008 11:40 pm

ATOPİK DERMATİT: EGZAMA

A. ATOPİK DERMATİT ( EGZEMA ) NEDİR ?

Kronik, tekrarlayan, pembe renkli, yüzeyi pütürlü olan kaşıntılı döküntülerdir. Aktif lezyonlar tüm vücütta
yaygın veya bir bölgede sınırlı olabilir. Bunlar pembe renkli, sulantılı, kaşıntılı lezyonlar şeklinde olabilir.
Aşırı kaşınma sonucu enfekte olabilirler. Lezyonların sürekli olarak nüks ettiği veya iyileşmediği
dönemlerde cilt kalınlaşması, çizgilenmesi, soyulmalar ve renk koyulaşması olabilir. Hastalığın
başlangıç yaşına göre lezyonların vücüttaki dağılımı farklılık gösterir.

1. İnfantil ( bebeklik dönemi ) Atopik Dermatit:

2 ay-2 yaş arası çocuklarda görülür. Lezyonlar özellikle yüzde ( sıklıkla yanaklarda ), saçlı deride,
boyunda, sırtta, diz ve dirsek bölgelerinde oluşur. Bu dönemde başlayan hastalık 3 yaşında
iyileşebilir veya ileri çocukluk yaşlarında da devam edebilir.

2. Çocukluk Çağı Atopik Dermatiti:

2-12 yaşlar arasında görülür. Cilt lezyonları sıklıkla dirsek önü, diz arkası, boyun, el bileği ve ayak
bileğinde görülür. Lezyoların olduğu cilt bölgelerinde kuruluk, çizgilenme, sulanma ve kaşıntı vardır.

3. Erişkin Dönemi Atopik Dermatiti:

Çocukluk çağı atopik dermatitinin devam etmesi veya ilk kez 12-20 yaşlar arasında başlayan cilt
hastalığı şeklinde ortaya çıkabilir. Cilt lezyonları sıklıkla dirsek önü ve diz arkasında bulunur. Bazen
ellerde de olabilir. Genellikle ciltte çizgilenme, kalınlaşma ve rengin kahverengileşmesine neden olur.
Bazen göz çevresi ve ağız çevresinde kuruluk ve cildin dökülmesi eşlik edebilir. Genellikle kronik
seyirlidir.
Atopik Dermatite Eşlik Edebilen Bulgular:
· El ve ayak tabanı çizgilerinin belirginleşmesi
· Göz altında koyu gölgeler
· Yanak, sırt, kol ve bacakta sınırları belirgin soluk renkli bölgeler
· Atopik dermatiti olan bebekler ileriki yıllarda astım veya allerjik rinit olabilirler

Atopik Dermatit ( Egzema ) Nasıl Tedavi Edilir?

1.Koruyucu Önlemler:

Bu hastaların ciltleri aşırı kurudur. Cilt kuruluğu belirtilerin alevlenmesine neden olur. Bu nedenle
cildin sürekli olarak nemlendirilmesi son derece önemlidir. Ayrıca bu kişiler normal sabun
kullanmamalıdır. Kremli sabunların kullanılması önerilir. Terleme şikayetleri arttırdığından, özellikle
sıcak havalarda dikkat edilmesi önerilir. Tetkiklerde belirtilere sebep olan herhangi bir allerjen (
inek sütü, yumurta, ev tozu akarı gibi ) saptanırsa, bu allejenden kaçınmak için doktorun önerdiği
önlemler mutlaka alınmalıdır.

2.İlaç Tedavisi:

1.Kaşıntı önleyiciler ( antihistaminikler-şurup, tablet )

Bu hastaların en önemli şikayeti kaşıntıdır. Bu şikayetlerin ortadan kalkması için doktorunuzun
önerdiği ilacı şikayetlerin alevlendiği dönemlerde kullanmak gerekir.

2.Lokal Kortikosteroidler ( merhem, krem )

Cilt lezyonlarının aktif olduğu dönemlerde lezyon üzerine haricen ince bir tabaka halinde doktorunuzun
önerdiği kullanma süresi dikkate alınarak uygulanır. Bu ilaçlar doktorun önerdiği nemlendirici ile cilt
nemlendirildikten sonra uygulanmalıdır.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Cilt Hastalıkları Empty Geri: Cilt Hastalıkları

Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 31, 2008 11:40 pm

aşırı terleme hiperhidroz

Hiperhidrozis = Aşırı Terleme Bozukluğu

Terleme: egzersiz esnasında, sıcak veya soğuk havalarda vücut
sıcaklığını ayarlamak için gerekli fizyolojik bir mekanizmadır.
Bunların dışında stres ve heyecan nedeniyle terlemede artma olabilir.

İnsan vücudunda bulunan iki sinir sisteminden biri olan somatik
(istemli) sinir sistemi bize ağrı, ısı ve dokunma gibi duyuları
hissetmemizi ve vücudun farklı bölümlerinin hareketlerini sağlayan
kaslarımızı kontrol etmemizi sağlar.
Otonom (istemsiz) sinir sistemi ise solunum hızı, kalp atışı ve vücut
ısısının ayarlanmasında önemli olan ter üretimi gibi bedensel
fonksiyonların şuur dışı kontrol edilmesini sağlar. Otonom sinir
sistemi sempatik ve parasempatik sistem adı verilen iki bölümden oluşur.

Sempatik sinir sistemi vücudun her yerinde ter salgılanmasını kontrol
eden sistemdir. Bu sistemin bazen hiçbir nedene bağlı olmadan
kendiliğinden çok yüksek seviyede çalışması belirli bölgelerde aşırı
terlemeye neden olur.

Günlük hayatı etkileyen aşırı terleme durumuna hiperhidrozis adı verilmektedir.

Nedenleri

Hiperhidrozis insanların %1’inde görülen bir rahatsızlıktır.
Birkaç özel durum dışında aşırı terlemenin nedeni bilinmemektedir.
Aşırı terleme genellikle adolesan (ergenlik) döneminde başlar ve hayat boyu sürer.

Geçici bir durum değildir, ancak aralıklı veya devamlı olabilir.
Sinirlenme ve kaygı terlemeyi artırır.
Hipertiroidi, psikiyatrik hastalıklar, menapoz ve şişmanlık, diyabet,
böbreküstü bezi hastalıkları ve vücutta oluşan enfeksiyonlar kendini
aşırı terleme ile gösterebilir.
TEDAVİ ZAMANLAMASI

Aşırı terleme normalde sağlığa zarar vermeyen bir rahatsızlıktır.

Ancak kişilerin sosyal yaşantısını, öğrenimini, iş hayatını, psikolojik durumunu etkiliyorsa tedavi edilmelidir.


Nasıl hareket etmeliyim?



Aşırı terleme olan kişiler öncelikle Pratisyen Hekime başvurmalıdır.
Pratisyen hekim aşırı terlemeye neden olabilecek sistemik hastalık
düşünürse ilgili uzmana yönlendirmeli ve öncelikle bu hastalık tedavi
edilmelidir.
Anksiyete bozukluğu gibi psikiyatrik rahatsızlık varsa bu durum düzeltilmelidir.


Aşırı terlemeye neden olabilecek bir hastalık yoksa hasta Dermatoloji
Uzmanına yönlendirilmelidir. Dermatoloji uzmanı hafif ve orta derecede
şikayeti olan hastalara öncelikle terlemeyi önleyen pomad ve spreyler
önerebilir.

Bu tedaviden yarar görmeyen ve ileri derecede şikayeti olan hastalarda diğer tedavi yöntemleri uygulanmalıdır.



TEDAVİ YÖNTEMİ SEÇİMİ

Primer (bir nedene bağlı olmayan) aşırı terlemede uygulanan temel tedaviler:

İlaç tedavileri

Terleme önleyici pomad ve losyonlar

İyontoforez

Botox enjeksiyonu

Cerrahi tedavi (sempatektomi)'dir.



İlaç Tedavileri

Terlemeyi etkileyen birçok ilaç mevcuttur.
Psikotrop (sedatif) ve antikolinerjik (atropin) gibi ilaçlar bir
süreliğine faydalı olabilirler. Ancak bunların sedasyon, ağız kuruluğu,
görme bulanıklığı, üriner problemler ve hatta kalp krizi riskini
artırma gibi yan etkileri bulunduğundan genellikle önerilmezler.
Özellikle strese bağlı aşırı terlemelerde sedatifler (sakinleştirici
ilaçlar) ve sinir sistemini etkileyen ilaç tedavileri kullanılabilir.
Psikoterapi genellikle bu durumda fazla yardımcı değildir.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Cilt Hastalıkları Empty Geri: Cilt Hastalıkları

Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 31, 2008 11:41 pm

Terleme Önleyiciler

Terleme önleyici merhemler ve spreyler ilk önerilen basit tedavi şeklidir.
En sık kullanılan Aluminum chloride’li ajanlardır.
Özellikle koltuk altı terlemelerinde ilk seçilen ilaçlardan biridir.

El ve ayak terlemelerinde hafif ve orta şiddetteki olgularda kullanılabilir.
Sıkıştırma etkisi ile ter kanalının ağzını fiziksel olarak tıkar ve ter
bezlerinden ter atılımını önler. Tedavide ilaç gece kuru deriye
uygulanır ve 6-8 saat kadar burada kalır.
Ertesi sabah tamamen yıkanarak temizlenir. Önce hergün, durum
düzeldikçe daha seyrek uygulanır.Tedavinin tekrarlanması gerekir.
Uygulamadan sonra kapama ile etki artırılabilir. Erken dönemde
hastaların yarısında cilt irritasyonu gelişebilir.

Cilt irritasyonu yapması ve cevabın gecikmesi nedeniyle uzun süreli tedaviler bıktırıcıdır.



Terleme önleyici pomad ve losyon uygulama uyarıları !
Uygulama öncesinde:
Kullanımdan hemen önce banyo yapmayın.
Zedelenmiş ya da irritasyonlu deride kullanmayın.
Uygulama esnasında:
Gözler ya da mukoza ile temas ettirmeyin.
Uygulama sonrasında:
Koltuk altları 12-24 saat kadar tıraş etmeyin.
Tüy dökücü kullanılmayın.
Giysilerle temas ettirmeyin.

İYONOFOREZ TEDAVİSİ

Aşırı el ve ayak terlemesinde kullanılır.

Eller ve/veya ayaklar içinde elektrolit solüsyonu veya metal plaka
bulunan küvete konulur. Solüsyon veya plakadan insanı rahatsız etmeyen
düşük şiddette elektrik akımı verilir.


Etki şekli elektrik akımının oluşturduğu iyonlarının ter kanallarını
(basit olarak su musluğunu) belirli bir süre kapatılması olarak
tanımlanabilir.

Her seansın uygulama süresi 20-30 dakika kadardır.

Başlangıçta 3 günde bir, sonra haftada bir tedavi yapılır.

Durumun şiddetine bağlı olarak tedavi gerekebilir.
4-7 haftalık bir tedaviden sonra terleme

tamamen kesilebilir.


Terleme tam olarak kesilemezse banyo içine ilaç (Glycopyromium Bromide) eklendiğinde iyi sonuçlar alınabilir.

Tedavi sonrası terleme olmayan dönem 2-12 hafta kadar devam eder.
Bu nedenle tedavinin tekrarı gerekir.

Zaman alıcı ve toplamda pahalı bir yöntemdir.

Uygulama ağrısız olup hafif iğne batması şeklinde duyum alınabilir.

Emniyetli bir tedavi yöntemidir. Cihaz satın alındığı takdirde evde uygulanabilir.

Gebelikte, kalp pili ve metal ortopedik implant olanlarda uygulanmaz.

BOTULİNUM TOKSİN TEDAVİSİ (BOTOX)

Özellikle koltuk altı terlemelerinde kullanılır. El ve ayak terlemelerinde de uygulanabilir.

Botox düşük dozlarda enjekte edilerek yüz veya boyunda kırışıklıkları
önlemek için lokal kasların felç edilmesi için kozmetik amaçla veya kas
spazmlarını çözmek için kullanılan bir maddedir.

Benzer etki nedeniyle terlemeye neden olan sempatik sinirleri felç
ederek ter bezlerinden ter üretimini önlemek için kullanılmaktadır.

Uygulamada Botox olarak bilinen Botulinum Toksin’i terleme olan bölgede
deri içine enjekte edilir ve sinir uçlarında 6-12 hafta süre ile geçici
blok yapar.

Etkisi geçici (1-6 ay) olduğundan tedavinin tekrarı gerekir.

Ayaktan uygulanabilir.

Uygulama yaklaşık 30 dakika kadar sürer.

Lokal anestezik krem uygulandıktan sonra bölgeye enjeksiyonlar yapılır.

Tedavinin etkisi birkaç saat veya gün sonra ortaya çıkar.

İlk uygulamadan sonra ikinci seans 2-3 hafta sonra yapılır ve tedaviye 6 ay aralıklarla devam edilir.

Oldukça pahalı bir yöntemdir.

Tedaviden sonra enjeksiyon yerinde birkaç gün devam eden ağrılar olabilir.

Bazen yapılan enjeksiyon kaslara giden sinirleri de etkileyebilir ve kolda geçici güç kaybına neden olabilir.

Botox’un bu ilaca karşı allerjisi olanlarda, gebelerde ve kas problemi
olanlarda kullanılması uygun değildir. Antibiyotikler veya kas
gevşetici ilaçlarla birlikte kullanılmamalıdır.


CERRAHİ TEDAVİ


Endoskopik Torakal Sempatektomi

Özellikle el ve koltuk altı terlemelerinde uygulanmaktadır.
Kalıcı çözüm sağlar.

Cerrahi tedavinin esası aşırı çalışarak fazla terlemeye neden olan
sempatik sinirlerin kesilmesi veya çıkarılmasıdır. Bazen sempatik
zincir ve dalları klips ile sıkıştırılabilir veya koter ile yakılabilir.

Bu sinirlerin terleme dışında fonksiyonu olmadığı için; ameliyatın felç
oluşturma, his kaybı, refleks azalması gibi etkileri olmaz.



Koltuk altından açılan 1 cm kadar küçük 1-2 delikten sokulan kamera ve
küçük aletlerle işlem gerçekleştirilmektedir. Diz artroskopisi veya
laparoskopi gibi bir yöntemdir.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Cilt Hastalıkları Empty Geri: Cilt Hastalıkları

Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 31, 2008 11:42 pm

Hastaya genel anestezi verilir.
İşlem süresi bir saatin altındadır.
Ameliyatın etkisi hemen ortaya çıkar.
Hasta uyandığında elleri kuru ve sıcaktır.

Operasyon sonrası hasta 12-24 saat kadar hastanede kalınır.

Ameliyat sonrası çok az rahatsızlık verir.

Deri kıvrımları içinde kaybolacak kadar çok küçük bir iz bırakır.

İyileşme bir veya birkaç gün gibi kısa bir sürede olur.
Hastaların çoğu 1 haftada normal çalışma düzenlerine dönerler.

Ağır kalp-akciğer hastalığı olan, plevral hastalık veya akciğer
ameliyatı geçiren, tedavi edilemeyen tiroid hastalığı olanlar cerrahi
tedavi için uygun değildir.

Etkili, kalıcı, emniyetli ve çok az rahatsızlık veren bir tedavi yöntemidir.

Vücudun başka bölgelerinde (sırt, kalça) terlemenin artması (%20-50) en
sık görülen yan etkidir. Ancak hastaların çok azında (%2) önemli olur.
Nadir görülen diğer bir yan etki de yemek esnasında terleme olmasıdır.


Komplikasyonlar %1 civarında, çok az görülür.

Nadiren veya her cerrahi işlemde görülebilen anestezik maddelere ve
ilaçlara karşı allerjik reaksiyonlar, kanama, enfeksiyon ve komşu organ
yaralanması oluşabilir.

Bazen göğüs boşluğunda hava kalması (pnömotoraks) gelişebilir. Ancak çoğunda kendiliğinden kaybolur ve pek problem yaratmaz.

Horner sendromu denilen (göz kapağında düşme, göz bebeğinde küçülme ve
yüzde terleme azalması) komplikasyon; çok nadiren kalıcı olsada birkaç
ay içinde normale dönebilir.

Bu yöntemle: el terlemesinde: %98, koltuk altı terlemesinde: %80
üzerinde, ayak terlemesi için yapılmasa da ayak terlemesinde: %25
civarında başarılı sonuç alınmaktadır
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Cilt Hastalıkları Empty Geri: Cilt Hastalıkları

Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 31, 2008 11:42 pm

BEHÇET HASTALIĞI

Genel Bilgiler

İlk kez 1937 yılında bir Türk doktoru olan Hulusi Behçet tarafından
tanımlanmıştır. Tıp Dünyasında bir Türk doktoru tarafından tanımlanan
nadir hastalıklardan birisidir.
Behçet hastalığının en tipik özelliği, ağızda tekrarlayan aft adı verilen yaralar olmasıdır.

Ağız yaraları
Ağız yaralarına hemen hemen her hastada rastlanır ancak % 1 - 3 gibi az
bir kısım hastada ağızda yara şeklinde bir belirti görülmeksizin
hastalığın diğer belirtileri görülebilir. Genellikle ağızdaki yaralar
hastalığın ilk belirtileridir ve diğer belirtiler ortaya çıkmadan
yıllarca aft yakınması bulunan hastalar az değildir. Behçetteki ağız
yaraları, tekrarlayıcı basit aftlardan ayırd edilemez ise de çok sayıda
olmaları ve daha sık nüks etmeleri gibi farklılıklar vardır. Behçette
aftlar genellikle ayda bir veya birkaç kez tekrarlar ve bir kaç gün
içersinde iyileşirler.

Cinsel Bölge Yaraları
Behçet hastalığının diğer bir belirtisi de genital bölgede tekrarlayan
yaralardır. bu yaralar küçük, deriden kabarık kırmızılık veya sivilce
halinde başlar ve bunu, çabucak zımba ile delinmiş görünümde ve yavaş
iyileşen yaranın gelişmesi izler. Bu yaralar hemen her zaman yerlerinde
iz bırakarak iyileşirler. Genital bölge yaraları aftlara göre sayıca
daha az ve daha uzun sürede iyileşirler.

Deri Belirtileri
Behçet hastalığında, koltuk altları ve kasıklar gibi büyük kıvrım yerlerinde de benzer yaralara zaman zaman rastlanabilir.
1. Kırmızı ve ağrılı yumrular şeklinde oluşumlar.
2. Sivilce benzeri belirtiler.
3. Deri damarlarının hastalanmasıyla ilgili belirtiler.


Göz Belirtileri
En önemli organ tutulmalarından biri olan gözdeki iltihaplanma
hastaların yarısında tespit edilir. Gözde kanlanma ve bulanık görme
şeklinde kendini gösterir. Erkeklerde ve genç kisilerde göz belirtileri
daha sık ve daha ağır seyrederken, kadınlarda ve yaşlılarda daha seyrek
ve daha hafiftir seyreder. Göz belirtileri bazan körlüğe kadar
gidebilir.

Bu belirtilerin dışında Behçet hastalarının hemen hemen yarısında eklem
ağrısı ve eklemlerde şişme gibi şikayetler, beyin hastalıkları, böbrek
iltihabı, damar tıkanma ve genişlemeleri de görülebilir.
Behcet hastalığı daha çok 20-30 yaşlarda ve erkeklerde görülür.
Türkler, Araplar, Yahudiler, Ermeniler ve Japonlarda daha sık görülür.
Behçet hastalığının en karakteristik özelliklerinden birisi ataklar
halinde seyretmesidir. Yaşla birlikte hastalığın aktivitesi azalır.
Behçet hastalığının nedeni bilinmemektedir. Tedavi hastalığın
etkilediği organa göre değişir. Tedavi kesinlikle doktor kontrolünde
yapılmalıdır. Genetik biliminde sağlanacak gelişmeler Behçet
hastalığının tedavisinde yeni ufuklara yol açacaktır. Behçet
hastalığının en tipik özelliğinin ağızda tekrarlayan yaralar olduğu
unutulmamalı ve bu yakınmaları olan hastaların mutlaka Behçet hastalığı
yönünden araştırılması gereklidir.

Behçet, aslında bir hastalık değil tıbbi adı ile "sendrom" dur, ancak anlaşılır olması nedeni ile "hastalık" olarak yazılmıştır.

Bu sayfa içeriği İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Tekin Akpolat tarafından hazırlanmıştır.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Cilt Hastalıkları Empty Geri: Cilt Hastalıkları

Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 31, 2008 11:43 pm

Bel soğukluğu Gonore

Neisseria gonorrhoeae (gonokok) adı verilen bakterinin yol açtığı bir
enfeksiyondur. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların en sık görülenidir.

A.B.D.'de her 30 saniyede bir kadının bel soğukluğuna yakalandığı ileri
sürülmektedir. Bu kişiler 3-5 gün süren kuluçka dönemi süresince ileri
derecede bulaştırıcı olmaktadırlar. Gonoreli bir erkek ile ilişki kuran
her kadın enfekte olmaz. Sadece %60-90 kadında enfeksiyon gelişir.
Kadından erkeğe bulaşma ise daha zordur.

Gonoreli bir kadınla ilişkide bulunan erkeklerin %20-40'ı enfekte olur.

Kadınlarda en çok rahim ağzında yerleşir.

Dokuların yapısı nedeni ile vajina dokusunda gonore bakterisi
yerleşemez. Rahim ağzı (serviks) dışında sırasıyla ürethtra ve
vajinanın hemen girişinde her ki yanda yer alan bartholin bezlerini
tutar. Kadınların %80'inden fazlası asemptomatik kalır yani hiçbir
belirti olmaz. Bu kuluçka döneminin değişken olabileceğinin
belirtisidir. Gonoreye neden olan diplokoklar


Bel soğukluğuna neden olan gonokoklar

Belirtileri
Bel soğukluğunun en sık yarattığı yakınma vajinal akıntıdır. Bu akıntı
sarı-yeşil renkli ve kötü kokuludur. Sümüğümsü bir yapısı vardır.
Beraberinde nadiren kaşıntı da olabilir. Bu tabloya idrar yaparken
yanma da eşlik edebilir. Akıntıdan sonra en sık görülen yakınma ise
kasık ağrısıdır.Genelde her iki tarafta da ağrı olur. Öğleden sonra ve
akşam çıkan ateş görülebilir. Bartholin bezi tutulmuş ise vajina
girişinde oldukça ağrılı bir şişlik yani bartholin absesi olabilir.
Mikroorganizma kan dolaşımına geçer ise eklemlerde de enfeksiyona neden
olabilir.Eklem ağrıları ve şişlikleri görülür. Tek bir eklemde
belirtiler olmaz. Ağrılar gezici tiptedir. Bir eklem düzelir belirtiler
bir diğerinde başlar. Buna gezici eklem ağrıları adı verilir. Nadiren
gonokoka bağlı boğaz enfeksiyonları gelişebilir. Doğum esnasında
anneden bebeğe geçerek yenidoğanın gözlerinde konjuktivite yol açabilir.

Gonorenin en önemli komplikasyonu pelvik iltihabi hastalıktır.
Enfeksiyonun tüplere ve yumurtalıklara kadar ilerlemesidir. Kısırlık
dahil pekçok komplikasyon yaratır.

Tanı
Servikal ve vajinal akıntının incelenmesi ile konur. Vajen kültürü
alınmasının en faydalı olduğu durum gonoredir. Kültürde gonokokların
üretilmesi tanı için yeterlidir.Klinik olarak tanı konmuş olsa bile
bunun kültür ile doğrulanması gerekir.

Tedavi
Bel soğukluğu tedaviye son derece duyarlı bir hastalıktır. Antibiyotik
tedavisi ile genelde iyileşme sağlanır. Antibiyotik kullanımından bir
hafta sonra kültürler tekrarlanarak enfeksiyonun geçtiği teyid
edilmelidir.
"Bu yazı Dr. Alper Mumcu
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Cilt Hastalıkları Empty Geri: Cilt Hastalıkları

Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 31, 2008 11:43 pm

BİTLENME: PEDİKÜLOZİS




Saç Biti Nedir?

Saç bitleri insan saçında yaşayan ve üreyen çok küçük , kanatsız, günde
2-8 kez kan emerek beslenen gri böceklerdir. Sirke denilen yumurtaları
görmek bitin kendisini görmekten daha kolaydır ve genellikle enseye
yakın, kulakların arkasında ve başın arkasında saç tellerine tutunmuş
halde bulunurlar. Sirkeler kir veya kepek gibi yıkanarak
temizlenemezler. Önce etkili bir ürün ile öldürülmeli, sonra bu amaç
için yapılmış ürünün kutusundan çıkacak olan özel bir tarak ile saçtan
temizlenmelidir.

Saç biti insan vücudu dışında yalnızca 48 saat yaşayabilir ve evcil
hayvanlar üzerinde yaşayamaz. Sirkeler ise insan vücudu dışında kumaş
ve battaniye üzerinde 10-15 gün canlı kalabilirler.


Nasıl Bulaşır?

Bitlenmenin yaygın olarak düşünüldüğü gibi pislikle bir ilgisi yoktur;
aslında bit temiz, sağlıklı saçı, kirli saça tercih eder. Yetişkin ya
da çocuk, herkes bitlenebilir. En yaygın belirtisi, başın ve ensenin
şiddetle kaşınmasıdır. Saç biti son derece bulaşıcıdır. Tarak, fırça,
eşarp, yastık, şapka ve tüylü oyuncaklar gibi paylaşılan kişisel
eşyalar ile yayılırlar. Tekrarlanan salgın riskini azaltmak için bu
eşyaları paylaşmaktan kaçınılmalıdır.



Bitlendiğimizi Nasıl Anlarız?

Bitlenmeyi gösteren ilk ipucu sık sık kafa derisinin kaşınmasıdır. Biti
tespit etmek ve yayılmasını engellemek amacıyla, ensenin arka
kısmındaki ve kulak arkasındaki saçlar dikkatle incelenmelidir. Bitler
ışıktan kaçtıkları için, yalnızca saç kılına yapışmış küçük beyazımsı,
oval yumurtaları (sirkeleri) görebilirsiniz.



İdeal Bir Bitlenme Tedavisi Nasıl Olmalıdır?


Tek uygulama ile kısa sürede etki göstermeli.
Güzel kokulu, saçları dolaştırmayan, taramayı zorlaştırmayan, etrafa
bulaşmayan, boyalı ve permalı saçlarda problem yaratmayan özelliklere
sahip olmalı.
Kalıcı etkisiyle bitlerin saça tekrar yerleşmesini engellemeli.
Sadece bitleri değil,sirkeleri de yok etmeli.
Kullanıcı tarafından iyi tolere edilmeli, yan etkileri olmamalı.
Kullanıcıya toksik etkisi olmamalı
Bugüne kadar pek çok yolu kullanarak insanoğlu bitle mücadele etmeye
çalışmıştır. Kötü kokulu gaz ve kimi zehirli maddeler içeren ilaçlar
bunlardan bazılarıdır. Daha çok çocuklarda rastlandığı için tedavinin
çocuklar için güvenli, yüksek oranda etkili, sadece bitleri değil
yumurtalarını da öldüren bir bit ilacı ile yapılması gerekir.

Oysa günümüzde artık bu alanda kullanılan madde ve ilaçlarda büyük
gelişmeler kaydedilmiş, hatta koruyucu etkili permetrin etken maddesi
içeren ilaçlar geliştirilmiştir. Saç biti tedavisinin bitleri olduğu
kadar yumurtaları da öldürmesi ve tekrar bulaşmayı önlemesi gerekir.
Piyasada birkaç bit öldürücü ilaç vardır ve değişik şekillerde
bulunmaktadır; şampuan, saç kremi gibi. Fakat bunların hepsi bit
tedavisinde istenen etkiyi göstermez!!!

Bitlenme tedavisinde kullanılan çeşitli maddeler şunlardır:

Gamma Benzen Hekzaklorid

Böceğin sinir sistemini felç ederek etki gösterir. Ülkemizde yasaklanmıştır.

Benzil Benzoat

Deri ve mukozayı tahriş ettiği için bit tedavisinde pek tercih edilmez.

Fenotrin (Sumitrin)

Işıkta stabilitesini koruyamaz. Uygulamadan sonra güneş ışığı altında etkinliğini yitirir. Bu nedenle kalıcı etkisi yoktur.

Piretroidler 1. Jenerasyon

Krizantem çiçeğinin böcek öldürücü etkisi Farslar zamanında fark
edilmiştir. Eski Yugoslavya toprakları üzerinde olan Dalmaçya'daki bir
halk hikayesine göre, yaşlı bir kadın beyaz papatyalara benzeyen bir
çiçeği toplar. Çiçek solduğunda bir köşeye atar, daha sonra dönüp
baktığında solmuş çiçeklerin çevresinde ölü böcekleri fark eder ve
krizantem ailesinden olan bu çiçek çeşidinin böcekler üzerinde öldürücü
etkisi bu şekilde fark edilir. 1800'lü yıllardan başlayarak kuru
çiçekler böcek öldürücü olarak ABD'ye ihraç edilir. 1900'lü yıllarda
piretroid olarak adlandırılan bu madde bit tedavisinde kullanılmıştır,
ancak ışıkta bozulması sorun oluşturmuştur.

Permetrin 2. Jenerasyon 1973'de ışığa dayanıklı piretroid olan
permetrin İngiltere'de geliştirilmiştir. Permetrin aynı zamanda bit
tedavisinde en az iki haftadan altı haftaya kadar koruyucu etkiye de
sahiptir. Günümüzde permetrin koruyucu özelliği, kullanım kolaylığı,
yan etkilerinin az olması ve güvenilir olması nedeniyle en çok tercih
edilen ilaçlardandır.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz