müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi |
| | ahmet kaya | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
AsiRuH yönetici
mesaj sayısı : 9861 Yaş : 36 İş/meslek : xxxxx Kayıt tarihi : 27/09/08
| Konu: ahmet kaya Ptsi Nis. 06, 2009 5:34 pm | |
| Ulan Rıza! Ne hayallerimiz vardı oysa Ne acayip şeyler yapacaktık Lotoyu vurunca dükkan açacak Adını 'Dostlar Meyhanesi' koyacaktık Hafta sonu iki yavru kapıp Boğaz yolunda O biçim fiyaka atacaktık Ah ulan Rıza! Bu mahallenin nesini beğenmedin de Öte yana taşındın? Ara sıra gıcıklaşırdın ama İnan ki benim en kral arkadaşımdın Ah ulan Rıza! Ben şimdi bu koca denizde Tek başıma ne halt ederim? Senden ayrılacağımı sanma, Bir kaç güne kalmaz Ben de gelirim! ... Al Öfkemi Her sürgün'ün gözlerine Bu sebepten ah geceye Kanatlanmış güvercine Kırılacağım, kırılacağım Yeter ki bil sen Yorgun alnımda şafaklar Bir düş kursun arkadaşlar Bırak iz sürsün şarkılar Yeter ki bul sen Mapushane duvarlarına Hüznümü yazacağım Hergün seni düşünüp Yok olacağım Al öfkemi koy yanına Günü düşür dağlarıma Haydi dokun gözyaşıma Ağlayacağım, ağlayacağım Yeter ki gül sen Ben Beni Seyyah oldum pazar pazar dolaştım Bir tüccara satamadım ben beni Koyun oldum, kuzum ile meleştim Bir sürüye katamadım ben beni Ben beni, kendi mi, canımı, özümü Dostlar beni bir kazana koydular Kırk yıl yandım, daha çiğdir dediler Ölçeğimi gram, gram yediler Bir kantara da tartamadım, ben beni Ben beni, kendi mi, canımı, özümü Deli gönlüm aktı gitti engine Çok boyandım, çok çicekler rengine Bir Mahsuni demiş oldum kendime Olmaz olsun atamadım ben beni Ben beni, kendi mi, canımı, özümü Beni Bul Beni Bul Anne Dün gece gördüm düşümde Seni özledim anne Elin yine ellerimde Gözlerin ağlamaklı Gözyaşlarını sildim anne Camlar düştü yerlere Elim elim kan içinde Yanıma gel yanıma anne İki yanımda iki polis Ellerim kelepçede Beni bul beni bul anne Dün gece gördüm düşümde Seni özledim anne Gözlerinden akan bendim Düştüm göğsüne Söyle canın yandımı anne Camlar düştü yerlere Elim elim kan içinde Yanıma gel yanıma anne Beni Tarihle Yargila Titrek bir mum alevinin havaya bıraktığı bulanık bir is, Ve göz gözü görmez bir sis değildik biz... Beni bilimle anla iki gözüm, felsefeyle anla, Ve tarihle yargıla... Bal değildir ölüm bana, idam gül değildir bana, Geceler çok karanlık, Gel düşümdeki sevgilim, Ay ışığı yedir bana... Ahh... Ben hasrete tutsağım, Hasretler tutsak bana Bıyığımdan gül sarkmaz, Bıyık bırakmak yasak bana, Mahpus bana, sus bana. Yağlık ilmek boynuma... Sevgili yerine Koynuma idamlar alır yatarım, Ve sonra sabırla beklerim, Bulutları çekersiniz üstümden, Suçsuzluğumun yargılayıcılarını yargılarsınız, Ve o güzel geleceği getirirsiniz bana... Ölüm tanımaz işte o zaman sevgim, Tırnaklarımı geçirip toprağın sırtına, doğrulurum, Gözlerimde güneş koşar, Ve çiçekler ekersiniz toprağıma... Duygu bana, öykü bana, Roman gibi her an bana Hücremde yalnızım gel, Gel düşümdeki sevgilim, Soyunup hazırlan bana Biraz sonra asmaya götürecekler beni, Biraz sonra dalımdan koparıp öldürecekler beni, Hoşçakalın sevdiklerim; Dört mevsim, yedi kıta, mavi gök... Bütün doğa hoşçakalın... Hoşçakalın sevdalılar, Çocuklar, üniversiteliler, genç kızlar, Sonsuz uzay, gezegenler ve yıldızlar, Hoşçakalın... Hoşçakalın senfoniler, oyun havaları, Sevda türküleri ve şiirler. Bildirilerimizin ve seslerimizin yankılandığı şehirler. Dağlarında yürüdüğümüz toprak, Yalınayak eylem adımlarıyla geçtiğimiz nehirler hoşçakalın... Hoşçakalın ağız tadlarım; Sıcak çorbam, çayım, sigaram... Havalandırma sıram, banyo sıram, kelepçe sıram... Parkamı, kazağımı, eldivenlerimi, ayakkabılarımı, Ve kalemimi, ve saatimi, Ve kavgamı bıraktığım sevgili dostlar Hoşçakalın ... Dostum bana, sevdam bana, Soluğunu geçir bana, Uyku tutmuyor gözüm, Anılar sıraya girdi. Gel anne süt içir bana. Hoşçakalın anılarımı bıraktığım insanlar, Mutluluğu için dövüştüğüm insanlar, Yedi bölge, dört deniz, Yedi iklim, altmışyedi şehir, Okullar, mahalleler, köprüler, tren yolları... Deniz kıyıları, balıkçı motorları, takalar, Asfalt yolu boyu dizilmiş fabrikalar, Ve işçiler ve köylüler... Hoşçakal ülkem Hoşçakal anne, hoşçakal baba, kardeşim, Hoşçakal sevgilim, hoşçakal dünya, Hoşçakalın dünyanın bütün halkları, Sınırlı olmayan mekâna, Sınırlı olmayan zamana gidiyorum ben; En sevda halimle, en yaşayan halimle, Gidiyorum dostlarım, Hoşçakalın... Beni yaşamımla sorgula iki gözüm, Beni yüreğimle, beni özümle, Bilimle anla beni, felsefeyle anla beni, Tarihle anla beni, Ve öyle yargıla Beni Vur Bir ince pusudayım Yolumun üstü engerek Bir garip akşamdayım Sırtımı gözler tüfek Ben senin sokağına Ulaşamam,dardayım O mazlum gözlerine Bakamam,firardayım Oysa ben bu gece,yüreğim elimde Sana bir sırrımı söyleyecektim Şu mermi içimi delmeseydi eğer Seni alıp götürecektim Beni vur.... beni onlara verme Külümü al uzak yollara savur Dağılsın dağlara dağılsın, bu sevdamız Ama sen ağlama dur Bir ince pusudayım Bu gece zehir zemberek Bir yolun sonundayım Sessizce tükenerek Ah, senin ellerine Uzanamam,yerdeğim O masum hayallere Varamam ölmekteğim Bırak Beni Bırak beni gayri uçam Uçamda yollara göcem Ben uçmasam bil ki içem Uçsuz yollara yollara. Kuş ehline durak olmaz Durur ise yüzüm gülmez Ben uçmasam bahar gelmez Gonca güllere güllere. Bir gün gelir ben giderim Yedi iklim, yurdum yerim Bellenmeyen türkülerim Düşer dillere dillere. | |
| | | AsiRuH yönetici
mesaj sayısı : 9861 Yaş : 36 İş/meslek : xxxxx Kayıt tarihi : 27/09/08
| Konu: Geri: ahmet kaya Ptsi Nis. 06, 2009 5:34 pm | |
| Adı Bahtiyar (Gökyüzü) Geçiyor önümden sirenler içinde Ah eller üstünde, çiçekler içinde Dudağında yarım bir sevdanın hüznü Aslan gibi göğsü, türküler içinde. Rastlardım avluda hep volta atarken Cigara içerken yahut coplanırken Kimseyle konuşmaz dal gibi titrerdi Çocukça sevdiği çiçeği sularken. Diyarbakırlıymış adı Bahtiyar Suçu saz çalmakmış öğrendiğim kadar Geçiyor önümden gül güzlü Bahtiyar Yaraldığım yerde kalan sazı kadar. Beni tez saldılar o kaldı içerde Çok sonra duydum ki Yozgat'ta sürgünde Ne yapsa ne etse üstüne gitmişler Mavi gökyüzünü ona dar etmişler. Gazete de çıktı üç satır yazıyla Uzamış sakalı çatlamış sazıyla Birileri ona; ölmedin, diyordu Ölüm yanında hüzünle gülüyordu. Diyarbakırlıymış adı/kod adı Bahtiyar Suçu saz çalmakmış öğrendiğim kadar Geçiyor önümden gül güzlü Bahtiyar Yaraldığım yerde kalan sazı kadar. Adı Yılmaz Dalyan gibi bir çocuktu Benim gözümde küçüktü Küstüde dağlara cıktı İner mi inmez mi bilmem Şimdi dağların tozudur Belki isyanın sazıdır Halen kalbimde sızıdır Diner mi dinmez mi bilmem Adı Yılmaz kendi Yılmaz Makamı yok dem tutulmaz Dağlara soru sorulmaz Döner mi dömez mi bilmem Mavi gözleri boncuktur Ölüm korkusu şuncuktur Azrail atı kancıktır Biner mi binmez mi bilmem Parkasına kar yağmıştır Bir kenarda ağlamıştır Belki elleri yanmıştır Söner mi sönmez mi bilmem Adı Yılmaz kendi Yılmaz Makamı yok dem tutulmaz Dağlara soru sorulmaz Döner mi dömez mi bilmem Ağladıkça Dağlarda öfkeli başım Serhat’ta hep akşam oluyor Nasipsiz kıştan mı, yamurdan mı yoksa aşktan mı Ağladıkça, Ağladıkça dağlarımız yeşerecek Görecek, göreceksin Ağladıkça, Ağladıkça Geceği tutacağız göreceksin İlk yazda bitti telaşım Alnımda hep kavga duruyor Vakitsiz kırstan mı Bahardan mı yoksa aşktan mı Ağladıkça, Ağladıkça bozkırlar yeşerecek Görecek göreceksin Ağladıkça, Ağladıkça Güneşi tutacağız göreceksin Ağlama Bebek Ağlama bebek, ağlama sende Umut sende herşey sende. Yağmur gibi gözlerinden akan yaş niye Bu kırgınlık bu dargınlık sıkıntın niye. Çok uzakta öyle bir yer var O yerlerde mutluluklar Bölüşülmeye hazır Bir hayat var. Ağlama bebeğim ağlama sende Yarın sende herşey sende. Dalıp dalıp derinlere düşünmen niye Bu suskunluk bu durgunluk kızgınlık niye. Ah Yüzünün yarısı göz kadife yansımalı bulutlu siyah ah bulutları eflatun o boy aynasından çıktı fransızın malı vişne asidi vardı tadında rujunun ah sinema yıldızı filan olmalı ağızlığı kristal son derece uzun bir kibrit çakıldı mı ah yağmurluklu kız alevinden anlamlı dumanlar üfürüyor ah çocuk yüzünde gül goncası ağız saçlarından incecik su tozu dökülüyor sığınak gibi derin ağaçlar gibi yalnız karartma başlamış ışıklar örtülüyor ellerinde ruh gibi ah portakal kokusu kırkmaları morsalkım göz kapakları saydam çok vapurun battığı bir liman orospusu bir hırsla öptüm ki ah ölürüm unutamam ay ışığında deniz akordeon solosu pırıl pırıl yaşadım üç dakika tastamam görkemli çadırında italyan lunaparkın sanki zeytin düşürür yerlere gözlerini ah tahtına kurulmuş bol sakallı bir kadın sutyenler tutmuyor çılğın göğüslerini kaşları ip incesi kumral kirpikleri kalın kim görse şaşırır sakalının süslerini tavana asılmış sosyalist saçlarından ah sabah sabah omuzları kan içinde işkence sonrası genç bir kadın militan yığınlar uğulduyor hummalı gençliğinde adı bile çıkmamış dudaklarından doğru yaşadığının sımsıkı bilincinde ... Ah Ulan Rıza Neden hâlâ gelmedi? Yoksa saati mi şaşırdı bu hıyar? Gerçi hiç saati olmadı ama En azından birisine sorar. Cebimde bir lira desen yok Madara olduk meyhaneye Ahh eşşek kafam benim Nasıl da güvendim bu hergeleye Gelse balığa çıkacaktık Ne çekersek kızartıp Bir büyük rakıyla yutacaktık Kafamız tam olunca şarkılar döktürüp Enteresan hayallere dalacaktık Bu sandalı geçen hafta denk getirip Çalıntıdan düşürdük Arkadaşlar ısrar etti, biz de 'İyi olur, bize uyar' diye düşündük Saat sekizde gelecekti Bana beş milyon borç verecekti Yoksa o nemrut karısı kaçtı da Onun peşinden mi gitti? Eğer öyleyse yandık! Gudubet yaptı yine yapacağını! Geçen senede merdivenden itip Kırmıştı Rıza'nın bacağını Kadında boy şu kadar Kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak Ya horlarken Rıza'yı boğacak Bak şimdi acıdım Aşk olsun adama Ben olsam vallahi baş edemem Hele beş tane velet var ki boy boy Allah'tan düşmanıma dilemem. Aslında iyi çocuktur Rıza, Efendi huyludur, Herkezin suyuna gider Erken yıprandı garibim Yoksa tek başına on tane adam eder Bir keresinde hiç unutamam Üç beş zibidi haraca dadandı Rıza sandalyeyi kaptığı gibi Herifleri hastaneye kadar kovaladı. Aynı mahallede büyüdük, Aynı kızları sevdik Aynı kafadaydık, orta ikiden bıraktık Matematik ağır geliyordu Bir başka havadaydık Aynı gömleği giyer Aynı sigaraya takılır, Aynı takımı tutardık. Fenerin maçına iddialaşıp Millete az mı yemek ısmarladık! Bir tek askerde ayrıldık Ona Bornova düştü, bana Gelibolu Döner dönmez evlendirdiler En büyük salaklığı da bu oldu Bense hiç düşünmedim Zaten param yoktu Hep tek tabanca gezdim benim istediğimi annem istemedi Onun gösterdiğini ben sevmedim. Neyse, Bunlar derin mevzu Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek Ufaktan yol alayım, Annem evde yanız Şimdi meraktan ölecek Gittim, vurup kafayı yattım Rüyamda gördüm Gülümseyerek geldiğini Ne bilirdim yolda kamyon çarpıp da Hastaneye kavuşamadan can verdiğini... Vay be Rıza! Sonunda sende düşüp gittin Azrail'in peşine Dün boşuna günahını almışım Ne olur kızma bu kardeşine Öğlen kahvede söylediler Rıza öldü dediler, ne kolay söylediler Sanki dev bir taş ocağını Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler Ah dostum! O kocaman gövdene o beyaz kefeni Nasıl kıyıp giydirdiler? O zalim tabutun tahtalarını Senin üstüne böyle nasıl çivilediler? Yani sen şimdi tamamen gittin de Bir daha olmayacakmısın? Yani bir daha borç vermeyecek misin? Bir daha rakı ısmarlamayacak mısın? Peki beni kim kızdıracak? Kim zar tutacak? Kim ağzını şapırtadacak? Peki beni bu köhne dünyada Senin anladığın kadar kim anlayacak? | |
| | | AsiRuH yönetici
mesaj sayısı : 9861 Yaş : 36 İş/meslek : xxxxx Kayıt tarihi : 27/09/08
| Konu: Geri: ahmet kaya Ptsi Nis. 06, 2009 5:35 pm | |
| Acı Ninni Uyusun ha iyi büyüsün Camlar buğulanmasın Sen uyu uyusun Bulutlar uyanmasın Işıklar uyanmasın Camlar buğulanmasın. Sen uyu, uyanmasın İstanbul uyusun Karagümrük uyusun Fatih uyusun ****** bulvarında Rüyalar büyüsün. Sen uyu, uyusun İstanbul uyanmasın Gemiler uyanmasın Camlar buğulanmasın Cibali uyanmasın Kalbim buğulanmasın Gemiler uyanmasın Camlar buğulanmasın Acılara Tutunmak Kavuşmak özgürlükse özgürdük ikimizde Elleri çığlık çığlık yan yana iki dunya İkimiz iki daldan iki hırçın su gibi akıp gelmiştik Buluşmuştuk bir kavşakta Unutmustuk ayrılığı yok saymıştık özlemeyi Şarkımıza dalmıştık Mutluluk mavi çocuk oynardı bahçemizde Acı çekmek özgürlükse Özgürüz ikimizde O yuvasız çalıkuşu Bense kafeste kanarya O dolaşmış daldan dala Savurmuş yüreğini Ben bölmüşüm yüreğimi Başkaldıran dizeler. Aramakmış oysa sevmek Özlemekmiş oysa sevmek Bulup bulup yitirmekmiş Düşsel bir oyuncagi. Yalanmış hepsi yalan Yalanmış hepsi yalan Sevmek diye bir şey varmış Sevmek diye bir şey yokmuş Acı çektim günlerce Acı çektim susarak Şu kısacık konuklukta Deprem kargaşasında Yaşadım bir kaç bin yıl Acılara tutunarak Acı çekmek özgürlükse Özgürüz ikimizde Acılardan arta kalan İşte bu bakışlarmış Buğu diye gözlerinde Gün batımı bulutlarmış. Ada Sahilleri Ada sahillerinde bekliyorum Her zaman yollarını gözlüyorum Seni senden güzelim istiyorum Beni şad et şadiye başın için Her zaman sen yalancı ben kani Her zaman orta yerde bir mani Her zaman sen uzakta ben müştak Her tellakide bir hayalin berrak Nerede o mis gibi leylaklar Sararıp solmak üzere yapraklar Bana mesken olunca topraklar Beni yad et güzelim başın için | |
| | | AsiRuH yönetici
mesaj sayısı : 9861 Yaş : 36 İş/meslek : xxxxx Kayıt tarihi : 27/09/08
| Konu: Geri: ahmet kaya Ptsi Nis. 06, 2009 5:37 pm | |
| Bu Gala Daşlı Gala Dağlara acem düşünde Bülbüle gam düşende Ruhum bedenden oynar Yadıma sen düşende Bu gala daşlı gala Cıngıllı daşlı gala Korkaram yar gelmeye Gözlerim yaşlı gala Bu gala daşlı gala Cıngıllı daşlı gala Korkaram yar gelmeye Gözlerim yaşlı gala Kızıl gül olmayaydı sararıp solmayaydı Bir ayrılık bir ölüm Heç biri olmayaydı Bu gala daşlı gala Her yanı daşlı gala Korkaram yar geç gele Gözlerim yaşlı gala Bu gala daşlı gala Cıngıllı daşlı gala Korkaram yar gelmeye Gözlerim yaşlı gala Bu Yalnızlık Benim Sana birgün bu mektubum ulaşır Açarsın ha eline kan bulaşır Çürür bir yerlerde çırılçıplak cesedim Sedyele taşınır kan çiçekleri Adımların adımların adımların birbirine dolaşır Nazlı ırmak boylarından, ılık rüzgarlarla geldim Çiçek istediler verdim,şarkı dediler söyledim Ömrümün yarısı kavgayla geçti Ben böyle, ben böyle, ben böyle yanlızlık görmedim Beni birgün bu şarkıyla anarsın İçinden kopar bir tel ağlarsın Gecikmiş bir vefa kalıntısıyla Polis kaydından sildirip adımı Pencerenin, pencerenin, pencerenin buğusuna yazarsın Darmadağın bir evden sabah ezanıyla çıktım Denizler üstüme gelmeyin Kuşlar ne olur didişmeyin Şarkımı esmer bir hasrete sundum Bu yanlızlık, bu yanlızlık, bu yanlızlık benim ilişmeyin Büyüdün Bebeğim Aklın ermez mapusluğa Bahçede sarı ışığa On üç tane yaş döküldü Ranzadaki yastiğina Büyüdün sende Hasret sende sevgi bende Akşamlar döner geceye Geceler gebe gündüze Karanliğa bakip durma Beni orada arama Ben güneşin içindeyim Beni sabahlarda ara Geleceğim bir gün bende Sevgi büyüt ellerinde Akşamlar döner geceye Geceler gebe gündüze Can Yoldaşım Yağmur yağar sel olurum Toprak döner sel olurum hey Seni sevdim gam çekmeden Gün ortasında ölürüm hey Canım benim can yoldaşım Gül tenimde kara benim hey Gül tenimde belam benim hey Gün doğarken meyhanede Bardağım da rakım benim hey hey Çorbam da tuzum közde biberim Belim de silahım benim hey Canım benim can yoldaşım Gül tenimde kara benim hey Gül tenimde belam benim hey Cinayet Saati Haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu Dört bıçak çekip vurdular dört kişi Yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu Deli Cafer, İsmail, Tayfur ve Şaşı Maktul'ün onbeş yıllık arkadaşı Üçü kamarot öteki aşçıbaşı Dört bıçak vurdular dört kişi. Cinayeti kör bir kayıkçı gördü Ben gördüm kulaklarım gördü Vapur kudurdu kuduz gibi böğürdü Hiç biriniz orda yoktunuz. Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu Onüç damla gözyaşını saydım Allahına kitabına sövüp saydım Şafak nabız gibi atıyordu Sarhoştum Kasımpaşa'daydım Hiç biriniz orda yoktunuz. Haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi Polis katilleri arıyordu Deli Cafer, Ismail, Tayfur ve Şaşı Üzerime yüklediler bu işi Sarhoştum Kasımpaşa'daydım Vapuru onlar vurdu ben vurmadım Cinayeti kör bir kayıkçı gördü Ben vursam kendimi vuracaktım. Çek Mustafa Çek Genc kadınları kültürümüzle etkiledikten sonra Vesta kızlarına, rahibelere saldırdıktan sonra Leylakları yaktıktan, bulutları gömdükten sonra Elimize ne geçti, elimize ne geçti Akademide bir koltuk ve bir de çek defteri Akademide bir koltuk ve bir de çek defteri Çek mustafa çek çek rakı çek Senin ömrün hep böyle çekmekle mi geçecek Çek mustafa çek çek rakı çek Senin ömrün hep böyle ahkam kesmekle mi geçecek Çek mustafa çek çek rakı çek Senin ömrün hep böyle çekmekle mi geçecek Müzeleri havaya uçurduktan sonra Ün peşinde koşup O kadınla yattığımızı düşledikten sonra Gazetelere geçsin diye Adımız yalvar yakar olduktan sonra Elimize ne geçti, elimize ne geçti Akademide bir koltuk ve bir de çek defteri Çek mustafa çek çek rakı çek Senin omrun hep böyle çekmekle mi geçecek Çek mustafa çek çek rakı çek Senin omrun hep böyle ahkam kesmekle mi geçecek Çek mustafa çek çek rakı çek Çek mustafa çek bir de benim için akademik rakı çek Çek mustafa çek çek rakı çek Senin ömrün hep böyle çek kesmekle mi geçecek Çiğdem Çiçek Aylar oldu yillar oldu Ben yuzunu gormedim Yuzune hasret kaldim giz Yuzumu yuzune surmedim Gulen aya sordum seni Kustu yuzunu sakladi Yildizlara sordum seni Yuzume bakamadi Yildizlara sordum seni Yildizlar kan agladi Aksam olur ay gecede Cigdem cicek senlenir Vallah/ Billah dusunmesem seni Derdime dert eklenir Bicak sapladim sineme Eskidi yaralarim Sabah olsun gelmeye gel Kendimi yaralarim Dardayım Daradayım yalanım yok Baskın yedim gün gece... Örtselendi aşklarım üstelik Bir uzak diyardayım... Günaydın anneciğim, günaydın babacığım Yine sabah oluyor Evde sabah olmaz deme Orda günler geçmez deme İçime sancı doğuyor... Yüreğimi bir kalkan bilip, sokaklara çıktım Kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum Sıkıldım dertlendim dostlarımla buluştum Bugün de ölmedim anne. Kapalıydı kapılar, perdeler örtük Silah sesleri uzakta boğuk boğuk Bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük Bugünde ölmedim anne. Üstüme bir silah doğruldu sandım Rüzgar beline dolandığımda bir dal Korktum, güldüm, kendime kızdım Bugünde ölmedim anne. Bana böylesi garip duygular Bilmem neye gelir nereye gider Döndüm işte Acı yüreğimden beynime sızar Bugünde ölmedim anne. Demedim Mi Haydar Biz dağlarda keklik idik Şimdi bu çöplükte bir karga olduk Bizim de boyumuzu aştı bu şehir Yerlere serildik madara olduk Demedim mi haydar demedim mi sana Bu istanbul yutar adamı Demedim mi haydar demedim mi söyle Bu şerefsiz geceler satar adamı Biz umutlar yolcusuyduk Rakı sofrasında meze olduk Bizim de harcımız değildi sevmek Yosmalar içinde kepaze olduk Denizin Ardı Özgürlük Ne demeli şimdi Bir çiğdemin toprağı yırtışını seyredişim Göğe mi dokunmalı ucuna mı körpe filizin Öylese karanlık sokaklarda koştuğumu düşün Ay gene bir kadın gibi sarkıyorken denize Dirseklerimle böğrüme gömdüğüm titremeyi düşün Oradan göğsümü kaplayışını soğuk bir terin İlk sözcüğü anlamla birleştiren çocuğu düşün Onun kavradıkça derinleşen şarkısını Vay perçemle günün huysuzluğu dolaşan kısrak Vay acemi öpüşlerden gövdeme boşalan acımtırak haz Telaş, kıvranış, parıltılı gözlerdeki atılganlık Ya görevin ne senin görevin Oynaşmak değil mi içindeki savaşmak duygusuyla Ve benim nevresimim karamışsa kirden,rutubetten Sarhoşsam gülümseyişler ağlayışlarda Ve kaynak sularıyla üstüme yağan aydınlık hülyaları Senden gelen ısıyla koruyorsam Ne demeli şimdi Ey serçelerin sabahlarla bölüştüğü cıvıltı Ey bir romanın olur olmaz yerinde dikkati çeken hayal Kalbimi çevreleyen sevda gözeneği Acıyış, şefkat, umursayış, hırçınlık seli Beni düşün öyleyse Beni hayretin ve karanlığın eşiğinde Beni fitillerde başlayan bir fısıltı Anında ilk satırını yazarken bir bildirinin Kulaktan kulağa dolaşan haberlerin bağrında Beni dar camlarda değil Bir bulutun seyrinde düşün Burada ortasında sıçraya sıçraya kabaran alevlerin... | |
| | | AsiRuH yönetici
mesaj sayısı : 9861 Yaş : 36 İş/meslek : xxxxx Kayıt tarihi : 27/09/08
| Konu: Geri: ahmet kaya Ptsi Nis. 06, 2009 5:50 pm | |
| Bir Minik Kız Çocuğu Ona hergün ratlardım kuyruğun bir ucunda Bir minibüs parası sımsıkı avucunda Uykusuna doymamış kırpışan gözleriyle Anlarsa baktığımı başı inerdi öne Bildiğim kadarıyla ölmüş anne-babası Okulundan koparıp işe koymuş ablası Ne rüyalar görürdü kim bilir yol boyunca Hep gülümserdi yüzü ansızın uyanınca Bir minik kız çocuğu saçları darmadağın Yollarda yalın ayak üşürüşür üşür elleri Meraklandım bir kaç gün durakta görmeyince Tanıyanlar söyledi inanmadım ilk önce Dalmış bir gün rüyaya mavi önlük içinde Fabrika değil sanki bir okul bahçesinde İşte o an dişliler kapmış iki elini Böyle ödemiş yavrum rüyanın bedelini Tebessüm donup kalmış ağzının kenarında Soluvermiş minik kız henüz ilk baharında Bir minik kız çocuğu bir minik kuş yüreği Ölümün kucağında üşür üşür üşür elleri Bir Veda Havası Vakit tamam, seni terk ediyorum Bütün alışkanlıklardan öteye Yorumsuz bir hayatı seçiyorum Doymadım inan, kanmadım sevgiye. Korkulu geceleri sayar gibi Birdenbire bir yıldız kayar gibi Ellerim kurtulacak ellerinden Bir kuru dal ağaçtan kopar gibi. Aşk sabitti gülse hiç dermedik Bul kendine kuytularda hadi dal Seninle bir bütün olabilirdik Hoşçakal gözümün nuru, hoşçakal Hoşçakal canımın içi, hoşçakal Hoşçakal iki gözüm, hoşçakal. Vakit tamam seni terk ediyorum Bu incecik bir veda havasıdır Parmak uçlarına değen sıcaklık İncinen bir hayatın yarasıdır. Kalacak tüm izlerin hayatımda Gözümden bir damla yaş aktığında Bir yer bulabilsem seni hatırlatmayan Kan tarlası gelincik şafağında. Ölümse korktum savaşsa hep kaçtım Vur kendini korkularda hadi al Sen bir suydun sen bir ilaçtın Hoşçakal canımın içi, hoşçakal Hoşçakal gözümün nuru, hoşçakal Hoşçakal iki gözüm, hoşçakal. - Bir Veda Havası Vakit tamam, seni terk ediyorum. Bütün alışkanlıklardan öteye... Yorumsuz bir hayatı seçiyorum. Doymadım inan, kanmadım sevgine. Korkulu geceleri sayar gibi, Birden bire bir yıldız kayar gibi, Ellerim kurtulacak ellerinden Bir kuru dal ağaçtan kopar gibi. Aşk sabittir gülse hiç dermedik Bul kendini kuytularda hadi dal Sen bir suydun, sen bir ilaçtın. Hoşçakal iki gözüm hoşçakal. Vakit tamam seni terk ediyorum Bu incecik bir veda havasıdır Parmak uçlarına değen sıcaklık İncinen bir hayatın yarasıdır Kalacak tüm izlerin hayatımda Gözümden bir damla yaş aktığında Bir yer bulabilsem seni hatırlatmayan Kan tarlası gelincik şafağında Ölümse korktum savaşsa hep kaçtım Vur kendini korkularda hadi al Seninle bir bütün olabilirdik Hoşçakal iki gözüm hoşçakal. Biz Üç Kişiydik Biz üç kişiydik; Bedirhan, Nazlıcan ve ben Üç ağız, üç yürek, üç yeminli fişek... Adımız bela diye yazılmıştı dağlara taşlara, Boynumuzda ağır vebal, koynumuzda çapraz tüfek... El tetikte kulak kirişte Ve sırtımız toprağa emanet... Baldıran acısıyla ovarak üşüyen ellerimizi, Yıldız yorgan altında birbirimize sarılırdık. Deniz çok uzaktaydı Ve dokunuyordu yalnızlık. Gece uçurum boylarında, Uzak çakal sesleri Yüzümüze, ekmeğimize, Türkümüze çarpar geçerdi. Göğsüne kekik süredi Nazlıcan, Tüterdi buram buram. Gizlice ona bakardık, Yüreğimiz göçerdi... Belki bir çoban kavalında yitirdik Nazlıcan'ı, Ateşböcekleriyle bir oldu kırpışarak tükendi. Bir narin kelebek ölüsü bırakıp tam ortamıza, Kurşun gibi, mayın gibi tutuşarak tükendi... Oy Nazlıcan vahşi bayırların maralı, Nazlıcan saçları fırtınayla taralı, Sen de gider miydin böyle yıldızlar ülkesine, Oy Nazlıcan oy can evinden yaralı... Nazlıcan serin yayla çiçeği Nazlıcan deli dolu heyecan Göğsümde bir sevda kelebeği Nazlıcan ah Nazlıcan... Artık yenilmiş ordular kadar Eziktik, sahipsizdik Geçip gittik, parka ve yürek paramparça, Gerisi ölüm duygusu, gerisi sağır sessizlik, Geçip gittik, Nazlıcan boşluğu aramızda... Bedirhan'ı bir geçitte sırtından vurdular... Yarıp çıkmışken nice büyük ablukaları, Omuzdan kayan bir tüfek gibi usulca, Titredi ve iki yana düştü kolları... Ölüm bir ısırgan otu gibi sarmıştı her yanını Devrilmiş bir ağaçtı ayışığında gölgesi Uzanıp bir damla yaş ile dokundum kirpiklerine Göğsümü çatlatırken nabzımın tükenmiş sesi... Sanki bir şakaydı bu, birazdan uyanacaktı, Birazdan ateşi karıştırıp bir sigara saracaktı Oysa ölüm sadık kalmıştı randevusuna ah O da Nazlıcan gibi bir daha olmayacaktı... Ey Bedirhan; Katran gecelerin heyulası, Ey Bedirhan; Kancık pusuların belası Sen de böyle düşecek adam mıydın konuşsana, Ey Bedirhan ey mezarı kartal yuvası... Bedirhan mor dağların kaçağı Bedirhan mavi gözleri şahan Zulamda suskun gece bıçağı Bedirhan ah Bedirhan... Biz üç kişiydik Üç intihar çiçeği Bedirhan, Nazlıcan ve ben Suphi... Bize Kalan Bize kalan İnsanlığa bırakmak istedidiğimiz değildi Binlerce fidan ektik halkın çölüne Su vermediler eğildi Bizim eskiden öfkelerimiz vardı Kızaran yanakları öpmelere utandık Sonra suç olmak girdi araya Bizim eskiden umutlarımız vardı Yıkılan duvarların gövdesine yaslandık Sonra yanılmak girdi araya Bize kir bize pas Bize tortusu kaldı Dostlar tükenip düştüler Yok olma korkusu kaldı Bizim eskiden gülüşlerimiz vardı Kırılan yüreklere öylesine dağıttık Sonra ağlamak girdi araya Bizim eskiden öfkelerimiz vardı Tutuşan dağların seherine yar olduk Sonra vurulmak girdi araya Bize kir bize pas Bize tortusu kaldı Dostlar tükenip düştüler Yok olma korkusu kaldı Bizim Hikayemiz Bir güneşti gördüğüm dağlar ardında Uzanıp gittiğim yollar ateşti sanki Tuttuğum ellerde dostluk saklı bağrımda Yürüyüp gittiğim yollar ateşti sanki Bir volkandı içimizde coşan nehirler Coştukça umutlar hep taşardı sanki Ne oldu bizim güneşe neden doğmuyor Uzun uzak gecelerde sabah olmuyor Işte bizim hikayemiz hep böyle gider Umutlar hep gecelerde yol olur gider Işte bizim hikayemiz burda biter Aydınlıklar karanlıkta yol olur gider Böyle Bir Sevmek Ne kadınlar sevdim zaten yoktular Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir Azıcık okşasam sanki çocuktular Bıraksam korkudan gözleri sislenir Ne kadınlar sevdim zaten yoktular Böyle bir sevmek görülmemiştir Hayır sanmayın ki beni unuttular Hala arasıra mektupları gelir Gerçek değildiler birer umuttular Eski bir şarkı, belki bir şiir Ne kadınlar sevdim zaten yoktular Böyle bir sevmek görülmemiştir Yalnızlıklarımda elimden tuttular Uzak fısıltıları içimi ürpertir Sanki gökyüzünde bir buluttular Nereye kayboldular şimdi kimbilir Ne kadınlar sevdim zaten yoktular Böyle bir sevmek görülmemiştir Bu Dert Beni Adam Eder Eğri büğrü bakar oldun Şaşkın oldum,sakar oldum İkide bir yüreğimi dağa taşa diker oldum Şunca yıldır karanlıkta göz kırpmaktan bıkar oldum Benim annem şeker annem gençlik elden gitti gider Gece gündüz dolaşırım tenhalarda menhalarda Benim annem güzel annem beni beni beni koyver Sağ yanımda bir sızı var sol yanımda dağlar duman Altı patlar, altı patlar bu dert beni, bu dert beni verem eder Dama çıktımm damdan düştüm Kılıç kestim rakı içtim Şahin oldum , keloğlanın küllahını kaptım kaçtım Yare ağlar, güler uçtum Yarı yolda yorgun düştüm Benim annem kadın annem bu nasıl iş bana de hele Gece gündüz düşünürüm tenhalarda menhalarda Aman annem guzel annem beni beni beni koyver Sağ yanımda bir sızı var sol yanımda yandım allah Altı patlar, altı patlar bu dert, beni bu dert beni adam eder | |
| | | AsiRuH yönetici
mesaj sayısı : 9861 Yaş : 36 İş/meslek : xxxxx Kayıt tarihi : 27/09/08
| Konu: Geri: ahmet kaya Ptsi Nis. 06, 2009 5:51 pm | |
| Bırak Döneyim - Öyle Bir Yerdeyim ki Edirne kapısı zordur geçilmez Uzaktır memleket kolay gidilmez Dağda açan çiçek şehirde büyümez Koyma beni buralarda gözünü seveyim Zincir vurma yüreğime bırak döneyim - Dostum dostum güzel dostum Bu ne beter çizgidir bu Bu ne çıldırtan denge Yaprak döker bir yanımız Bir yanımız bahar bahçe Öyle bir yerdeyim ki Ne karanfil ne kurbağa Öyle bir yerdeyim ki Bir yanım mavi yosun Dalgalanır sularda Dostum dostum güzel dostum Bu ne beter çizgidir bu Bu ne çıldırtan denge Yaprak döker bir yanımız Bir yanımız bahar bahçe Öyle bir yerdeyim ki Bir yanım çığlık çığlığa Öyle bir yerdeyim ki Anam gider Allah Allah Kızım düşmüş sokağa Anam gider Allah Allah Dölüm düşmüş sokağa. Bir Acayip Adam suphi suphi bir acayip adam suphi suphi benim canım ciğerim kimse bilmez nereli olduğunu suphi suphi bir acayip adam suphi suphi susar akşama doğru bir cebinde daskapital bir cebinde daskapital bir cebinde kenevir tohumu suphi suphi bir acayip adam suphi suphi benim canım ciğerim fırtınadan arta kalmış bir teknede tevekkül içinde görkemli sakalı ve iğleti paltasıyla gizlediği macerasıyla bir acayip adam yaşardı akşamları susardı ben konuşsam kızardı bir sürgün kasabasıydı bir eski zamandı hazirandı çocuktum evden kaçmıştım gelip ona sığınmıştım küçücük bir koydu sığdı burayı keşfeden belki oydu uzaktan kasabanın ışıkları yanardı içim anneyle dolardı ağlardım suphi şöyle bir göz atardı gizli bir cigara sarardı ağlardı sonra barışırdık ben fülüt çalardım cigara sönerdi ağlardık nerden geldiğini bilmezdim kimsesizdi belki kimliksizdi onun macerası onu ilgilendirirdi kimseye ilişmezdi birşeylere küfrederdi hep tedirgin bir balık gibi uyurdu bazen kaybolurdu arardım yağmurun altında dururdu bir kalın kitabı vardı cebinde dururdu hergün okurdu ben birşey anlamazdım kapağını seyreder duymazdım sakallı bir resimdi kimdi nekadar mütebessimdi sordum birgün suphiye söylediklerini niye anlamıyorum diye bildiklerini dedi yüzleştir hayatla ve sınamaktan korkma doğruyla yanlışı ozaman anlayabilirsin ve onu anlıyabilirsin sonra gülerdi günlerim yüzlerce ayrıtıyı merak etmekle geçerdi sonra yine akşam olurdu suphi susardı ben konuşsam kızardı tekneye martılar konardı yüreğim suphiye yanardı ağlardım suphi denize tükürürdü gökyüzünü tarardı ağ bir sürgün kasabasıydı bir eski zamandı hazirandı çocuktum evden kaçmıştım gelip ona sığınmıştım bir gün aksilik oldu annem beni buldu suphi kaçıp kayboldu kasaba çalkalandı olay oldu ben sustum kanım dondulardı sonra barışırdık ben fülüt çalardım yıldız kayardı ağlardık suphi suphi bir acayip adam suphi suphi benim canım ciğerim kimse bilmez nereli olduğunu suphi suphi bir acayip adam suphi suphi susar akşama doğru bir cebinde daskapital bir cebinde daskapital bir cebinde kenevir tohumu suphi suphi bir acayip adam suphi suphi benim canım ciğerim polisler onu bulduğunda tekti felaketti herkes meydanda birikti karakoldan içeri girerken sanki mağrur bir tüfekti ansızın dönüp bana baktı anladın mı dedi anladım dedim anladım ve o günden sonra hiç bir zaman hiç bir yerde hiç ağlamadım Bir Anka Kuşu Yüzlerce soğuk namlu üzerime çevrildi Yüzlerce demir tetik aynı anda gerildi Anne, beni söğüdün gölgesinde vurdular Öpmeye kıyamadığın oğlun yere serildi Üşüştü birer birer çakallar üzerime Üşüştü her bir yandan göğsüme, ciğerime Anne, beni leş gibi yiyip talan ettiler Teşhis edilmek için savurdular önüne "Yeryüzündeki acıların Hepsini, hepsini tattım" Heder oldum, ekmeğime tütün kattım Beni milyon kere yaktılar üstüste Bir anka kuşu gibi anne bir anka kuşu gibi Kendimi külümden yarattım" Geceler tanır beni; konarım göçerim ben Geceler taıir beni; kan damlar içerim ben Anne, sen beni unut karanlığın bağrında Kırmızılar ekerim, siyahlar biçerim ben Suçüstü yakalandım bölüşürken kalbimi Suçüstü, kelepçeyle yardılar bileğimi Anne, ben diyar diyar umudun savaşçısı Bir tutam sevgi için dağladım gözlerimi "Prometheus'tum, çiviyle çakılırken taşlara Ciğerimi kartallara yedirdim Spartakus'tüm, köleliğin çığlığında Aslanlara yem oldum, tükendim Kör kuyuların dibinde Yusuf'tum Kerbela çölünde Hüseyin Zindanlarda Cem Sultan, sehpada Pir Sultan Kaçıncı ölmem, kaçıncı dirilmem bu ? "Tanrılardan ateş çaldım," Yüzyıllarca tutuştum, üstüste yandım Bir anka kuşu gibi anne bir anka kuşu gibi Kendimi külümden yarattım" | |
| | | AsiRuH yönetici
mesaj sayısı : 9861 Yaş : 36 İş/meslek : xxxxx Kayıt tarihi : 27/09/08
| Konu: Geri: ahmet kaya Ptsi Nis. 06, 2009 5:53 pm | |
| Gel Haydi Gel Güller solmadan önce gel Gecenin yarısında gel Gizli gizli gel sessiz gel Ay pencereden aşmadan Karanlık yoldan şaşmadan Yavaş yürü koşmadan gel Kimselere sataşmadan Ekiplere dalaşmadan Belaya bulaşmadan gel Bak ben gelmeden önce gel Ben sana gel demeden gel İşte şimdi gel hadi gel Uykulara karışmadan Yastığımız buruşmadan Rakımız mayışmadan gel Gün sabaha kavuşmadan Ayaklarım dolaşmadan Arzular savuşmadan gel Ay pencereden aşmadan Karanlık yoldan şaşmadan Yavaş yürü koşmadan gel Kimselere sataşmadan Ekiplere dalaşmadan Belaya bulaşmadan gel Ateş sönmeden önce gel Sabahın serininde gel Islak ıslak gel titre gel Ay pencereden aşmadan Karanlık yoldan şaşmadan Yavaş yürü koşmadan gel Kimselere sataşmadan Ekiplere dalaşmadan Belaya bulaşmadan gel Şarkım bitmeden önce gel Söyleyince gel çabuk gel Hadi hadi gel şimdi gel Uykulara karışmadan Yastığımız buruşmadan Rakımız mayışmadan gel Gün sabaha kavuşmadan Ayaklarım dolaşmadan Arzular savuşmadan gel Ay pencereden aşmadan Karanlık yoldan şaşmadan Yavaş yürü koşmadan gel Kimselere sataşmadan Ekiplere dalaşmadan Belaya bulaşmadan gel Hep Sonradan Ne sen leyla' sın ne de ben mecnun Ne sen yorgun ne de ben yorgun Kederli bir akşam içmişiz sarhoşuz hepsi bu Hep sonradan gelir aklım başıma hep sonradan sonradan Hep sonradan gelir aklım başıma hep sonradan Hep sonradan gelir aklıma hep sonradan, sonradan Hep sonradan gelir aklım başıma, hep sonradan Ne sen bulutsun ne de ben yağmur Ne sen mağrur ne de ben mağrur Hüzünlü bir akşam susmuşuz durgunuz hepsi bu Hep sonradan gelir aklım başıma, hep sonradan, sonradan Hep sonradan gelir aklım başıma, hep sonradan Hep sonradan gelir aklıma, hep sonradan, sonradan Hep sonradan gelir aklım başıma, hep sonradan Koçero Koçero bir dağ çekirgesinin gecede irkilmesidir Bir belirsiz karanlıktan Bir belirsiz karanlığa İrkilip uçmasıdır Bir dağ çekirgesinin Bir kurdun kaçmasıdır kendi karaltısından Yamaçtan bir taşın yuvarlanması Bir pınarın durup durup akması Bir çift gözün karanlığa bakması Şimşeklerin uzak uzak çakmasıdır dağlarda Bir mavzerin yanlışlıkla patlamasıdır Bir geyiktir koçero Sekerken taştan taşa kırılmış bilekleri Tırnakları kekik nane ve menekşe kokulu Tırnakları rüzgarlı Suçsuz bir geyik Avcılar yakalarsa mezedir eti Köpekler kovalarsa diş kırasıdır Bir okul piyesidir koçero Açış konuşmalıdır ve halaylı türkülüdür Müsamere derler adına oralarda Kaymakamlı savcılı ve çavuşludur Biletlidir ve yoksullar yararınadır Muhtara sorarsanız Bizim serseri veli Marabaya sorarsanız İşini bilmemiş deli Köylüye sorarsanız Ekmeksiz garibin teki Çocuklara sorarsanız Yüce dağlar aslanı aslan koçero Kimsesize sorarsanız Hükümet bilir onu Candarmaya sorarsanız Devletin dağlarda silah çatması Vurguncuya sorarsanız Yolkesici yağmacı Soyguncuya sorarsanız Devletin acizliği Sağcıya sorarsanız Siktiret pezevengi Solcuya sorarsanız "ferman padişahın dağlar bizimdir" Erzurum'da kol başıdır Erzincan'da deli daylak Pir sultan yoldaşıdır sivas'ta Bir "kılıcı kanlı" van'da Mardin'de bir Gözükanlı kaçakçı Diplomata sorarsanız Turistik bir serüven Kaymakama sorarsanız "ahval-i adiye"den Sosyeteye sorarsanız Eğlenceli bir briç Sorarsanız bezirgan filimciye Gişelik bir senaryo Sorarsanız bürokrata ******'ün gardrobuna Tükürmüş biri Hümaniste sorarsanız Fransızca bilmeyen Montenyi'den anlamıyan Mitologya tragedya Hümanizma helenizma Hiçbirinden çakmayan Bir yörüktür koçero Ne anlar rönesanstan Ne anlar restorasyondan | |
| | | AsiRuH yönetici
mesaj sayısı : 9861 Yaş : 36 İş/meslek : xxxxx Kayıt tarihi : 27/09/08
| Konu: Geri: ahmet kaya Ptsi Nis. 06, 2009 5:53 pm | |
| Elektro Şok Çocuksu korkuları senle bastırdım Yanında sofra kurdum kaşık salladım Kana kana içtim seni ağustosta Rakımda buz oldun şişemde buğu Karanlık sokakları sahipsiz mezarları Seninle geçtim sensiz bir hiçtim Üşüdüm sobamda senle kavruldum Acıktim aşımı senle pişirdim Elektrik elektrik bir acayip şoktayım yüreğim bitik Elektrik elektrik yay gibi gerinmişim sigortam atık Geçit vermez dağları seninle aştım Uzaktaki dostlara senle ulaştım Tak fişi bitir işi dedikleri bu Hep rahat yaşamaya senle alıştım Şimdi loş odalarda tutsağın oldum Yasal koridorlarda damgalı puldum El kelepçe kol kırık gönül çaresiz Her bir dokunuşunda titredim durdum Elektrik elektrik bir acayip şoktayım yüreğim bitik Elektrik elektrik yay gibi gerinmişim sigortam atık Elektrik elektrik bir acayip şoktayım yüreğim bitik Elektrik elektrik yay gibi gerinmişim sigortam atık Entel Maganda Piposu agız kenarında Bodrum'un entel barında Herkesin yarğılamaktan Kimse kalmamış yanında Sakalları şarap tasında Dikilmiş barın ortasında Tanınsın diye bekliyor Sanırsın dev aynasında Bir eli televizyonda Öteki eli basında Birşeylerin tadı kalmış Dişlerinin arasında Başkalarına hümanist Karısına karşı dayı Nasil beceriyor bilmem Ikisi birden olmayı Konuşurken solcusun Yaşarken karambolcusun Oportunizme bulaşmış Tipik bir orta yolcusun Bir Allahcı bir kulcusun Bir davulcu bir pulcusun Ne kadar inkar etsen de Hem jigolo hem dulcusun O yandasın bu yandasın Hovardasın hep bardasın Artık rol yapmayı bırak Sen bir entel magandasın Behey sanat hırsızı Evlerinin Önü Evlerinin önü mersin Ah sular akar gadınım Mersin tersin Allah seni bana versin Al hançeri gadınım Vur ben öleyim Ah kapınızda bir danem Kul ben olayım Hayda efeler of Evlerinin önü susam Ah su bulsamda gadınım Çevremi bulsam Açsan yüzünü Baksam doysam Al hançeri gadınım Vur ben öleyim Ah kapınızda bir danem Kul ben olayim Hayda efeler of Eylül'e İsyan Sen betonlar içinde ben senin özleminde Sen yanginlar içinde ben mazlumun türküsünde Aydinliği aradik karanliklar içinde Sen dünün hasretinde ben yarinlarin derdinde Sen bir yana ben bir yana dostlarımız bir yana Bölünsekte çözülsekte başkaldırdık zamana Güneşte kavruluruz kıraç topraklar gibi Hazanda savruluruz serseri yapraklar gibi Yanlızlığı yaşarız geride kalan gibi Düşer düşer kalkarız her Eylül'e isyan gibi Behey üretme kabızı Birazcık efendi ol Birak elinden şu sazı Öfkemi Al Yanına Her sürgünün gözlerine Bu sebepten ah geceye Kanatlanmış güvercine Kırılacağım, kırılacağım Yeter ki bil sen Yorgun alnımda şafaklar Bir düş kursun arkadaşlar Bırak iz sürsün şarkılar Yeter ki bul sen Mahpushane duvarlarına Hüznümü yazacağım Her gün seni düşünüp Yok olacağım Al öfkemi koy yanına Günü düşür dağlarıma Haydi, dokun gözyaşıma Ağlayacağım, ağlayacağım Yeter ki gül sen Arka Mahalle Ağladım göz yaşlarım döndü denize Ben derdimi kimseye söyleyemedim Kurşunlara gelirken arka mahlede Düştüm de yerlere bir of demedim Başıma neler geldi sana diyemedim Beni kaç kere dövdüler Adını söylemedim of of of of Yıkılsın evin Ağladım gözyaşlarım düştü ateşe Yine de bu yangını söndüremedim Bağıra bağıra yazdım seni içime Bir kez olsun yüzünü güldüremedim Bir Anka Kuşu Yüzlerce soğuk namlu üzerime çevrildi Yüzlerce demir tetik aynı anda gerildi Anne beni söğüdün gölgesinde vurdular Öpmeye kıyamadığın oğlun yere serildi Üşüştü birer birer çakallar üzerime Üşüştü her bir yandan göğsüme ciğerime Anne beni leş gibi yiyip talan ettiler Teşhis edilmek için savurdular dövdüler Şiir Yeryüzündeki acıların hepsini, hepsini tattım heder oldum Ekmeğime tütün kattım, beni milyon kere yaktılar üstüste Bir anka kuşu gibi anne, bir anka kuşu gibi Kendimi külümden yarattım Geceler tanır beni, konarım göçerim ben Geceler tanır beni, kan damlar içerimden Anne sen beni unut, karanlıkğın bağrında Kırmızılar ekerim, siyahlar biçerim ben Suç üstü yakalandım, bölüşürken kalbimi Suç üstü kelepçeyle, yardılar bileğimi Anne ben diyar diyar, umudun savaşçısı Bir tutam sevgi için, dağladım gözlerimi Şiir Prometustum çiviyle çakılırken taşlara Ciğerimi kartallara yedirdim, sparta küstüm köleliğin Çığlığında, aslanlara yem oldum tükendim, kör kuyuların Dibinde yusuftum, kerbela çölünde hüseyin, zindanlarda Cem sultan sehpada pir sultan, kaçıncı ölmem kaçıncı Dirilmem bu tanrılardan ateş çaldım yüzyıllarca tutuştum Üstüste yandım bir anka kuşu gibi anne Bir anka kuşu gibi, kendimi külümden yarattım Bize Ne Oldu Gece düştüm sokaklara Her yerde seni aradım Birden karşıma çıktın Seni gördüm ağladım Yine nekadar iyiydin Yine nekadar sıcak Oysa neler anlatıyordum içimden Artık, diye bilmem imkansız Söyle söyle yar bize ne oldu Yine gönlüm derbeder oldu İstedim gözünü öpeyim Gözlerin düşmanım oldu Alışamadım yalnızlığına Karanlığa çok uzağım Ne olur södürme ışıkları Karanlığa alışacağım Gitme bu gece, gitme, gitme Ne olur kal benimle Ağlatmasın şarkılarım ağlatmasın Belki bu son gece Gayrı Gider Oldum Gayrı gider oldum gardaşlar Ve de kızkardaşlar Gayrı haram bu can bana Bu toprak damlar bu yollar bana Bu sevdalar bu ağaçlar haram bana Oğul uşak bir de karım Kurt bana hastır çeker Yılan bana çıyan bana Hastır çeker yılan bana Lan gardaş bu nasıl yara Lan gardaş bu nasıl yara Kanar her yerinden Dövülmüşüm sövülmüşüm kovulmuşum ben Hastir çekilmişim yani kendi öz yurdumdan Çeker giderim. | |
| | | AsiRuH yönetici
mesaj sayısı : 9861 Yaş : 36 İş/meslek : xxxxx Kayıt tarihi : 27/09/08
| Konu: Geri: ahmet kaya Ptsi Nis. 06, 2009 5:53 pm | |
| Derin Bir Ah Çektim Derin bir ah çektin içim yandı Kıyamaz gözüm gözlerine Rüyalarımdan gelip geçersin Varamaz elim ellerine Tren yolunda raylar uzar Uzarda nereye gider Ay'a gider, suya gider ,yola gider, yar gider Benim de başıma gelenler adamı kanser eder Benim de başıma gelenler insanı kanser eder Derin bir ah çektin içim yandı Dayanmaz gönlüm hasretine Arzularımdan gelip geçersin Yaslanmaz başım dizlerine Gurbet olunca yollar uzar Uzarda nere gider Dağa gider ,taşa gider, aşka gider ,yar gider Benimde basima gelenler adami kanser eder Benimde basima gelenler insani kanser eder Derin bir ah çektin içim yandı Yetişmez ömrüm gençliğine Son nefesimden gelip geçersin Yağmaz gözüm ellerine Darağacında ipler uzar Uzarda nere gider Cana gider, kana gider, sona gider, yar gider Benim de başıma gelenler adamı kanser eder Benim de başıma gelenler insanı kanser eder Diyarbakır Hasreti Sevince ölesiye sevilir kalınırdı Gidince kırılmış bir dal gibi gidilirdi Sonra Şehirler uyur kalbim örselenirdi Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen Gidince upuzun kırılmış dallar gibi Üşürdü ömrümüz saçakta kuşlar gibi Kederden geberten hasret ezberlenirdi Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen Geliyorum köpekler gibi acı çekerek Geliyorum hasretinin gözlerinden öperek | |
| | | | ahmet kaya | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|